Yeni Üyelik
12.
Bölüm
@pamuklale

Selamünaleykümm🪶🩶 Onuncu bölümümüz sizlerlee🌿 Beğenmenizi ümit ediyoruumm. Bölümiçi tepkilerinizi de çokkk merak ediyorumm benim için ayrı bir motivasyon onlar çünkiii❤️‍🩹.. Oy ve yorumlarınızı da okurken lütfen eksik etmeyiniz.🌟🌙. İyi okumalarr🪻🕊

_______________________________________________

10.

 

Yaşam.. gözden akan yaşların bir hayata yığılmış.. sığmış.. sıkıştırılmış halidir. Hayat yokuşunu tırmanma biçimidir yaşam. Herkesin yaşı, hayatı boyunca akıttığı yaşlar toplamının, akıtmadığı saniyelere bölümüdür belki de.

Çay piştikten sonra kahvaltımızı etmiştik. Göktuğ, işim hakkında konuşmak için hemen gitmek istese de ben onunla biraz daha vakit geçirmek istediğim için reddetmiştim. Ama tabii ki de ona böyle söylememiştim. Sadece bugün gitmesek olur mu dememle beni hemen onaylamıştı. Şimdi ise o sofrayı topluyor, ben ise bulaşıkları sudan geçirerek bulaşık makinesine yerleştiriyordum. Bulaşıkları toplayacağımı söylediğimde ne kadar söylense de ben kendim yapmak istediğimi söylemiştim.

Bulaşıkları bitirdiğimde ellerimi yıkamış ardından kurulamıştım. Ardımı döndüğümde mutfak kapısına yaslanmış.. başı sağa eğik bir şekilde, yüzünde huzurlu bir tebessümüyle bana bakan kocam vardı. Kocam.. şuan her ne kadar utansam da ona belli etmemeliydim. Ona baktığımda yüzüme yayılan tebessümümden habersiz ona doğru yürümeye başlayan adımlarımı çok sonradan farketmiştim.

“Bitirdiniz mi eşim hanım?” Kullandığı hitapla şaşırsam da, utancımla harmanlanmış hisse de engel olamamıştım. Yanaklarımın yandığını hissetsem de es geçmeye çalışmıştım. Tek kaşım benden istemsizce kalkarak tepkimi dışa yansıtsa da cevabımı da vermiştim.

“Bitirdim kocam bey..” Biraz yüzünü incelemek istesem de içimdeki utanç hissine engel olamayarak gözlerimi ondan yavaşça çekmiştim. Utanıyordum ama ne yapayım?

Geceleri utanmıyorsun ama!?

O farklı bu farklı bir kere..

Neresi farklıymış acaba avukat hanım?

Sizene hakim hanım a-a üstüme iyilik sağlık, afiyet yahu.!?

Bir anda aklıma gelenle tekrar Göktuğ’a dönmüştüm. Zaten bende olan gözlerinin, buluştuğu gözlerime sımsıkı tutunduğunu hissetmiştim. “Göktuğ çocuklar niye gelmişti sabah? Tekrar sorsan belki bir dertleri vardı. Hem senin timin ya yakın zamanda evimize misafir etsek nasıl olur? Hı!” Gözleri hala gözlerimdeyken, gözlerinde taşıdığı sıra sıra dizilmiş ağaçlarını sakladığı ormanına, bir bir yağan yağmur damlalarını görmemele afallamıştım. Sertçe yutkunduğuna ve ciğerlerine doğru derin bir nefes çektiğine şahit olmuştum. Bunların hepsi yalnızca dört saniye içerisinde yaşanmıştı.

Sessizce çıkan sesini zor duymuştum. “Olur…” Söylediği tek bir sözcükten çıkan anlamları bilsem.. yine aynı heyecanla sorar mıydım emin değildim. Mutlu olur sanmıştım fakat o hüzünlenmişti. Bu hüzün dalgasının neden oluştuğunu bir öğrenebilseydim.. her şeyi çözebilecekmişim gibi geliyordu. Arkasını dönüp mutfaktan hızla çıksa da, benden uzaklaşan adım sesleri yavaş yavaş ilerliyordu kulağımdaki kırık bırakılmış kalpler merdivenlerinde..

