@pamuklale
|
Selamünaleykümmm🐣❤️🔥🪻💣🪷🔥 nasılsınıızzz🌷.. ben de iyiyim işte ne olsun sınablatımı atlattım ve artık özgürüüüz.. (bazılarınızın👀 gelsin gelsin bölümler dediğini duyar gibiyim) çokkk özledim ben siziiii❤️🔥❤️🩹 neyse çok tutmayayım sizlerii. Oy ve yorumlarınızı da okurken lütfen eksik etmeyiniz.🌟🌙 İyi okumalarr🪻🕊 _______________________________________________ 0.8 Hızlıca yerimden kalkarak kapıyı açtığımda karşımda Aslan Bey ve Gökçe'yi görmeyi elbette ki beklemiyordum. "Hoşgeldiniz." diyerek kapıyı biraz daha açmış ve içeri girmeleri için yer vermiştim. Arkamda birinin varlığını hissettiğimde o kişinin kim olduğuna bakmak için başımı çevirdim.. hafif yukarı doğru baktığımda ardımdaki kişinin kocam olmasıyla rahatlayarak kendimi ona yaslama kararı aldım. İntikam Büro online'dı.. O ise hiç etkilenmemiş gibi elini belime doğru sararak beni kendine daha fazla yaslamıştı. Bu benim intikam duygumu daha da harekete geçirmiş ve ileri gitmeme neden olmuştu. Ellerimi bana sarmış olduğu kolu boyunca yavaşça sürttüm. Beni sarışı sıkılaşınca hissettiğim duygu karmaşasıyla utanmış ve onları orada bırakarak kollarından kurtulmuştum. ‘Madem misafirlerimiz var, o zaman bir şeyler hazırlamalıyım.’ diyerekten çay koymak için mutfağa doğru ilerledim. Çaydanlığın yerini hemen bulmuş ve su koymaya başlamıştım bile. Ardımdan duyduğum kapı kapanma sesiyle eş zamanlı kapatmıştım musluğu. Çaydanlığı ocağa koyarak ateşini yaktım. Arkamı döndüğüm sırada daha ne olduğunu anlayamadan Göktuğ elimi tutmuş ve ardından beni de sürüklemişti. Kapıya açarak koridor boyunca ilerlemiştik fakat ben içeriye, misafirlerin yanına geçeceğimizi sanarken o beni yatak odamıza getirerek kapıyı kapatmıştı. “Göktuğ ne yapıy-” sözümü bana dönerek, kesmeme neden olacak şekilde hızla belimden kavrayarak kapıya yaslamıştı."Rana.. Rana.." Takılı kalmış gibi ismimi sayıklamış ve boynuma doğru eğilerek başını oraya yaslamıştı. Başını öyle bir yumuşaklıkla koymuştu ki itiraz edememiştim.. Yorgun görünüyordu evet, ama bu kadar yorgun olabileceğini düşünmemiştim. Üstelik dün koltukta uyumak zorunda kalmıştı.. "Göktuğ?! Sen biraz dinlen istersen ben yolcularım onları?" Hiçbir şekilde hareket etmemesiyle endişelenerek tekrar seslenmiştim. "Göktuğ! Kocam bey beni duyuyor mu acaba?" ‘Kocam bey’ dediğim an başını kaldırarak gözlerimin en içine bakmasının verdiği hisle, ellerimi omuzlarına koymuş ve hissettiğim yoğun duygularla yutkunmuştum. "Duyuyor.. kocan." Bunu söylerken yüzünde huzurlu bir tebessüm oluşmuş ve belimi sımsıkı sarmıştı. "Sen tek gitme ben de geleyim.." "Gerek yoktu ben hallederd-" Yüzünü yüzüme yaklaştırmasıyla sözüm kesilmiş nefesim sekteye uğramıştı. Çünkü bakışlarının ev sahibi şuan tam olarak dudaklarımdı. "Rana.. bırak beraber geçirelim hepsini, sonra da dinlenirim ben.." dedikten sonra sessizce bir şey mırıldansa da anlayamamıştım. "Sende.." "Ay bi koku