Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Minik acılar

@pakizegul

6 yıl önce (8 Mart 2018)

 

Elimdeki silah bir kurşunla hayatımı değiştirecekti. Tülay karşımdaki sandalyede bağlı bir şekilde oturmuş bana bakıyordu. Mavi gözlerinde acı ve çaresizlik vardı, teni solmuş ve siyah saçları her zamanki gibi parlamıyordu.

Babam, “Hadi Sanem!”

Babamın sert sesini duyunca bakışlarımı babama çevirdim. Ağlamaya başladım ve elimdeki silaha baktım.

“yapamam baba”

Babam bana sert bir bakış attı.

Annem, “Sanem” bakışlarım arkamdaki kadına döndü, annemin başında silah vardı.

Babam, “Annenin mi ölmesini istiyorsun yoksa iki günlük arkadaşını mı? ”

Tülay’a acıyla baktım, ifadesini okuyamıyordum, her zaman gözlerinde gördüğüm o neşeli kız yoktu...

Babamın en sadık koruması Bahadır ağabey ve birkaç adam depoya girdi ve babama baktı.

 

Bahadır, “kızın babası parayı gönderdi.”

Babam, “para tam mı?”

Bahadır, “evet efendim.”

Babam, “tamam, kaybol.”

Bahadır ağabey ve diğer adamlar depodan çıkınca yine yalnız kaldık. Babam Tülay’a yaklaştı ve ağzındaki bandı çıkardı.

Babam, “söyle bakalım Tülay, Sanem’i ne kadar seviyorsun? Yada hayatını ne kadar seviyorsun?”

Tülay bakışlarını bana çevirdi gözleri yapma diye haykırıyordu.

Babam, “cevap yok mu Tülay?”

“baba bunu neden yapıyor-“ Babam sözümü kesti.

Babam, “kapat o çeneni Sanem! Ve sana söyleneni yap!”

Bakışlarım annem ve Tülay arasında gidip geliyordu. Annem bana acıyla bakarken Tülay artık pes etmişti...

 

Silahı Tülay’a doğrulttum ve tetiğe bastım.

Tülay öldü ve bunu ben yaptım,

Tülay öldü ve buna babam sebep oldu,

Tülay öldü ve bunu annem için yaptım.

 

Günümüz

Korkularımla her seferinde teker teker yüzleşiyordum ve bu çok canımı yakıyordu dışarda herkese gülücükler saçan kız aslında ölüyor. Ruhu bitkin ama acılarını bile insanlara gülerek anlatıyor.

 

Dışardan değil ama kendi iç dünyasında kendini bitiriyor ve bunun farkında, ölmek istiyor ama aynı zamanda istemiyor da, geçmişte ve devam eden acılarına, kayıplarına direnmeye çalışıyor, ama bir insan ne kadar dayanabilir ki bu acıya?

 

Ben Sanem Arslan. Selim Arslan ve Aylin Arslan’ın tek kızı, tek gurur kaynağı, bir o kadarda ölü kızlarıyım.

Gökyüzüne baktığımda dudaklarımda küçük buruk bir gülümseme belirdi, üstümdeki mavilik uçsuz bucaksız ve sonsuz görünüyordu. İçimde dönen sınırsız duyguları yansıtıyor, gülümsemem üzüntüyle renklendirilmiş acının ve özlemin yansıması.

 

Annem bana doğru evin bahçesine geldi.

Annem, “Sanem hadi gel misafir geldi”

“kim bu özel misafir?”

Annem, “Babanın yeni iş ortağı”

“tamam anne sen git ben geleceğim”

Annem, “Sanem hep böyle yapıyorsun misafir geldiğinde geleceğim diyorsun ama gelmiyorsun”

Sanki benim için geldi.

“tamam anne söz veriyorum birazdan geleceğim”

Annem, “gecikme olur mu?”

“tamam.”

