@ozlemkaplan
|
Tanrısal bakış açısından Züleyha buraya geleli iki gün olmuştu geceleri ne malzemesi ne de dışarıya çıkmak için parası ne de bi bahanesi vardı . O yüzden evde durmuş ve haleye yaptığı büyüye devam edememişti . Bu süreçte epeyce sıkılmıştı ve garip bi şekilde durduk yerde bazı şeyler farkediyordu . Hafif parıltılar beyaz tülümsü ruhani bi varlığın sağa sola gidişini ... bazense kabustan uyanıyor ya da öyle olduğunu sanıp tekrar kendini rüyada buluyordu . Ne yaptılarsa onu her geçen gün daha da etkiliyordu . Geri dönmesi gerekiyordu ve bu onun için iyi olmayacaktı farkındaydı . Derin bi nefes aldı balkona çıktı oturduğu yerden aşağıdan geçenlere bakarken onu gördü . Öylece duruyor ona bakıyordu . Kalbi o kadar hızlı atmaya başladı ki az kalsın yerinden çıkacak sandı .
Suratı olmayan mesâ ve kendi çocuğunu görünce bi an dondu kaldı ikisi yan yana duruyor ona bakıyorlardı ama garip olan şuydu ki suratları yoktu . Elleri titredi içeri kendini zar zor attı . Omzuna çocuğu dokununca çığlık atarak arkasına baktı . Kocası kaşlarını çatmış ona bakarken çocuğu da endişeli bi şekilde bakıyordu . Kocası dayanamayıp "Züleyha köye geri gitmemiz gerekiyor kafayı yiyorsun her geçen gün geceleri rahat bırakmıyorlar bizim de elimizden bi şey gelmiyor " dediğinde ona hak verdi nereye kadar kaçacaktı . Savaşmayacak mıydı ? Para hırsı onu ele geçirdiğindeki gibi değildi . İçini ölüm korkusu sarmıştı . Rahimenin odasına gittiğinde orda yatarken gördü onu . "Rahime benim gitmem gerekiyor son minibüse yetişebilirim biraz paran varsa verebilir misin ?" "Çekmece de var Züleyha al ordan " kılını bile kıpırdatmadan söylemişti . Umrunda olmamıştı arkadaşının gidişi vedalaşması vs zaten biliyordu yine gelecekti bi şey olduğunda . Uyumaya devam etmeye çalıştı . Züleyha parayı alıp son minibüse yetişmek için koşar vaziyette durağa gidiyordu .
Mahsun hocanın ağzından Hale 17 yaşına girmişti bizi rahat bırakmama sebepleri buydu . Neyseki kurtulmuştuk önceden yaptığım koruma büyüleri sayesinde . Çok şükür rabbime babam fesihfen kalan bu kitap sayesinde .... Her şey bittiğinde rahatlamış bi şekilde arkama yaşlandığımda "Hocaaaa , gel buraya bunu ye " diyerek dışkısını tutan ve odanın dışına atan Hüseyine donup kaldık . Dışkısını suratına sürüyor garip bi gülümseme yapıyordu . Derken krize girdi birden . Kafasını duvara sürtüyor sonra da vurmaya başladı . Soner hamle yapmak için hazırlanırken bi güç onu duvara fırlatınca bende şoke olmuş bi şekilde kalmıştım . Hüseyin yine bana dönerek "Hoca , zaman doluyor tik ,tak,tik..." derken kafasını duvara vura vura yardı . Beyin parçacıkları odanın duvarında duruyordu her yer kan olmuştu. Dilimi yutmuş gibiydim . Ellerim titredi . Yüce Rabbim bu kimin neyin gücüydü böyle ? Hüseyin yerde ölü bi şekilde yatıyordu . Haleye bakmaya cesaretim yoktu . Kızcağızın babası karşısında ölmüştü .... Kafamı zar zor odadan çevirince haleyi göremedim . Soner yerde baygın yatıyordu bütün bunlar nasıl olmuştu ? Kim yapmıştı ? Hale neredeydi ? Aklımdaki sorularla sonere yaklaştım yerden kaldırdım . Suratına baktım simsiyah gözleri ile yerinden çıkacak gibi duran kocaman açılmış dişleri gözüken ağzı ile bana gülüyordu onu kaldırmaya çalıştığım kolumu tutup ters çevirdi . Gözlerim acıdan yaşla dolmuştu . Kısık bi sesle "Soner ne oluyor sana ?" Diye sorabildim . Bildiğim her şeyi unutmuştum . Boğazıma yapıştı birden ağzını daha da açtı ağız kenarları açılmasının etkisi ile kanarken ne olduğunu anlayamadığım bi şekilde elini o pis iğrenç tırnaklarını tenime sapladı eliyle kalbimi çıkarmıştı . Bana bakıp gülmeye devam ederken "Hoca sonun böyle olacak " dediği an birinin tokatları sayesinde kendime geldim . Gözümü açtığımda soneri görünce kabusun