Arkasından hızla ilerlediğimde omuzları çökmüş bir şekilde yatak odasına doğru ilerlediğini görmüştüm.. fakat o yatak odasının önünde yalnızca iki saniye durmuş, ardından misafir odasına ilerlemeye başlamıştı. Bu hareketiyle gözlerimin dolmasına engel olamamış ve kalbimden onun da kalbine bulaştırdığım cam kırıklarını düzeltmek için adım adım hızlanarak ona yaklaştığımda misafir odasının önündeydi. Arkasından ona sımsıkı sarılarak can kırıklarını geçirebileceğimi düşündüm.. o an yapabileceğim tek şey buydu. Akmaya meyleden gözyaşlarımı sımsıkı tutmaya çalışarak sarıldım.. daha sıkı. Belki.. bir umut acılarına merhem olur diye. Belki.. belki de ben sararım yaralarını kendime saramadığım kadar…

Bedeninin kaskatı kesildiğini hissetsem de ondan geri çekilemedim. O da benden ayrılmamıştı zaten. O an içimde hissettiğim kıpırdanmaları ilk defa görmezden gelemedim. Yapamadım.. olmadı. Yüzümü sırtına yaslayarak gözlerimi kapattım. Kokusunu içime çektikçe ağlama hissimin arttığını hissediyordum fakat ona hissettirmek istemiyordum.

Öylece kaldı..

Öylece kaldım..

Ona sarılmanın bu kadar huzur verici olduğunu hiç düşünmemiştim. Kokusunu hiç çekinmeden içime çekebileceğimi de. Ona dair herşey benim için yeniydi fakat tanıdıktı. Hissetmediklerimi hissettiren yegâne kişiydi.. ve tek o olabilirdi. Farklı bir şekilde tanışsak yine o olsun isterdim. Buna o kadar emindim ki.. yine bir tek o beni anlardı ve yine onu anlayacak tek kişi ben olurdum. Ben olmak isterdim.

Onun farketmesini istemediğim gözyaşlarımın tişörtünü ıslattığını farketmemle eş zamanlı onun da hissetmesiyle, beklememiş olmalı ki bedeninin mıh gibi yerine çakılmasına neden olmuş ve dimdik bir konuma gelmişti. Daha da hızlanan nefes alışverişlerini hissetsem de başka bir şey yapamıyordum. Gözlerinin kıyılarına vuran denizin ormanımı sele verdiğine an be an şahit olmuştum.

Daha fazla dayanamamış olmalı ki ardına dönmek istemişti fakat ben utandığım için ona daha sıkı sarılmıştım. Nasıl yüzüne bakacaktım ki.. Beline dolanan ellerime dokunduğunu ve avucuyla sardığını hissetmiştim. Gözlerim hala kapalıydı fakat onun hissettiklerini an be an ben de hissediyordum. Belli belirsiz okşuyordu elimin üstünü.. içimdeki kıpırdanmaların artmasıyla nefesim de kesikleşmişti. Kalbimin beni bırakıp kendi kendine hareket ettiğini düşünmeye başlamıştım. Neden bu kadar hızlı atıyordu ki..? Off!

Nasıl yaptı bilmiyorum ama bir anda bana dönmüştü. Henüz şaşkınlığımı atlatamadan bana iki adım daha yaklaşmıştı.. ama aramızda hiç mesafe kalmadı ki böyle de!? Şu durumda ellerim hala onun avucunun içindeydi fakat ben yüzümü yere eğmiş bir şekilde onun gövdesinden görebildiğim kadarıyla halıyı inceliyordum.

“Şekilleri güzelmiş ama değil mi?”

