@ozlemkaplan
|
Soner'in Ağzından Uyandığımda Sabah ezanı içimi rahatlatmıştı. Kalkıp etrafıma baktım. Mesâ yoktu, nereye kaybolmuştu birden? Lavaboya gidip abdestimi aldım. Güneş tam anlamıyla doğmuş sayılırdı. Pencereden dışarı baktığımda dün arkamızda duran tüm gece türlü türlü oyunlarıyla beni çileden çıkarmaya çalışan varlıklar gün doğumu ile kaybolmuştu. Seccademi serdim yere çıktım Allah-u Teala'nın huzuruna ve besmelemi çekip kıldım sabah namazımı. Birde dua ettim bu köydeki insanlar için "Ey yüce Rabbim, sensin bizi biz eden, acı bu kullarına koru, kolla bu masum insan evlatlarını. İnşallah kudretin ve yardımınla bunun da üstesinden geleceğiz. Bir sana sığınır bu aciz kulun bir sana dilenir." Derin bir nefes alıp seccademi topladım kaldırdım. "Saol Soner senin de. Var mı bir gelişme?" Dedi. Rahatlasam mı sevinsem mi üzülsem mi bilmez oldum. Anlamış olacak ki derin bir nefes aldı " Soner düşündüğüm kabile di mi?" "Evet hocam. Cuhenna Kabilesi." Hocam bile derin nefes alıyorsa bir bildiği vardır. İşimiz kolay olmayacaktı. "Soner daha fazla bulaşma o kabileye, çok eskiye dayanan bir köke sahip. Güçleri toplandıklarında bırak bir köyü komple şehri delirtebilecek güçte. Ben yoldayım çok uzun yolum kalmadı." Sesi hayli tedirgin ve düşünceli geliyordu. "Peki hocam sizi bekleyeceğim. Size bir sorum olacaktı hocam dün gece Cuhenna kabilesi beni ve Mesâ yı pek rahat bırakmadı. Bir rüyaydı sanırım ya da bir oyun oynadılar bana bilmiyorum ayırt etmek zordu. Gözlerimi açtığımda Mesâ yoktu. Sabahtan beri de hiç görmedim. Sizin bir fikriniz var mı?" Bir müddet sessiz kaldı. " Soner, sanırım Mesâ Gırnavaz'a gitti" dedi kendinden emin bir tonla. "Cinler tepesi, hocam Hayâ ve Hasâ da orda mıdır?" "Evet Soner zaten o yüzden gitti, ama dönememiş olması çok tuhaf. Sabah ezanına yetişirdi." Dedi biraz tedirgin bir tonla. "Halledeceğim hocam şimdi" "Tamam Soner daha detaylı geldiğimde görüşelim." Vedalaşıp kapattık telefonu. Kuranımı alıp çıktım bir an önce. Muhtarın yanına uğrayacaktım. Önce bir şeyler yemem gerekti, güçten düşüyordum. Cinlerin oyununa gelecek kadar düşmüştüm güçten. Muhtarlığın hemen yanında bir fırın vardı. İçeri girdim bir Selam verdim. Hiç kimse dönüpte Allahın selamını almadı. Burda bir şeyler tersti." Kardeşim sen bana ordan bir Simit paketle" tezgaha bakan yüzünü kaldırdığında kaplara gözleri ile karşılaştım. Çirkin bir koku yayıldı etrafa. Hemen başladım dua etmeye açtım bir sayfa Kuran-ı Kerim'den okudum. "Hala anlamadın sanırsam, o okuduklarının bana bir faydası yok." Dedi ve ağzı yırtılacak şekilde gülümseye başladı. Birden 4 ü de döndü bana doğru aynı kap kara gözler aynı sırıtma. "Bizden bu kadar kolay kurtulabileceğini mi sanıyorsun? Söyle o hocana hiç boşu boşuna yorulmasın" 4 taneydi bu beni aşardı. Birden yanımda Mesâ belirdi ve 2 Cin daha. " Sen biz Müslümanları güçsüz sandın galiba Yüce Allahım biz Müslümanları öyle sizin gibi Ne olduğu belirsiz varlıklardan ayırdı çok şükür." Okumaya başladı. Mesâ ve yanında ki 2 Cin okudukça bağırmaya başladı karşıda ki varlıklar. "Soner sende ihmal etme eşlik et bizlere" ayetleri okuyor süreleri üflüyordum adeta. Önümdeki bedenler normale dönen gözleriyle beraber yere yığıldı. Kusmaya başladılar bunlarda da Saç, Et Kan akla gelebilecek tüm pislikleri kusuyorlardı. Bir hışım yanlarına varıp başlarını yan çevirdim. Köylü esnafları kendilerine getirip iyi olduklarından emin olduktan sonra çıktım Fırından. Mesâ ya döndüm "Mesâ, Gırnavaz'a mı gittin?" Dedim. Başıyla onayladı beni." Öyle gerekti Soner kusura bakma çok rahatsız ettiler mi gece seni?" "Estağfurullah Mesâ başına bir şey gelmiş olmasından endişelendim" çok gülmezdi Mesa, hafif bir gülümseme yerleştirdiğinde yüzüne iyi şeyler olduğuna yordum. "Boşuna gitmedim Soner, bak bu Hasâ buda Hayâ ilk 7 Müslüman Cin lerden 2 sidir. Durumuzu anlattım Müslüman kardeşlerim de bizlere yardıma geldi. Tabi Mahsun Hocanın büyük payı var sağ olsun o zaten durumu belirtmiş." Kafamla onaylayıp Selam verdim. "Aleyküm Selam" "Aleyküm Selam" Kefen. Muhtarın evine hızlıca varmak için yola koyulduk. Bi 10 dakika yürüdükten sonra vardık. Kapıyı tıklatıp bekledim. "Hoş gelmişsin Sonerim buyur gel içeri" dedi İbrahim. "Yok ben gideyim hem rahatsızlık ver miyim." "Tövbe haşa ne rahatsızlığı? Sana bir can borçluyum hiç öyle rahatsızlık falan ayıp oluyor Sonerim" Tebessüm ettim. Bu bile yetiyordu insana. "Çok isterim inan lakin yapmam gereken bir kaç şey var. Senden bir rica da bulunacaktım. Bana bir Kefen lazım" gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Ne kefeni tövbe estağfurullah?" Diyi verdi birden. "Uzun hikaye bana bir tane kefen lazım nerden bulabilirim İbrahim abi?" Eliyle bana dur işareti yapıp bir koşu içeri girip bir kaç eşya kaldırma indirme sesinden sonra hızlı adımlarla yanıma geldi " Al bakalım, ben hep saklarım 1-2 kefen. İnsan sonun ne zaman geleceğini bilemiyor." Minnettar bakışım ile elindeki kefeni alıp teşekkür ettim. Dönüp ormana doğru yol aldım. "Mesâ Mezarı bulabilir misin?" Anlık yok oldu 3-4 saniye sonra geri geldi. "Soner durum hiç iyi değil." Olduğum yerde durdum kaldım. "Nasıl yani?" "Başında biri durmuş mezarı komple açmış kemikleri etrafa fırlatıyor"
|
0% |