@ozmik_ozcnl
|
-GELECEKTEN- “Mos i fryj zjarrit se te djeg” Bu atasözüne bu kadar inanacağımı asla tahmin etmezdim. Ben bir felaketle baş başaydım. “Ateşi üflemeye kalkma seni de yakar.” Yanacaktım. Fakat alevlerim her tarafı saracak kendimle herkesi yakacaktım. İşte o yangın günü ya kurtulacak ya ölecektim. Ölmeyi istemeyeceğimi düşünecektim ama yanılıyordum. Ölmek o anda bana en tatlı şey olacaktı. Ölmemem lazımdı. Oysa hayatımda yapmadığım kadar bencillik yapıp ölmeliydim. Adalet ve vicdan bu ikisi beni öldürmüştü bile fakat haberim yoktu. Yan yana uyumlu duran bu iki kavram beni tamamen çelişkiye düşürmüş içten acımasızca öldürmüştü. Hayatta kalmalıydım. Belki de şu hayattaki tek gerçeğim için.. Onun için yaşamalıydım. Yalnızca onun için… -GÜNÜMÜZ- Korkunç bir şüphe düşmüştü kalbime. Şüphem o kadar acımasızdı ki kendime kızıyor böyle bir şeyin asla olmadığını kalbime ikna etmeye çalışıyordum. Fakat bazen gerçekler ve duygularınız arasında kaldığınız o an gerçeklerin kazanacağını bilirsiniz. Ben bilmek istemiyordum. Şu an içinde bulunduğum keyifli, güzel hayatı bozmak istemiyordum. Ben Erva. Türkiye’de doğmuş. Arnavutlukta büyümüş ve tekrar Türkiye’ye gelip kariyer yapan bir kadındım. Babam Balkan annem ise Türk. Nasıl tanıştıkları hakkında en ufak fikrim bile yoktu. Arnavutluktan Ankaraya geldik. Tabi üzerinden yıllar geçti. Geliş sebebimiz ise babamın kuracağı, soy ismimizi taşıyan o meşhur silah şirketi. “Afşin.” Ben Erva Afşin babasının şirketinde silah tasarımı yapan baş tasarımcıydım. Ayrıca babamın şirketine torpille değil çalışarak girmiştim. İstesem de babam almazdı zaten. Kuralcı adam. Onu gerçekten çok seviyordum. Küçüklüğümden beri tek kızı olmam da sebep olacak ki tam bir prenses gibi büyümüştüm. İçeriden sesi gelince gülümsedim. “Kızım haydi geç kalacağız.” demesiyle merdivenleri ikişer ikişer inmeye başladım. Merdivenlerin sonunda durmuş beni bekliyordu. Babam ne kadar yaş alsa da karizması asla gitmeyen tiplerdendi. Saçlarını beyazlar sarmış ellili yaşlarına basmıştı kendisi. Beni görünce gülümsedi. “Ne güzel olmuşsun kızım.” Dediğinde bende gülümseyip “Sizde aynı şekilde. Yoksa bugün kızınızın çizdiği silahları göreceğiniz için mi bu kadar iyi giyindiniz?” dememle şakama hemen uyum sağlayıp “Eh belki onun içindir. Kesin kötü çizimler yapmıştır. Fakat her ihtimale karşı iyi giyineyim dedim.” Demesiyle kahkahayı bastım. Çünkü kendisi benim çizimlerimin baş hayranıydı. Övünmek gibi olmasın ama neredeyse çizimlerimle tüm ülkeye namımı salmıştım. Erva Afşin farkı. Babam tebessümle aynaya dönüp takım elbisesini son kez düzeltirken bende hemen yanına sıvışıp kendime göz gezdirdim. Siyah saçlarımı bugünkü kavurucu sıcak sebebiye dağınık bir topuz yapmıştım. Güzel durmuştu. Vücuduma tam oturan uzun yazlık sarı bir elbise giymiş göz rengimi ortaya çıkaran basit bir makyaj yapmıştım. Babam kapıya yönelince peşinden onu takip ettim. Tam kapıyı açacaktı ki annemin sesiyle ikimizde durduk. “Görüşürüz demeden mi gidiyorsunuz?” demesiyle hızlıca yanına gidip yanağına rujlu bir öpücük kondurdum. Ardından “Zeynep sultan görüşürüz.” Dememle bizi bırakmış oldu. Dışarıda dizilmiş korumalara ufak bir baş selamı verip arabaya bindim. Bu sefer babamın koruması bize eşlik edecek, şoförlük yapacaktı. Bu adamı pek sevmiyordum fakat babam aksine onu en başarılı korumalarından buluyordu. Fakat ayıp olmasın diye “Merhaba Ekrem abi.” Dedim. Adam neredeyse babamla yaşıttı. Evli hatta çocuk sahibiydi