Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. BÖLÜM

@oylesine_yazan.__

Tarih hocası dersine devam ederken herkes onu dinlemeye çalışıyordu. Son seneydi ve sınava hazırlanıyorlardı. Herkes istemeye istemeye hocayı dinlemek zorunda kalmıştı. Ilgaz ise kafasını kolunun üstüne koymuş, önündeki kağıda birşeyler çiziyordu. O kadar dalmıştı ki zilin çaldığını ve herkesin sınıftan çıktığını fark etmemişti. Tarih hocası Hakan Ilgaz'a doğru ilerledi.

"Ilgaz."

Ilgaz hemen yerinden sıçrayıp saçını başını düzeltmişti.

"Hocam."

"İyi misin?"

"İyiyim iyiyim. Hiç sıkıntı yok."

"İyi olduğunu düşünmüyorum Ilgaz. Bana anlatabilirsin biliyorsun değil mi?"

Karşısındaki hocasına baktı Ilgaz. Hakan hoca yirmilerinin sonunda gözükse de otuz yaşlarına ulaşmış bir hocaydı. Ela gözleriyle, biçimli yüz hatlarıyla oldukça hoş bir insandı. Gözlüğü onu tamamlıyordu. Lisenin başından beri dersi yarım yamalak dinlemiş hocasıyla bir sohpete bile girmemişti. Herkes Hakan hocayla sohpet etmek için can atarken o böyle şeylerle uğraşmıyordu.

"Teşekkür ederim hocam, ama iyiyim sadece dalmışım."

"Yaran çok derin bunun farkındayım. Küçücük bir çocuk için bunlar çok fazla. Ama büyüdün Ilgaz. Kocaman genç bir kız oldun. Hayalini başarabilecek yaştasın. Evet belki çok eksiğin var ama nereden başlasan sana kâr biliyorsun değil mi?"

Ilgaz ayağa kalktı çantasını tek omzuna astı. Karşısında oturan hocası kalkan Ilgazla kafasını yukarı kaldırdı.

"Herşeye çok iyi bakıyorsun be hoca. Benim hayatım çoktan bitti. Öyle böyle geliyorum işte bu okula."

Kapıya doğru ilerlerken hocasının arkasından ona baktığını biliyordu. Kapıdan çıkmadan son kez durdu.

"Yine de teşekkür ederim." gülümseyip sınıftan çıktı. Sağına soluna bakmadan dümdüz şekilde çıkışa ilerlerken eve gitme isteği hiç yoktu. Arabasına binip çantasını yan koltuğa koydu. Anahtarı takıp arabayı çalıştırdığında nereye gitsem diye düşündü. Samimi olduğu bir arkadaşı yoktu. O yüzden herhangi birinin yanına da gidemiyordu. Aklına bir yer geldiğinde arabayı oraya doğru sürdü. Yaklaşık 20 dakikanın sonunda varacağı yere geldiğinde arabayı park edip indi. Bu tepeye küçükken de hep gelirdi. Buraya gelip ailesiyle konuşurdu. Bazen bazı şeyleri şikayet ederdi. Tepenin kenarına gelip oturdu. Bacaklarını da aşağı sarkıttı. Havanın turunculuğuna bakarak gülümsedi. Gerçekten buraya geldiğinde içine huzur geliyordu.

"Yoruldum."

Önüne gelen saçlarını itmedi bu sefer. Gözyaşlarını kapatsın diye çabaladı. Her zaman sert görünen Ilgaz ailesini hatırlayınca parçalanıyordu. Sert duvarı teker teker iniyordu. Ağlayışı hıçkırıklara dönüşünce kendine engel olamıyordu.

"Çok özledim."

Başını gökyüzüne çevirdi. Ailesini özlemişti. Lisenin ortalarında dayanamamış intihar girişimlerinde bile bulunmuştu ama olmamıştı. Yanına birinin oturduğunu fark ettiğinde hemen göz yaşlarını sildi. Yanındaki kişiye döndüğünde ona bakan bir çift gözle karşılaştı. Kızıl saçlı, boncuk gözlü, çilli kıza bakarken niye öyle baktığını anlamıyordu. Kızın gözlerinde anne sıcaklığı vardı. Kendisine kocaman gülümsemişti.

