Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3🧡 SEVDAMDAN BU DELİLİĞİM

@ozsoowan

Aşk denilen masum olmayan duygu bir adamın yıkılışına şahitlik ediyor. Daha birkaç saat önce aklına gelen şey başına gelmesin diye dua ederken, ettiği amin semada kayboluvermişti. Zira Allah'a ulaşsa, Aysima'sı şimdi orda olmazdı değil mi?

 

Ali her şeye eyvallah ederdi de kardeşim dediği adamın gözünden düşen yaşa canlar feda ederdi. Bundan sebep öyle bir kükrüyor ki, Devrim dahi kendine geliyor.

 

"Aysimaaa!"

 

Kalbinin o an boğazında attığını hisseden Aysima dönüyor arkasını. Karşısında mora dönen iki dev adam. Minik yüreği titrerken, yanında destek aldığı arsız Nur bile korku ile fısıldıyor.

 

"Bu defa bittik kızım! Hakkını helal et."

 

Aysima bir kez daha titrerken üstlerine gelen adamlara ne diyeceklerini düşünüyor.

 

Dili dökebilir mi o masum gerçeği?

 

Bir fırtınanın esmesi gibi... Bir an da sert bir rüzgar gibi geçiyor yanından Devrim. Uzun boylu, hoş bir yüzü, kara kaşlı kara gözlü gençten bir çocuk. Devrim öyle bir hırsla geçiriyor ki yumruğu çocuğun yüzüne, hazırlıksız yakalanan genç sendeleyip kapıya asılmış gitarlara çarpıyor. Bir gitarcının kapısı önü...

 

"Kahretsin! Manyak mısın? " Bas bas bağırıyor genç çocuk, burnunu tutan ellerinin arasından kanlar süzülürken.

 

Devrim burnundan bir soluk alıyor.

 

" Ulan hala konuşuyor musun sen! "

 

Ve ikinci yumruk patlıyor genç çocuğun kusursuz yüzünde.

 

" Daha manyaklaşmadım oğlum! Sen manyaklaşmayı az sonra göreceksin! "

 

Ve bir yumruk daha atarken, yığılıyor çocuk. Aysima korku ile yerdeki çocuğun yanına çöküp, " Burak! " diye ağlarken ayakta duran Devrim hançeri sırtında hissediyor. Öyle bir bağırışı var ki, sesi Körfez'in yüksekliklerine dek gidiyor!

 

" Defol Aysima! "

 

Tutuyor kıyamadığı kızın kolunu savuruyor Ali'nin üstüne. Öyle bir sinir ki yakıp kavuruyor, kör ediyor gözlerini de hislerini de.

 

Tekrar gözü yerdeki oğlana kayarken duymuyor kulakları, Aysima'nın çığlıklarını.

 

" O kolunla mı sardın lan kızı! "

 

Devrim çocuğun koluna basarken vicdan denen şeyi atıyor üzerinden. Sevda ateşinde yanarken bir adam, vicdanı öfkesine ne kadar etki eder ki?

 

Genç çocuk yerde inlerken boynuna dek iniyor burnundan sızan kan. Aysima dayanamayıp bir cesaret atıyor kendini Devrim'in önüne. Eli sinirden daha da gerginleşen kaslarına baskı yapıp itmeye çalışıyor. Göz yaşları birer bıçak olup kesiyor Devrim'in boğazını.

 

"Ne olur Devrim yapma. Allah aşkına yeter! "

 

Yalvarıyor Aysima... Gözü öfke kusan adamın gözünde.

 

Bir bilse adamın içinde neler kopup gidiyor...

 

" Yeter öldüreceksin. Bırak. "

 

Adamın ellerine sarılıyor. Devrim kaç gece yattı bu hayalle? Aysima'sının elleri ellerine değecek diye kaç zaman bekledi? Oysa bu yönde değildi hayali... Başka bir piçi dövmesin diye değil... Sevdiğinden tutsun, ömrüne ömür katsın diyeydi!

 

Bakıyor Devrim büyük bir yıkıntı ile o gözlere. Şimdi ne yapsa hak bu kıza?

 

Çekip gidebilir mi hiç? Olabilir mi öyle bir saçmalık? Peki aşkın ne demek olduğunu en iyi bilen kişi olarak 'sevme' diye bilir miydi?

 

Öyle bir siktir çekiyor ki içinden, Körfez hissedip ağlıyor.