geliyor?! Ne kokusu bu. Aslan bir git bak." Gelen bağırış sesiyle irkilmiş ve toparlanmıştık. Toparlandığımıza emin olduktan sonra kapıyı açarak odadan çıkmıştık. Mutfağa doğru giderken gelen kokuyla gözlerim hızla aralandı koşar adım mutfağa girerek ocağın altını hızla kapattım. Çaydanlığı elime alarak suya tutmayı düşünürken çaydanlığa elimi atmamla çekmem neredeyse bir olmuştu. Elimin yanmasıyla eş zamanlı gözlerim de dolmuştu. Dudaklarımın arasından çıkan iniltiyle elimin üstünde bir el hissettim. Bu.. ince uzun parmaklı, kocaman eli artık tanıyordum. Elimi alarak beni tezgahtaki musluğa doğru ilerletmeye çalıştı fakat önümü göremediğim için düzgün yürüyemeyince, daha fazla dayanamamış olmalı ki beni kendine doğru çevirmiş ve belimden tutarak bedenimi kaldırmıştı. Ayaklarımı ayakları hizasında bırakarak, ayaklarının üstünde kendiyle beraber beni de yürütmüştü. Ona zahmet verdiğimi düşünmeden edememiştim.. Dolan gözlerimi kapatıp açtıkça tekrar doluyorlardı. Canım çok yanmıştı. Göktuğ durduğunda tezgahın musluk tarafına geldiğimizi anlamıştım. Ardıma dönenerek suya tutacağım sırada izin vermeyerek elimi elinin arasına almış ve musluğu açarak, o suya tutmuştu. Ters durduğumun farkında mıydı? Gözlerim dolu olduğu için net göremiyordum da.. off! Gözümün altında hissettiğim göz yaşımı silen baş parmağıyla gözüm kapanmıştı. Fazlasıyla ince düşünceli bir adamdı.. Gözümün üstünden de gözyaşlarımı süpürdüğünde gözümü açmıştım fakat Göktuğ sildiği gözyaşıma dalmış gibiydi. Yüzüme yaklaştığını farkettiğimde istemsizce yüzümü geriye sürüklemiştim.. anlık yanlış anlamasından korksam da o önce gözlerime uzun uzun bakmıştı.. bir şeyi anlamaya çalışıyor gibiydi daha çok. Onu isteyip istemediğimi anlamaya çalışır gibi.. Gözlerimde her ne gördüyse tekrar yüzüme yaklaşarak ellerine yanaklarıma çıkarmıştı. Yüzüme fazlasıyla yaklaşmasıyla gözlerim benden bağımsız bir şekilde kapanmıştı.. sağ gözümün üstünde hissettiğim dudaklarla artık tek yüzüm değil bir bütün olarak kıpkırmızı olduğuma emindim. Ellerimi nereye koyacağımı bilemeyerek yanaklarıma uzanmış olan kollarına tutunmuştum. Ardından sol gözüme de değmişti dudakları.. artık ayakta duramadığımı farketmiş olmalı ki ellerini yanaklarımdan belime doğru yavaşça sürüklemişti. Bu yavaşlığı karşısında bedenim kendini Göktuğ'a doğru yaslamıştı. Yaptığım şeyi farkederek geri çekileceğim sırada o çoktan kollarını belime sarmıştı. Ya artık kızarmış tavuk gibi olmuştum ama ben!? Dudaklarını gözümden çekmişti fakat alnını alnıma yaslayarak nefesini düzene sokmaya çalışır gibi bir hali vardı.. benim de öyle. Birbirimize bu kadar yakınken nasıl nefesimizi düzene sokacaktık peki?.. ben o yakınımdayken nefesimi tutuyordum neredeyse. "Canın çok yandı mı?" Kısık çıkan sesiyle tam cevap vereceğim sırada, "Ay ben görmedim devrem valla hiç bir şey görmedim tövbe haşa!" Diyerek gerisin geri dönen Aslan beyle daha da