verdiği korku ile geri sıçradım . Ne olmuştu böyle ? "Hocam iyi misiniz , geceden ötürü yorgun düştünüz 12 saatten fazla uyudunuz " dediği an kendime geldim biraz . Kabustu çok gerçekçi benimle ,zihnimle oynayan bi kabustu... Bütün bunları düşünürken mesâ geldi yanımıza "Hocam Züleyha köyde hemen yakaladım şu an dışarda bağlı bir şekilde bizi bekliyor " Soner rahatlamış bi şekilde nefes aldı. "Tek mi gelmiş?" Diye sordum . Kavmi yanında yoksa başka planları olabilirdi . "Hayır yanındalar ama ifritlerini sinirlendirmiş yardım etmiyorlar ne kadar yalvarsa da ... ne yapmak isterseniz çıkarma ayini mi , yakma mı ?" Diye sorduğunda cevabı kendisi vermişti zaten . Allaha karşı gelip bi ifritini kendisine bağlamış ve ondan çocuk yapıp kötü bi çok şekilde kullanmıştı . "Eğer ifrit isterse çıkarma yapacağız , durumdan rahatsız olursa da Allahın izni ile yakma ..." diyebildim . Güçlü bi kavimdendiler ama bu durumda sayıca daha üstündük . Dışarı çıktığımda züleyhanın değilde ifritlerin yanına gittim . Mesâ arkamdan gelmek istedi ama elimle orda kal işareti yaptım . Sorun değildi zarar verecek olsalardı yaparlardı şu ana kadar "Ey Allahın ateşten yarattıkları kurtulmak için mi geldiniz ?" Diye sorduğumda kocası ruhani formundan çıktı devasa 4metre kadar uzun boyu ile bana eğildi . Ağzını açtığında iğrenç nefesi burnumu yaktı . "Onu alın hoca biz de kendi alemimize gidelim . Yapmaması gereken şeyleri yapıp senin onu yenmeni sağladı . " dedi demirimsi tırtıklı sesi ile sakince kafamı kaldırdım. "Pekala başlayalım bakalım Allah'ın izni ile " dediğimde ne olacağını anlamış bi şekilde uzaklaştı çocuğunu da alıp . Züleyhanın ağlamaktan kısılmış sesi ile "Gerzek ifrit senden yüzlerce var sahibini bırakıp gidemezsin seni yakarım !" Diye bağırıyordu . İğrenç çıkan pütürlü sesine karşılık karşısında mesâ kendi formuna geçip kafasını züleyhanın yüzüne eğince . Züleyha korkudan dondu kaldı
"Züleyha sen kimseyi yaratmadın birilerini şayet sana zarar verirse bile Allah'ın izni olmadan kimse kimseye bi şey yapamaz . Kendini ne sanıyorsun ?sen yaratıcı falan değilsin boşuna hayallere kapılma her yaptığın şeyin bi karşılığı olacak elbette küçük bi kıza yapılan büyüyün karşılığı olarak bakalım sana ne olacak ? " diye kükredi . Yanların gittim gerekli malzemeleri sonere söyledim Soner gelene kadar birlikte kalmıştık . Haleye içerden çıkmamasını söylemiştim . Muhtarlığa baktığımda hale pencerenin önünde deliler gibi gülüyordu . Anlam veremediğim bi şekilde yine de evin içinde olduğu için koruma altında sayılırdı şu an daha önemli işlerimiz vardı onunla sonra ilgilenecektim ... Sonerin ağzından Mahsun hocanın istediği en önemli şey bi kuyudan alınmış su ve bi keçinin sütüydü . Bunlar için koşarak ormana girdim eski bi kuyunun yanına geldiğimde durdum hızlıca . Üç çarşaflı vardı biri siyah biri kırmızı biri de beyazdı aynı mesâ ve diğer Müslüman kardeşlerimiz gibi . Siyah olan ifritti peki ya kırmızı olan ? Boğazlarında bi iple kuyudan suları aşağı doğru döküyorlardı ortam birden gündüzmüş gibi parlamaya başladı içlerinden biri
"Gel Soner al suyu kurtar kızı sonra da bize ver " "Siz kimsiniz ?" "Başından beri burada olup bize adak adananız biz , bizim kim olduğumuzu siz daha iyi bilirsiniz " dediğinde anlamıştım . Definenin musallatıydı bunlar. Hemen ayetlerimi okumaya başladım . Siyah olan ve kırmızı olan gittiğinde beyaz olan çarşaflı kaldı . Yanıma geldi kuyudan çıkıp , bana doğru eğildi "Soner dikkatli ol sandığınız kişi değil o , ona dikkat edin " diyip kayboldu . Bahsettiği neydi ?kimdi ? Neden kara çarşaflılarla birlikteydi ? Aklımdaki sorular ile tekrar karanlıkta boş kuyunun yanında buldum kendimi .Hemen su alıp sütü bulmak için köylülerin evine doğru ilerledim .
|
0% |