"Merhaba."

"Merhaba. Tanışıyor muyuz?"

"He yok." önüne dönüp o da onun gibi manzaraya bakmaya başladı. Bir yandan bacaklarını sallıyordu. Kimdi bu kız? Neyin nesiydi?

Özel yerinin birisinin daha bilmesine bozulmuştu. O burasını sadece kendisine ait kendisine özel biliyordu. Demek ki başkaları da buraya kafa dinlemeye kaçıyordu.

"Niye ağlıyordun?"

Kızın yüzüne boş boş baktı Ilgaz. Tanımadığı insanlarla sohpet etmekten hoşlanmazdı. Kızı incelemeye başladığında üzerinde normal beyaz bir tişört altında da kot vardı. Herkes gibi giyinmiş kızıl biriydi.

" Alev kafa Ilgaz. Dikkat et yakmasın seni."

"Ne kadar komiksin içses. Göbeğim çatladı şuan."

Kız onu incelediğini fark etmiş gibi dönüp ona gülümsedi. Ilgaz hemen önüne döndü. Az önce sorduğu soru aklına gelince cevapladı.

"Ağlamıyordum."

"Hmmm peki."

"Kafa dinlemeye geldin sanırım."

Kız bacaklarını sallayarak Ilgaz'a döndü. Tahminen kendi yaşına yakın olan kız hem çok güzel hemde çok tatlıydı. Ilgaz sert tavrını tekrar koyup önüne döndü.

"Burası hep kaçıp geldiğim bir yerdir. Çok huzur verici bence. Sence de öyle değil mi?"

"Öyle." Ilgaz kısa kesmişti. Tanımadığı biriyle çok bile konuşmuştu. Ayağa kalkıp eteğini sirkeledi.

"Memnun oldum Alev kafa. Ben kaçar. Özel yerime iyi bak."

Arabasına ilerlerken içeri girmeden kızın da "bende memnun oldum." dediğini duymuştu. Arabasına geçip çalıştırdığında kız gülümsemiş sonra manzarayı izlemeye devam etmişti. Ilgaz da oradan çıkış yapmıştı. Saat geç olmuştu. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamış, soğuk olmaya başlamıştı. Eve gitmek istemese de gitmek zorundaydı. Hâlâ neden babaannesiyle yaşadığını düşündü. Babası ve annesi ona büyük bir miras bırakmıştı. İstese kendi başına bir eve çıkabilirdi. 18 yaşına basmıştı. Velayetinin babaannesinde olmasına da gerek yoktu. Bu fikri aklının bir köşesine yazıp büyük eve giriş yaptı. Arabayı park edip indi. Kapıyı bu sefer anahtarıyla açıp kimseyle muhatap olmadan odasına çıkmıştı. Çok yorulmuştu. Kendini hemen yatağa attığında uykusunun geldiğini yeni anlıyordu. Kendini zar zor yataktan kaldırıp dolabına ilerledi. Şu lanet okul kıyafetlerinden kurtulmak istiyordu. Dolabından aldığı pijama takımını giyince kapısı yavaşça çalınmıştı.

"Gir."

Kapı açılınca gelen kişiye döndü. Yaren gelmişti. Küçükken hep beraber olduğu ama şimdi kendisinden hiç haz etmediği kuzeni. Ilgaz onu seviyordu ama Yaren yaşı ilerledikçe tuhaf davrandığı için o da ona karşılık vermişti.

"Birşey mi oldu?"

"Hayır. Gelebilir miyim?"

"Tabi gel."

İçeri girip köşedeki koltuğa oturdu. Ilgaz ona boş gözlerle bakarken o Ilgaz harici her yere bakıyordu. Kendisi de geçip yatağının üstüne oturdu.

"Bir sıkıntı mı var?"

