Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Farkına varış

@pakizegul

sırlarla çevriliydi ve ben tam ortada duruyordum. Bir kurşunla hayatımı bitirmiş ve ben devam ediyordum ama ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Kapı açıldı ve babam içeri girdi. Etrafa göz gezdirdi, masanın üzerinde duran kutuyu eline aldı ve yerine koydu, babam odadan çıkana kadar nefesimi tutmuş gitmesini bekliyordum.

Birkaç dakika sonra babam ışığı kapatıp odadan çıktı ve kapıyı kapatıp kilitledi.

Aldım başıma belayı...

Babam çıktığında hızla masanın altından kalktım ve kapıyı açmaya çalıştım ama babam kilitlemişti. Saçımdaki tel toka aklıma gelince hızla elimi saçıma attım ama tel tokam kapının önünde düşmüş olmalıydı. Şimdi ne yapacaktım? Telefonumun ışığını açtım, etrafa bakındım ve kapıyı açmak için bir şeyler aramaya başladım.

Hiç bir şey yoktu ve aklıma yapacak hiç bir şey gelmiyordu. Pencereye doğru ilerleyip açtım ve aşağıya baktım bu oda birinci kattaydı.

Süpermen olsam mı ki?

Pencereden atlamadım yaralanma şansım vardı. Bahadır ağabeye güvendiğim için hızla ona mesaj attım.

“Bahadır ağabey bana yardım etmelisin.”

Hemen yanıt geldi.

“önce rica et” şuanda sinir krizleri geçirebilirdim.

“Canım Bahadır ağabeyciğim acaba bana yardım eder misin?”

“ne yaptın yine söyle?”

Sanki her zaman başımı belaya sokuyorum!

Hızla yanıt verdim.

“Babamın çalışma odasında kilitli kaldım”

Birkaç dakika sonra yanıt geldi.

“küçük fare! Sen o odaya nasıl girdin?”

“küçük fare mi? Bu yeni lakabım mı?”

“evet bundan sonra yeni lakabın değil yeni ismin” kıkırdadım.

“Sonra anlatırım ama bana yardım edecek misin?”

“Tamam, bekle geliyorum.”

Birkaç dakika sonra kapı açıldı, hızla odadan çıktım.

“Teşekkür ederim Bahadır ağabey” Yüzünü buruşturup bana sinirle baktı.

Bahadır, “Bir daha böyle bir şeye kalkışma”

“Tamam. Bir daha olmaz”

Bahadır, “Karşılığı ne olacak?”

“aşk olsun sen bunu karşılıklı mı yaptın?”

Bahadır, “evet”

“belki bir kereliğine başımı belaya soktuğumda senden yardım istemem” öfkeyle sırt kasları kasıldı.

Bahadır, “Sanem! Benden başka sana kim yardım edecek?” güldüm.

“o zaman sende karşılık bekleme benden” sinirle güldü.

Bahadır, “tamam bir şey istemiyorum. Lanet küçük fare”

***

Sabah erkenden uyanıp babamın şirketine gittim. Önemli bir proje üzerine toplantısı vardı, benimde bulunmamı istemişti.

Nedenini kim bilir?

Babamın ofisine gittim, kapı açıktı babam beni görünce içeri gelmemi işaret etti. Ofise girip koltuğa oturdum, babam ise karşıdaki koltuğa oturdu yanında Bahadır ağabeyde vardı. Bahadır ağabey kapıyı kapattı ve babamın yanına oturdu.

Babam, “Sanem seni buraya neden çağırdığımı biliyor musun?”

Müneccim olmadığıma göre bilmiyorum desem ne olur ki?

“Bilmiyorum baba”

Babam, “Tülay’ı öldürdüğün gün depoda biri daha vardı. Yeni işe almıştım ama casus çıkmıştı”

Babamın sözleriyle donup kaldım. O gün aklıma gelince gözümden bir damla yaş akmasına engel olamadım.

Babam, “Bak Sanem, o adamı bulup öldürdüm ama birilerine anlattı mı bilmiyorum”

Sesim titriyordu ve hala şoktaydım.

“Şimdi ne olacak?”

Bahadır, “Koskoca altı yıl oldu, ve hala bir şey olmadı. Belki de hiç kimseye anlatmamıştır”

Babam, “Bahadır haklı Sanem, ağlamayı bırak. Kanıtsız hiç kimseye İnandıramazdı”

Kendimi daha fazla tutamadım ve ayağa kalkıp ağlamaya başladım.

“Hepsi senin yüzünden! Öz kızını kendi ellerin ile katil yaptın! “ Babam hızla ayağa kalktı ve sesini yükseltti.

