@ozge24
|
Eve geldiğinde gece aldığı duş onu çok rahatlamıştı. Saçlarını kurutup taradığında üzerine pijamalarini giydiginde banyodan çıkıp yatağına uzandı. Eline aldığı kolye çok farklı bir sembolü vardı. Taoizmi temsil eden bir sembol. Bir yani iyi bir yanı kötülük saçıyordu. Eline alır almaz garip bir enerji belirmişti. Sanki onu hissetmiş gibiydi. Bazı semboller ruhumuzun simgesini işaret ederken bazılarının hiçbir anlamı dahi yok! Dusan tebessümle ve heyecanla karışık ses tonuyla hadı güzelim tak şunu! Biran önce yanıma gel. Dediğinde o sırada Hazan yine bir ses duydu. "Sahmaran. Gerçeği öğrenmelisin sahmaran. Seni bin asırdır bekliyorum gel artık !" Bu sesi duyduğu anda korkuyla kolyeyi taktı. "Git başımdan git!" diye öfkelendi. Kendi kendine korkuyla "Dusan! Sana ihtiyacım var." Genç kız biranda kendini genç adamın yanında buldu. Karşısında genç adam gülümseyerek ona baktığında yanına gidip sıkıca sarıldı. "Çok korkuyorum." Ona sıkıca sarılan bu kızı kırmaya özen göstererek saçlarını nazikçe okşadı. "Sakin ol bak ben buradayım. Senin yanındayım." Sımsıkı sarılıyordu. Başını genç adamın göğsüne öyle bir koymuştu ki o sesi duymamaya yemin etmişti. En sonunda genç kızı kendinden çektiğinde Hazan bu sefer kulaklarını elleriyle kapadı. Ben senin içindeyim Sahmaran gücünü keşfet! Benden kaçamazsın! "Yeter duymak istemiyorum yeter yeter!" Genç kızın omzundan tutup silkeleyerek "Kendine gel Hazan!" Gözlerini genç adamın gözlerine diktiğinde "İyi misin?" Sorusuyla karşılaştı. "Sana geldim. Yine sana geldim. Sadece sen sakinleştiriyorsun!" Genç kızı yatağın kenarına oturttuğunda "Anlat bana ne oldu?" Olumsuz anlamda başını salladı. "Anlatamam!" "Neden?" "Anlatamam. Paranormal bir olay!" Dusan kahkaha atarak "Şuan bir iblisle konuştuğun paranormal değil mi yani?" Genç adamın omzuna vurduğunda başını göğsüne koydu. "Yanında olmam doğru değil, şuan bu durumda olmamız doğru değil ama kendimi bir şekilde sana çekilmiş hissediyorum." Genç kızın başını kaldırıp dik durmasını sağlayarak gözlerinin içine baktı. "Bunun adı aşk! Ve sen en büyük kötülüğü kendine yaptın. Ben sadece arzuluyorum seni!" "Sadece bu mu Dusan? Tamamen yanında görmek istemiyor musun beni?" Alnını genç kızın alnına dayayarak nefesleri birbirine değiyordu. "Şuan olmaz! Güvende olman lazım Hazan. Her ne kadar yanında olmanı deli gibi istesem de şuan olmaz küçüğüm!" Hızlıca geri çekildi Hazan. Ayağa kalktığında derin bir nefes aldı. "Benim gitmem lazım." "Yanımda kalsan şimdilik!" Son kez onayladı. Genç kız genç adamın yatağına uzandığında genç adam sadece griy eşofman giymişti. Hazan genç adamın karın kaslarını görünce yutkunmasina engel olamadı. Sırtında beliren taoizm sembolü rüyasında gördüğü şeyle aynıydı. Panikle yerinden kalktığında Dusan sesi duyunca arkasına döndü. "Neler oluyor!" Yatağın üstünde olan genç kız genç adama doğru yaklaştı. Dönmesini istediğinde kibar ve naif bir şekilde işarete dokundu. "Bu işaret?" "İyilik ve kötülüğü simgeler. Ve ben içimde sadece kötülüğü beslerim Hazan." "Hayır onu demiyorum. Bu işareti ben rüyamda gördüm." Şaşkınlıkla genç kızın önüne döndü. "Nasıl?" Genç kızın yanına oturduğunda "Belli belirsiz bir yüz vardı. Sırtında bu sembol. Sanki bir uyarı gibiydi. Onu bulmamı istiyor gibiydi." Sertçe yutkundu genç adam. Ne