“Evet gerçekten-” Başımı kaldırarak şaşkınca ona bakmıştım. Nasıl yani ben.. ne yapmak istediğimi anlamıştı!? Dikkatimi başka yere vererek yaptığım şeyin utancını unutmaya ve unutturmaya çalışıyordum. Verdiğim tepkiyle yüzünde oluşan gülüşe dalmıştım.. gülünce kısılan gözleri.. dudağının gerildiğinde oluşan görüntü ve dudağının kenarında oluşan çizgileri.. o çizgiler gerçekten çok.. çok çekiciydi. Dokunmak isterdim o çizgilere.. gözlerinin kenarındaki ve dudağının kenarındaki hayat çizgilerini hissetmek isterdim.

Ellerimi bırakarak kolumdan belime doğru uzun.. yavaş bir yol çizdi. Gözlerim dokunuşunun hissettirdiği rehavetle kapanma noktasına gelirken hızlanan nefeslerimi ve kalp atışımı duymaması için dualar ediyordum. Yavaşlığıyla mayışan bedenim kendini bir anda ona daha fazla yaslamıştı. İstemsizce oluşan bu durumun önüne geçmek istemediğimi hissetmem hiç normal değildi bence..

“Göktuğ!?” Ses tonum kulaklarıma değince duyduğum sesin benden çıktığını bilmesem asla inanmazdım. Fazla değişik çıkmıştı.. dahasına da istekliymiş gibi.

Göktuğ ise bu durumla belimdeki kollarını daha da sıkılaştırmış ve sertçe yutkunmuştu. Başımı tekrar kaldırarak yüzüne baktığımda gözlerini kapatmış bir şekilde başını yukarı kaldırmıştı. Daha çok kendini dizginlemeye çalışıyor gibi duruyordu.. beni olduğu kadar onu da etkileyen şeylerin olduğunu bilmek iyi hissettirse de bulunduğumuz durumun pek de iyiye gitmediği aşikardı. Başımı eğerek düşünmeye başlayacağım sırada, kulağımın tam yanında nefesini hissetmemle nabzımın bütün bir bedenimde attığını ve bu durumun parmak uçlarıma kadar bütün bedenimi sızlattığını hissettim.

“Rana… güzelim biraz uzaklaşmamız lazım galiba.” Söylediği cümlelerle ve ses tonundan bariz bir şekilde onun benden daha zor bir durumda olduğunu biliyordum. Gökçe her şeyi en ince ayrıntılarıyla anlattığı için bu işin sonunun nereye gittiğini de elbette anlayabiliyordum. Fakat ilk defa mantığımı dinlemek istemedim. İlk defa içimden geçene kulak vererek hareket etmemin bedeli olan bu evliliğimi yine içimden geldiği şekilde hareket ederek devam ettirebileceğime dair bir inanç hissettim. Çünkü bu evlilik bir zorunluluk değildi benim nezdimde. İsteyerek yaşanmış ve de yaşanacak şeylerin teminatını kendime ben vermiştim. Bu evlilik kesinlikle bir zorunluluk değildi çünkü ben isteyerek.. yürekten.. gönülden.. ve annemden öğrenebildiğim kadarıyla, içimde kaldığı kadar bir huzur ve sevgi bağıyla evlenmiştim. Bunu onun da anlaması gerekirdi. Anlayacaktı.

Ben ona adım atmayı tercih ettim. Aramızdaki olmayan mesafeleri aşmak belki de benim elimdeydi. Aramızda olmayan mesafeyi de kapatarak ayaklarımın üstünde biraz yükseldim. Ellerimi omuzlarına çıkararak kollarına doğru uzun.. yavaş bir yol çizdim. Yüzüne baktığımda şaşkınlıkla harmanlanmış fakat yanında bilmediğim bir duyguyla bana bakıyordu. Ona karşı bir sevgi hissediyordum.. fakat bu sevginin adının henüz hangi anlamda olduğunu tam olarak koyamamıştım. Üstelik her şey daha yeniyken..

