Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@ozge_leyla

Bade
Büyük bir hayat ve ortasında küçücük bir kız . Masada büyük kavgalar ,koltukta silahlı abiler, yanımda sekizinci kez değişen bakıcılar. Herkes çok gürültülü bir okadar da kızgın . Yanımdaki bakıcım korkmuş ve tir tir titrer bir halde bana sarılmış vaziyette . Bugün benim doğum günüm on yaşına giriyorum. Babamdan hediye ya da mumlu pasta beklemiyordum ama en azından evde kavga olmasaydı. Çok şey mi istedim ben bu koca adamlardan. Bağırmasalar, içmeseler ,küfür etmeseler mesela . Çocuğum ben . Annemin danıştığı çocuk psikoloğu ona çocuğunuzun yanında tartışmayın , içmeyin. çocuklar bunu sünger gibi çeker demişti. Ben bu söylediğini unutmadım ama annem çoktan unutmuştu. Uzun bir holden geçince ulaştığımız kocaman oturma odamızda annem kocaman koltukta kaçıncı bardağını içtiğini bilmiyorum. Saymayı öğrendim ama annemin içtiklerini sayamıyorum. Parıltılı bir evimiz yoktu ama evdeki her şey kocamandı yemek masamız yirmi iki kişilikti koltuğumuzun uzunluğu bir salon kadar . Resmen sekiz metrelik bir koltuğumuz var fakat her şey tek renk ... Büyük bir çiçek vazosu, televizyon duvar kadar büyük...
Bu ev içindeki her şeyi yansıtıyor resmen . Annem; camiasında çok kıskanılan , özenilen büyük bir kadındı ama benim gözümde içkici sade bir insandı, babam ise koskocaman öfkesi ,koskocaman kavgaları , koskocaman da bir sesi var ; Evin büyük olan he şeyi babam iken bu kadar büyük olup da sade olan renkler de annemdi. Ben ayakta öylece dururken bir anda herkes ayağa kalkıp başka bir odaya doğru gitmeye kalktı. Saniyeler içinde bu büyük hayatta küçücük kaldım. Yanımda ki bakıcım yüzüme doğru yaklaşarak elini omzuma koyup:
Bakıcı:'' Uslu dur ben çantanı hazırlayıp geliyorum.''
Bade:'' Tamam.''
Bakıcım elini omzumdan indirip ayağa kalkarak yanımdan ayrılışını izledim . Siyah bir dar etek ve siyah bir gömlek giyiyordu diğer yedisi gibi. Hafif bir iç geçirip kafamı sağa çevirdiğimde ilk gördüğüm şey annemin bardağı oldu . Bardağın kenarları desenliydi ama cam bir bardaktı. Gerçekten camın üstüne nasıl desen yaptıklarını annemi her gördüğümde kendime sorduğum bir soru . Hızlıca bardağa yaklaşmaya başladım. Çocukların ulaşabileceği yere koymamaları gerekirdi ama şuan tam da önümdeydi. Bardağı elime alırken bu kadar ağır olacağını düşünmemiştim. Bardağı burnuma doğru yaklaştırıp güçlü bir şekilde kokladım.