ama adam bunun aksine resmen taş kalpliydi. Selamıma karşılık verip sürmeye başladığında babamla iş hakkında konuşmaya başladılar. Benimse son günlerde boğazıma yapışan, uykularımı çalan düşünce beynimin ortasına düşmüştü. Yine. Bu düşüncemden dolayı utanıyordum. Nasıl bir evlat olduğumu hatta bencil olduğumu düşündürüyordu. Araba durduğunda düşünce dünyamdan çıkıp gerçekliğe döndüm. Bugün şirketin tasarımcılarıyla tasarlamış olduğumuz silahları sonunda herkese gösterecek en hızlı şekilde üretime geçirecektik. Bu silahları ise bizi ve vatanımızı koruyan askerlerimiz için yapmaktan çok gurur duyuyordum. Umarım sadece onlar için yapıyoruzdur. Şirkete girdiğimizde danışmadaki Damla’ya selam verdim. Ardından önce insan kaynaklarında çalışan Pelin’in odasına geldim. Kapıyı çalıp içeriye girdiğimde dosyalarla büyük bir savaş içindeydi arkadaş. Kafasını kaldırıp beni gördüğünde hafifçe tebessüm etti. “Merhaba Erva. Bir sorun mu var?” demesiyle kafamı iki yana salladım ve masasının önündeki sandalyeye oturdum. “Bir sorun yok Pelin. Ben yokken pazarlama ve üretim departmanına iki yeni adam almışsınız. Hele ki üretim benim için çok önemli. Sende dosyaları varsa alabilir miyim canım?” dememle sanki bu anı bekliyormuş gibi önüme iki dosya attı. Dosyaları alıp vedalaştıktan sonra finans departmanına yöneldim. Yani Aylin’e. Aylin benim arkadaştan öte dostumdu. İşinde fazlasıyla başarılı bir arkadaşımızdı. Odasına girdiğimde hanımefendinin daha gelmemiş olduğunu gördüm. Fakat umursamadan odaya girip koltuklardan birine oturdum. Önümdeki sehpaya elimdeki dosyaları bırakırken gözüme ilişen başka bir dosyayla duraksadım. Yavaşça elime aldığımda bunların gelir giderler olduğunu anladım. Fakat şöyle bir göz gezdirdiğimde şu bir hafta içinde bildiğim kadarıyla satış yapmamıştık. Bu kadar yüksek bir tutar nereden gelmişti ki? Hızlıca telefonumu çıkartıp bu haftanın gelirlerinin fotoğrafını çektim. Baba umarım beni yanıltıyorsundur. Gerginlikle tırnaklarımın kenarlarını soyarken bir anda odaya tüm neşesiyle Aylin girmişti. Beni görünce hiç şaşırmadan çantasını masasına bırakıp “Günaydın, güneşim.” Demesiyle şaşkınlıkla ona baktım. “Güneş mi? Siyah saçlarım mı güneş Aylincim.” Dememle güldü. “Hayır canım elbisenden söz ediyorum. Nereden aldın bu arada bayıldım. Farklı rengini alabilirim. Hem takım giyeriz.” Diye heyecanla konuştuğunda “Tamam sus Aylin ya. Atarım linkini ne elbiseymiş arkadaş.” Dememle masanın üstündeki telefonunu açıp “Cemil abi iki türk kahve biri orta olsun.” Demesine gülümsedim. İlla her sabah benimle kahve içmek istiyordu. Tuhaf huylu insanlar topluyordum çevremde. Ayrıca kahveyi orta içtiğimi bilmesi de önemli bir detaydı. Karşımdaki koltuğa oturup kaşlarını çattığında bir sorguya tutulacağımı önden anlamış oldum. “Sende bir haller var Erva. Bir sıkıntı mı var?” dediğinde demin fotoğrafını çekmiş olduğum dosyayı ona açıp gösterdim. Elimden merakla dosyayı aldığında kaşları gittilçe çatıldı. “İyi de biz bu hafta hatta son üç haftadır bir satış yapmadık ki. Bu neyin geliri?” demesiyle düşüncelerimin gittikçe haklı çıkmasına lanet ettim. Bana şüpheyle bakıp “Sen bir şeylerden şüpheleniyorsun Erva. Anlatacak mısın?” dediğinde yavaşça ayağa kalkıp kendi dosyalarımı aldım. “Evet bir şeylerden şüpheleniyorum. Ta ki onlar şüphe değil de bir kanıt olduğunda onu seninle paylaşacağım. Şimdi senden istediğim bunun gibi gelirler oldukça benimle paylaş.” Deyip odadan çıktığımda sert adımlarla