Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@ozge_leyla

küçük bir şehirde köy okulunda başalayan bir hayat. yıkık dökük duvarlar , öğrencilerin annelerinden yadigar kalan sıralar. öyle ki öğretmenler öğrencilere sadece okuma ve yazma öğretebileceğini sandığı,her öğrencinin sanayaici ya da erken yaşta evlenip gittiği okul: kofçaz gençlik anadolu lisesi .
eflal:
küçük mavi okulum . ben aslında mavi rengi okulum sayesinde tanıdım . okulmuzda okadar çok mavi var ki dış boyamız iç boyamız kıyafetlerimize kadar mavi. küçük kütüphanemiz , odukça iyi ticari pazarlama zekasına sahip kantincimiz, ve artık bizden biri gibi olan temizlikçi ablalarımız feride ve hilal abla . ve işte en sevdiğim gün . bütün bu yolları yürümüye , derse yetişebilmek için 50 metrelik koridorun bana 500 metre göründüğü o ders matematik . o öğretmen iclal hocam . ilk başladığım yıllarda kendisinin bir kadın olarak bu kadar zeki olması beni o kadar çok etkilemişti ki onun gibi omak için yıllarca derslerime odaklandım ve sonuç olarak okulun en iyisi ayrıca ne gerek var kızım okumaya böyle bir okuldan bir şey çıkmaz laflaını duymaya alışmış oldum . iclal hocamın dersi sahipleniyorum çünkü sanki sadece benim dersim gibi bir sınıfa sahibim . aslında bu da benim işime yarıyor. kimsenin bir şey beklemediği okulda ben özel ders alıyordum . olaylara bakış açımız her zaman bizim hayatımız yönelttiğini öğrendim . ben bu okulu bir alt seviye olarak görmektense kendim için yapılmış bir okul olarak görüyorum. kütüphanede tek başıma çalışabiliyorum, tabi bazen liseli aşıkaların ortak noktası oluyor ama sorun yok . bu hayatta aşktada başaralı olmak bir marifet ve ben buna sahip değilim . hayattaki seçimlermiz o kadar fazla geleceğimizi önümüze sunuyor ki pek fazla geleceğimde ne olacak merakı içerisinde olmuorum . mesala bu kütüphanede onları 15dk yalnız bırakmak için yalvaran çift gibi. Bu insanların gelecekleri belli , çektikleri veya çekecekleri aşk acısı yüzünden ya biri sezen olur ya da diğeri ses sistemli modifiyeli arabasıyla sosyal medya story kurbanı olur. belki biraz acımasız görünebilir ama çevremize baktığımızda birçok örneğini görmüşüzdür. benim seçtiğim yol iclal hocam gibi bilgili olmak ve güçlü bir kadın olmak. iş sahibi olmak. ve bu yolda ki tüm başarı adımlarını üst sıralarda tamamlamak için kendime söz verdim . lise hayatım boyunca bunca koşuşturmaya , gece saatlerce çalışıp sabah kahcaltı yapamadığım. tek kaşarlı ama bol kaşar reklamlı kantin tostunua o kadar parayı vermek zorunda kaldığım , tenefüsler soru bankası olduktan sonra türkiyenin en iyi okulunda kazanılan bir bilgisiyar mühendisliği bölümü ve okul birinciliği ile alınan bir mühendislik diploması.ve işte hayat tamda burda bana tekmeyi vurmuştu aslında .yetmiyor.
ne yaparsam yapayım yetmez dendi. bunun üstüne bende hak vermeye başladım Bir 5 yıllık mühendilik diploması başarı için yeterli olmayacaktır dedım. dil öğrenmeye başaldım ingilizceyle başladığım yolda yanına iki dil daha ekleyerek devam ettim. fransızca ingilizce ve almanca ekledim hayatıma. sonra öğrendim ki yetmiyor. tecrübe gerekli dediler. bir zaman sonra hak verdim asgarinin altında bir şirkette çalışmaya başaldım.küçü ,k yol üstü bir dükkanda kendine biz en iyisiz adlı şirket reklmaları yaptığıviş yerinde günde on iki saat çalışıp çay dağıtttığımda temzilik yaptığımda anladım bunun tecrübe olmadığını. işten çıktığımda ise ailemin iğneleyici laflarını duyduğumda o an anladım sanırım hiçbir zaman yetmeyecek. konforlu bir yaşam için konfordan vazgeçtiğim yıllar şimdi markette raf yerleştirirken pek bir işime yaramıyor.ben üstümde iclal öğretmenim gibi takım hayal ederken ,hayatın oyunu mu bilmem okul üniformam rengide bir market yeleği ve alnımdan akan terler. yıllar önce gözlerimden akan uykuzuluklara rağmen daha fazla öğreniyim diye tutturduğum yıllardaki bilgiler ve bu koliler çok ağır geliyor artık bana. belki size egolu gelebilir ama sanayici diye bahsedilen çocucklardan birinin marketinde çalışıyorum . hani kütüphanede on beş dakika yalnız bıraktığım o çiftin marketindeyim. aynı mahallede olunca duyuluyor bazı şeyler ve bundan utanıyorum. kendimden insanlardan. Hayat cidden büyük oynadı benimle ve içimden bir ses ben bu oyunun sanırım daha çok başındayım.
