Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@oylesineyazar00

Karşımda Fırat amirim duruyordu hemen sarıldım. biraz konuşup sohbet etmiş laf arasında Ferit amirle yarın görüşmemiz gerektiğini söylemişti herkeze bir yatak açmış ilk gecemi arkadaşlarımla geçirmenin buruk tebessümü vardı.

Ertesi sabah sıkı bir kahvaltı yapmıştık hep beraber yola çıktık büro evime yarım saatlik uzağımdaydı ayrıca bizim büroya benziyordu Ferit amir bizi karşılamak için kapıya çıkmış.

 

"ooo zifir hoşgeldin" dediğinde

"Hoşbulduk amirim." diyip tokalaşmıştık

Gözlerim arkadaki ekibe döndü ikisi erkek biri kadındı .

Onlarda tanışmak için Ferit amirin yanına benim karşıma geçmişti başta güler yüzlü ve tanışmak için

hevesli gibiydi.

"Merhaba ben kamer şey yani takma ad bilirsin ya." dedi fısıldar gibi güldüm.

çok içten gelmişti.

 

"Zifir memnun oldum."

"Ay bilmezmiyim senden önce nâmın geldi zaten dosyanıda inceledik senden öğrenecek şeylerim var."

"Estağfurullah ne öğreneceksek beraber öğreniriz benide yetiştiren amirim illa birinden öğreneceksek şiddetle onu tavsiye ederim." dediğimde

Fırat amirim bana gururla bakıyordu babamın bile bakmadığı şekilde bana abi olan adam bana gururla bakıyordu.

 

Ama bizimkiler için aynı şeyi söyleyemiyecektim ayaz karşıdaki adama kitlenmişken ondan özenen bulut diğer adama aynı şekilde bakmaya çalışıyor ciddiyeti bozulunca tekrar ayaza bakıp ciddi durmaya çalışıyordu.

Arkadaki iki adamdan biri

geçmişti karşıma.

"Merhabaalar efendim ben şimşek."

"Memnun oldum zifir"

"O memnuniyet bana ait " diyerek geri çekilince diğer adam durmuştu

bu sefer karşımda

"Ben rüzgar sizde zifir olmalısınız memnun oldum"

Cümleleri buram buram ego kokuyordu.

"Bende."

 

Arkamı dönüp tek tek bizimkilerlede tanıştırdım.Bu sıradada Ferit amir gelip dosyayı önüme koydu.bu hem gizlilik politikası hemde burada görev yaptığıma dair bir anlaşmaydı okuyup imzaladım

"Hayırlı olsun." dedi Ferit amir sevinçle

Fırat amir ise "amin." dedi iç çekerek

Şimdiye kadar susması kıyametin habercisiyken konuştu bulut

"Kızımı size veriyoruz geçici müddetliğine

Canını sıkanın topuğuna sıkarız ona göre"

Dediğinde herkesi bir gülme almıştı.

 

"Merak etme. bize emanet gözümüz gibi bakacağız" dedi kamer dostane

şekilde sırtımı sıvazlarken.

"Yanlız asin, pardon zifir hoşlanmaz pek temastan çek bence elini!" dedi karanfil

"Aa pardon kusura bakma"

"Sorun yok" demiştim.

Ben sıkı fazla olan boğucu temastan hoşlanmazdım ama karanfil bilerek

böyle demişti.

Rüzgar güneşe bakınca

"Hayırdır birader ?" Dedi ayaz güneşi hafifçe arkasına alırken

"Dalmışım kusura bakmayın"

"Bende güzel dalarım aslında"

demişti ayaz.

 

Sakin ol dercesine işaret vermiştim ayazın tersi pisti gerilmeye hiç gerek yoktu.

Herkezle vedalaşıp anahtarı Fırat amire verip beyleri eve gönderip kızlarla markete girdik akşam yemeği için bir şeyler değil bir sürü şey aldık çünkü maşallah ekipçe fazla iştahlıydık

heleki bulut ...

 

"Şşt!" dedim kolumla atıştırmalık reyonununda gezinen güneşe

dönüp bana bakmıştı

"Varmı bir şeyler ?" Dedim

pezevenk gülüşümle

"Ne gibi ?"

"Yeme beni güneş bu zamana kadar ney kaçmış benim gözümden"

Dediğimde güldü.

 

"Ayaz'la" dedim iki işaret parmağımı birbirine sürterken öyle gür bir kahkaha patlatmıştı ki onu orada bırak gitme fikrini zorla geri çevirmiştim.

Kahkahası dinince "var var bişeyleeer"

"Sende oda boş değilsiniz ama el atmasak

Ancak torunlarımla gelirim düğününüze"

Dediğimde yine gülmüştü.