"Ilgaz."

"Efendim Yaren."

Kız durmadan elleriyle oynuyor bir yandan da bacaklarını sallıyordu. Stresli olduğu her halinden belliydi.

"Evet Yaren."

"Ben-"

"Sen?"

Yaren susmaya devam ettikçe ılgaz'ın sinirleri tepesine atıyordu.

"Neden söylemiyorsun?"

"Kızar mısın?"

Ilgaz kendi kendine bir kahkaha attığında Yaren'e sabır dilenircesine baktı.

"Yaptığın şeye bağlı."

"Kötü birşey yapmadım gerçekten. Ben yani bilmiyorum ne yapacağımı offf bilmiyorum işte."

Ilgaz anlamıştı. Yaren sadece tek bir konuda şekilden şekile girerdi.

"Birine aşık oldun?"

Yaren dehşet içinde Ilgaz'a bakarken Ilgaz kahkaha patlattı. Kuzeni Yaren'e baktı. Kendisinin aksine yeşil gözleri vardı. Kumral saçlarıyla tatlı bir kızdı. Çok da güzeldi. Kuzeni onun için önemliydi. Ama bazen Yaren sınırlarını aşıyor, Ilgaz da mesafe koymak zorunda kalıyordu.

"Ne var bunda?"

Ilgaz hâlâ kendi kendine gülerken çekmecesine ilerleyip sigara kutusunu çıkardı. Bir dal dudaklarının arasına aldıktan sonra çakmağıyla yaktı. Yaren ona bakarken sigarayı eline aldı.

"Sana yok."

"Ne zaman var ki gıcık şey."

"Yaşın küçük senin."

"17 yaşındayım Ilgaz!"

"Küçüksün sus alla alla."

İçeri duman dolmaması için balkonu açtı.

"Ee anlat bakalım."

"Ilgaz okuldan biri işte. Aşırı hoş. Durmadan göz göze geliyoruz."

Ilgaz göz devirip sigarasından bir duman çekti.

"Gerçekten bakışmayla mı aşık oldun?"

Ilgaz kendini bildi bileli aşk işlerinden tiksinirdi. Belki de karşısına düzgün biri çıkmadığı içindi onu bilmiyordu. Ortaokulda ona takıntılı Baran'ı hatırladı. Aklına gelince gözleri dehşet içinde açıldı. Bu sefer gülme sırası Yaren'e geçmişti. Çünkü ılgaz'ın ne düşündüğünü anlamıştı. Küçükken o kadar yakındılar ki birbirlerinin sorunlarını tek bakışta anlarlardı.

"Sus Yaren."

"Sustum."

Sigarasını küllükte söndürüp kendisi de gülmeye başladı. Uzun zamandır onunla sohbet etmediği için bu sohbet Ilgaz'a da iyi gelmişti.

"Bunu sonra konuşuruz. Yemeğe inelim hadi."

"Tamam."

Yaren önden kalkıp kapıya ilerledi. Birden Ilgaz'a döndü.

"Ilgaz."

"Efendim."

"Özür dilerim kuzum."

Ilgaz şaşırmış halde Yaren'e bakarken ne diyeceğini bilemiyordu.

"Amcamdan sonra ne yapacağımı bilemedim. Yanında nasıl olurum bilemedim. Özür dilerim."

Ilgaz'ın gözleri dolmaya başladığında gülümsedi.

"Hatanı görmen yeterli. Özür dilemene gerek yok."

Yaren de gülümseyince beraber aşağı indiler. Yemeğe oturup yemeye başladıklarında kafası doluydu. Ne düşündüğünü bile bilmiyordu ama kafası çok doluydu. Yemeğini yavaşça yemeye devam ederken babaannesinin sesiyle gözlerini ona çevirdi.

"Efendim."

"Yarın akşam misafirlerin var. Hazırlıklı olursunuz."

Ne olduğunu anlamamıştı. Ne misafirinden bahsettiğini bile bilmiyordu.

"Ne saçmalıyorsun yine?" dedi bıkkınlıkla.