“Neden ki..” Fısıltıyla çıkan sesim ve şaşkın bakışlarımla sormuştum. Bazen sınırları aşmadan vatanına ulaşamaz insan.. vatansa herkeste aranmaz. Açıkçası cevabını merak etmiştim. Kollarına indirdiğim ellerimle belli belirsiz okşamıştım tenini. Yarıya kadar açık olan kolu üşümesi gerekirken ateş kadar sıcaktı. Sanırım benim eşim ateşi vücudunda ormanı gözlerinde taşıyordu..

“Rana..” Yutkunduğuna saniye saniye şahit oldum. Benden yavaşça uzaklaştığını görmemle hayal kırıklığına uğramıştım. İşte şimdi oturup tüm çabama ağlayabilirdim. Gözlerimi halıya dikerek dolduğunu ona göstermemeye çalıştım. Gözümde taşıdığım ateşi gözüme dolan yaşlar bile söndüremezdi.. yüreğime akan ateş lavlarının canımı yaktığını hissediyordum. Ben fazla iyimserdim hep.. ondan oluyordu değil mi..? Hatırlayayım sonrasında bir de buna ağlayacağım.

Ama önce bir işim vardı. Gözlerimi hızla halıdan çekerek misafir odasına girdiğini görmemle ben de peşinden girmiştim. Bana böyle yapmaya hakkı yoktu. En azından açıklama yapabilirdi. Ben onu öğrenmek, tanımak istedikçe benden kaçması da sinirlenmemin cabasıydı. Ses tonumu kontrol edemediğimin farkında bile değildim..

“Tamam! Beni eşin olarak istemiyorsun bunu anladım ama deneyemez misin? Ben seni anlayamıyorum Göktuğ!. Bir yerlerde bir şeyler düzgün gitmiyor. Ben de zorlanıyorum ama senin gibi yapıp da sana arkamı dönmüyorum.. ne bileyim seni istemediğimi de söylemiyorum korkularımdan dolayı. Bana açıklama yapmanı bekliyordum ama sen artık bana açıklama da yapma. Artık ben de istemiyorum. Ben anladığım her şeyi yanlış sayarken, kendi içimde seni aklamaya çalışırken sen hiç bir çaba göstermiyorsun. Bundan sonra ben de bırakıyorum o zaman. Artık o teğmen denen kadını mı seviyorsun bilm- ”

Hızla bana dönüşüne ve birkaç saniyede dibimde bitmesine de şahit olmuştum. Benden böyle bir çıkış beklemediği kesindi. Gözlerindeki ormanımın bir bir yandığını hissettim. Küle dönmeden kurtarmak da küle çevirmek de onun elindeydi. Tam karşımda mesafesizce duran bedeniyle, önce nefesime vuran nefesi, ateşe verdiğim ormanı ve dudaklarından dökülen kelimelerin ses bulmuş haliyle karşılaştım.

“Sakın Rana sakın o cümlenin devamını getirme!? Yanlış yapıyorum farkındayım ama sana kendimi açamıyorum. Olmuyor.. korkularım var evet! Tamam, ben de kabul ediyorum korkularım olduğunu.. ama seni de kaybetmekten korkuyorum. Ben seni ilk gördüğüm an eşim olarak kabul ettim Rana.. şimdi sakın bana başka bir kadını sevdiğimi imâ etme. Ben ilk gördüğüm andan beri sadece seni düşünüyorum. Ondan öncesi zaten yoktu artık sonrası da yok bir sen varsın bir de şimdiki zaman var. Korkuyorum, çünkü sevdiğim insanların bir bir gidişine şahit oldum ben.. hem de al bayraklı tabuta sarılı bir şekilde. Bana çok ağır geldi Rana.. ben asker olmaya karar verdiğimde ilk düşündüğüm şey birisini sevmemeliyim oldu. Çünkü bu işte ya sevdiğini kaybedersin ya sevdiğin seni kaybeder ya da.. ya da annem ve babam gibi hain bir saldırıya kurban gidersiniz birlikte. Böyle olsun istemedim. Beni yanlış anla istemedim ama her şeyi elime yüzüme bulaştırmak gibi bir huyum var. Bak sen de gördün işte. Ben öğrenemedim hiçbir şeyi.. enişteme de soramadım. O anlık en mantıklı gelen şey üzülmemen için seni benden uzaklaştırmaktı. Yanlış yaptım. Şuan için aklımdan geçeni yapmamalıyım diye düşündüm. Çünkü önceki düşünmeden yaptığım şeyin sonucunu hala atlatmış değilim. Bak hala unutmamışsın sözlerimi.. ben sana kendimi nasıl affettireceğim Rana’m.. Hı?!”