kızarmıştım. Biz ayıplı bir şey yapmıyorduk ki. Göktuğsa utancını içine gömmüş olmalı ki hızla alnıma dudaklarını bastırarak mutfaktan gitmişti. Nefesimi düzene koymaya çalışarak tezgah tarafına doğru döndüm. Ellerim istemsizce yanaklarıma çıkmıştı.. ne yapmıştı o az önce bana! Musluğu kapattığını bile yeni farketmiştim. "Ne yapıyordunuz kız burada.. çayı ocakta yakacak kadar?" Diyerek beni dürten Gökçe ile irkilmiş ve anında kaşlarım çatılmıştı. Yüzünde yaramaz bir sırıtma vardı üstelik..! "Biz ayıplı bir şey yapmıyorduk Gökçe niye öyle diyorsun?!" Diyerek kendimi savunma içgüdüsü hissetmiştim. "Ay ben ayıplı bir şey yapıyordunuz mu dedim sanki? Yapıyor muydunuz kız yoksa..?" Dediklerine kızarsam da onunla bu tür bir konuyu konuşmam gerektiğini düşünüyordum. Çevremde böyle konularda bana bilgi veren kimse olmamıştı. Annem de yoktu ki ona sorayım.. evli olup da sorabileceğim, belki de tek güvenebileceğim kişiler oydu.. "Gökçe ben seni bir ablam, bir kardeşim olarak görebilirim değil mi?" Çekinerek sorduğum soruyla önce uzun uzun bana bakmış ardından sımsıkı sarılmış ve "Ya tabii ki görebilirsin canım benim!" demişti. Sesindeki titremeyi farkettiğimde kaşlarım çatılmıştı.. fakat onu şimdi sormamaya karar vererek cevabına odaklanmaya karar vermiş ve verdiği cevapla rahatlayarak sorularımı sormaya başlamıştım..
|Göktuğ| Mutfaktan çıkarak Aslan’ın yanına doğru ilerledi.. Az önce yaşananlar ikisi için de çok fazlaydı biliyordu hatta ve hatta hissediyordu fakat kendisine engel olamıyordu. içgüdüsel miydi acaba..? Ama Allah evlenen iki insanın arasına o sevgiyi koyardı. Öyle demişti annesi ona. O annesinden yalnızca bu kadarını öğrenebilmişti. Dahasına izin vermemişlerdi. Aslan’ın yanına ilerleyerek koltukta oturdu. Etrafına baktı fakat şuan salonda ne timi ne de Rana’nın kardeşi olarak Oğuz vardı. ”İnsanları nereye gönderdin lan!?” diye nazikçe sordu arkadaşına. Harbiyeden tanışmışlardı fakat tayinleri çıkınca ayrılmak zorunda kalmış ve burda tekrar karşılaşmışlardı. Onu tekrar gördüğünde hissettiği o dostluk ve sırtını rahatça dönebileceği hissi çok farklıydı. Ayrıydı Aslan onun için. Bir kere fazlasıyla çene çalsa da, bazen boşboğaz olsa da iyi insandı. Beraber cemaat yapıp namaz kılmışlıkları.. beraber ceza almışlıkları.. sırt sırta savaşmışlıkları vardı. O yüzden başkasına değil de Aslan’a soruyordu ya özeli nasıl olmalı diye. “Kardeşim sen ne soracaktın?” Gelen sesle daldığı düşüncelerden uzaklaşarak sorması gereken soruları düşündü. Sormasa mıydı lan acaba?.. “Sen bir kızardın sanki kardeşim.. Aklımdaki şeyimi soracaksın yani. Oha!” Arkadaşının öyle demesiyle ne yapacağını şaşırmıştı. Kızarmış mıydı!? “Ne alakası var oğlum? Ne kızarması, hasta olacağım ya ben galiba üşütüyorum ondandır. Hem ne anladın lan sen öyle değişik hareketler şey ediyorsun!?” Hızlı konuşmasıyla Aslan’ın aklından geçeni tasdiklemiş olduğunun farkında bile