Emre:
uzun soluklu bir roman gibi başladım aslında bu hayata. insanların duygularını saklayarak kendini güçlü gösterdiği , babamın savaşlarında, annemin iç dünyasındaki durgunluklarıyla yürüyorum bu yolda. Benim adımlarım ne kadar sakinse babamınkiler bir o kadar gürültücü, kavgacı. annem isi sessiz sakin koyu kahve ama bir okadar zıt renkli ; çiçek bahçeli duvar kağıdının yanındaki masada dumanı üstünde tüten bir kahve. annemi bildim bileli hiç kahvesini bitirmezdi. sorduğumda ise;
merza hanım: ''sorduğun soruya cevap verirsem bitirmek zorunda kalırım. türk kahvesi sohbetle kırk yıl hatırla içilir. hatırlık hatıralarla dolu bir insanla hiç tanışmadım. tanışmadan da bitiremem bu kahveyi. Belki birgün seninle bitiririm bu kahveyi'' .
Yıllar önceki cümlesi hala aklımdadır. Yirmi beş yaşına geldim ve o kahveyi annemle bitirme fırsatım hiç olmadı. Şimdi anlıyorum ki otuz yıllık eşiyle bitmeyen kahve gitgide kocasına dönüşen oğluyla bitiremezdi o kahveyi. annemin kahvesi dumanı üstünde sohbetsiz kaldı, Şimdi saat sabahın dördü , sessiz ve sakince beyaz duvarlar arasında sıkışan tek renkli düz çizgili lacivert yatak örtüsünden sıyrılan çıplak vücudum: tekrar sessizce giyinme odasına gidip ipek kumaş gömlek ,tamamlayan takımım, fiyatıyla binlerce insanın hayatını değiştirecek saatimi takarak odadan tekrar sessizce ayrılacağım. Büyük koridordan geçerek alt kata indiğimde salona inip kapının eşiğine gelerek içimden aynı evde yaşadığımız akşam yemeği arkadaşlarım olan anne ve babama iyi günlerimi dileyerek çıktım kapıdan. Bugünki işimiz burdan epey uzakta olan bir köyde .Kofçaz. Küçük ama oldukça belanın olduğu ,ismi bilinmeyen bir yer. Babamın ne gibi planları var bilmiyorum ama her zaman haklı çıkar ya da her zaman bir kâr kazanırdı. Benim için uzun bir yol olan bu bir saatlik yol yetmezmiş gibi birde yağmurla taçlanmıştı. Yolda işi düşünerek kafa dağıtmaya çalıştım. Çalışmaya çalıştım. Bu uzun yol nefretim yüzünden kendi şehrimden başka hiçbir yere gitmedim. Gidemedim. Şimdi ise yetmezmeş gibi birde toprak yollara girdik . İşte bu da hayatın bi oyunu sanırım . Ya da ben bu hayat oyunlarını bu kadar basit sanıyorum.
Bir saatlik bu ölüm yolculuğundan sonra yağmur yetmezmiş gibi daha çok arttırdı. Öyle bir yağmur ki yıllardır yapmadığım bu kaytarma işini şimdi yapıp burdan tüyesim var. Kadir inmemiz gerektiğini söyleyince içimdeki sesi bastırıp hızlıca arabadan indim. O an tek düşündüğüm bunu neden hızlıca yaptığım. Ufakça arabanın film kaplı siyah camına nasıl göründüğüme bakmak için yeltenince arkamdan bir ses
'' hey! hadi içeri gelin. Bu yağmurda niye dikiliyorsunuz''.
Arkamı dönüp sesin sahibine baktığımda keşke camda kendimi daha önceden kontrol etseydim.Hatta evden çıkarken vestiyerin aynasından son kez bir baksaydım dedirtecek güzellikte bir hanmıefendi. O an sanki ülkenin her yerine yağan yağmur beni teğet geçiyor. Teşekkürler yağmur. Az önce yağmura çok laflar saydırdım . Neyseki iç sesim sadece benimle konuşuyor. Ban lÂl bir şekilde dururken kadirin bana dokunmasıyla gözlerimi ona çevirdim . Ama sanırım aklımı bir daha ne zaman Kadire çevirebilirim bilmiyorum. Bacaklarım ve adımlarım hanımefendinin bizi çağırdığı market kapısına doğru gidiyor ben ise ona yaklaştığımı fark eden aklım ve kalbimin depreminden nasıl sağ çıkarım bunu düşünüyorum. Ama hayat bu mantığa izin vermedi. Kendisi kapı açık bizim içeri girmemizi bekliyordu. Bizim için kapı mı tuttu o. İnsanlık ne zmandan beri insanın dostu . Hafif bir alaycı gülümsemeyle içeri girdim ve hemen kendimi toparladım . Bu gülümsemeyi gördüyse yalnış anlayabilir. Birileri insanlığın ne olduğunu hatırlıyorsa detaylara önem veriyordur. İşte o an yanılmadığımı anladım çatık kaşlarla bana bakan yorgun gözler.
"artık içeri girmeniz gerek beyfendi "
''Teşekkür ederim düşünceniz için.'' Benden hemen sonra da kadir teşekkürünü ederek bize arkasını göstererek kasanın yanında duran elektrikli sobanın yanına geçin dedi.
Oturduk ve ısınmaya başladık fakat ben üşümekten çok içimde bir yangın hissediyorum. Kadire buktığımda oldukça normal duruyor fakat bana alaycı bakışlarını eksik etmiyor. Bu bakış birçok şey anlatıyordu aslında daha çok halime üzülüyor diyebiliriz.
Her gün aynı senaryoyu yaşamaktan etrafımdaki herkes sıkılsa da ben şu anıma şükretmekten başka yapacak bir şeyim yoktu.

Loading...
0%