Annem , bu benim annemin kokusu. Sanki yeni bir mavi elbise almışım gibi sevindim ve bardağı iki dudak arama alıp içinde kalan sarı şeyi içtim. Aldığım yudum ağzımın içinden boğazıma inerken sanki ağzımın içi kıvılcım almış gibi hissettim. Boğazımdan geçerken ki his öyle bir histi ki benzetebileceğim tek şey bazen bakıcımdan gizli içtiğim Cola'nın sadece asidini içiyormuş gibiydim. En masum tat buydu tarif edebileceğim. Mideme indiğinde hissettiğim acı bulantıya dönerek anında yere kusmaya başladım. Arkamdan gelen çığlıkla öyle korktum ki kusarken boğulabilirdim:
Bakıcı: ''Sana ben uslu dur demedim mi ? Gerçekten yaramazlık yapmanın sırası mı? ''
Ne zaman gelecek yaramazlık sırası ? Bakıcım yanıma yaklaştığında ağzını kocaman açtı ve şaşkın bir ifade takınarak:
Bakıcı.'' Sen .. Seenn buranın hali ne böyle . Sabahta bir şey yemedin sen böyle nasıl kustun ? ''
Bakıcım söylenirken kusmuk birikintisinin tam yanında duran bardağı gördüğünde donup kaldı . O anda ne diyeceğini bilemeyecekmiş gibi bir hal takındı ve arkasında hazırlayıp bıraktığı çantayı alarak sırtıma doğru yaklaşıp bana giydirdi. Aceleci bir tavırla;
Bakıcı:'' Sen küçük tuvalete geç ve ağzını çalkala .Çalkaladıktan sonra dışarı çık beni bekle. Ben de burayı annen baban görmeden temizleyip geliyorum.''
Koşar adım küçük tuvalete girip ağzımı çalkaladım . Bardağı gördükten sonra bakıcımda önceki hareketlerine nazaran oldukça büyük bir sessizlik oluştu. Yüzünde ki ifade çok farklı bir hal almıştı. On yıllık hayatımda bu ifadeyi tanımlayacak kadar duygu yaşamadım . Ellerimi ve yüzümü yıkayıp küçük tuvaletten çıkarak kapıya doğru yürümeye başladım . Dışarı çıktığım anda bahçemizde benim yaşlarımda bir çocuk, taşlarla yapılmış büyük bir dekorun üstüne oturmuş, elleri yüzünde ,dudakları sanki öpücük gönderir gibi duruyordu. Yanına gitmek istedim ama bir kez daha bakıcımı kızdıramazdım. O an geleceği görebilseydim eğer koşa koşa gider sarılırdım o çocuğa . Arkamdaki kapı açılınca kapıya doğru döndüm . Onunda bu sesi duyduğunu ve buraya baktığını hissedebiliyordum. Bakıcım yüzüme eğilip :
Bakıcı: ''Bu sabah ne yaptığını kimseye söylemeyeceğim . Bu aramızda bir sır. Okuldan geldiğinde uyku saatinde yanına geleceğim o zaman uzun uzun konuşuruz.''
Bana yine aynı bakışı atıp hadi diyerek yolu gösterdi.
Tam da tahmin ettiğim gibi bu tarafa doğru bakıyordu. Bakıcım da onu görmüş olacak ki ona seslenip:
Bakıcı:'' Hadi Behram sen içeri geç . Baban seni bekliyor.''
Benimle birlikte okula gitmesi gerekirken içeri neden giriyor? Behram sıkıntılı bir nefes alıp isteksiz bir şekilde içeri gittiğinde arkasından tekrar bir çocuk çıktı. Kardeşi olmalı benziyorlardı ama ayırt edilebilirdi.
Bakıcı:'' AH ! Dolunay sen de gelmişsin . Sen de kardeşini takip et . ''
Tam tahmin ettiğim gibi kardeştiler ama ikisinin de okula gitmemesi konusunda bir fikrim yok. Ben arkalarından bakarken bakıcım sert bir şekilde beni döndürerek.
Bakıcı: '' Henüz değil Bade . Yürü ! Arabaya !''
Henüz olmayacak olan ne ? Beni sanki çocuk kaçırır gibi arabaya attıktan sonra :
Bade:'' Henüz değil dediğin neydi bakıcı abla ? ''
Bakıcı alaycı bir tavırla :'' hahhahaha !Ah zavallı kızım sizin gibi bücürler neler biliyor sen dünyadan bir haber . ''
Arabaya doğru yaklaşan Kadir abiyi görünce hemen üstünü başını düzeltip yalancı gülücükler atıp kapımı kapattı. Kapıyı kapattıktan sonra aklına bir şey gelmiş gibi arabanın camına vurarak açmamı gösteren hareketler yaptı. Camı açıp ne söyleyecğini bekledim;
Bakıcı:'' Ayrıca benim adım Lara ufaklık aklına kazı.''
