Yeni Üyelik
6.
Bölüm

3.Yatsı

@ozlemkaplan

Halenin annesinin ağzından

Haleye odun kesmesini söyledikten sonra Hüseyin'e döndüm

" Ne olacak şimdi Hüseyin boku yedik biz . Bizi öldürecek altınları da alacaklar" Hüseyin'den çıt çıkmadı ona baktım kafası yere doğru bakıyordu . Tekrar Hüseyin diyip sarstım onu bi anda yüzünü bana çevirince aklımı kaybedeceğimi sandım . Aynı onlar gibiydi . Simsiyah gözleri gri renkli suratı alnında belirgin mavi renkte bi damarla sinirli bi şekilde bana bakıyordu .

Üzerime atladı birden boğazımı sıkmaya başladı ağırından köpükler çıkıyordu . Gözlerini bi sağa bi sola çeviriyordu kafam yukarı doğru dönmeye başladı . Afalladım tam tepemde hale vardı çirkin suratı ile bakıyordu .

Derken bi anda bağırarak uyandım oturduğum yerde uyumuş kalmışım . Hüseyin'e baktım bana bakıyordu endişeli bi şekilde o sırada odaya Fırat girdi Fırat halenin küçük erkek kardeşi

"Anne açım ben " dedi .

"Ablan olacak hayırsız odun getirirse ısıtacağım annem yemeklerini "dedim . "Kendini yak soba da böylesi daha iyi olur dediğini duydum

"Ne dedin oğlum ?"diye sordum

"Bi şey demedim anne " diye cevap verdi . Benimle oynuyorlardı ve başaralı da oluyorlardı . Gün geçtikçe korkularım daha da artıyordu . Beni öldüreceklerdi hemde hiç acımadan ...

Diğer günün akşamında yine benimle uğraşıyorlardı . Sakladığım altınları çıkarmışlar ve yutuyorlardı

"Hayır " diye bağırdım gözümü para hırsı bürümüştü . Yanına yaklaştım yatak odasında yerde durmuş altınları ağzına atıyordu siyah çarşafıyla yanına iyice yaklaştım . Kafasını kaldırdı suratı benim suratımdı . Ağzını açtı gri buruşuk derili uzun tırnaklı eliyle ağzının içindeki altınları işaret etti ,ordan almam için . Elimi uzattım tam o anda ağzını kapattı elimi kopardı her yere kanlar sıçrıyordu . Duvarlar halılar derken kendimi bi anda yerde buldum . Altınlar yanı başımdaydı . Hemen elimi kontrol ettim yerindeydi . Derin bi oh çektim . Bu gördüğüm şeyler artık her geçen gün daha da gerçekçi hale geliyordu . Ne yapacağımı bilmiyordum ....

Halenin ağzından

Sabah kalktığımda her zamankinden daha kötü hissediyordum kendimi hemen tuvalete koştum kustum . Ağzımdan çıkanlar saçlarım dün geceki otlar kabuklar vs halbuki onları yutmamış sadece suyundan içmiştim . Çıkan şeyleri görünce daha da midem bulandı . Anlam veremediğim şeyler oluyordu . Yüzüm şişmişti ve kaşıntılarım tüm vücuduma yayılıyordu . Bu işte bi şey olabilir diye düşünmeye başladım . Bi çıkarı olmadan insanlar neden yardım ederdi birine ? Kafamda dolaşan soruları bi kenara bırakıp . Züleyha ablanın evine gitmeye karar verdim .

Yolda giderken kızını ve kocasını gördüm . Bana bakıyorlardı bi anda karşımda belirdiler .

" Şu an züleyhayla konuşman uygun olmaz 5 yatsı sonrası gel " dediler ikisi bi ağızdan sert bi tonda . Afalladım ama dediklerini yapmadan önce şöyle bi eve baktım biraz daha bakımsız duruyordu her zamankinden . Arkamı döndüm eve geri gitmek için yürürken. Züleyha orda duruyordu. Yüzünde anlam veremediğim bir bakış vardı.

Ürkmüştüm. Bakışlarımı tekrar bizim eve doğru döndürdüm ve yürümeye devam ettim.

Evden içeri girdiğimde kasvetli bir hava vardı. Bir şeyler ters gidiyordu. "Anne" diye seslendim ama çıt çıkmıyordu. Oturma odasına gittiğimde yerde annemin yatan bedeniyle karşılaştım. Bir hışımla yanına gittiğimde etrafımda kara çarşaflı çirkin suratlı bir çok varlık belirdi.

 


"Dokunma"

"O cezasını çekiyor"

Kas katı kesilmiştim. Konuşmak istiyordum ama bir kelime bile çıkmıyordu ağzımdan

"Biz seni uyarmıştık, onuda uyardık, dinlemedi"

Hepsi aynı anda çığlık atmaya başlamıştı. Ağızları yırtılmaya başlamış, ikiye ayrılmıştı adeta. Ellerimle kulaklarımı kapatıp yere çökmüştüm. Ev sallanıyordu. "Yeter!" Durmuyorlardı.

Annemin hareket ettiğini gördüm etrafına bakmaya başlamıştı. "Alın artık şu Laneti bizi de rahat bırakın"

Annem kolumu tutup o varlıkların önüne atmıştı. "Alın ben veriyorum size alın" hepsi birden kaybolmuştu.
Ne ev sallanıyordu ne ses vardı.
"Lanet seni bir kurtulamadık senden ne çile bu çektiğimiz"

"Ne diyorsun anne?" diye sordum kafam iyice karışmıştı.

