2. Bölüm

2. Bölüm

Özlem Otluoğlu
ozlem_abut_otluogl

 

ÇOCUKLUK YILLARI…

 

36 yıl öncesi, seksenli yılların başı... Erken bitmesine hala içerlediğim çocukluğum dün kadar yakın ya da uzak, karar veremiyorum. İçimde annemi hiç tanıyamamış olmanın burukluğu bir yana, güzel sayılabilecek yıllardır benim için. Zihnimde sınırlar, tabular yer bulmamışken, ruhumda yaralar henüz oluşmamışken özgürce yaşanmış, yanıma kâr kalmış zamanlardı.

Avusturya’nın küçük bir kasabasında, büyük bir bahçenin içinde iki katlı bir evimiz vardı. O koskoca bahçeyi görmeyeli otuz yılı aşkın bir süre geçti ama resmi hafızamda net bir fotoğraf karesi gibi durur hala. Onca acıdan, yaşanmışlıktan sonra biri kalksa bana mutluluğun resmini çizmemi söylese kalemim ucundan o görüntü dökülürdü kâğıda büyük ihtimalle.

Mahalleden arkadaşlarımla okuldan sonra toplanır, coşkuyla oyun oynardık; hava karardığında güçlükle içeri alırlardı bizi. Başımız, gökyüzündeki bulutlara; ayağımız, toprağa değen çocuklar olduğumuz için şanslıydık.

Ailenin tek çocuğu olmaktan son derece memnundum. Öyle diğer çocuklar gibi kardeş özlemim olmadı hiç. Bunu inanılmaz bir ayrıcalık olarak algılıyordum, hayatımızın merkezinde olan hep bendim çünkü. Tüm isteklerimi gerçekleştirmeye can atan babam gözümün içine bakıyordu.

Hayatımın hiçbir döneminde şımartılmadım bir daha, yıllar boyu örselenmeye belki de o sayede dayanabildim.

Babam avukattı, yüksek lisans için geldiği Avusturya’da kalmış, hesap uzmanı olan Canan annemle de burada tanışmıştı. İkisi de geleceğimizi sağlam bir temel üzerine inşa edebilmek için var güçleriyle çalışıyorlardı. Tevazu içinde, normal bir yaşam sürsek de mutlu bir aile sayılabilirdik. Tamahkârdık, fazlasına ihtiyacımız yoktu.

Hikâyemin başlangıcı oldukça sıradan aslında… Grimm kardeşlerin masallarındaki üvey anneler gibiydi Canan annem. İlk başlarda sevecen dahi sayılabilirdi ya da ben nefretini algılayamayacak kadar küçüktüm, buna hala kara vermiş değilim.

Bir kış günü, sabahın erken saatleriydi. Havanın ilikleri donduracak kadar soğuk olduğunu hatırlıyorum. Kahvaltımızı yapmış, evden hep birlikte çıkmaya hazırlanıyorduk ki ayağı kaydı babamın karısının, merdivenden düştü.

Sonun başlangıcı bu oldu, o talihsiz kazadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı bir daha. Canan annemin hamile olduğunu o gün bebeğini düşürdüğünde öğrendim, anne olma şansını tamamen kaybetmişti. Onun bu acısı benim kâbusum olacaktı o günden sonra, zira içinde büyüttüğü kederin yarattığı öfkeyi bana yönlendirerek hafifletmeye çalıştığını ancak şimdi anlayabiliyorum. Üvey annem yaptığı düşükle kısa süren mutlu çocukluğum da sona ermiş oldu.

11 yaşındaki bir çocuk hayatı ne kadar ciddiye alır? Mutluydum, sorunum da derdim de yoktu. Şişman olduğum gerçeği bile neşemi karartmaya yetmiyordu. Yaşıtlarımdan iki beden büyük giyinmem umurumda değildi, zevk alıyordum yemekten. Hımbıl ve tombuldum, hareket etmekten değil, atıştırmaktan zevk alıyordum. Keyfime diyecek yoktu. Canan annem ise içinde kaybolduğu hüznünü benimle uğraşarak dağıtmaya çalışıyordu. Durumumu zamanla takıntı haline getirdi. Ben irileştikçe gerildiğini hissediyordum, sanırım benim görüntümü kendi kişisel başarısızlığı olarak algılıyordu. Sayısız diyetisyene gitmemize rağmen sürekli kilo alıyordum.

Dünya da Canan annem de umurumda değildi! O üzerime geldikçe yiyordum. Beslenmem konusunda koyduğu yasaklar işe yaramadığı gibi yiyecekleri daha cazip hale getiriyordu. İnanılmaz bir iştahım vardı, tokluk hissi bana tamamıyla yabancıydı. Canan annenim sağlıklı diyet menüsünde olanların üzerine gizliden gizliye kakaolu fındık ezmelerini kaşıklıyor, harçlığımdan aldığım çikolataları okuldan eve gelmeden çoktan bitirmiş oluyordum.

Üzerimde kurduğu baskı, yeme konusundaki tutkumu körüklemekten başka hiçbir işe yaramıyordu. Tüm oyunlarım, hayallerim, hayatım yemek odaklıydı.

Geriye dönüp baktığımda anlıyorum ki bulemia’ya yakalanmama neden, çocukken gördüğüm baskıydı. Minik yaşımda çok arlandım iştahım yüzünden, üzerime böylesine acımasızca varılmasaydı “yemek yeme, kusma” döngüsünde kendimi inkâra kalkışmazdım ilerleyen yıllarda.

Kader, kardeşimi bizden alarak bana da sırtını dönmüş oldu. Babamın karısı hayattan öcünü benim aracılığımla almaya başladığı o yıllara dönüp baktığımda içim acıyor, derin bir hüznün pençesine düşüyorum. Yazık!

 

Bölüm : 01.12.2024 19:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Özlem Otluoğlu / MÜCEVHER GÖZLÜ ANKA / 2. Bölüm
Özlem Otluoğlu
MÜCEVHER GÖZLÜ ANKA

12 Okunma

9 Oy

0 Takip
4
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...