 

Parmak uçları yanıyor aşık deli adamın, sevdiğinin göz pınarına konup silmek istediği için yaşları.

 

Dudakları sızlıyor; o, gözünden süzülüp yanağına düşen yaşları silmek için.

 

Yüreği dağlanıyor adamın; bu küçük kızı alıp içine saklayamadığı için.

 

Sahi, saklasa ne güzel olurdu değil mi?

 

Seven kıyamaz sevdiğine, dokunamaz canı acır diye. Ama delice seven, üstüne deli olan adam bencil olur. Bırakamaz sevdiğini kimseye... Paylaşamaz!

 

Yutkunuyor Devrim. Aysima'yı bir kenara itişi var, dışardan baksa kendine, kafasına sıkar.

 

Tekrar genç çocuğa döndüğün de Ali'nin devraldığını görüyor işi. Az sonra çocuk ölü gibi yatıyordu. Nur, bir yanda şokla Aysima'yı sakinleştirmeye çalışırken bir yandan nasıl kurtulacaklarını düşünüyor. Kucağında deli gibi ağlayıp " Hepsi benim suçum!" diye sayıklayan can dostunun saçlarına öpücükler bırakıyor.

 

" Suçlu değilsin can parçam. Yemin ederim suçlu değilsin. Sen... Sen sadece masum hayalinin peşinde koşuyorsun. Asıl suçlu onlar! "

 

Nur büyük bir kinle bakıyor iki deve. Birde diğerleri var tabii...

 

Etraftakiler sonunda müdahale edip ayırdıklarında bağırıyor Devrim.

 

" Aysima arabaya! "

 

Aysima'nın dizinde kalmayan derman yürümesini engelliyor. Birde ardında onun için bir çok şey yapan Burak var. Gidemiyor...

 

Burak, acı ile kıvranırken harap olan Aysima'ya bakıyor. Açıp ağzını bir şey de diyemiyor ya, kızı böyle gördükçe kötü oluyor. Dayaktan sebep, aldığı nefes canını acıtırken gülümsüyor genç kıza, sonra hafif bir çene hareketi ile gitmesini istiyor. Aysima dudaklarını oynatarak; " Affet" diyebiliyor anca.

 

O affetse kendi kendini affetmeyecek tabi.

 

Devrim gördüğü manzara karşısında unutuyor her şeyi, büyük bir hırsla Aysima'yı kolundan tutup sürüklüyor ardından. Arkada kalan Ali'de umurunda değil, diğer cadı da!

 

Aysima'yı arabaya sertçe atar atmaz çarpıyor kapıyı. Şoför koltuğuna geçip gaza bastığında gözü görmüyor artık hiç bir şeyi.

 

Yükleniyor gaza, gittiği yol belli değil. Bir yumru silsilesi diziliyor adamın boğazına. Kelamlar cenk ediyor da tek sözcük düşmüyor dilinden. Bir dökülse sevdiğini de kırıp dökecek.

 

Aysima... Öyle bir korku kaplamış ki içini, nice isyanlar baş gösteriyor yeter artık! Diye. Sessiz göz yaşlarını siliyor, ne diyeceğini bilmeden. Kimse kalmadı da bu adama mı yakalanmıştı! Daha canı nasıl yana bilirdi! Birde babası vardı. Söyleyecek miydi ona şimdi? İşler daha nasıl karışa bilirdi?

 

" O herifle ne işin vardı! "

 

Bomba etkisi yaratarak düşüyor sessiz ortama Devrim'in cümlesi. Körfez'i geçip tepede durmuş araba. Şimdi ayaklarının altında her şeye şahitlik eden mahalle. Devrim duymak istiyor ondan, başkasını sevdiğini. Belki o yanan yüreğinin külleri savrulur da unutur.

 

Hiç mümkün mü, alevler alan kalbin sönüp külleri savrulması? Hadi oldu da savruldu, bu adam sonrasında iflah olur mu? Ne de imkansızdı... Bir kez daha yandı dev adam.

 

" Ben... " diyip susuyor Aysima, ne diyeceğini bilemeden.

 

" Ulan kendini mi unuttun sen! Elin şerefsizi ile çarşının orta yerinde sarılmak ne! " titretiyor bu bağırış Aysima'yı.