değildi. “Tamam işte oğlum sen söylemeden ancak bu kadar anlayabiliyorum söyle sen de!” Derin bir nefes alarak söyleyeceği cümleyi toparlamaya çalıştı fakat beceremiyordu. “Anla sende lan işte ben pek bilmiyorum evlilik içi temas konularını.. ne yapmam gerekiyor bilemiyorum bazen. Korkutmak ya da utandırmak da istemiyorum onu.. ama ondan önce aklımdan geçenlerden ben utanıyorum zaten o da ayrı konu. Böyle işte. Ne yapmam lazım benim kardeşim..!?” Masumca sorduğu soruya karşı Aslan’ın yüzünde buruk tebessüm oluşmuştu. Kardeşine bu zamana kadar kimse, ona anlatmamıştı elbet böyle bir an yaşanacaktı fakat duygulanmıştı işte. “Ben seni anladım kardeşim. Anladım da zaten illaki bir taraf utangaç oluyor. O taraf sen olmamaya çalış. Utansan bile çok da farkettirme, aklından geçeni yap. Eğer kızın gözlerinde bir korku ya da bir endişe.. ne bileyim tereddüt görürsen aklından geçen şeyi yapma. Sen zaten çekinirsin ona zarar gelmesine ya da canının acımasına. Sen çekinirsen o çekinirse bu iş nasıl yürüyecek oğlum! Ben amca olamayacak mıyım lan!” “Düzgün konuş, bağırmasana oğlum duyacaklar! Açık açık konuşma böyle konuları üstü kapalı anlat bana. Ben ne yapacağımı anlayamadım. Yani anladım gibi yavaş ilerlemesi lazım ama böyle şeylerin değil mi? Mesela direkt sormam yanlış yada ayıp olur değil mi?” Aslan Göktuğ’un sorduğu sorulara daha fazla dayanamamış ve tuttuğu kahkahasını salmıştı. “Neye gülüyorsunuz bakalım böyle keyifli keyifli?” Gelen sesle Göktuğ başını kapı tarafına çevirmiş ve Rana’nın da orada olduğunu görmesiyle kendini hızla toparlamıştı fakat karısının gözleri onun yanaklarına takılmıştı daha çok.. yanakları çok kızarmıştı kesin. Küçük bir çocuk gibi elleriyle yanaklarını kapatmak, görmesine engel olmak istese de bunu, sinirli olduğuna bağlamasını isteyerek Aslan’a kızgın bakışlar atmaya başlamıştı. Üstelik anlamadığı bir şey daha vardı Rana’nın yanakları hatta yüzü de kıpkırmızı görünüyordu.. nedeni inşallah benim sorduğum konu değildir diye düşündü.. Onlar da kendi aralarında konuşmuş olabilir miydi!? “Gülmesene lan!” diyerek fısıltıyla arkadaşını ikaz etmişti. Arkadaşınınsa ona fısıltıyla, “Neyse artık sonra devam ederiz..” demesi ve cümlesine ima katmasıyla koltuktan hızla kalkmıştı Göktuğ. Onun bu hızlı hareketleri, endişeli ve utangaç halleri Rana’nın gözünden kaçmamıştı. Bu hareketiyle bütün gözler ona dönmüşse de ne diyeceğini bilemediği için Aslan’a dikmişti gözlerini. Kardeşinin bu halleri onu da güldürse de onu bu şekilde müşkül bir durumda elbetteki bırakmayacaktı. “E misafirliğin de kısası makbuldür değil mi? Haydi Gökçe’m biz gidelim daha işlerimiz vardı zaten.” diyerek ortamı hızla toparlamıştı. Gökçe kocasının söylediği şeyle hafif kızararak “Olur gidelim biz. Zaten tekrar geliriz İnşallah.” diyerek kocasını onaylamıştı. Rana Gökçeye hızla dönerek sımsıkı sarılmış ve kulağına bir şey söylemişti. Göktuğ, söylediği