@ozican
|
.Genç ve güzel bir delikanlı insan tabiriyle. Ama tanrılar aleminde namı çok üstlerde. Genç tanrılar arasında birinci sırada. Ondan daha çetinçevizi gelmedi diyebiliriz. Tanrılar alemine Gök Tengri'nin beklenmedik oğlu olarak dünyaya geldi. Kimse beklemiyordu. Bir hiçten var olmuştu. Gök Tengri onu ansızın kucağında doğmuş olarak buldu. Annesi bile yoktu. Sadece babası Gök Tengri vardı. Hiçlik bir anlam ifade etmiyordu. Bu lanet mi? Yoksa bir lütuf mu? Babasına layık bir oğul olmayı başarmıştı. Duygusuz yönü ve asabiyeti belki de onu üst noktalara taşıdı. Şu hayatta babasına sevgisi ağırdı. Çünkü anne sevgisi yoktu onda. Akıllı büyüdü. El üstünde tutuldu Kuyaş. Güneş gibi doğdu hiçlikten şaşırtıcı değil mi? Karanlık bile denemeyecek bir şeyden gelen aydınlıktı. Kumral saçlarla gözlerini açtı bu aleme. Büyümesi bile bir o kadar zahmetli oldu. Yaşıtları denilecek tanrılar çoktan gençlik yaşlarını yarılmıştı. Onun yaş rakamı bile kolayca artmıyordu. Gök Tengri zorlansa da hoş bir durumdu onun için. Uzun sürelerce bebeklik ve çocukluğuna eşlik etti. Nihayet bu zamanlarda geçti. Vakit ilmek ilmek işleniyordu. O, Kumral düz saçlarıyla esintinin keyfini çıkarıyordu. Erik agaçlarının üstünde oturmayı çok severdi. Kaçıp kendini erik ağaçlarının oluşturduğu bahçelerde bulurdu. İçmeyi çok severdi. Özellikle de erik şarabını. Onu sarhoş etmesini, unutulmaz şiirler okutmasını çok severdi. Kuyaş, edebiyata da çok aşinaydı. Şiirler yazmayı severdi. Hatta cennet aleminin gizli yazarıydı. Ölümlü alemden öğrendiği bu roman olayını üst aleme taşıyan da oydu. Öyle ki bu roman denilen illet bu alemde de nüksetti. Ölümlü alemde de tutuluyordu. Genç kızlar ödül koymuştu. Bu gizli bilgin yazarı bulmaları lazımdı. Her biri elinde çiçeklerle bu yazarın yolunu bekliyorlardı. Cennet âleminde de genç tanrıçalar aynı durumdaydı. O, sadece yazmayı seviyordu. Ortaya bir şeyler çıkartmalıydı. O güzel şarabını yudumlarkrn bu düşüncelere daha çok kapılırdı. Kahve ve beyaz tonlarında giyinmeyi çok severdi. Uzun saçlarına beyaz ve kırmızı kurdele tarzı saç bağı olurdu. Güneş tanrısı olarak teni diğerlerinden daha farklıydı. Güzel, alıcı bir şekilde parlardı. Yürüyüşünde ya bir elini arkasına bir elini hafif havaya alırdı. Bu duruş tam Çinli bilginleri andırırdı. Ölümlü dünyaya doğsa kesinlikle böyle bir şey olabilirdi. Yürüyüşünün sakinliği insanları hayran bırakırdı. Sözü geçen bir tanrıydı. Bu yüzden yaşlı tanrılar bile kıskanırdı. Ona komplo kurarlardı.
Sinirlendiğinde saçları altın sarısına dönerdi. Altın gibi parlak saçlar onu başka kılardı. Gözleri de değişirdi bu gibi durumlarda. Kuyaş,enteresan bir tanrıydı. Kadınlardan uzak dururdu. Gönül deneyimi yok diyebilirdik. Ona da garip bakmamak lazımdı. Yapısının soğukluğunda annesizlik vardı. Kadın sevgisinden pek anlamıyordu. Ya da aşktan. Orada bir tabir vardı. Soğuk cennet taşı. Bu tabir ona ithaf olmuştu. Soğuk cennet taşı. Taş gibi soğuk bir kalbe sahipti. Dediğimiz üzere kadın onun için bir anlam ifade etmiyordu. Kendini kafasına koyduğu meselelere ayırıyordu. Gece gündüz o hedefine ulaşmadan durmazdı. Bir de hayvanlara farklı bakardı. Onlar sessiz kullardı. Onlara farklı sevgi verirdi. Bir gün yine dağlara çıktığı sırada küçük bir karga bulup getirdi. O küçük yavruyu yanından ayırmadı. O gün bugündür sessiz dostu oldu çıktı. Babası Gök Tengri'nin yolundan gidiyordu. Bilgilerini kutsal okulda kullanmayı ihmal etmiyordu. Bilgin ünvanı almadı. Bunu hoş karşılayan bir tanrı değildi. Babasının ısrarlarına rağmen bunu kabul etmiyordu. Sonunda bu konuda biricik babasını da pes ettirdi.
...
İnatlık ruhuna işlemişti. Cennet banyosu onun vazgeçilmez ilahi dinlenme yeriydi. Bir gün yine buraya gelip dinlenmeye karar verdi. En sevgili hayvanı küçük kargayı getirdi. Ve de erik şarabını. Sorunsuz şekilde o suya girdi. O kadar sıcaktık ki. Ortalık buhardan görünmüyor diyebiliriz. Karga gıcık olurdu. Buhardan kanatları ıslanır, her seferinde o suyu boylardı. Kuyaş, uzun dakikalarca bu küçük kargaya gülerdi. Bu oyun ve uğraşlar böyle böyle devam ederdi. Şu rahatlatmaya birebirdi. Sıcaklık biraz farklı gelmişti Kuyaş'a. İçten içe onaylamadan sonra dinlenmesine devam etti. İçindeki kötü enerjiyi atmalıydı. Böylece sakinlik ve huzur iliklerine işleyecekti. Gözünü kapattığında garip bir ışık hüzmesi hissetti. Ani şekilde açtı. Değişen bir şey yok gibiydi.
Tekrar... |
0% |