"Kalk git odana ortalıkta dolanma" soğukkanlı bir şekilde söylemişti. Hiç bir duygu hissetmedim.

Yerde yatan vücudumu doğrultup çıktım odadan. Neler oluyordu böyle. Züleyha da bir garip bakmıştı bana. Saatte baktım. 3. Yatsı vakti gelmişti doğru ya
Defterimi açmıştım. 3. Yatsı, Domuz Yağı, kendi Kanım, ve bir mezardan alınan kefen parçası ve klasik bir kaç ot. Kendi kanım mı? Kefen mi? Bana verdiği kağıdı hiç tam okumamıştım

İçimde iyi bir his oluşmadı."Bunları yapma" kulağımda yine bir fısıltı belirdi. Sağıma baktığımda kapkara tavana kadar ulaşan bir karanlık vardı. Korkup geri attım kendimi. Yerle buluşmuştum yine. "Bunları yaparsan kurtulamazsın~"

Yine vazgeçirmeye çalışıyorlardı beni

Hemen ayağa kalkıp kapıya doğru attım kendimi. Koşarak çıktım evden. Karşımda belirdi yine o ikili.

"3. Yatsı için hazır mısın?" Dedi. Sesi kulağımı tırmalamıştı. Kafamla onayladım.

"Nerden bulacağım bunları?" Dedim. Boş Elini bana uzattı. Yüzüne baktım. Elinde birden bir otlar belirdi yine. "Al bunları, kalan malzemeleri beraber bulacağız takip et bizi"

Otları aldığımda arkasını döndü ve yürümeye başladı. Ormanın içine doğru gidiyorduk. Yaklaşık 15 dk ormanın içinde dolandık. Aniden durdu. Bir kazık çakılıydı toprağa. Üzerinde yıllar önce yazılmış bir yazı ama asla okunmuyordu." Kazmaya başla"

Dediğini direk sorgu sual etmeden yaptım. Kazdım, kazdım ve kazdım. Parmaklarım kanamaya başlamıştı.

Elime kumaş değdiğinde durdum. Omzuma dokunup bir bıçak uzattı bana. Bıçağı aldım ve Topraktan kararmış beyaz kumaşın bir parçasını kestim.

Kazdığım yerde ateş belirdi birden. Üstünde bir kazanla. Kötü bir koku vardı. "Kazanın içine at o parçayı. Ardından al bu yağı ekle içine" dediklerini harfiyen uyguluyordum ama her yerim yine kaşınmaya başlamıştı.

Bileğimden tutup elimdeki bıçağa yaklaştırdı "Kes" dedi ve kestim. Bileğimden akan kan ateşin üstüne akıyordu. Kazana doğru götürüp sıkmıştı bileğimi. Başım dönmeye başlamıştı. Sonra elimi bıraktı. Otları attım içine.

"Sureleri oku, korkma her şey düzelecek"

Kan kaybından mıydı bilmiyorum ama ayakta durmakta zorlanıyordum. Kağıtta yazan sureleri okudum. Kazandaki malzemeler iyice fokurdamaya başladı. İğrenç kokuyordu. Ben sureleri okudukça ateş harlanmaya başladı. Gözlerim kapandı. Bedenim yerle buluştu.

Bedenimi adeta sanki binlerce elle kaplı gibiydi. Gözlerimi açtığımda başımda ikisinde duruyordu. " Korma Hale, arınıyorsun"
Zifiri karanlıktı yine, ateş sönmüştü. Kazan kaynamıyordu. Ne zamandır baygındım?

"Hale, kazandakiyle tüm vücudunu kaplaman gerek" demişti.

Kafamla onayladım. Kazan ılıktı. Elimi içine daldırdım. Kollarıma sürmeye başladım sonra yüzüme. Tüm vücuduma sürmüştüm. "Birazda içmelisin" demişti.
"Hayır." Demiştim.

"Hale bunlar senin iyiliğin için çok içmeyeceksin. Başına bir şey gelmemesi için saatlerdir buradayız güven artık bize"

Kusacaktım kokudan ne içmesi.

"Hayır olmaz kusacağım"

Ağzımı açıp kazandan avcuyla aldığı sıvıyı ağzıma dökmeye başladı." Bunu iyiliğin için yapıyorum" dedi. Refleksle yutmuştum çoğunu. Çok kötüydü. Ağzımı eliyle kapatmıştı.

Elimle ittirmiştim ama nafile çok güçlüydü.

Sonunda bıraktığında yüzlerine baktım. Eski gülümseyen yüzleri yoktu. Korkutucu içimi ürperten bir sırtıma vardı. Nehire doğru koştum. Suya attım kendimi. Bu işte bir terslik vardı. Ellimle tüm karışımı vücudumdan yıkamaya çalışıyordum. "Çık, çık"

Birden ayaklarımdan tutup çeken bir şey oldu. Suyun altında buldum kendimi. Çıkmıyordum yüzeye.

Çırpınıyordum ama yok çıkamıyordum.

Bacağımı kurtaramıyordum. Çıkmıyordu. Elimi yüzeye çıkarmıştım. Elimi sıcak bir el tutup çekmeye başlamıştı.

Çıkamıyordum. Boğuluyordum.

 

Loading...
0%