şeyi duymasa da gözünden kaçmamıştı bu durum. “Biz yokken de gözünü öyle dikersen kız, 'Bu beni yer kesin!?' diye düşünür kaçar senden kardeşim. Haydi görüşürüz.” diyerek ona sarılan Aslan ile gözlerini Rana’dan ayırabilmişti. “Görüşürüz kardeşim görüşürüz haydi..” Aslan arkadaşının bu acelesine gülerek karşılık vermişti. “Ne bu acele lan kovuyor musun bizi?” “Ne alakası var oğlum siz dediniz gidelim diye!?” Aslan Göktuğ’un bu tepkisel konuşmasına kahkaha atmıştı. Elini iki kere omuzuna vurarak, “Neyse gidelim biz artık?!” dedi ve ”Kapıya gelmenize gerek yok!” diye de eklemişti.. yaklaşık 5 saniyede de kapı kapanma sesi gelmişti. Rana şaşkınca etrafa bakarken o kadar tatlı görünüyordu ki.. şaşkınca bakan kocaman açılmış gözleri, açık kalmış gül goncası rengindeki dudakları.. İç çekmişti Göktuğ. Çok güzeldi. Fazla.. Gelen sesle daldığı dudaklardan önce gözlerini ardından da düşüncelerini çekmişti. “Göktuğ haydi dinlen artık herkes gitmiş zaten.. ben biz yolcularız diye düşünmüştüm ama. Sen mi yolculadın timini?” “Hayır Aslan göndermiş onları..” Yavaş adımlarla karısının yanına yaklaşmaya başladı. Adım adım.. “E artık uyuyabiliriz değil mi.. hanım?” Bir adım.. “Beraber mi? Hem hanım kim-” “Eşimle uyuyamaz mıyım?” Bir adım daha.. “Bilmem, uyuyabilir misin?” “O da benimle uyumak isterse..” Daha da yaklaşmış ve yüzüne eğilerek kısık sesle konuşmuştu. “İster.. yani isterim.” Karşısında verdiği cevabın cesurluğuna rağmen, yanakları gül goncasını tatmış kıza baktı. “Uyuyalım o zaman.” diyerek kocaman avucuna kızın elini saklamıştı adeta.
|Rana| Yatak odasına gelmiştik ve ben şuan banyoda lacivert geceliğimi giymiş bir şekilde aynaya bakıyordum.. Gökçe ile konuşmamızın ardından ben her ne kadar söylediklerini yapmakta zorlanacak olsam da yapma kararı almıştım. Hepsini bana kural olarak söylemişti ve bu benim için daha da ciddileştirmişti bu konuyu. Ama o beni gerçekten eşi olarak görmeden kendimi onun kollarına bırakamayacaktım. “Bir şey yok.. bir şey yok..” Derin nefesler almaya ve kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. “Rana.. müsait misin? Bir şey almam lazım da oradan.. kusura bakm-” Bir anda, “Gel müsaitim.” deyivermiştim. Ne dediğimi farkettiğimde hızla açılan gözlerim beni sakinleştirmeyecekti… Kapı kolunun hareketiyle aynaya bakarak kendimi şöyle bir kontrol etmiştim. Normal şartlarda iyi görünüyordum ama şuan hiç normal bir zamanda değildim. Açılan kapıyla nefesimi tutmuş ve saçlarımı düzeltmeye çalışır gibi davranmaya başlamıştım. Gergindim.. Açılan kapıyla gözlerim aynadan kapıya çevrilmişti. İçeri girdi fakat gözleri bana değmiyordu. Sağ dolabın kapağını açarak oradan bir kutu aldı.. ardından traş losyonunu da üstüne koydu. Ardından bana dönerek, “Sadece şunu alacaktı-” sanırım açıklama yapacaktı.. Sözü kesilmiş gözlerinden çok farklı bir ifade geçmişti. Bunu ilk defa görüyordum sanırım geçen gün mutfak