Öyle hızlı söylemişti ki sanki Kadir abiye belli etmemek istiyordu gerçek karakterini. Kadir abi Lara Hanıma yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurup arabanın sürücü koltuğuna yöneldi. Kadir abiyi gerçekten çok seviyordum ve onu öpmesi beni kızdırması gerektirirdi sonra bu kızın Lara hanım olduğu aklıma gelince Kadir abiye kızmaktan çok üzüldüm . Bana nasıl davrandığını ona anlatmak istiyorum ama bu çocuk halimle bana kimse inanmazdı ; Hem Kadir abiye anlattıklarımı babama söylerse bu sefer eminim Lara hanıma iftiradan suçlanırdım. Bu çocukluğum yüzünden ya susmalıydım ya da arka koltukta sessizce okula gitmeyi beklemeliydim.
Sınıfımı gerçekten çok seviyordum. Her sınıfta olduğu gibi bu sınıfta da bir grup vardı ve ben aslında grubumu çok seviyordum . Nilda ,Erçil, Emre ve Sude . Hayatımın en güzel anlarında beraber olduğum dostlarım . Bugün on yaşındayım ve on yıllık maceralarımı yaşadığım dostlarım. On yıl size kısa gelebilir ama bu süreç bizi kardeş yapacak kadar çoktu. Üstelik bizler daha çocuktuk. Halbuki bu çocuk halimizle neler görmüştük. Erçil kısacık saçları ve yüzündeki derin gamzesiyle mutlu rolünü üstlenen on yaşındaki çocuk. Nilda ise lafını esirgemeyen son derece inatçı ve kavgacı on yaşındaki bir çocuktu. Sude gözlerinde ölüm olan on yaşındaki bir çocuktu. Öz ailesi Sude'yi daha doğmadan önce bir adama satmıştı. Sude ise doğar doğmaz kırk yaşındaki bir adamın karısı olmuştu o zamanlar. Sude kırk günlükken kırkı için doğulu ailesi mevlit yaptığında polisin olaya karışmasıyla Sude'yi oradan kurtardılar. Şimdi ki ailesi Ertuğrul abi ve Armin abla Sude'yi yetimhaneden sahiplendiler. Gözlerindeki ölüm ne bilmiyorum ama Armin abla Ertuğrul abiye hep bu sözleri kavga ederken söyler. İlerde öğreneceğim Sude hikayesinde her bir şey için çok üzüleceğimi görebiliyorum. Gel gelelim grubun yakışıklısına : Emre, babasına rağmen her zaman umutlu bir çocuktu. Normalde ailem pek fazla Emre'yle görüşmemi istemiyor ama Emre babası gibi değildi. Annesini ise hiç tanımadım . Annesi kimseyle görüşmüyormuş Emre hep öyle söylerdi. Bir kere Emre'yle oyun oynarken Emrelerin beş katlı evlerinde en üst katında , üstünde mavi örgülü yelekli bir hanımı aşağıya bakarken görmüştüm . Emre gözlerimi eliyle kapatıp '' bakma'' demişti bana . Sebebini bilmiyorum gerçi ben bu yaşta birçok şeyi bilmiyorum.
Bizim grubumuzun her bir üyesinin ayrı bir hikayesi var aslında . Her biri çocuk haliyle kabullenmesi gereken olgunlukları var. Biz attığımız her adımda bu çocukluğumuz bizimle olacak. Kavgalarımız, kararlarımız ,ilişkilerimiz ve daha birçok hayat mücadelesinde yaşanmayan çocukluk, çocuk gibi muamele görülmediği her an bize yara olacak.
İlk ders saatinde hepimiz sıralarımızda yerimizi aldık. Oldukça sistematik bir şekilde herkes yerine yerleşti. En son öğretmenimiz içeri girdiğinde herkes ayağa kalkıp ''Günaydın'' dedi.