Annem bana tebessüm etti eve doğru yürüdü ve tekrar bahçede yalnız kaldım. Çok geçmeden odama gittim. Beyaz kısa kollu sade bir tişört ve siyah tayt giydim, kahverengi saçlarımı at kuyruğu yapıp topladım ve odamdan çıkıp merdivenlerden aşağı indim.

 

Misafirlerin olduğu salona girecektim ama babamın çalışma odasının kapısının açık olduğunu görünce durakladım. Bu odayı ilk kez kapısı açık görüyordum babam genelde hep bu odayı kilitli tutar ve günün çoğu zamanını bu o adada geçirir. Babamın çalışma odasını oldum olası merak etmişimdir.

Girsem ne olacak ki?

 

Etrafıma baktım ve kimsenin olmadığını anlayınca babamın çalışma odasına sessizce girip kapıyı kapattım.

Çalışma odası kitap raflarıyla dolu, düzen ve organizasyon duygusuyla dolu geniş bir odaydı. Odanın ortasında, evraklar ve dosyalarla düzenli bir şekilde istiflenmiş büyük bir meşe masa vardı. Oda, koyu renkli ahşap mobilyalar ve panoda sergilenen birkaç fotoğraf vardı, belirgin bir şekilde erkeksi bir his Veriyordu.

Babam bu kadar insanı öldürecek olamaz değil mi?

Panodaki 27 yaşında gri gözlü siyah saçlı ve oldukça yapılı bir vücuda sahip adam vardı. Fotoğrafı panonun ortasında duruyordu.

İtiraf etmeliyim ki çok seksi.

Daha fazla oyalanmadan çalışma odasından çıktım ve oturma odasına girdim.

Babamın yeni iş ortağı karşımdaki tekli koltukta oturuyordu. Gözlerim fal taşı gibi açıldı, beni görünce gülümsedi, ayağa kalkıp elini uzattı.

Aytuğ, "ben Aytuğ Demir sizde Sanem olmalısınız.”

Panodaki seksi adam şuan karşımda duruyordu ve babamın şirketinin yeni ortağıydı. Yanına gittim ve uzattığı eli tuttum.

“Evet ben Sanem tanıştığıma memnun oldum.”

Tuttuğum elimi dudaklarına götürdü ve yumuşak bir öpücük kondurup bıraktı.

Aytuğ, “bende memnun oldum.”

Hala şoktaydım babam onu öldürmek mi istiyordu? Yoksa yeni ortağı hakkında araştırmamı yapıyordu?

İtiraf ediyorum bu adam çok seksi.

Annemin yanına koltuğa oturdum babam yüz ifadem deki şaşkınlığı görmüş olmalı ki beni dikkatle izliyordu. Geri kalan birkaç saat boyunca babam ile Aytuğ sadece iş konuştular ve Aytuğ nihayet gitmeye karar verdi ve ayağa kalktı.

Aytuğ, “artık gitsem iyi olacak”

Babam ve annem ayağa kalktı, babam nazik bir şekilde konuşup gülümsedi.

Babam, “geldiğin için çok teşekkürler”

Babam ne zaman bu kadar nazik olmuştu?

Aytuğ, “teşekküre gerek yok ben sadece sizi ve ailenizi yakından tanımak istedim.”

Aytuğ gitmeden önce bana bakıp gülümsedi.

Aytuğ,“tekrar görüşmek üzere Sanem”

Soğuk bir ifadeyle cevap verdim.

“iyi geceler”

Aytuğ evden çıkınca odama gittim ve pencereden ona baktım, yanında 23 tane adamı ve 15 tanede arabası vardı.

Bu kadar çok korumayla ne yapıyor bu seksi adam?

Beni fark etmiş olacak ki bakışları hemen bulunduğum Odanın penceresine kaydı, hemen geri çekildim

Kesinlikle şahin gözlere sahip, yada altıncı hissi çok kuvvetli

Uykum geldiği için kıyafetlerimi değiştirip uyudum.

***

Güney, “Sanem gerçekten bu kadar kıyafeti ne yapacaksın?”

yakın arkadaşlarım olan Güney ve Nazlı ile alışverişe çıkmıştık.