Söylediği her bir söz kullandığı her bir kelimeyle düşünmeden kurduğum bütün cümlelerim için pişmanlık duysam da, şuan için hiçbir şekilde geri dönüşü yoktu. Kullandığı hitaba utansam da, az önce beni sinir etmiş olduğu ve beni üzmüş olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Dolmuş gözlerimi aldırmadan gözlerine diktim. Benden kendini sakınmamalıydı. Hem de hiçbir şartta hiçbir zaman.

“Kendini benden saklama.. sakınma. Ben seni kabul ettiğimi daha kaç kere söyleyeceğim ki Göktuğ!? Gerçi sen beni kabul etmiyorsun ama..” Sonlara doğru kısılan sesime engel olamamıştım. İçerlemiştim sözlerini bilmeliydi..

“Hayır ediyorum. Ettim, hoca sorduğunda da ettim sen de duydun Rana..” Çatık kaşlarıyla başını hafifçe sağa yatırarak dudaklarını bükmüştü. “Sesim çok çıkmadı mı ki?!”

Bu haline gülmek istesem de ifademi düz tutmayı başarmıştım. “Bilemiyorum artık.. hem sen az önce ne yapacaktın da yapmadın!? Düşünmeden yaptığın şeyleri seçerek yapmayı denesen daha iyi olur bence. Sonuçta benim yanımda da her şeyi düşünerek yaparsan hiçbir şey yapamazsın değil mi yani..? Beni üzecek bir şey miydi ki? O yüzden mi yapmadın. Ama ben merak ederim Göktuğ. G-göktuğ!?”

Aniden belime sarılan elleriyle beraber havalandığımı hissetmiştim. Hissettiğim korku ve heyecan hissiyle omuzlarına sıkıca tutunmuştum. Yürüdüğünü hissediyordum fakat hiçbir şey göremiyordum çünkü gözlerim kapalıydı. Gözlerim kapalı mıydı!? Gözlerimi açmamla sırtımın sert bir şeye dayanması bir olmuştu. Göktuğ ellerini yavaşça belimden çekerken fazla yakın olduğumuz için yüzüne bakmaya utanıyordum fakat bulunduğum durumu ise yeni anlıyordum. Neden böyle bir şey yapmıştı onu anlayamamıştım ama..

Yanaklarımın iki yanından dokunmasıyla beraber istemsizce kendimi ona bırakıyordum. Üzerimdeki etkisinin bu kadar fazla olması ke-kesin-likle… Yüzüme yakınlaşmasıyla düşüncelerim birbirine karışmıştı. Fakat ben bu heyecanla, o biraz daha yaklaşırsa.. harelerindeki ormanımda gördüğüm her bir karışına karışacaktım. Yakmak için mi yanmak için mi olurdu orası muammaydı tabii…

“G-göktuğ!? Kocam bey ne yapıyorsun?” Yakınlaşan yüzü hiç kesintiye uğramaksızın yaklaşmaya devam ederken cevabını vermeyi de ihmal etmemişti.

“Yapmadığım şeyi.. düşünmeden yapmam gerektiğini söylemiştin. Sana kendimi sakınmamamı.. sakınmayacağım Rana. Bir sana sakınmayacağım.”