Öğretmen:'' Günaydın çocuklar. Oturun bakalım . Bugün size bazı haberlerim var . İki yeni arkadaş sizin sınıfınıza dahil oluyor . Bildiğiniz üzere her bir sınıf şubesi iyiden kötüye doğru sıralanıyor ve sizler en iyisi olduğunuza göre bu gelen arkadaşlar en az sizin kadar başarılı hatta biri var ki sizden daha başarılı bile olabilir ''
Bizden daha başarılı kısmı tam arkamda oturan Nilda için oldukça sinir bozucu olabilir. On yaşında olmasına rağmen türev çözebilen tek kişi oydu. Öğretmenin bu lafı sınıftaki herkesi şaşırtmış olacak ki tüm sınıf Nilda'ya bakıyor. Ben de eksik kalmadan arkamı döndüğümde Nilda'nın gözlerinde gerçekten bir ateş görmüş olabilirim. Bu ateş onu kızdırırken beni güldürmüştü . Bana da kızmaması için hemen önüme döndüğümde bu iki kişi çoktan içeri girmişti bile . Öğretmenimiz anlatmaya devam ederken sanki o an nefes almayı unutmuşum gibi karşımdaki ikiliye bakıyordum . Bu sabah ki çocuklar. Behram ve Dolunay. Normal bir insan kesinlikle ikisini karıştırabilir ama Behram kesinlikle bana kendini seçtiriyordu. Sabah okula gitmemelerine üzüldüğüm aklıma gelince burada olmaları beni sevindirdi.
Öğretmen:'' Evet Behram ve Dolunay . İkisi ikiz kardeş . Oldukça akıllı çocuklar . Belki de ilk astronotumuz onlar olurlar. ''
Öğretmenimiz bunları söylerken o kadar içten söylemişti ki sanki çocukları gerçekten çok iyi tanıyor gibiydi .
Öğretmen:'' Sınıfımızın en akıllısı Nilda olduğu için Dolunay'ı Nilda'nın yanına oturtalım. Behram ise Emre'nin yanına geçsin ve böylelikle sınıfımız tamamlansın. ''
Nilda kesinlikle bu duruma halay çekmediği belliydi bunu görmek için arkamı dönmeme gerek yok . Gözlerindeki ateşin ısısı sırtıma işlemiş gibiydi. İkizler yerine geçerken Behram'ın Emre'nin yanında oturması beni rahatlattı. Emre'yle iyi anlaşabileceğini biliyordum yani Behram bizden olacaktı ama Dolunay kesinlikle sınır dışı edilebilirdi . Nilda'nın ilk işi eve gidip logaritma öğrenmeye başlayacak olmasını tahmin edebiliyordum.
İlk dersin ardından Emre Behram'la sohbet etmeye başlamıştı bile .Nilda ise İnceden inceden Dolunay'ın açtığı deftere bakmakla meşguldü. Yanımda oturan Sude'ye döndüğümde kitabını açtı ve okumaya başladı. Ben de Sıramın altından kitabımı alıp okumaya başlayacakken . Behram ve Dolunay sabah neden bizim evin önünde olduğu sorusu aklıma geldi . Sabah babamın tartıştığı adamlardan biri ikiz kardeşlerin babası olabilirdi. Babamın işleriyle alakalı bir işleri varsa onlarda bizim gibi çocuklar olabilirdi. O anda Behram'ın gözleri tam gözümün önüne geldi. Kitabımın önünde resimli bir okuma kitabı gözlerim ise sabah ki gözlerdeydi. O gözler bizim gibi miydi? Hayır . O gözlerde tanımadığım bir his vardı. Öğreneceğime pişman olacağım bir his . Bu gözler beni korkuttu ve kitabı sert bir şekilde kapattım. Sude koluma dokunup ne oldu der gibi baktı bana. Sude'ye döndüğümde gözlerimin dolmasına engel olamadım. Tam o esnada gözlerim Sude'den sıyrılıp Behram'a baktığında sesten dolayı ilgi çektiğim için göz göze geldik. Zaten dolu olan gözlerim onunla buluştuğunda iri iri seri akan göz yaşlarına dönüştü. Koşar adım sıradan kalkıp tuvalete doğru yol aldım . Upuzun koridorda koşarken gözyaşlarım o an her yeri ıslatıyormuş gibi hissettim. Beyaz renkli tuvalet kapısının hızlıca kulpunu tutup açtım. İçeri girdiğim an boş olması işime gelip sadece ağladım. Neden ağladığımı bilmeksizin sadece ağlıyorum. Ardımdan gelen Sude ve Nilda direkt olarak bana sarıldılar ve ben bu sarılmayla daha çok ağlamaya başlamıştım.