yani rüyasına girdiği kadın Hazan mıydı? "Neler oluyor Dusan?" "Git Hazan! Derhal gitmen lazim!" "Neden?" Tehlikeye atamazdi onu. Eğer kral anladıysa bu Hazan'ın sonu olur. "Sana git dedim! Bir şey sorma, bir şey söyleme sadece git!" Genç adam hızlıca cekmecenin gözünden ay taşını aldığı. "Bu ay taşını sakla eğer tehlikede olduğun sürece bunu sımsıkı tut. O bana tehlikede olduğunun sinyalini verecek beni anında yanına getirecek!" Hazan iç çekti kollarını birbirine bağlayıp ayaklarını bağcık yapıp oturdu "Üzgünüm ama gidemem o korkutucu sesi bir daha duymak istemiyorum." "Güzelim tehlikedesin!" "Uyuyayım sen beni bırakırsın olmaz mı?" "İnatçı keçi!" Dediğinde Hazan küçük bir çocuk gibi sevinip hemen yatağın içine girdi. "Bakıyorum hemen yerime geçmişsin." "Ama Deccal beyciğim cok uykum var." Dusan isyan bayrağını çekip yatağın kenarına geçtiğinde Hazan araya yastık koyacağı sırada öfkeyle yere fırlattı "Ne yapıyorsun?" "Fazlalığı atıyorum güzelim. Hem sevgilim benimle sakinlesmiyor muydu?" Olumlu anlamda başını sallarken duyduğu seyle ağzı kulaklarındaydi "Sen bana sevgilim mi dedi" "Evet sevgilim." "İşte şimdi rahat bir uyku çekebilirim." Başını genç adamın göğsüne koyduğunda uyumuş gibi yaptı. Dusan mesafe koymak zorundaydı. Yoksa Hazan için tehlike vaat ediyordu. Eğer Hazan gerçekten Şahmeransa onu kaybetmeyecekti. Bu gece tam anlamıyla son gecemiz sevgilim. Nasılsa bugünden sonra hiçbir şey hatırlamayacaksın. Sadece gölgen gibi yanında olacağım ve bu kolyeler her zaman seni bana getirecek. Hazan gözünde süzülen yasla bunları işittiğinde içinden öyle bir dua ettiki gerçekleşmemesi imkansız. Ne olur Yüce Tanrım. Sana yalvarıyorum. Onu bana unutturma! Çok kısa bir hikaye bu. Bu kadar çabuk bitmemeli. Ay ve yıldız şahidim olsun onu unutmamak için elimden geleni yapacağım. Yalvarırım. Aklımdan çıkarsan bile kalbimden atma Tanrim! Genç kız üzerinde hissettiği sihirle Dusan'a sıkıca sarıldı. Hissettiğini anlayan genç adam umursamadı bu sadece onun iyiliği için. İşlem bittiğinde genç kızı rahatlamış olduğunu fark etti. Uyuduğundan emin olduğunda yavaşça yerinden kalkıp genç kızı kucağına aldı. Hemen kanatlarını açıp camdan disari çıktığında yavaş yavaş uçmasına rağmen genç kızın evine gelmişti. Dusan genç kızı yatağına bıraktığında uzun bir süre onu izledi. Kıvrımsı dudakları, uzun kirpikleri dudağının üstündeki beni ona ayrı bir guik katiyordu. Daha fazla oylanmamak kaydıyla genç kızın üzerini örtüp saçlarını yüzünden çektikten sonra küçük bir buse bıraktı. Üzgünüm sevgilim. Seni korumam gerekiyordu. Ben sana zarar veriyorum. Hazan biranda "Gitme!" Dediğinde hızlıca yanından uzaklaştı. Erkenden hazırlanmıştı Hazan. Camı açıp çıkan güneşi selamladığında masanın üstündeki bembeyaz ay taşını gördüğünde nerede, nasıl aldığını hatırlamasa bile çok beğenip yanına almıştı. Hemen çantasına koyduğunda kapıda bekleyen Filiz'i daha fazla bekletmemek için hemen evden çıktı. İkisi birlikte kolkola girdiğinde sohbet etmeye başladı. Filiz neşeli olan arkadaşına merakla "Hayırdır kız Ates'le aranız düzeldi mi?" Genç kız şaşkınlıkla "Ateş mı oda kim?" "Senin boyfrendin." Dediğinde anlamamış gibi boş boş baktı. Aralarının bozuk olduğunu anlayınca üstlemedi Filiz. "Bu arada Siyah elbise çok yakışmış." "Tabi asıl kizlada siyah yakışır