Babam, “Ağlama Sanem ve otur yerine!”

“Daha fazla dinlemek istemiyorum!” Kapıyı açtım ve bir adım atmıştım ki birisine çarptım.

Başımı kaldırıp kim olduğuna baktım.

Aytuğ, “Sanem yavaş ol, iyi misin?” Yüzüme daha dikkatli baktı.

Aytuğ, “Sen ağladın mı?” Sanane be adam.

Yanından hızla geçtim ve asansöre bindim.

***

7 yıl önce (26 eylül 2017)

Ellerimde bir buket nergis çiçeği ile evin yakınındaki parka gittim. Tülay, Nazlı ve Güney’de buradaydı. Bugün Tülay’ın doğum günüydü.

Tülay, “Sanem geldin” Tülay gülümseyerek bana yaklaştı ve sarıldı. Bende kollarımı ona doladım.

“Geldim” Biraz geri çekilip ona elimdeki çiçekleri verdim.

“Bunlar senin için”

Tülay, “Sanem, her doğum günümde farklı tür çiçekler alıyorsun. Bana ne zaman gül alacaksın?” Yüzümü buruşturdum.

“O çiçeği sana asla almayacağım, bunu unut” Güldü.

“Hem nergisler daha güzel”

Çiçekleri elimden aldı ve kokladı.

Tülay, “Haklısın çok güzel kokuyorlar, ama sırf sen seviyorsun diye ben sana her doğum gününde nergis alacağım” Bende güldüm.

“Sana gül almamama rağmen mi?” Tülay gülmeye devam etti.

Tülay, “Bir gün bana gül alacaksın” Tek kaşımı kaldırdım.

“Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?”

Tülay, “Bilmiyorum ama bir gün alacağına eminim”

“Doğum günün kutlu olsun Tülay”

Tülay, “Teşekkür ederim Sanem” Bana tebessüm etti.

Güney, “Sanem, yazık lan kıza niye gül almıyorsun?” gıcıklığına dalga geçerek konuştu. Gülümsemem anında öfkeye dönüştü.

Nazlı, “sana ne Güney!”

Güney, “kızım sen Sanem'in avukatı mısın? Girme bizim şakalaşmamıza ya”

“Güney’ciğim, canım arkadaşım”

Güney, “buyur arkadaşının gülü” gül kelimesini duyunca daha da sinirlendim. Yerden büyük bir taş aldım, bunu gören Güney hızla arkasına bakmadan kaçtı. Tülay ve Nazlı gülerken dayanamayıp bende güldüm.

Günümüz

Tülay’ın mezarına gittim. Hala ağlıyordum, elimde bir buket rengarenk güller vardı. Toprağın üzerine gülleri bıraktım.

“Sana en sevdiğin çiçeği getirdim” Ağlayarak gülümsedim.

Yere diz çöktüm ve elimi mezarın toprağında gezdirdim.

“Bir gün sana gül getireceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Seni çok özlüyorum, insan sonradan anlıyormuş bazı şeyleri ama sen hayattayken sana gül almadığım için özür dilerim. Doğum günün kutlu olsun Tülay...”

Omzumda bir el hissettim ve ayağa kalkıp arkamı döndüm. Nazlı ve Güney’de buradaydı.

Güney, “Sen kötü bir arkadaş değilsin Sanem.”

Nazlı, “Güney doğru söylüyor, bu senin suçun değil hayatın bize ne getireceğini bilemeyiz”

Hayır benim suçumdu onu ben öldürdüm...

İkiside ellerindeki kırmızı gülleri Tülay’ın mezarının üzerine koydu. Nazlı bana döndü.

Nazlı, “Sanem, bildiğim çok güzel bir yer var gelmek ister misin?”

Bir an tereddüt ettim ama kabul ettim.

“olur.“

***

Gözlerimi kapattım ve karşımda dalgalanan denizin sesini dinledim.

“Burası çok güzel”

Nazlı, “Seni bu yüzden buraya getirdik, ve tabi bizim de ihtiyacımız vardı”

Nazlı, “bu kim?”

Güney, “bilmiyorum”

Gözümü açıp başımı ona çevirmiştim ki Aytuğ'un bize doğru geldiğini gördüm.

Aytuğ, “Sanem, bu ne hoş bir karşılaşma”

“ya evet ne demezsin” içimden söylemek yerine sesli söyledim lanet olsun! Pek takmamış olacak ki bir şey demedi.

Güney ve Nazlı bizi izliyordu.

“Siz hayırdır benimle bu kadar samimiyet?” Sözlerimle güldü ve birkaç adım atıp tam karşımda durdu.