 

Genç kız bir adım geri attığında göz yaşlarını silerken bağırmaya devam ediyor Devrim;

 

" Söylesene kızım! Baban görseydi ne olacaktı! Biri babana dese ne diyeceksin Aysima!"Öyle bir Aysima diye bağırışı var ki ağaç dalına konan kuş uçuyor korkudan.

 

Devrim yanarken, aslen benden başkasını nasıl seversin! Diye bağırmak istiyor. Gömülse aşk yüreğe, kazıyacak kazma kürekle genç kızın yüreğini; açıp gömecek ismini oraya.

 

Gözleri dolan adam cayır cayır yanarken Aysima ondan farksız değil. Aklı Burak'da. Nasıl çözecek bu durumu bilemiyor. Ve yüreğindeki yangın daha da alevleniyor. Bu nasıl bir gündü ki; aşırı mutlulukla başlayıp böyle acı ile devam ediyor.

 

"De... Devrim yanlış anladınız yemin ederim. "

 

Yürüyor Devrim'e doğru.

 

" Ne olur babama söyleme. Hayatımı bitirir. Okula göndermez Devrim, ne olur hayatıma engel olma. "

 

Ağlıyor ya Aysima... Ölüyor Devrim.

 

Yanlış anladınız mı demişti? Daha ne anlasın ki... Çocuğa nasıl baktığını da görmüştü üstelik.

 

" Madem öyle neden o şekilde elin herifine sarıldın! " Nefretle saçılıyor kelimeler ağzından. Zehirli sözcükler pelte gibi ağırlaştırıyor dilini. Daha söylemek istediği nice kelam var oysa.

Hatta konuşmayıp direk evine götürüp kilitler vursa; ' Bundan böyle benimsin!' dese, hakkı değil mi?Kim sevebilir daha başka bu küçük kadını böyle?

 

Başını sallıyor iki yana Aysima, daha çok ağlarken. Diyemez ki nedenini...

 

Bakıyor Devrim kızın sessizliğine, akan göz yaşlarına ve bir kez daha dayanamayıp kapıyor gözlerini sımsıkı.

 

Öldürsen be kadın! Böyle acımaz canım...

 

" Bin arabaya! "

 

Sert sesi ile konuşurken bir daha dönüp bakmadan biniyor arabaya. Az sonra ürkek adımlarla Aysima binerken, yerle bir olmuş hayatı ağır bir yük gibi çöküyor sırtına.

 

Her şey bitti... Her şey hayal olduğuyla kaldı diyerek siliyor göz yaşlarını.

 

Arabanın kapısını açıp bindiğin de içindeki korkular da büyüyor. Dizleri kanamış, üstü başı dağılmış, koca ela gözleri ufak burnu kıpkırmızı ağladığından sebep. Hali harap.

 

Anne babası böyle görür görmez sebebini öğrenip kapatacaklar eve, biliyor genç kız. Üstelik abisi de duyacak. Tek arkasında duran adamın da yüzünü eğecek. Bir bebek gibi gün gün büyüttüğü hayalleri sızıyor avuçları arasından.Göz ucuyla Devrim'e baktığın da bir kez daha titriyor bedeni. O sert yüz bambaşka bir sertliğe geçiş yapmış, yüzü kıpkırmızı kesilmiş verdiği nefesler korkutuyor genç kızı.

 

Mahalleye girdiklerinde Devrim bir kez daha dönüp;

 

"Hâlâ söylemeyecek misin? " diye soruyor sert sesi ile.

 

Aysima yutkunurken lanet ediyor her şeye. Neden masum bir şey başına bunca iş açıyordu!

 

Başını eğip iki yana sallarken;

 

" Ne olur Devrim. Söyleme babama. Vallahi yanlış bir şey yapmadım. Hiç bir şey yapmadım! " diye yalvarmaya başlıyor yeniden. Adam, arabayı durdurduğunda Aysima'sının gözlerine bakıyor uzunca.

 

Diyecekleri canından can alıyor.

 

" Ben... Hiç bir zaman yanlış yapacağını düşünmedim. " diyerek gözlerinin derinliklerine dalarken boğazındaki yumruyu itmeye çalışıp devam ediyor.

 

" Sen masum küçük Aysima'mız. Meğer bize yalanlar söyleyecek kadar büyümüş, masumiyetini kaybetmiş, bizi parmağında oynatır olmuşsun. "

 

Devrim daha kaç kez yıkılacak bilmiyor, ama bu sabah çok güzel yalanlar söyleyen bu kızı kendi arabasıyla o ite kadar götürürken nasıl da mutluydu... Bu kaçıncı yalanıydı bilmiyor ama, asıl ne kadar rahat söylediği koca adamı yıkıyor. Meğer kendi küçük, aşkı kalbine sığmayacak kadar büyük kadın yalanlara dolanacak kadar büyümüş.