sen demistin." İkiside güldüğünde fakülteye ayak basar basmaz Yalinla karşılaşmışlardı. Genç adam Hazan'a sıkıca sarıldığında yanağından öptü. Dusan bu anı aynadan görünce öfkeyle delirip genç adama elektrik verdiğinde Yalın Hazandan gelen elektrikten dolayı geri çekildi. Genç kız panikle ne olduğunu sorduğunda "Elektrik çarptı. Her neyse onu boşver sen varya birtanesin yaptigin videoyla sınıfı geçtik." "Bir dakika nasıl bir video yaptım ki ben?" Filizle Yalın birbirine şaşkınlıkla baktığında Yalın hemen telefondan videoyu gösterdi. Genç kız videoyu izlediğinde birden bire sendelenince Filiz genç kızı tuttu. "İyi misin?" Evet anlamında başını salladı. "Çok yorgunum bu ara. Ne dediğimi hatırlamıyorum." Diye yalan söyledi. Toparlanıp anfiye doğru ilerlediklerinde herkes yerlefine geçtiğinde profesörü bekledi. Hazan defteri açar açmaz hocanın dediklerini not almaya başladı. Genç kız ayağının kenarında gezen yılanı fark edince çığlığı attığında herkes genç kıza baktı. "Sen problem nedir?" "Hocam yılan." Genç adam genç kızın yanına geldiğinde masaya tutunup eğildiğinde genç kızın bacağının kenarındaki yılanı eliyle aldı. Lakin işin tuhaf tarafı Hazan'a zarar vermemesiydi. Yılanla birlikte yerine geçtiğinde konuşmaya başladı. "Evet gençler. Siz yılanları rahatsız etmediğiniz sürece ve zarar vermediğiniz sürece aslında zararsız varlıklar." Arka sıralarda genç adam söz isteyerek "Hocam sizce o meşhur efsane gerçek mi?" "Sahmaran mı?" Evet diyerek onayladığında "Efsane adı üstünde. Kehanetler, büyüler. İnsanlığı yok etmek için var. Peki ya efsaneler ne için var?" Hazan söz isteyerek konuştu. "Efsaneler bazı olayları, imkansız aşkları, kahramanlıkları dolaylı yoldan anlatmak için var." Parmağını göstererek onayladı "Evet. Öncelikle şu tatli yılanı bir yerine bırakalım." Camdan dışarı saldığında yılan duvardan sürünerek gitti. "Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı vs. Ne kadar doğru bilmiyoruz fakat duyduğumuz şeylerle aklımızda kaldı değil mi?" Olumlu anlamda başını salladı herkes. "Sahmaran ve Cemşapta böyle işte. Mitolojik bir olay. Fakat bazı efsanelerde onun ruhu intikam için geleceği söyleniyor. Bunun önüne anca aşk geçebilir. Tıpkı yıllar önce yaşanan bir hikaye gibi. İşte buda inanılan efsanelerden biri." Herkes şaşkınlıkla genç profesörü dinledken gözlerini Hazan'dan almadan anlatıyordu. Hocanın konuşması bittikten sonra dersin bittigini söyleyip çıkabileceklerini iletti. Hazan eşyalarını topladığı sırada genç profesörü genç kızın yanına oturduğunda Hazan yanına oturan kişiyle bir korku saldı. "Buyurun Hocam." "Yaptığın proje enteresandı. Ve oldukça başarılı bir proje olmuştu." "Teşekkür hocam. Arkadaşlarımın yardımıyla yaptık. Biraz efekt ve eklemelerle bu pozisyona geldi." Anlıyorum der gibi başını salladı. En sonunda genç kızın gözlerinin içine baktı. "Fakat sende farklı bir şey var, özel bir şey." "Ne gibi hocam?" "Güzelliğin, zekan insanı kendine bağlıyordu." Ne saçmalıyordu bu adam böyle daha önce hiç böyle değildi. Genç kız şüphelenmişti bu durumdan. "Hocam ne dediğinizin farkında mısınız? İzninizle arkadaşlarımın yanına gideceğim." Hazan ayağa kalkıp gideceği sırada genç adam bileğinden tuttu. "Tıssss." Diye seslendiğinde genç kızın gözlerindeki rengi öfkeyle değişeceği sırada Dusan bunu