Aytuğ, “Aslında nasıl olduğunu merak ediyordum.”

“ben iyiyim”

Aytuğ, “Neden ağlıyordun?” Gözlerimi kaçırdım.

“Ailevi sorunlar” Tek kaşını kaldırdı.

“Oysaki baban nazik ve iyi biri gibi görünüyor” Bakışlarını sahile çevirdi ve gülüşü soldu.

“İçini bilemezsin”

“Haklısın”

Bizi izleyen Güney ve Nazlı'ya döndü.

Aytuğ, “Ben Aytuğ, Sanem'in babasının yani Selim beyin yeni ortağıyım.” Nazlı'ya elini uzattı.

Her kesede el uzatılmaz ki canım!

Nazlı, “Ben Nazlı, yanımdaki de Güney” Aytuğ’un uzattığı eli sıktı.

Aytuğ, “aslında buraya sık sık gelirim sizinle karşılaşmak tamamen tesadüf “

Telefonum cebimde titretince açtım, Bahadır ağabey mesaj atmıştı.

“Sanem o herifle ne yapıyorsun?”

“Herif mi? Teessüf ederim Bahadır ağabey, niye adama böyle diyorsun?”

“Bakıyorum da hemen korumaya başladın”

“Dünya ahiret Ağabey’im olur kendisi” Güldüm.

“Lan ne ara abin oldu?”

“Hayırdır ne bu sorular?”

“bana bak küçük fare ! Sana bir sürü iyilik yapıyorum karşılığı bu mu?”

“sen Aytuğ’un yanımda olduğunu nereden biliyorsun?”

“Meslek sırrı”

“Tamam, tamam” telefonu cebime koydum.

Aytuğ ise bir elini çenesinin altına koymuş beni izliyordu. Ne oldu? Der gibi ona baktım.

Aytuğ, “Seni bu kadar güldüren şey ne?”

“Sevgilim, çok kıskanıyor beni üstelik yanımda iki erkek var, görse ne yapar bilmiyorum” Aytuğ bu sözlerim ile kaşlarını çattı. Nazlı ve Güney bu yalanıma inanmamış olacak ki yine başlama der gibi ikisi de bana bakıyordu.

Aytuğ’u taklit edip elimi çenemin altına koydum.

Aytuğ, “Kime ne yapacakmış?” Bende kaşlarımı çattım ve cevap vermedim.

Aytuğ, “Sen benim taklidimi mi yapıyorsun Sanem?”

“Bilmem yapıyor muyum?” Gözlerini kıstı.

Aytuğ, “Bence yapıyorsun” Bende gözlerimi kıstım.

“Bence yapıyorum” Siniri iyice arttı.

Aytuğ, “Hiç komik değilsin ve ayrıca ben bu kadar komik hareketler yapmıyorum” Güldüm.

“Sende öyle.” Arabaya doğru yürüdü. Bende peşinden gittim.

Bana bakmadan yürümeye devam etti.

Aytuğ, “Nereye geliyorsun?”

“Daha yeni geldin şimdi nereye gidiyorsun?”

Durdu ve alaycı bir tavırla bana baktı ama cevap vermedi.

“peki beni eve bırakabilir misin? ” Sözlerimle tekrar kaşlarını çattı ve yürümeye devam etti.

Aytuğ, “Sevgilin kızmasın?” Güldüm.

“sevgilim yok ki” durdu ve tekrar bana baktı.

“kızım sen az önce sevgilim var demedin mi?”

“dedim” suratını astı.

“Niye surat asıyorsun ki? Ben çözemedim seni”

Aytuğ, “Ben bile kendimi çözemiyorum, senin de çözememen çok normal”

“peki beni evime bırakacak mısın?”

Aytuğ, “bin hadi arabaya”

Arabanın sürücü koltuğuna bindi, insan bir centilmenlik yapar ve kapıyı açar. Bende yanına bindim.

Telefonumu cebimden çıkartıp Nazlı'ya mesaj attım.

“Ben eve gidiyorum, bugün için teşekkürler” hemen cevap geldi.

“Tamam ama bana sonra neler olduğunu anlat”

“Ne anlatayım?”

“Aytuğ ile aranızdaki ilişkiyi” mesajın sonunda göz kırpan emoji vardı. Telefonu elimden bıraktım ve Aytuğ'a baktım.

Aytuğ, “Gerçekten sevgilin yok mu?”

“yok dedim ya”

Oda kısa bir an için bana bakıp gözlerini tekrar yola çevirdi ve arabayı çalıştırdı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%