“sence bu kadar kıyafetle ne yapabilirim?”

Güney, “kızım siz ikiniz sürekli alışveriş yapıyorsunuz, hayır yani yuh diyorum ben size.”

Güldüm ve elindeki kıyafet poşetlerine baktım.

“Ne o ağır mı geldi?” sözlerimle ifadesi değişti.

Güney, “yok, bunlar zaten hafif.”

Nazlı, “Güney ne çok konuştun ama ya”

“hayır yani her zaman böyle yapıyor. Bence bir dahaki alışverişimizde Güney’i getirmeyelim”

Güney sözlerimiz ile dona kaldı, bizde bıyık altından gülüyorduk.

Güney, “Lan ben yanınızdayken böyle konuşmayın bari. Allah ikinizin de belasını versin”

Ben ve Nazlı bu sefer yüksek sesle güldük.

Güney, “yok yok Allah gerçekten de belanızı versin!” elindeki poşetleri yere bıraktı ve bizim önümüzden hızla yürümeye başladı.

Nazlı, “ Güney buraya gel! Bu kadar eşyayı babam mı taşıyacak?”

Güney, “ikiniz taşırsınız ne de olsa sizin kıyafetleriniz sizin eşyalarınız!” Güney hızla yürümeye devam etti ve bayağı uzaklaştı.

“boş ver zaten iki gün sonra bizimle tekrar konuşacak” sözlerim ile Nazlı tekrar güldü.

Nazlı, “aptal, gerçekten de çok saf”

“yada bize fazla bağlı.”

 ***

Birkaç saat daha alışveriş yaptıktan sonra Bahadır ağabey beni eve götürmek için almaya geldi. Mağazadan çıkıp arabada yanındaki koltuğa oturdum.

Cevap vermeyeceğini bildiğim halde soru sordum.

“Sana bir şey sormak istiyorum”

Bahadır, “sor bakalım”

Arabayı çalıştırdı ve eve doğru sürmeye başladı.

“Aytuğ Demir hakkında ne biliyorsun?” babam panosuna onun fotoğrafını boşuna asmış olamazdı.

Kısa bir an bana baktı sonra bakışlarını tekrar önündeki yola çevirdi.

Bahadır, “ne öğrenmek istiyorsun?”

“bir kerede soruma cevap versen olmaz mı?” Suratımı astım.

Bahadır, “babası 5 yıl önce kayıplara karışmış, annesi Aytuğ 7 yaşındayken bir trafik kazasında ölmüş.”

söylediklerine içim acıdı ve başımı pencereye yaslayıp kayıp giden yola baktım.

“babası neden gitmiş?”

Bahadır, "babası yani Mehmet aslında varlıklı ve zengin bir adam ayrıca çok zeki, bir sürü şirketi vardı. 5 yıl önce iflas etti. söylentilere göre iflas ettiği için kaçmış.”

Birkaç saat sonra eve geldik. Odama girdim ve bugünkü öğrendiklerimi düşünmeye başladım.

 

Babam neden çalışma odasındaki panosuna ortasında Aytuğ’un fotoğrafını koydu ki? Yada belki yeni iş ortağını araştırıyordur. Bir şeyler yapacak ama ne yapacak?

Sıkıyorsa gel çık bu işin içinden Sanem, sen bu hallere düşecek kadın mıydın?

O odaya tekrar girmeliydim ama nasıl? Saate baktım yemek saatiydi. Kıyafetlerimi değiştirdim ve aşağı yemek için indim. Babam yemek masasının başına oturmuş yemek yiyordu, annemde yan tarafındaki sandalyede oturmuş yemek yiyordu. Annemin karşısındaki sandalyeye oturdum ve yemeklere göz gezdirdim.

Babam, “iyi akşamlar demek yok mu Sanem?” Bakışlarımı çevirip babama baktım.

“iyi akşamlar” Babam anneme baktı.

Babam, “nerde bu kızın saygısı ve terbiyesi?” Annem bana baktı.

Sendeki terbiye kimsede yok baba...

