@ozican
|
... At koşarak yanımda durdu. Sahipsiz bir attı. Saatlerce sahibini aradım. Sonunda at bor noktaya doğru koşmaya başladı. Takip etmeye devam ettim. At biraz sonra çalılıkların orada durdu. Oraya doğru yürüdüğümde garip bir ses duydum. Genç bir delikanlı yatıyordu. Çok kötü yaralanmışa benziyordu. Vücudu yara içerisinde kalmıştı. Bilinci kapalıydı. Mecburen ata bindirdim. Geldiğim gizli geçitten içeri götürdüm. _ Ah ne kadar ağırsın sen! Baya da kalıplısın. Bana teşekkür etmelisin. Ben olmasaydım oracıkta sefalet içinde ölecektin. _ Hatunum beni korkuttunuz. Sizi her yerde aradım ama bulamadım. Yine kaçtınız. Bir gün ikimizin de başı belaya girecek. Aman dikkat edesiniz. _ Bir şey olmaz dadım. Meraklanma sen. Bendeki bu yetenek olduktan sonra kimse farkına varmaz. Han babam da... _ Gel hele. Bana yardım et. Şu genci sefalet içerisinde gördüm getirdim. Ben bakmazsam ölecek. _ Aman başımıza bela almayalım Hatun Hanım. _Biz öyle insanlar değiliz dadım. Olmaz. _,Sen yok musun sen! Ne bulduysa dadım getirdi. Öncelikle bir güzel yaralarını şifalı suyla temizledik. Kanın durması içinde şifalı otlar koyduk. Gerisi tanrının ve bu gencin direncine bağlıydı. 3 gündür aralıksız yatan bu genç sonunda gözlerini açmıştı. Konuşmuyordu. Yemek ve içme adına ben olmasam bir hiçti. Şu an yaşayan ölüden farkı yoktu. Sadece bakıyordu. Bu günlerde dadım ve ben elimizden gelen her şeyi yaptık. Böylece iki hafta bitmişti. O süre içerisinde onunla konuştum. Bol bol hikâyeler anlattım. _Su! İlk sözü şu olmuştu. Şükürler olsun sonunda konuşmaya başlamıştı. Zaten yaralarıda az kalmıştı. Yürümesi de normale dönmüştü. _ Adım Aref. Türk boylarından olan Abay Han'ın tek oğluyum. Yolda gelirken Çinliler tarafından saldırıya uğradık. Adamlarımı kaybettim. Bir tek ben kaldım hayatta. Bu hem tanrının lütfu hem de senin. _ Uzun süredir bana bakıyorsun bu borcunun minneti kalbime yazıldı. Ne dileğin olursa işte benden. _ Sen de bana adını bahşeder misin? _Ayla. _ Çok güzel bir isim sahibine yakışan. Elinde takılı olan iki yüzük dikkatimi çekmişti. Biri Ay, biri de Yıldızı simgeliyordu. Beğendiğimi anlayan Aref yüzüğün bir eşini bana vermişti. _Nerede olursan ol seni tanıyacağım Ayla. Bu zaman içerisinde ikimizde birbirimize boş değildik bunu anladık. Onun gitmesi gerekiyordu. Son vedalaşmamızı yaptık. Birbirimize sözler verildi. Topraklarına vardığında evlenme teklifi edecekti. Sonunda gelmişti teklif. Zalim babam Arslan Han kibrinden beni vermek istemedi. Her gelen teklif reddedildi. Gerekirse savaş olacağını söyledi. Kalbim paramparça olmuştu. Kaçmaya karar verdim. ... Evet her şey güzel gidiyordu. Baharın esintisi beni kendine çekiyordu. Arefle tanrı katında sözlerimizi verdik. Kılıçlarımızı kuşandık. Kalbimizin simgesi olan kılıç yeminlerimizi ettik. Artık evliydik. Ellerimizi birbirine bağlayan kader iplikleri sen yaptık. Ayrılmayacaktık. Bir ömür beraber olacaktık. Birden ıslık sesi duyulur. Aref, kucağıma yığıldı. Sırtındaki bu ok neydi? Nereden geldi? _ Aref! Kanlar oluk oluk elime akmaya başladı. Yere sakince oturdum. Aref acıdan konuşamıyordu. Ben aklımı yitirecek gibi oldum. _Seni bulacağım Ayla! Son cümlesi bu oldu. Kucağımda yavru kuş gibi sessizce can verdi. Elini, elime son kez aldım. Yüzüklerimiz kan içinde son kez buluştu. Her yeri atlılar sarmıştı. Bu kurnazlık babamın işiydi. Atıyla koşturarak yanıma geldi. Kurnaz gülüşüyle: _Sana söylemiştim. _Şimdi onu bırak ve beni takip et. Sana seçtiğim kişiyle evleneceksin. Hiddetim arttı. Artık delirmiş bir insandım. Kılıcımı aldım. Oracıkta boynunu kopardım. Elime aldığım kafatasını uçurumdan aşağı attım. Askerler geliyordu. Son kez ona baktım. Onun kılıcını aldım. Şahdamara vurulan o ses. Sonrası yok oluş... Bu rüya neydi?Beni terler içinde uyandırdı. Tanıdık bir histi. Anlam veremiyordum. Kalktım giyindim ve ana sınıfta toplandık. Hepimizde bir heyecan vardı. İlk ders Gölge Tanrısına aitti. Rüyamdaki isimle benzerliği dikkatimi çekti. Tuhaf hissettim. Neyse tesadüf işte diyebilirim.
Siyahlar içerisinde içeriye girmişti. Elleri arkada olacsk şekilde ağır adımlarla yürüyordu. Şimdi saçları farklıydı. Daha uzun bir saça sahipti. Demek ki boşa gölgelerin tanrısı demiyorlardı. O da ne! Yanımdakilerden duyduğuma göre saçı yılana dönüşebiliyormuş. Sakin duruşuyla dikkat çekiyor. _Evet ilk dersimiz gölge sanatıyla kılık değiştirmek olacak. Önce ben göstereceğim dikkatlice izleyin beni. Anlamsız bir şeyler mırıldandı. Etrafında dönerek elini şıklattı. Saçları birden yılana dönüştü. Anlamadığımız bu tanrının yılan diliyle konuşmasıydı. Başka hangi yeteneklere sahipti. Arkadan sesler yükselmeye başladı. Alkışlar koptu. _Şimdi siz deneyin ne olmak istiyorsanız yaptığım gibi odaklanın. Denemeye koyulduk. Başaran olduğu kadar başaramayanda oldu. Sırayla yanımıza geliyordu. Karşımda durdu. Yüzüğü tekrar dikkatimi çekti. Ve farklı bir olay meydana geldi yüzükler parlamaya başladı. Başta fark etmedi. Teknikleri beraber uyguluyorduk. Yeşil ceylana dönüşmüştüm. Başarmıştım. Aref beni tebrik etti. Sonra bir şey dikkatini cekti. Yüzüğüm. Parlaklık artmıştı. Arefin' de şaşkınlığı... |
0% |