fazla karanlık diye görememiştim. Belki o zaman da beğenmişti beni. Beğenmiş miydi ki?! Sertçe yutkunmasıyla banyoya dolan ses bedenimi titretmişti. Heyecandan bayılabilirdim galiba. Yüz ifadesini daha net görebilmek için banyo tezgahına doğru hafif yaslanarak ona dönmüştüm. Boğazını temizleyerek benim önüme doğru gelmiş ve benim de kalçamın tezgaha yaslanmasını sağlamıştı. Yüzüme hafifçe eğilerek, “Bordo daha çok yakışmıştı.. ama bu da güzel olmuş. Rana..” Söyledikleriyle iyice kızarmıştım. Ne diyordu böyle!? Hani utanıyordu benimle konuşmaya.. dokunmaya?! Acaba ben mi yanlış anlamıştım. Yanaklarımda hissettiğim ellerle düşüncelerimden uzaklaştım. “Haydi uyuyalım…” Sesindeki heyecanlı tınının yüreğime değdiğine yemin edebilirdim. Elimi tutarak beni banyodan çıkarmasıyla, onun da almaya geldiği eşyalarını orada bıraktığını anlamıştım. İlk defa beraber uyuyacaktık ve bu durum beni oldukça geriyordu.. heyecanlıydım da, ilk defa yabancı ama benim can eşim olacak kişiyle beraber yatakta uyuyacaktım. Yatağa doğru ilerleterek yatağın önünde durdu. Ellerimi bırakmasıyla hissettiğim boşluğa ise anlam verememiştim. Elleriyle yüzümü avuçlarının arasına aldı ve, "Rana.. ben eğer bir şeyi yanlış yaparsam bana söyle olur mu? Eğer seni rahatsız ediyorsam-" "Hayır etmiyorsun Göktuğ.. sen benim kocamsın. Senin benim için yaptığın şeyler beni rahatsız etmez. Etse de söylerim ben.. en başından beri hep söyledim. Ayrıca teğmen konusunu da unutmadım bir ara soracağım" sonlara doğru kısılan sesimle ona açıklama yapmıştım. Fakat yüzüne baktığımda onun pek de bende olmadığını anladım. Gözlerinin odağı dudaklarımdı ve çok masum bakıyordu. Gözleri mi dolmuştu onun..?! "Göktuğ?!" "Bir daha desene Rana.." "Neyi?" "Kocam dedin ya..." Gönlümdeki bir yeri titretmişti sesi. İçimde bir tohum ekildiğini hissettim.. bu tohumu eken kişinin o olduğunu bilmek beni daha da mutlu etmişti. O an aklıma "Kural:1" geldi. Gökçeyle konuşurken; "Kural1: Hafif cilveli bir sesle yaklaş bazen, onu kabul ettiğini hissettirmiş olursun ve bu da onun senin yanında daha rahat olmasını sağlar." "Nasıl yapacağım peki? Ben öyle cilveli ses nasıl çıkarılır bilmiyorum ki Gökçe.." "Ne zaman cilve yapmak istesen o ses otomatik yükleniyor hayatım, sen sadece o an hissettiğin gibi davran." "Kocam..." Sesim kulağıma ulaşınca bu sesin benden çıktığına inanamadım. Göktuğ da inanamamış olmalı ki yüzümü iyice süzmüştü. Yüzünde oluşan tebessüme takıldı bakışlarım. Dudakları.. çizilen en güzel resimden daha güzeldi benim nezdimde. Ne yaptığımı farkettiğimde hızla çekmiştim bakışlarımı.. ne yapıyordum ben!? Resmen gözlerimi dikmiş adamın dudaklarını izliyordum. Adamın? Evet? Kocan olan adam o yalnız?! Doğru! Aferin doğru zamanlarda gelerek beni bu şüphe çukurlarından kurtarmalıs- Yanaklarıma doğru eğildiğini farkettiğim Göktuğla ellerimi omuzlarına çıkardım istemsiz. Yanaklarımın yandığını hissetmemle