fark eder etmez siktir çekip hızla okula gidip insan kılığına girdiğinde hızla sınıfa girdi. İkilinin bakışı Dusan'a döndüğünde genç kizkn gözleri normale döndü. Genç adam genç kızın yanina gelip elleriyle genç kızın belini kavradı. "Sevgilim seni bekliyorum nerede kaldı" "Profesör ödev hakkında bir konu için konuşuyorduk canım." Dusan öfkeyle genç adama baktığında telepati yoluyla "Bu kıza ne hakla zarar vermeye çalışıyorsun lan!" "Sıradan bir kız değil. Babanız onu istiyor." "Normal bir kız işte neyin tantanasi bu!" Öfkelendiğinde Hazan ortamdaki tuhaf enerjiyi hissedince gerildi. "Gidelim mi canım?" Dusan genç kızı onayladığında kapıdan dışarı çıkmışlardı. Hazan öfkeyle genç adama baktığında Dusan eliyle ensesini kaşıdı. "Eee şimdi sen benden neden bunu yaptığımın açıklamasını bekliyorsun." Olumlu anlamda başını sallarken cevap vermesini bekliyordu. Gözlerinin içine öyle bir baktı ki. Tanıyıp tanımasına emin olmak içindi. Büyü işe yaradıysa bu çok iyi fikir. Fakat ya yaramadıysa tehlike çanları çalmaya başladı. Ondan cevap bekleyen kız hala ne diyeceğini merakla bekliyordu. Hazan ellerini açıp "Ee hadi!" Genç adam elini ensesinden bırakıp iç çekerek gözleri ve dudakları arasında mekik dokudu. "Tehlikede olduğunu daha doğrusu hoca bozuntusu sana zarar verir diye düşündüm." "Kendim hallediyordum." "Biliyorum. Sadece destek verdim." Onayladığında Dusan elinden tuttu sessizce kulağına doğru eğildiğinde "Kendine dikkat et. Her zaman yanındayım prensesim." Hazan öfkeyle elini cekil hızlı adımlarla gittiğinde Dusan öfkeyle sınıfa girdiğinde iblisin çoktan gittiğini gördü. Saraya gittiğini tahmin ettikten sonra kanatlarını açıp camdan dışarıya uçtu. Saraya kısa sürede vardığında kanat sesleri Hazan'a bir yerden tanıdık geldiğinde hemen dışarı çıktı. Yalın ve Filiz takip ettiğinde gözünden yaş süzüldüğünü fark ettiler. Filiz genç kızın sırtını sıvazlayarak sakinleştirmeye çalıştı. "Güzelim iyi misin?" Diye soran Yalın'a "Evet sadece... Neyse boşver." Gözyaşını silerek kantine geçtiler. Sabahtan beri hiçbir şey yemeyen genç kız tost ve kola almıştı. "Bunlarla doyacak mısın?" Olumlu anlamda başını salladığında ısrar etmelerini engelledi. Dusan saraya gittiğinde genç adamı görünce öfkeyle yumruğu attı. Kılıcını çıkartarak genç adama doğru uzattığı sırada ikiye bolecekken kral geldi. "Siz ikiniz! Bu şamatayı kesin!" Kralın dediğini umursamadı bile gözleri dönmüştü genç adamın. "Dusan kılıcını yerine koy derhal!" Hala dinlemiyordu. Kral en sonunda sihir gücünü kullanarak kılıcı genç adamdan aldı. Dusan öfkeyle babasına bakarak "Hani ondan uzak duracaktın! İtini mi gönderdin?" "Haddini aşma! Karşında kral var." "Beni ilgilendirmiyor. Sözünü neden tutmadın? Normal sıradan bir kız ne istiyorsun ondan?" Yaşlı adam ayağa kalktı. Pelerini arkaya atıp "Güç! Şahmeranın gücü benim olmalı. Eğer o kız Sahmaransa onu öldürüp gücünü alacağım." Genç adam sertçe yutkundu. Sevdiği kadını bu yüzden mi istiyorlardı. Vermezdi, veremezdi. Dusan Hazan Sahmaran olsun yada olmasın gerekiyorsa başında nöbet tutacaktı fakat zarar gelmesine izin vermeyecekti. "Sevgili kralım. Daha öncede dediğim gibi Hazan sıradan bir insan. Hatta onu öptüğümde gücü yerine gelio gelmediğini kontrol ettim. Daha önceden de dedim. Bir nevi onu kullandım fakat sırtında