@ozmik_ozcnl
|
Hiç büyümez sandığım iş şu anda aklımda olmayan noktalara gelmişti. Başta babam yapmaz böyle bir şey deyip bu düşünceyi kafamdan kovmuştum. Daha sonra karşıma çıkan tüm deliller kafamdaki şüpheyi ilk çıktığından daha canlı bir şekilde karşıma çıkartmıştı. Bu işe hiç karıştırmak istemediğim insanlar şu an benim için plan yapmış ve bunu anlatacaktı. “Atlas.” Dedim sert bir sesle bakışlarımız buluştuğunda “Gurur yapmak için falan söylemiyorum. Bunu siz çocuk oyunu falan sandınız ama sonucu ya ölüm ya hapis olan bir oyun.” Sesim farkında olmadan yüksek çıkmıştı fakat beni öfkelendirmişlerdi yani. Atlas sertçe yerinden kalkıp tam karşıma dikildi “Artık her şey için çok geç. Bu işe bulaştık bile Erva. O adamları aptal mı sandın sen? O flaşı tek başına çalmadığını elbette biliyorlar.” Öfkeyle konuştuğunda Atlas’ı ilk kez böyle görmüş oldum. Ona daha da yaklaşıp “Sizinle yaptığım ne malum Atlas. Kimliğiniz belli değil. Ufak bir yardım aldım ve bitti. Şimdi gidin evinize ve her zaman yaptığınız şeyleri yapın.” Atlas “Seni bırakmayacağım Erva. Şunu aklına soksan iyi edersin. Ha bu arada şu andan itibaren yardım etmek istemeyen gruptan çıksın. Yardım etmek isteyen yarın sabah benim evime gelir.” Ardından hızlıca evden çıktı. Aylin “Bravo Erva şu adamı da delirttin ya. Sana yardım etmeyeceğimizi düşünen aklını,” diye devam ediyordu ki gözlerimi büyülterek ona baktım. “Çizgiyi aşma. Haydi gidin evinize, dinlenin.” Resmen onları kovduktan sonra kendimi kanepeye bıraktım. Kafamda tek bir cümle yankılanıyordu; Seni bırakmayacağım Erva. Şunu aklına soksan iyi edersin. Bakışlarımı yanımda bana masumca bakan köpeğime çevirdim. “Sanırım iyice boka battık. Ne dersin?” ……. Sabah uyanıp güzelce kahvaltı ettim. Bugün yarım gün izinliydik ki büyük ihtimalle Atlas özellikle bugünü seçmişti. Atlas’ın evinin adresi için şirkete attığım tek mesaj yeterli olmuştu. Elit bir semtte oturuyordu. Evime de oldukça yakındı. Odama çıkıp siyah kalem etek üstüne zümrüt yeşili bir askılı giydim. Saçlarıma hafif maşa tutup her zamanki makyajımı yaptım. Siyah topuklu ayakkabılarımla şık ve sade bir kombin oluşturmuştum. Telefonumdaki konumu açıp Atlas’ın evine yol aldım. …. Bir villanın önünde durduğumda Atlas’ın evine gelmiş bulunuyordum. Oldukça lüks ve orta büyüklükte bir villaydı. Bahçenin kapıları açıldığında arabamı park edip indim. Kapıyı çalıp beklemeye koyuldum. Biraz erken gelmiş olabilirdim umarım fazla kızmazdı. Kapı açıldığında yeni uyanmışın aksine gayet uyanmış bir Atlas kapıyı açmıştı. Siyah bir tişört altında ise aynı renk eşofmanı vardı. Saçları hafif dağılmıştı ve yine gözünde gözlüğü vardı. Dün sanki kavga etmemiş gibi bana gülümseyip “Hoş geldin içeri gelsene.” Hafifçe geri çekildiğinde içeri adımlarımı attım. Evinin dekoru aynı benimkine benziyordu. Siyah ve gri tonları ağırlıktaydı. Salona girdiğimizde Amerikan mutfak olduğunu gördüm. Evi hoşuma gitmişti. Atlas’a dönüp “Atlas dün sert konuştuysam özür dilerim. Biraz kabalık ettim.” Dememle bakışları anında yumuşadı “Asıl ben özür dilerim Erva. Kendimi kaybettim.” Gülümseyip elimi uzattım “Barıştık o zaman.” Elimi tutup sıktı “Böyle fazla doblo alışverişi yapıyor gibi olmadı mı?” demesi üzerine kahkaha attım. Haklıydı ama adama sarılacak halim yoktu herhalde. Fakat tam da bu düşüncelerimin üzerine tuttuğu elimle beni kendine çekip kollarını belime sardı. Ne oluyordu şu anda? Kulağıma yaklaşıp “Hiç küsmemiştik ki.” Bu haline gülümseyip bende kollarımı boyuna doladım. Bu sadece basit bir barışma sarılmasıydı. Umarım fazlası değildir. Bir anda “Ne oluyor lan burada?”diyen Ilgaz’ın şaşkın sesi kulağıma dolduğunda Aylin “İçine ettin ne oluyorsa