"Yaşın da geldi yani. Onu diyorum Ilgaz hanım."

Ilgaz'ın aklı başına yeni yeni geldiğinde şimdi anlamıştı. Hatice Çakmak ondan habersiz saçma sapan işe girmişti.

"Böyle birşey asla olmayacak!"

"Sözümün üstüne ne zamandan beri söz söylenir oldu?!"

Ilgaz hışımla ayağa kalktı. Parmağını kaldırıp ona doğru salladı.

"Haddini aşma Hatice Çakmak. Yemin ederim canını yakarım."

Odasına doğru ilerlediğinde Yarenin peşinden geldiğini biliyordu. Odasına girip kapısını sertçe çarptı. Yaren arkasından girip Ilgaz'a seslendi. Ilgaz terasa çıkmış ordaki sandalyelere tekme savurmaya başlamıştı.

"Ilgaz dur."

"Ne var Yaren ne?!"

"Sakin ol lütfen."

"Ne sakinliğinden bahsediyorsun. Her zaman hayatımıza karıştı her zaman. Annem babam varken bile bunu yaptı. Unuttun mu lan bahçede oynadık bir saksı devirdik diye bizi karanlık odaya kilitlediğini?! Unuttun mu lan?!"

"Unutmadım Ilgaz. Nasıl unutayım."

"Ben şimdi onu öldürmeyeyim de ne yapayım bana onu söyle?!"

Yaren Ilgaz'a sarılınca Ilgaz hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Kuzeninin sarılmasına karşılık verince az da olsa kendine gelmişti.

"Elimde kalıcak o kadın."

"Saçma sapan konuşuyor işte. Hem gelseler ne olur sen kabul etmedikten sonra hiç bir şey olmaz."

"Etmem tabiki. Ne evliliği Allah aşkına. Benim dertlerim bana zor yetiyor."

"Yarın cumartesi. Gelmezler dimi?"

"Bilmiyorum Yaren. Bilmiyorum."

Yaren ona sıkıca sarılırken Ilgaz da karşılık vermişti. Ne yapacağını bilemese de halledecekti. Babaannesinin kafasına göre yaptığı işlerden bıkmıştı. Yaren geri çekilirken Ilgaz yalandan da olsa gülümsedi.

"Şimdi ben biraz hava almaya çıkayım sende odana geç tamam mı?"

"Saat geç oldu Ilgaz."

"Olsun. Merak etme hadi odana."

"Tamam dikkatli ol."

Ilgaz başını ağır ağır sallarken Yaren çoktan odasından çıkmıştı. Terastan içeri geçip dolabından bir sweatshirt üstüne geçirdi. Altına da siyah taytını giydikten sonra şapkasını da unutmadı. Dikkat çeken şeyler giymek istememişti. Telefonunu ve kulaklığını alıp odasından çıktı. Herkes odasına dağılmış olmalıydı. Arabayı almak yerine yürümeyi tercih etti. Siyah şapkası,siyah sweatshirt'ü ve siyah taytı. Siyah. Ilgaz'ın diğer yanı. Küçüklüğünü hatırladı. Çiçekleri severdi. Renkleri. Huzuru. Sonra büyüdü. Renkler kayboldu. Huzur kayboldu. Çiçekler kayboldu. Hayat onun gözünden siyah beyaz perdeyle gözüküyordu. Çok çökmüştü. Çok şey yaşamıştı. Güldüğü zamanları hatırlamaya çalıştı. Hatırlayamadı. Ne kadar acı bir durumdu. Gözlerindeki yaşlar akmak için can çekişse de dişlerini sıktı. Ağlamanın sırası değildi. Sahile geldiğinde oturdu. Deniz de ona huzurlu gelirdi ama artık denizde bile bulamıyordu huzuru. Cebinden çıkardığı sigarasını dudaklarının arasına alıp çakmağıyla yaktı. Derin bir nefes çektikten sonra kafasını gökyüzüne çevirip nefesini verdi. Gözleri dolmuş, hatta bir kaç yaş yanağından süzülmeye başlamıştı. Hayatını yaşayamamıştı. Şimdi de evlenmek çıkmıştı. Sigarasını bitirdikten sonra taşlara doğru atıp söndürdü. Yeni bir sigara çıkarıp onu da yaktı. İçi yanıyordu. İçi daralıyordu. Kurtulmak istiyordu. Gitmek istiyordu bu hayattan.