hiçbir şey yoktu. Sahmaran olsaydı anlardım ona en yakın bendim biliyorsunuz." Olumlu anlamda başını salladı yaşlı adam. İç çekerek bir sağa bir sola doğru yürümeye başladı. Fakat Sahmaran bir birliktelik sonucu ortaya çıkacaktı. Belkide çoktan çıktı ama o sembol henüz belirmemişti. "Biliyorum. Fakat o sembol sizin tamamen birlikteliğiniz sonucu oluşacaktı. Sen Hazan'la tamamen birlikte olmadın!" Dusan nefret çekerek sakinlesmeye çalışıyordu. "Biliyorsunuz ki o bir insan! Kıza zarar veremem..." Genç adam Dusan'ın söylediklerini umursamayıp Dusan'a imayla bakıp "Bunu ben yaparım sevgili kralım!" Genç adamın simsiyah gözleri en koyu halini almışken genç adamın boğazını sıktı. "Siktir lan! O benim." Öyle bir sıkıyordu ki kimse almasına izin vermiyordu. Öfkesi kontrol edilmez bir zelzele yaratırken saray yerinden oynuyordu. Taşlar dökülmeye başladı. "Sakinleştirin şunu sarayı başımıza yıkacak!' Genç adamın öfkesini sakinleştiren tek bir kadın vardı Hazan. Bunu tahmin eden Kral genç kızın ruhunu şimdilik Dusan'ın karşısına çıkardı. "Dusan sevgilim." Dediğinde genç adam Hazan'ı görür görmez genç adamı bıraktı. Biranda her şey normale dönmüştü. Diğer iblis nefes almaya çalışırken Dusan Hazan'a dokunacağı sırada kayboldu. "Sakın baba! Sakın bir daha bunu yapma. İnsanlar için tehlikeli olduğunu biliyorsun!" "Tek bir şartla." Nedir dercesine kralın ağzından çıkacak kelimelere odaklanmıştı. "Sen getireceksin onu bana bu sevdiğin kadınsa bile!" Yutkundu Dusan "Sevmiyorum onu. Sadece çok saf, temiz bir kız. Ben ise onu kullandım." "İnsanoğluna acıma oğlum. Sen bir şey yaptırmasan bile kendi iradeleriyle yapıp şeytana uydum derler. İnsanoğlu zehir gibi zekidir kon ve kibirle beslenir. Burada biz şeytanların suçu yok. Bize verilen görev neyse onu yapariz. Kini, öfkeyi, nefreti yukleriz. Ama onlar can alır. Ve bazı durumlarda bizler masumuz.O kız her ne kadar masum olsa bile oda iyilik ve kötülüğü içinde besliyor ve o kızda çok tuhaf bir şey var!" Gitmeleri için işaret yaptığında genç adam uzaklaşmıştı. Tam o sırada Helena karşına çıktığında "Sevgili Lordum!" "Sevgili prensesim!" Diyerek kibar bir şekilde elini öptü. Dudak büzerek genç adama baktığında neden üzgün olduğunu sordu. "Balo iki ay sonraya ertelendi bazı aksaklıklar nedeniyle canım biraz sıkkın." Kötü olmuştu bu durum. Hazan'ı görmek için fırsat olsada bir yandan onun iyiliği için iyi olmuştu. Genç kızın yüzüne dokunarak "Bir şey olmaz. Daha iyi oldu. Hem o zamana kadar formumuzu korumuş oluruz prensesim. Ayrı yeten biraz daha kötülük yaparız." Genç adamın boynuna ellerini sardığında "Doğru söylüyorsun sevgili Lordum. Hem evliliğimizdeb önce son eğlencelerimizi yaparız." Genç adam şaşkınlıkla genç kızın koyu kahverengi gözlerinin içine baktı. Sinsice kıvrılan dudakları hiç iyi sinyaller vermiyordu. Elleriyle belini kavradığında "Neden?" "Artık yönetim size geçeceğinden dolayı eh bu sayede bende kraliçe olacağım için sarayda işler çok fazla olacak!" Saray, saraydaki düşmanlar, ondan habersiz dönen dolaplar bu durumdan oldukça sıkılmıştı. Genç kızın genç adama bıraktığı sert öpücükle karşılık almadığını görünce geri çekildi. "Neyse sevgili Lordum görüşmek üzere!" Hazan'ı hayal ederek genç kızın bileğinden tutup kendine döndürdüğünde sertçe öptüğünde tebessüm etmişti