"Kız siz evlenmek isteyin

düğününüz benden"

demiştim onu kolumun altına alıp markette tur atarken bu sırada karanfil'de

İçecek reyonundaydı.

 

"İnşallah öyledir zifir." dedi iç çekerek

"Bence öyle bilemem." diyip marketten çıkmış poşetleri bagaja yerleştirmiştik

Yarın gideceklerdi bu durum beni ne kadar üzsede yapacak bir şey yoktu hiç gelmeyedebilirlerdi.

Eve vardığımızda Fırat amirle ayaz izledikleri spor kanalıyla ilgili konuşuyor

Bulut ağzı açık uyuyordu posetleri mutfağa bırakıp sessizce

Bulut'un yanına gittim

Orta parmağımı baş parmağımla geriye doğru çekip misket fırlatır şekilde iki kaşının ortasına pekde yumuşak olmayan şekilde vurdum.

 

Öyle büyük haykırmıştıki bunun olacağını tahmin etmiş Fırat amirin oturduğu koltuğun arkasına saklanmıştım

Hepsi gülerek bizi izliyordu.

"Kim vurdu lan bana ha kim ?" Diye heryere herkeze bakıyordu

"Amirim siz mi vurdunuz yoksa?"

"Ben niye vurayım oğlum oturmuş televizyonumu izliyorum" dedi gülerek

 

Hafif kafamı kaldırıp bakacakken Fırat amir kafamı yere doğru bastırdı bu kalkma demekti sonra ise bana bakmış gözüyle onaylayınca parmak uçlarımla banyoya koştum Bulut'un arkası bana dönük olduğundan görmemişti

elimi yüzümü yıkadım bilerek kurutmadım.

 

Kapıyı açıp çıktım "sen yaptın dimi kız?"

"Neyi ?" Dedim şaşkınca

"Ben banyodaydım ne oldu ki?" dedim ıslak yüzümü göstererek pek inanmıyordu ama onun şaşkın bakışlarına daha fazla dayanamayıp kahkaha patlattım.

"Ulan asin ,biliyordum lan!" deyip bütün evi tavaf ettirdi bana

"Asin kim ben tanımıyom."

"Eben."

 

en son beni koruyabilecek amirimin yanına oturdum

Ayaklarımı pedal çevirir gibi

ona doğru atıyordum.

güneş "aha başlıyoruz." dediğinde geç bile kaldığınımızı düşündüm.

Uzun süre güreşip birbirimizin saçını başını yolup en sonunda hellaşip birbirimizi tebrik ettik bizde böyle piskopatlardık işte naparsınız...

 

Bulutla nefes nefese dinlenirken güneş gitmeden burada denize girmek istediğini söyleyince kabul ettik zaten saat 14:30 civarıydı havada ılıktı.

Biz mutfağa girip herkese ekmek arası sandviç yaptık aldığımız içeceği ve bardak aldık kızların yanlarında mayoları olmadığı için benim gibi şort atlet giriceklerdi son olarak güneş kreminide çantaya attım

Antalya'nın en güzel yanı sanırım çoğu alanın deniz ve sahil olmasıydı.

 

Kucak kucağa oturduğumuz yolculuğun sonunda varmıştık getirdiğimiz örtüyü sermiş kenarlarini taşla sabitledik

dalgaların sesi öyle huzur verici'ydiki gözlerimi kapatıp derin

nefesler aldığımda,

Aniden yanımdaki şahıs koluyla

kolumu dürttü.

"Bacım sana zahmet bir sırtıma

sürüver şu kremi ya"

"Ver Allah'ın mükafatı ver"

diye çekiştirip Kremi sürdüm.

 

Karanfilin değişik bakışlarıyla

ona döndüm

"Kenara çekil bir şey yapacağım" diye fısıldadı karanfil hayırdır dercesine göz kırptım pek hayra benzemiyordu ama kenara kayıp ne yaptığına baktım.

Çantasından çıkardığı koyu kırmızı rujla telefonundan baktığı Bulut'un numarasını yazdı ağzım açık izliyordum bulutda gariban öylece krem sürdüğümü

sanıyor etrafı izliyordu

"Sen varya özgüür az fena değilsin"

Öpücük attı.

 

 

Dönüp güneşe baktığımda onunda ayaz'a krem sürdüğünü gördüm konuşup gülüşüyorlardı onları mutlu görünce bende mutlu oluyordum.

Bulut önümden kalkmış tur atıyordu

Fırat amir aile babası gibi atletiyle girecekti

Güneş kremini ona uzattım teşekkür eden gözlerle baktı.

Ayazla güneş denize doğru ilerliyorlardı

Karanfil yanıma geldi elimi tutu

"Koşalım mı?"

"Oluur"

 

Ellerimizi dahada sıklaştırıp koşmaya başladık kum ayağımızı yakarken gülerek suya girip serinlemek istedim.