Bade.'' Ben bilmiyorum. Niye ağladığımı bilmiyorum. Hiç öğrenmemem gereken bir şeyi öğrendim ve adını bilmiyorum. Bu beni korkutuyor. ''
Sude : ''Behram mı ? En son ona bakarken ağlayıp koşa koşa çıktın sınıftan.''
Başımı evet anlamında salladım .
Nilda:'' Sanırım anlıyorum Bade. Dolunay'ın gözleri sanki ... sanki gözlerinde çığlık vardı. ''
Sude:'' Çığlık mı? Gözler çığlık atar mı Nilda ? Çığlık atmak için ses çıkması lazım. Hem o ağızdan çıkar bir kere ''
Bade:'' Emre'nin annesi gibiydi.''
Ben bunu söyledikten sonra ikisi de sanki anlamış gibi bana bakmaya başladılar. Anlaşılan mavi örgülü kadını bir tek ben görmemiştim.
Bade:'' Belki de her ikisiyle konuşursak öğrenebiliriz.''
Sude:'' Emre'nin annesi gibiyse öğrenmememiz gereken bir şey. Duyulmaması gereken bir şey demek ki. Belki de kadını gözleri yüzünden kimse dışarı çıkarmıyor.''
Nilda:'' Emre'ye soralım .''
Sude:'' Emre de bilmiyor ki annesinin gözlerini . ''
Bade:'' Emre'nin annesinin bizim gibi arkadaşları yoktu . Belki Behram ve Dolunay'ın çığlığını susturabilirsek onlar iyileşebilirler .''
Kapı tekrar açıldığında endişeli iri gözler içeri girdi. Erçil hızlı adımlarla yanıma gelip:
Erçil:'' Kitapta ne yazıyordu da böyle ağladın.''
Bade:'' Bilmiyorum Erçil. Ben hiçbir şey bilmiyorum.''
Erçil kızlara dönerek anlatın der gibi baktığında ben de soluma dönüp tuvalet aynasından yüzüme baktım. Gerçekten kıpkırmızı olmuştu gözlerim. Şimdi o çığlık benim gözlerime işlemişti . Sahi nedir gözlerdeki çığlık? Ben ne gördüm az önce? Bu çığlık her ne ise beni çok korkutmuştu.
Yazardan:
Bade ve diğerleri aslında hiç öğrenmek istemeyeceği bir gerçeği öğreneceklerdi . Üstelik daha bunu öğrenmeden yaşamışlardı bile. Emre bu duygunun yavrusu Behram ve Dolunay ise buna maruz kalan iki çocuktular. Hepsi birer çocuktu ama çocukken düşünmeyi öğrenmişlerdi. Acının en büyük halleri bu grubun her üyesine işlenmişti. Behram ve Dolunay çok iyi astronot ,Emre çok iyi bir psikolog , Nilda çok iyi bir eğitmen, Sude çok iyi bir yazar, Erçil ise çok iyi bir anne olabilirdi ama onlar kötülüğü çocukken öğrendiler . Aslında iyi çocuklar olabilirdiler...

Loading...
0%