*

Saatler geçmiş hava soğumaya başlamıştı. Ilgaz hâlâ olduğu yerde oturmuş sigara kutusunu boşaltmıştı. Artık nefes alamaz hale geldiğinde üşümüştü. Bacaklarını kendisine doğru çekip kollarıyla sardı. Babasının sarması gerektiği vücudunu kendi kollarıyla sardı. Gözleri sızlıyordu. Yarın uyandığında kızaracağını biliyordu. Sahil bomboş haldeyken o hâlâ oturmuş kendisine sarılıyordu. Bir yandan sarılıyor bir yandan ağlıyordu. Kimsem yok diye düşündü. Zar zor ayağa kalktığında başı dönüyordu. Nasıl eve gideceğini düşündü. Hallederdi. Bu zamana kadar neyi halledememişti ki. Bunu da yapardı. Hangi yarasını saramamıştı bunu da yapardı. Zar zor taşlardan inip düz yolda ilerlemeye başladı. Nereye gittiğini, doğru yoldan gidip gitmediğini bilmiyordu sadece yürümek ve kafasını boşaltmak istiyordu. Baş dönmesi arttığında kalbi sıkıştı. Karşısına baktı. Parkın tarafına. Salıncak görünce gözleri doldu. Birden önüne Ceyda ve Murat geldi. Önünde bir bebek vardı. Koyu kahve saçları ve gözleriyle ceydaya benziyordu. Ceyda hem gülüyor hem kızını sallıyordu. Babası kızın önünde kızını eğlendirirken kız küçük tavşan dişlerini çıkarmış eğlendiğini belli eden sesler çıkarıyordu. Ilgaz göz yaşlarıyla o görüntüye baktı. O bebek ılgazdı. Tanımıştı kendisini.

"Anne." diye fısıldadı acısıyla.

Görüntü birden gözlerinin önünde yok olunca hayal gördüğünü anlamıştı. Kalbine ağrı girmiş ağlamaktan yorgun düşmüştü. Sarsak adımlarla ilerlerken birine çarptığından habersizdi.

"Pardon." diyebildi zar zor.

"İyi misiniz?"

Ağır ağır başını salladı. İyi değildi biliyordu.

"İyi değilsiniz siz."

"İ-iyiyim."

Birden gözü kararıp en sonunda bayıldığında annesini gördü. Ona birşeyler söylüyordu.

"Anne."

"Daha zamanı değil güzel kızım."

"Neyin zamanı anne ne diyorsun bak ben geldim."

"Senin gelme zamanın gelmedi güzel kızım."

"Ben sizi özledim. Babam nerede nolur geleyim."

"Seni seven olacak güzel kızım. Seninde hayatın olacak. Senin daha yaşayacağın çok şey var. Biz seni hep izliyor olacağız."

Annesi beyaz sisler arasında yok olduğunda çok bağırmıştı.

"Anne."

"Hanımefendi uyanın lütfen."

Yüzünde hissettiği ıslaklıkla bayıldığını ve yine hayal gördüğünü anlamıştı. Yavaş yavaş uzandığı yerden kalktı. Bir bankta oturmuşlardı. Başı tanımadığı çocuğun dizlerindeydi. Bacaklarını toplayıp kalkmaya çalıştı.

"Bayıldınız."

Karşısındaki çocuğa baktı Ilgaz. Siyah saçlı siyah gözlü esmer çocuğa. Yüzündeki sert ifadeyi anlamasa da umursamadı. Kaşları çatık halde ılgaz'ı izlediğini fark ettiğinde kendini toparlamaya başladı.