genç kız. Genç adam geri çekildiğinde Helena'nin dengesini sağlamasına yardımcı olduktan sonra göz kırptığında gitmişti. Şeytani kılığıyla dünyaya vardığında kötülük yapmaya devam ediyordu. Hazan'ı görene kadar her şey çok güzel gidiyordu fakat Hazan'ı görünce tüm dengesini bozdu. Heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatışı, gülüşü, gamzesi, simsiyah kara gecesi gibi saçları, ay gibi beyaz teni onun yutkunmasına neden oldu. Hazan biranda onların olduğu yönde seslenen adamı görünce "Hayırdır bize mi seslendin?" "Evet güzelim. Biraz eğlenmeye ne dersin?" İblis bu sefer bir şeye karışmayarak genç kızı izledi. Arabaya doğru yaklaştığında elini arabanın üstüne koyarak başını içeri eğdi. Erkek sesini çıkartarak "Hayırdır aslanım ne iş?" Genç adam duyduğu sesle şok oldu. "Kadının içinden İsmail abi çıktı lan!" "Siktir git lan işine hadi. Bir daha bir kıza laf atarken iki kere düşünün." Göz spreyini alıp ikisinin gözünün içine sıktı. "Siktirin gidin şimdi." Filiz ve Yalın şaşkınlıkla genç kıza baktığında Yalın gülerek "İyi iş çıkardın İsmail abi!" Hazan gülerek elini göğsüne koyduğunda "Eyvallah birader!" Dediğinde kahkaha attılar. Dusan gülmemek için kendini zor tuttuğunda dayanamayıp gülmüştü. İşte benim kızım . Diye konuştuğunda genç kızın arkasına geçip bütün gün aynı mesafeyle yürüyüp onu izliyordu. Her hareketini zihnine taşırken parfüm kokusu onu altüst ediyordu. Bu kokuyu ruhuna aktardı sanki. Hazan eşsiz güzelliğe sahip olan kadın onu kendinden etmişti. En sonunda cafeye oturduklarını gördüğünde sağ köşelerinde ki masaya oturup onları izlemeye başladı. Yanlarına gelen Emreyle birlikte sipariş verdiklerinde hemen sohbete başladılar. Hazan omzunda bir nefes hissettiğinde biranda titredi. Yalın merakla "Üşüdün mü?" Olumsuz anlamda başını salladı. Filiz heyecanla "Bildiğim çok iyi bir falcı var gidelim mi?" Yalın ve Emre saçmalama der gibi ağız yamulttuğunda Hazan Filize katılıp "Gidelim. Hem ne demişler fala inanma falsiz kalma!" Yalın sırıtarak başını eğdiğinde ağlar gibi yaparak "Heee sonra gelip bana Yalın bugün gene bana zebaniler geldi diyerek ağlama!" Dediğinde genç adamın yaptığı taklide güldüklerinde Hazan eliyle genç adamın eline vurdu. Dusan Hazan'la dalga geçer gibi konuşmasından hiç hoşlanmadı. Tam insan formuna geçip hareket edeceği sırada Hazan biranda "İyi ya bir daha gelmezsin sana ihtiyacım yok!" Dediğinde sinirle söylemişti. Yutkundu Yalın. Kırdığını fark etmişti. Fazla ileri gitmişti. "Afedersin kırdım sanırım." "Hayır. Ufacık şeye alınacak değilim." Tebessüm etti. Gelen kahvelerle sohbete devam ettikten sonra akşam bara gitmeye karar vermişlerdi. Dusan için hiç iyi olmamıştı bu durum. Bar ve Hazan kesinlikle tehlike çanları çalıyordu. Bütün gün onun yanında olmalıydı. Kral vs diğer yaratıklar gelip Hazan'ı ele geçirebilirdi. Dusan sinirle tam bir baş belasısın Hazan. Ne işin var senin barda! Diye sinirle söylemişti. Öfkeyle söylendiğinde sinirle genç kızın omzunu dürttüğünde Hazan refleksle geri çekildiğinde ne olduğuna anlam veremeyerek kimseye söylemedi. Dusan genç kıza telepati yoluyla eger gidersen hiç iyi şeyler olmaz! Bir nevi iç sesti. Hazan iç ses diye tahmin ederek yutkundu. Elinde çıkan belli belirsiz sembol onu kaşındırmaya çalıştı. Ta ki sembolü görene kadar...
|
0% |