Islak kuma gelmiştik bile ayağımdan cos sesi geldiğini söylesem yalan

olmazdı belkide

Sonunda suya kavuşmuştuk ileriye doğru dubaların az gerisindeydik karanfil dalmış şekilde bulutla suda şakalaşırken o fark etmeden suyun altından iki bacağının arasından geçtim.

 

"O neydi lağn." diyen karanfilin sesini yüzeye çıkınca fark ettim.

Kollarını buluta sarmış zıplıyordu

"Ayy köpek balıkısı mı yoksa ?"

"Yok köpek balıkısı değil benim".

dedim gözlerimi ovuşturarak tuzlu

su her seferinde yakardı.

Ağır abi gibi gelen Fırat amir çok iyi yüzüyordu o dubalarıda geçmiş iyice açılmıştı ben denizden çıkıp kumsalda serdiğimiz örtüye oturup onları izledim.

 

 

Karanfilde çıkınca diğerlerinin çıkmasını beklerken kuru kıyafetlerimizi

giyindik Onlar geldiğinde ise

sandaviç'lerimizi yedik

Bulutun telefonu çalıyor durmadan meşgule atıyordu.

"Açsana bulut niye bu kadar

ısrarlı arıyorlar? " dedi karanfil sandviçini yerken bulutda

onu dinleyip açtı.

 

 

"Alo ... Evet benim .... Siz kimsiniz .... numaramımı ? ... Bacım ben tanımıyorum seni kimsin.... Lan niye yazıyım numaramı .... He sahildeyim .... Sırtımmı ne alaka niye yazıyım numaramı ... La havlee"

Karanfil kendini tutamayıp güldüğünde bu sefer onların cebelleşmesi başlamıştı .

kalkmak için hazırlanırken sahilin yürüyüş yolu tarafında büyük bir gürültü koptu.

 

Bir kadın var gücüyle

"hırsız var çantam ,çantam gitti telefonum.." diye bağırıp ağlamaya başladı hırsız bu sırada motorbisikletine atlıyordu Ayaz'ın kıyafetler arasına sakladığı silahı aldım ve onada işaret verdim kafasını salladı.

 

 

O önden hızlı hızlı koşarken silahın emniyetini kaldırıp güçlükle ateş ettim motor kısmına denk gelmemesine özen gösterip tekeri hedef aldım ilki isabet etmedi ama ikincisi olmuştu sendeleyip duran motordaki şahsı ayaz bir güzel benzettikten sonra ortalıkda daha fazla gözükmeden çantayı kadına doğru uzatıp koşarak yanımıza gelmişti.

"Hadi hadi "diyerek hızlandırıdım bizimkileri.

 

 

Arabaya bindiğime pişman olmama ramak kalmıştı Fırat amir

sürekli azarlıyor,

"Polismisiniz kızım siz niye dalıyorsunuz herşeye. onların eline düştüm mu uğraş dur emniyetle!" bir yerde haklıydı ama bizde vatandaşlık görevimizi yerine getirmiştik yanımda oturan ayazla göz göze gelip gülmemek için dudaklarımızı sıkarken yumruk tokuşdurduk.

 

(BİR HAFTA SONRA...)

 

"Anlamadığın bir şey kaldımı varsa sor " dedi Ferit amir

"Aklıma takılandan ziyade mantığıma yatmayan bazı şeyler var , bizi tutan rakip şirket niye gizliyor kendini normalde direk onalarla görüşürüz ya hani ?"

"İstemediler ve gizlilik politikası imzaladık ama ben görüştüm sen bunu sorun etme edebileceğin kadar bilgi edin haftalık rapor verirsin."

"Peki öyle diyorsanız amirim.."

 

Bizimkiler malesef dün sabah yola çıkmış onlar gittikten sonra derin bir hüzün kaplamıştı içimi heryeri derin bir sükunet sarmıştı durup otursam ağlardım ciddi ciddi .ama kalkıp kendimi oyaladım

Kıyafetlerimi yeni gelen dolaba aynı şekilde yeni olan kütüphanemede kitaplarımı yerleştirmiştim.

O gece uyumakta çok zorluk çekmiş gözüm ablamı aramıştı gündüz kaçtım ama gece gafil avladı beni hüzün ve gözyaşları ensemden kıskıvrak yakaladı saklandığım delikten.

 

Bugünde Ferit amirden son detayları öğrenmiş göreve başlıyordum ve her görevde olduğu gibi yine heyecanlanmış

Kendimi tazelemek amaçlı banyomda fazla vakit harcamıştım güzelce keselenip saçımı üç kere yıkayıp bir kere kremlemiştim.