odama ilerledim. Masama kurulduğumda başımı geriye yaslayıp düşüncelerimi toplamaya çalıştım. Fakat toplanmak yerine sadece daha fazla dağılıyorlardı. Kafamı dağıtmak için önümdeki dosyalardan birini açtım. Bu yeni pazarlamacımızın dosyasıydı. Ilgaz Soylu. Geçmişte iyi yerlerde çalışmış adını duyurumuş biriydi. Fakat benim merak ettiğim düzenli olarak çalışacağımız üretim departmanında çalışan adam olduğu için hızlıca öteki dosyayı açtım. Daha önceki üretimde çalışan abimiz artık yaşlandığı için işten ayrılmıştı. Bu yeni gelen adamın yaşı benden yalnızca iki yaş büyüktü. Açıkçası eski üreticiden mi bilmiyorum ama yaşlı birini bekliyordum. Atlas Çevik. Bilgilerini okuduğumda Atlasın da geçmişte bu iş adına tecrübelerinin olduğunu gördüm zaten babam tecrübesiz bir adamı asla işe almazdı. Yeni gelenlerle tanışmak için odadan çıktığımda kapımın tam önünde içeri girmeye hazırlanan birini beklemiyordum. Adamı yavaşça süzdüğümde gayet rahat bir stilde giyinmiş olduğunu gördüm. Saçları dağınık kumral saçları hafif çıkmış sakalları ile oldukça rahat bir tip gibi görünüyordu. “Buyrun?” dememle bana şaşkınca bakıyordu. “Siz Erva Hanım mısınız?” demesiyle “Evet benim beyefendi buyrun?” dedim git gide artan sinirlerimi zapt etmeye çalışarak. Elini öne uzatıp “Ben pazarlama departmanına yeni geldim. Adım Ilgaz.” Demesiyle yüzümdeki ifade yumuşadı. “Baştan söylesenize Ilgaz Bey buyrun odama geçin. Bende sizinle tanışmaya geliyordum.” Dememle içeri yavaşça yürüdü ardından durup arkasına döndü. Yine bana bir şey söyleyeceğini düşünürken arkamdaki birine bakarak “Atlas Bey gelmek için davet mi bekliyorsunuz? Gelsene oğlum.” demesiyle şaşkınca Ilgaz’a bakıyordum. Atlas yeni üretime gelen adam değil miydi? Tanışıklar mıydı? Yok Erva sen tanımadığın herkese askerlik arkadaşınmışsın gibi konuşuyorsun çünkü. Arkama döndüğümde duvara yaslanmış ellerini göğsünde bağlamış bize bakan Atlas’ı görmüştüm. O arkadaşının aksine siyah gömlek siyah pantolon giymişti. Benim gibi gece karası saçları ve açık bir teni vardı. Gözleri ela tonlarında oldukça iyi bir adamdı. Onun da beni incelemesi bitmiş olacak ki gözlerimiz kesişti. Ardından duvardan ayrılıp elini uzattı kısaca “Atlas Çevik.” Demesiyle bende elini tutup “Erva Afşin.” Dedim. Son kez şu cümleyi kurmaktan sıkılmış şekilde “Buyrun odama geçin.” Sonunda odamdaydık. Ben masama yürüdüğümde onlar da sandalyelere oturmuşlardı. “Ne içmek istersiniz?” dediğimde Ilgaz “Biz iki çay alalım.” Demesiyle başımı salladım. Ardından telefon açıp kendim dahil herkese çay söyledim. Ardından söze başlayıp “Tanışıyorsunuz sanırım?” dememle başlarını salladılar. “Bu şirkette silah tasarımları yapıyorum. Bir tasarımcı ekibimiz var fakat silahlarımızın çoğu benim çizimlerimden oluşur. Atlas Bey bugün sizin yanınıza gelecektim. Çizimlerimi gerçekliğe kavuşturmak için.” Dediğimde başını salladı. “Görüşelim Erva Hanım. Tasarımlarınızın ününü duyduk. Görmek nasılmış merak ediyorum.” Demesiyle gülümsedim. “Pekala tanıştığımıza göre işlerimin başına gidebiliriz. Atlas Bey saat 11 de görüşelim.” Dediğimde başını salladı. Bu sırada Ilgaz “Siz Cengiz Bey’in kızısınız değil mi?” dediğinde Atlas Ilgaz’ın kolunu tutup kapıya sürükledi “Salakça sorularını kendine sakla.” Deyip tam çıkacaklarken; “Evet ben Erva Afşin. Cengiz’in kızıyım. Fakat babasının şirketinde çalışan bir kız değil kendi emekleri ile buraya kadar gelmiş bir kadınım. Tekrar tanıştığıma memnun oldum Ilgaz Bey.” ------------
|
0% |