Annem, “Sanem özür dilemelisin”

“ikinizden de özür dilerim. Oldu mu?”

Babam cevap vermedi yemeğini yemeye devam etti, bende yemeğimi yemeye başladım.

İlerleyen saatlerde babam yemeğini bitirdi.

Babam, “çalışma odama birisi girmiş” Hızla başımı kaldırıp babama baktım.

Annem, “nerden çıktı bu?” Babamın bakışları bende oyalandı ve anneme döndü.

Babam, “kapı kilitli değildi.”

Annem, “belki çalışma odandan çıktıktan sonra kilitlemeyi unutmuşsun dur.” Babam bakışlarını tekrar bana çevirdi.

Babam, “bu konuda ne düşünüyorsun Sanem?” Yemeğimi bıraktım ve gözlerimi kaçırdım.

Babam, “hiç iyi rol yapamıyorsun Sanem. Çalışma odasının anahtarını nerden buldun?”

Ne zaman yalan söylemek istesem bir şekilde kendimi ele veriyordum. Anahtarı ben bulmamıştım yada kapıyı ben açık bırakmamıştım.

Bence evde üç harfliler geziyor.

“baba anahtarın yerini ben bilmiyorum”

Babam, “peki ne için girdin çalışma odama?”

Annem, “Sanem’in üzerine bu kadar çok gitme Selim” Babam ayağa Kalktı.

Babam, “bu yaptığın tekrarlanmasın Sanem.”

Hadi ya ben tekrar girmek için plan yapacaktım...

“tamam baba özür dilerim.”

Babam çalışma odasına gitti ve kapıyı kapattı, bende çok geçmeden yemek masasından kalkıp odama gittim.

***

Evdeki tüm çalışanların, annem ve babamın uyuduğuna emindim. Sessizce aşağıya inip çalışma odasının kapısına yaklaştım. Kapı kilitliydi. Ne sanıyordun Sanem? Saçımdan tel toka çıkarıp anahtar deliğine yerleştirdim ve açmaya çalıştım, biraz zorlayınca kapıyı açmayı başardım ve babamın çalışma odasına girip kapıyı kapattım.

 

Hemen babamın masasının altındaki çekmeceyi açtım. Dosyaları elime alıp göz gezdirdiğim de bunların çoğunlukla babamın işleriyle ilgili mali belgeler, çeşitli işlemlerine ilişkin faturalar, makbuzlar evraklar vardı.

Diğer çekmeceyi açtığımda içerisinde farklı bir dosya seti buldum . Bu dosyalar kod adıyla etiketlenmiş ve babamın çeşitli yasa dışı faaliyetlerine ilişkin bilgiler vardı. Benim babam gerçekten de saygın bir iş adamı...

Dosyaları çekmeceye yerleştirip kitapların olduğu raflara yöneldim. Çoğunlukla siyaset kitapları içeriyordu, farklı bir şeyler bulamamıştım, sonra panonun karşısına geçtim, hala Aytuğ’un fotoğrafı panoda asılıydı.

 

Bu kadar seksi olmak diğer erkeklere haksızlık.

Arkamı döndüm ve tam odadan çıkacakken küçük bir kutu dikkatimi çekti, az önce kitap raflarına baktığımda görememiştim ama kitapların arkasında duruyordu.

Kutuyu aldım ve masanın üzerine koyup içini açtım. Aile fotoğraflarımız vardı. Daha çok benim küçüklük fotoğraflarım vardı. Biraz daha fotoğrafları karıştırınca gördüğüm fotoğraf ile şok oldum. Babam ve Tülay’ın babası Mehmet ağabeyin fotoğrafı vardı.

 

Bu demek oluyor ki onlarda tanışıyorlardı. Kutunun içini biraz daha karıştırmaya başlamıştım ki koridordan gelen ayak sesleri duydum, panikledim ve etrafa bakıp saklanacak bir yer aradım. Hemen masanın altına girdim ve o kişi kim ise buraya gelmemesi için içimden dua ettim.

 

 

Loading...
0%