zaten Ilgaz.” Atlas’tan hızlıca ayrıldığımda hafifçe boğazımı temizledim. “Size hesap mı vereceğim? Haydi oturun şuraya.” Diye konuyu üstümden ışık hızıyla attım. Bakışlarım Atlas’a döndüğünde bize sırıtarak bakıyordu. Aklıma dank eden başka bir gerçekle içten içe mutlu oldum. Dün Atlas yardım edecek olanlar gelsin demişti ve hepsi buradaydı. Her ne kadar bu işe bulaşamamalarını istesem de bana bu kadar değer verildiğini görmek güzel hissettirmişti. Aylin dışında yeni dostlar daha ediniyordum galiba. Atlas herkese bakıp “Hepiniz geldiğinize göre planı anlatıyorum. Şevket’in evine gireceğiz.” Ne? Bu çocuğun ağzından çıkanı kulağı duymuyordu galiba. “Şaka yapıyorsun?” başını iki yana salladı. “Gayet ciddiyim.” …... Şu anda Şevket’in evinin bahçesinde bir ağacın arkasında saklanmış bekilyorduk. Gecenin bir vaktinde şu saçma planı uyguluyorduk. Atlas “Hazır mıyız? Ilgaz sen merdiveni cama dayayıp aşağıda kal. Şüpheli bir durumda hemen söyle. Aylin ben ve Erva yukarıya çıkacağız. Ben koridorda kapının önünde bekleyeceğim. Aylin ile ikinin arayın.” Mecbur başımı sallamaktan başka bir şey yapamadım. Eğer yakalanırsak ne diyebileceğim hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Ilgaz merdiveni dayayıp Atlas için tuttu. Atlas yukarı çıkıp pencereyi sessizce açıp içeri girdi. Her birimizde kulaklık vardı. Atlas’ın “Gelin.” Diyen sesini duyunca Aylin ile harekete geçtik. Şevket’in evine daha önceden de geldiğim için çalışma odasının yerini biliyordum. Tırmanıp ilk Aylin daha sonradan ben içeri girdim. Şevket ‘in odasını gösterip elimle çarpı yaptım. Allah’ım düştüğüm hallere bakın. Daha sonra çalışma odasına girip elimdeki feneri yaktım. Atlas kapıda beklerken biz ikimiz her tarafı taramaya başlamıştık. Masanın üstü, çekmeceler, kitaplar. Fakat flaş yoktu. Adam koynunda flaşla yatacak hali yoktu herhalde. Aylin’le bakışıp başımızı iki yana salladık. Fakat kulağımıza Ilgaz’ın “Odasının ışığı yandı.” İle Atlas’ın “Flaşı buldum.” Sesi aynı anda dolunca hangisine şaşıracağımı şaşırmıştım. Sanırım Ilgaz’ınkine şaşırmanın hayat kurtarıcı olduğunu düşünüp Aylin’i masanın altına ittim. Daha sonra kapıdaki Atlas’ın kolundan tutup kitaplıkla duvar arasında kalan dar bir boşluğa çektim. Feneri kapatıp korkuyla atan kalbimi susturmaya çalışırken bakışlarım Atlas’a kaydı. Pencereden gelen ay ışığı yüzüne vuruyordu ve onu net bir şekilde görmemi sağlıyordu. Sanırım işin kötü yanına gelirsek aramızdaki neredeyse hiç olmayan mesafe korkuyla atan kalbimin heyecanla atmasını sağlamıştı. Bakışları yüzümde büyük bir yavaşlıkla gezindi. Kapının açılıp ışığın yakılmasıyla bütün heyecanımı yine korku almıştı. Allah’ım lütfen yakalanmayalım. Şevket bir şeyler mırıldanıp ışığı kapatıp çıktı. Birkaç dakika daha bekledikten sonra Ilgaz’ın “Odasına girdi. Asayiş berkemal.” Demesiyle derin bir oh çektim. Aylin yanımıza gelmiş “E haydi çıkın.” Diye fısıldadığında dar alandan çıkmış olduk. Aylin merdivenlerden inerken masadan yere düşmüş bir kağıdı alıp çantama attım. Bunu hiç görmemiştim ve inceleme fırsatım yoktu. Evde incelerdim. Hepimiz yere indiğinde Ilgaz merdiveni aldığı yere koydu ve büyük bir hızla kaçmaya başladık. Kendimizi arabaya attığımızda Atlas “Şevket’in geri dönme sebebi flaşı sakladığı yeri boş görmemesiydi.” Korkuyla “Flaşı almadın mı?” diye sorduğumda bakışlarını bana çevirip bir flaş çıkarttı. “Flaşı aldım. Oraya boş bir flaş koydum.” Gülümsediğinde hepimizin yüzünde de bir gülümseme oluştu. Ilgaz Atlas’ın ensesine vurdu “Helal lan sana.” Bunun üzerine Atlas Ilgaz’ı dövme girişimlerinde bulunmuş Aylin bunu engellemişti. Bense bu olanları gülerek izledim. Sanırım üç küçük çocukla iş yapıyordum. |
0% |