 

" Şimdi in! "

 

Aysima bu sözler karşısında ruhuna büyük darbeler alırken tek kelime edemeden bakıyor sadece adamın kızarmış gözlerine. Bir damla düşüp yanağından süzülürken yakıyor kezzap gibi, başını eğip kapıya ulaşıyor eli.

 

" Ara anneni. Bu gece Yasemin'de kalıp gelen eşyaları yerleştireceğinizi söyle. Ne de olsa alışıksın yalan söylemeye. Teyzem seni böyle görüp de yüreğine inmesin! " diyerek inen kızın kapısını sertçe kapayıp gazlıyor son darbesini indirdikten sonra.

 

Aysima Devrim'in gitmesi ile yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağlarken Yasemin koşup çöküyor yanına;

 

" A... Aysima! Ne bu hal. Ne oldu sana? "

 

Genç kız dostunun haline şaşırırken kolundan tutup henüz eşyası bile tam dizilmemiş evine doğru götürüyor korku ile.

 

" Hadi canem, söyle ne oldu sana? "

 

Direk lavaboya götürüp yüzünü yıkarken Aysima daha da geçiyor kendinden. Yasemin bakıyor ki laf alacağı yok, götürüp daha dün gece kurdukları yatağa yatırırken; " Lan bak sümüğünü sürme yatağıma! Daha üzerinde yatmayı bırak oturmadık bile! " diye çemkirirken diğer yandan Nur'u arıyor korku ile. Bilse bilse o bilirdi ne olduğunu.

 

Aysima, Yasemin'in dediğine tepki dahi veremiyordu. Bu kadar yıkılmış olmasa bilerek kirletirdi o yatağı oysa. Ama şimdi içinde yangınlar yanıyor da söndüren yokken nefes almak bile ızdıraptı. Şimdi yıkılan hangi hayalini anlatsın Yasemin'e. Devrim'in o sözleri birer hançer olup batarken kalbine ne desin... Hangi birine ağlasın.

 

Hiç hak etmedim ben o sözleri be Devrim. Sen koca adam, nasıl yakıştırdın... Karşımda ki sen olmasan yıkardım, kıyameti olurdum o sözlerin.

 

" Her şey bitti... " diye mırıldanıyor. Yasemin son an da konuşan arkadaşının yanına çöküp kapıyor elinde ki telefonu.

 

" Nur da telefonu açmıyor, ne oldu size? Ne bitti Aysima. Ali, Giray' ı aradı biz son eksikleri alırken. Giray konuştuktan sonra apar topar gitti. Ben eve giderken de Giray arayıp buraya geçmemi istedi. Sorun ne? "

Bir yandan da dostunun saçlarını okşamaya başlıyor acısını almak ister gibi. Sızıyor parmak uçlarında ki şefkat dostunun ruhuna. Aysima bu dokunuşlarla sakinleşmek yerine daha çok ağlarken;

 

" Burak... " diyebiliyor hıçkırıkları arasında; " Biz... Bugün Burak'a gittik. "

 

Yasemin bir küfür savururdu.

 

" Kızım ne diye kendi başınıza iş açıyorsunuz! Sana ağır ol demedim mi kızım! " diye kızmaya başlarken;

" Eee ne oldu! Fıtık ettin! " diye sorduğunda Aysima göz yaşlarını silemeden yenileri daha çok akmaya başlarken yine sessiz kalıyor.

 

O sırada sertçe çalan kapı ile Yasemin hemen ayağa fırlıyor. " Nur'un çalışı bu! Kapımı kıracak. Sen biraz nefes al hemen geliyorum." Hızla koşup kapıyı açtığında onun da o harap halini görünce iyice endişe ediyor. " Geç, ne bu haliniz ya!" derken endişe iyice sızıyor içine. Hızla içeri geçtiklerinde, Nur sessizliğini Aysima'nın yanına geçince bozuyor hemen. "Ne oldu? Devrim ne yaptı? Babana söyleyecek mi? "

 

Yasemin de artık çıldıracak gibi olurken, " Lan artık anlatın ne oldu! " dediğin de Nur olan biteni anlatıyor.