daha da sokulmuştu bedenim ona.. yanaklarıma değen dudaklarıyla omuzlarına daha sıkı tutunmuştum. Ondan etkileniyordum. Hem de çok. Sağ yanağıma kondurduğu öpücükle bile kendimden geçerken burnunu yanağıma değdirmiş ve gerdanıma doğru uzun.. fazlasıyla yavaş bir yol çizmişti. Hızlanan nefes alışverişlerime sükûnet dileyerek ne yapacağını beklemeye başladım. Burnu gerdanıma geldiğinde sessiz fakat derin soluklar aldığını hissettim. "Karım.. ben sevmeyi de, eş olmayı da senden öğreneceğim hanım. Benim hânım..." Söylediği sözler, kalbimin iki yanından birer kelebek takıp uçma sebebiydi. Kalbimin bir serçe gibi onun için hızla kanat çırptığını hissettim. Sesimi stabil tutmaya çalışarak konuşmuştum. "U-uyuyalım mı?" "Olur.." demesiyle başını kaldırmış ve yatağa doğru ilerlemişti. Trip atmıyordu değil mi? Ben de yatağa doğru ilerleyerek yatağın sağ yanında olduğumu farkederek direkt olarak yatağa oturmuştum. Onun ise yatağın sol tarafının en ucuna doğru yattığını farketmiştim. Galiba trip atıyor.. Olabilir.. o zaman Kural:4 Gökçeyle konuşurken; "Kural4: Bunu yapabilir misin bu utangaçlıkla bilmiyorum ama ona sırnaşman lazım böyle arada senden kaçındığı zamanlarda.. böyle böyle ilişki dengesi sağlanır. Rana hanım bil bu taktikleri.."diyerek göz kırptı. "Sırnaşmak.. nasıl yani?" "Mesela arkasını döndüğünde ya da yüzünü çevirdiğinde kural1 ile bağlantılı hareket edip ona temas etmen lazım. Arkadından sarılabilirsin.. omzuna elini koyabilirsin.. sana kalmış ama eğer öyle bir şey olursa böyle gönlünü alırsın merak etme." Yatakta yatış pozisyonu alarak hafifçe sol tarafa doğru ilerledim. Ellerimi omuzuna koyarak, "Göktuğ.." dediğimde hiç beklemeden dönmüştü. Üstelik fazlasıyla hızlı ve hararetliydi nefes alış-verişleri. Ona dokunduğum elimi tutmuş ve yastıkta başıma doğru sabitlemişti. Diğer eliyse başımın tam yanında duruyordu. Şuan pozisyonumuz tam olarak o üstümde beni etkisiz hale getirmiş ve ben de kabullenmiştim. Kaşlarım şaşkınlıkla kalkmaya kalmadan burun buruna geldiğimizi hissetmiştim. Gözlerim bu duruma şaşırması gerekirken içsel bir güdüyle kapanmıştı. "Rana.. güzelim ani hareketler yapma. Ya sana zarar verseydim." Gözlerim kısık bir şekilde açılmıştı. "Vermezsin." "İstemeden de olsa verebilirdi-" "Vermezsin Göktuğ.. verdin mi?" "Vermedim değil mi?" "Vermedin haydi uyu artık çok yorgunsun." Ellerimi yüzü hizasında kaldırarak gözlerine dokunmuştum. Kapanan gözleriyle benim kirpiklerimden daha kıvrık kirpiklerinin beni karşılaması haksızlık olmalıydı.. Üstümden kalkmak yerine belime ellerini sarmış ve yastığın boynuma denk gelen kısmına doğru koyduğu başını hafif ilerleterek burnunu yaslamıştı. "Hayırlı geceler" "Gece mi?" "Evet. Ben şuan gündüzümü en güzel geceye çeviren kadınlayım.. eşimle."
_______________________________________________ Biliyorum geç geldi ama nasıldı nasıldı nasıldııı??🪻❤️🔥🔥💣 Tepki verin banaağğ👀🐣🪷 |
0% |