Tırnaklarımı badem şeklinde törpülemiş Kızıl şarap renginde olan ojeyi tırnaklarıma sürmüştüm beyaz solgun tenimde hoş durmuştu.

 

 

Bu sırada dedem ve babannemle de konuşmuştum haklı olarak sitem ettiler bana neden onlarlada vedalaşmadığımı ama bu sefer çok kötü olurdum biliyordum babannemide severdim ama dedem deyince sular dururdu benim için

Konuşurken bile sesim titredi güçlükle tuttum kendimi.

Annemlerlede konuştum ama ablamla konuşmak için hazır hissetmiyordum en yakın zamanda konuşacaktım .

Bütün işlerimi halledip holün ışığını yakıp yatağıma geçtim.

 

 

aklıma dün zorlaşan vedalaşamamız geldi boğazıma bir düğüm çöktü karanfil sarıldıktan sonra hemen bana sırtını dönmüş Ayaz'ın onun sırtını ufak sıvazlamasından anlamıştım ağladığını ki gözü kızarmıştı güneşte etkilenmişti kendimi tuttum ,tuttum Fırat amirde patlak vermiştim ben ağladıkça saçlarımı seviyordu ben kimseden daha önce böyle ayrılmamıştım ki.

 

Çok korkuyordum yanlız hissediyordum herşey üst üste gelmişti o ben daha fazla etkilenmeyeyim diye ayrılmaya çalıştıkça ben daha sıkı sarılıyordum ve hep geçen diyoloğumuz geçti aramızda.

"Abi..."

"Abim .. ağlama Aa ne sulu göz oldun bırakırmıyoruz biz seni"

Bulut kızarmış gözlerle dikildi karşıma

"Görevin bitsin seni ben almaya geleceğim yemin billah .bitir ve gel!" sarıldı

"Yanlız hissediyorsun belkide çaresiz tahmin etmek zor değil çünkü sen ne olursa olsun ağlamazdın biliyorum.."

"Artık ağlıyorum ama"

"Ağla kaybedeceğin tek şey efor olur" uzun zaman sonra ilk defa bu kadar ciddi konuştuk birbirimizle keşke zorunda olmasaydık.

 

 

Kafamdan çıkarıp attım hüzün kokan anıları . Her kez bana güvenip yaparsın diyordu ama ben güvenemiyordum tam olarak kendime .çocuk'kende çok yanlız kalmıştım aşinalığım vardı ama bu aşinalığın altında pekde iyi şeyler yoktu

Ve tabi kaybetme korkusu başa belaydı taşıdığım zihin zaten ergenlik döneminden beri en iyi senaryoları yazmakta birinciydi.

Sürekli birilerini kaybetme korkusu o kadar o kadar korkunçtu ki

tarif edecek olursam

Karşımdaki insan ne kadar sağlıklı olsada onu kaybedeceğime öyle inandırıyordu ki zihnim . O ölünce pişman olmayayım diye daha çok sarılıyor öpüyor sohbet ediyordum halbuki takdiri ilahi değilmiydi.

 

 

İnsanın savaşı bazen kendiyleydi, bazen zihniyleydi ,bazen kalbiyleydi

Ama hepsiyle birden olunca galip olanda mağlup olanda sen oluyordun

Her şeyi düşünüyor , düşünüyor sonra hepsini bir anda bırakıyor ve ne yaptığını bilmiyordun insanlar ne diyordu tıpkı annem gibi

 

"Ne kadar düşüncesiz bir insansın sen !"

Bende gülüyordum

"Benmi düşüncesizim ?"

Onlar öyle sanıyordu kafanda kopan fırtınalar kulaklarından duyulmuyorduki haberleri olsun !

Yani bu yüzdende çok zordu vedalar korkuyla endişeyle doluydu birbirine dolanan kollar.

 

Kafamı tam bizim çocuklardan ayırmaya çalıştıkça odasına çekilip göz yaşlarını saklayan asin geldi gözümün önüne.

bir göz yaşımıda ona armağan ettim.

Uykuyla uyanıklık arasında son sözümü söyledim ağlamaları hıçkırıklara dönmüş kız çocuğuna.

 

"Şşt sessiz ol duymasınlar elinle ağzını kapa odanın diğer köşesine git derin nefes al gerçi gözlerin ele veriyordu seni odaya giren olursa battaniyenin altına saklan .....

Gerçi doğru sağır olanlar duymaz ağla kız çocuğu ağla."

Diye mırıldanıp ağlama

ktan acıyan gözlerimi karanlığa kapadım bir daha açmamak üzre demek isterdim belki ama buna bir garenti veremezdim.

 

"Ağla kız çocuğu ağlayamadın her güne ağlamana izin verilmeyen hergün

için ağla"

son yarım kalan cümlemdi ....

Loading...
0%