"İyiyim sağolun."

"Anne anne diye sayıkladınız. Sizi evinize götürmemi ister misiniz?"

Ev. Anne. Baba. Aile. Huzur. Hangisi kalmıştı. Annem yok diyebilir miydi. Evim yok. Huzurum yok. Diyemezdi.

"Teşekkürler gerek yok."

Karşısında duran sert ifadeli kişiye baktı. Her zaman da böyle sert mi diye düşündü. Kendisiyle konuşurken kibar olmak için kendisini zorlasa da beceremiyordu. Ilgaz'ın ona baktığını fark etmiş farklı yöne bakmaya başlamıştı.

"Ben gideyim o zaman."

Kimdi bu çocuk? Neyin nesiydi? Gözleri ne kadar da güzeldi. Uzun boyu. Spor yaptığı belli olan vücudu. Ilgaz da ayağa kalktı. Keşke kalkmasaydı. Çocuk onun iki katı gibi birşeydi. Kendisini ilk defa o sıra bu kadar küçük hissetmişti. Kendi kendine gülmeye başladığında çocuk ona deli görmüş gibi bakıyordu.

Tekrar yerine oturup kollarını kendine sardı.

"Evinize gitmeyecek misiniz?"

"Hayır otursam daha iyi."

"Üşüyorsunuz."

"Hayır."

Üstünden ceketini çıkardığını gördüğünde tepki vermiyordu.

"Gerek yok teşekkürler."

Ceket omuzlarına bırakıldığında güzel hoş bir kokuyla baş başa kalmıştı. Abartı abartı parfüm kokusu değil erkek losyonu kokuyor adeta o çocuğa özel bir kokuymuş gibiydi. Kokusunu içine çektiğini bile fark etmemişti. Ne yapıyorum diye düşündü.

"Kendine gel Ilgaz."

"İlk defa doğru konuştun içses."

"Gerek yoktu."

"Vardı."

Çocuk ilerlemeye başladığında Ilgaz yerinden kalktı.

"Hey!"

Çocuk durup ona baktı. Bu kadar kaba olmasına gerek var mıydı? O kadar teşekküre en azından 'rica ederim' diyebilirdi ya da 'iyi akşamlar' diyebilirdi.

"Ceketini nasıl ulaştırıcam sana?"

"Kalsın gerek yok."

Çocuk arkasını dönüp giderken Ilgaz yine bağırdı.

"Dur!"

"Yine ne oldu?"

"Bende kalmasın senin ceketin çünkü."

Ilgaz çoktan çocuğun yanına gitmişti. Cevap vermesi için beklerken çocuk cebinden bir kalem çıkardı. Ilgaz'ın elini tutup içini kendisine doğru tuttu. Elini tuttuğunda bile Ilgaz ürpermiş, değişik bir halde bu haline garipsemişti. Kendisinin aksine sıcak eller onun eline birşey yazdığında çocuk kalemi yerine koyup Ilgaz'a döndü.

"Şimdi gidebilirim diye düşünüyorum."

Çocuk çoktan ilerlemeye başladığında bağırdı.

"Ceketini ulaştırırım isimsiz!"

Çocuk durup döndü. Tek kaşını kaldırmış Ilgaz'a bakıyordu.

"Oğuz. Oğuz Arslan."

"Ilgaz. Ilgaz Çakmak."

Çocuk dönüp ilerlemeye başladığında durmadan seslendi.

"Memnun oldum Ilgaz Çakmak!"

"Bende!"

Ilgaz da cekete iyice sarılıp evin yolunu tutmuştu. Az önceki haline göre kendini daha iyi hissediyordu. Eline baktı. Tahmin etmişti. Elinde adres yazıyordu. Belki bir iş yerinin. Belki bir evin. Saçma sapan bir gülümsemeyle eve yürümeye devam etti.

"Oğuz."

Derin bir nefes verdikten sonra devam etti.

"Sevdim ismini."

 

BÖLÜM SONU...

 

 

 

 

Loading...
0%