 

Şimdi üçünün de gözleri dolarken;

 

" Böyle işte. Bana... Bana sen yalancısın, masumiyetini kaybetmişsin, diyerek çekip gitti... "

 

Aysima daha çok ağlarken ikisi de sımsıkı sarıldu. Çok ağır bir cümle kurmuştu!

" Sakinleş, tamam. Bilmiyor musun o sığırı sinirden demiştir. Hem Zehra sultana dersin bir güzel döver. " diye Nur teselli vermeye çalışırken Yasemin'de;" He oldu olacak neden ona öyle dediğini de anlatsın Zehroşa " deyip gözlerini devirirken Aysima derin bir nefes alıyor. Göz yaşlarını silerken, Nur kalkıp annesini ve Aysima'nın annesi Hacer teyzeyi arayıp, Yasemin'de kalacaklarını söylüyor. Öncesinde Devrim arayıp ikisinden de izin almış olduğu için sorun çıkmadan alıyor izni.

 

Nur, oturup Aysima'nın bitmiş halini görünce; " Belli ki Devrim söylemeyecek hadi kendine gel." diye öpüyor yanağını.

 

Ama ne mümkün kendine gelmek... Hele o dev o sözleri söylemişken.

 

Yasemin dudaklarını ıslatıp mutfaktan içeri girerken;

 

" Bizimkiler yemek almış geliyorlar. Belli ki sorgu için zemin hazırlamışlar. Bu yüzden izin almışlar. " diye sıkkınca konuşunca Aysima korku ile gözlerini açıyor.

 

" Babama söylemediler ama pestilimi çıkaracaklar! Ne bok yiyeceğim ben! Ne diyeceğim! " diye bağırıyor yine ağlarken.

 

Yasemin yanına çöküp ellerini avucuna alıp; " Devrim'e borçlusun Aysima. Her daim seni koruyor. Ve bak bir kez daha büyüklüğünü gösterip söylemedi babana. Yani hayallerin hala sönmüş değil... " dediğinde bir kez daha utançla eğiyor başını Aysima. " Babama söylememiş olması hayallerimin bitmediğini göstermiyor ki... " diye sessizce soluduğunda çalınan kapı ile üçü de bakıyor kapıya.

 

Yasemin el mecbur kalkıp kapıyı açtığında, çok geçmeden sinir küpüne dönmüş dört dev giriyor içeri.

 

Önde siniri hala taze kara yağız Ali, yanında her daim gülen yüzü kaskatı kesilmiş Çetin, gözleri kısılmış ama sakin kalmaya çalışan Giray ve en sonda aklı başından uçmuş, ruhu ateşlerde yanan aşık adam Devrim...

 

Koparacakları kıyametten önceki sessizlikteler...

 

Bakıyor Aysima'sının gözleri içine sevdalı adam. Bir yandan saatlerdir kızın söylediği 'Ben yanlış bir şey yapmadım' sözleri ile sabah Yasemin için çarşıya diye yalan söylediği halleri cenk ediyor. Adam her şeyi affeder de bir yalan bin doğrusunu katlederken şimdi nasıl inansın? Üstelik Aysima'sı hala gerçeği saklarken.

 

Göz göze gelirken ikili, Devrim'in kırık kanayan kalbi yine atıyor delice.

 

Yüreğim senden gideceğine, sana doğru istikrarla koşarken... Sen... Senin kalbin nerde kadın? Hangi yalanın kancasına takılı kaldı da görmüyor beni?

 

Aysima bakarken deli dalgaların savaştığı deniz gözlere, kırık kalbi, yaşlı gözü ile çöküyor bir kez daha.

 

Keşke hayat bu kadar basitken bu kadar zor olmasa... Diyor yeni bir dalganın kirpiklerine vurduğunu görünce...

 

Devrim çökmüş küçük kadına bakarken ' Affet' diye geçiriyor içinden. İçindeki alevler ruhunu çürütürken dayanamıyor bir kez daha ay yüzlüsünü öyle görünce.

 

Bu kadar sevdiğim, sevdiğimden sebep delice kıskanıp kendimi kaybettiğim için affet... Sevdamdan bu deliliğim...

 

 

 

 

 

 

* * *

 

Yorumlamayı unutmayın canlar.

 

 

Güzellikle kalın!

 

🌸🌸🌸

 

 

Loading...
0%