Yüzlerimizin arasında bir karışlık dahi kalmayan mesafeyi daha da sıfıra indirirken büsbütün kızarmış olmamı es geçmek istedim. Sıfırladığı an, yüzüme hiç bu kadar yakın vurmayan nefesi bir uçurumun eşiğinde sertçe esen rüzgar misali yüzümü okşayarak geçmişti. Gözlerim hissettiğim duyguların yoğunluğuna dayanamayarak kapanmıştı.. Elleri yüzümü yüzü hizasında hafifçe kaldırdığı an dudaklarımın bir şeye değdiğini hissetmiştim. Bu şeyi tanıyordum. Ateş kadar sıcak.. sadece dokunduğu yeri değil o şeyi büsbütün yakacak kudrete sahip dudaklarıydı…

Gözlerim kapalı olduğu halde daha sıkı kapatmak istedim. Hatta büsbütün küçülüp yok olmak da istedim fakat o kendini bana bu kadar açmışken, hayatımda yaşadığım en özel anlardan birisi olan bu anı yakıp yok etmek istemedim. Dudaklarının tereddütle aralandığını hissetmiştim. Farklıydı ama en başından beri onu her açıdan istiyordum.. korkmuyordum. Kalp atışlarımın odada yankılandığını hissediyordum. Ellerimi omuzlarından yavaşça ensesine doğru sürüklemiştim. Yaptığım şeyi neden yaptığımı bile bilemiyordum.

Dudaklarımı hafifçe aralayarak onu karşılamama hoşnut olmuş olmalı ki, elleri yanaklarımdan hızla belime inmiş beni sıkı sıkıya sarmalamıştı.. Ona sıkıca tutunmasam bacaklarımın asla beni taşıyamayacağına emindim. Dudaklarıyla aralanmış dudaklarımı yavaşça kavramıştı, fakat şuan ikimiz de ne yapacağımızı pek de bilmediğimiz için çekingen yaklaşıyorduk. Dudaklarımın üstünde hareketlenen dudaklarıyla ona daha sıkı tutunurken, bel oyuntumu nazikçe okşadığını çok sonradan farketmiştim. Gözlerimi açmaya çalışsam da tüm duygularımın önüne geçen utancım buna engel olmuştu. Nabzımın tüm bedenimin her bir noktasında belirdiğini ve damarlarımdan firar etmek istercesine attığını hissettim. Yavaşça çekildiğini hissettiğimde sımsıkı tutunmuştum ona.. utancım daha da artmıştı işte. Neden böyle şeyler yapıyorum ki ben!? Off!

Çekilmeden dudaklarıma tekrar dudaklarını değdirerek hafif bir buse kondurmuştu. Alnıma değen tenle ve yüzüme vuran nefesiyle alnını alnıma yasladığını anlamıştım. Gözümü açmaktan fazlasıyla sakınıyordum şuan.. Nasıl bakacaktım ki ben şimdi yüzüne!? Biz az önce çok özel bir an paylaşmıştık. Ne yapmalıydım şuan.. ne yapmalıyım, ne yapm-

Alnıma değen dudaklarıyla ellerim de artık tutunamamış ve bir anlık bedenim sekteye uğramıştı.. her anlamda. Bacaklarımın artık beni taşımadığını farketmiş olmalı ki gövdesini tam anlamıyla benim gövdeme yaslamış ve sımsıkı tutmuştu belimi.

“Rana’m.. özür dilerim. Seni üzüdüğüm için.. hayal kırıklığına uğrattığım için.. senin hislerini, üzüntülerini yok saydığım için. Ama bundan sonra bir daha olmayacağına söz verebilirim. Altan sözü.”

O an bulunduğumuz yerde iki kırık kalbin karşılaşması yaşanmıştı. İki öksüz ve iki yetim saramadıklarını beraber sarma kararı almıştı…

Hızla alıp verdiğimiz nefeslerimizden dolayı sertçe birbirine çarpan gövdelerimizin arasından yükselen kalp atış seslerini sadece benim duymadığımı, onun da kalp atışını duyduğumda anlamıştım. Söylediği sözler yüreğime işlese de kalp kırıklarımızın da bir anda düzelmeyeceği bilinen bir gerçekti. Onun sözlerine elbette ki inanırdım.. ama benim de yaşadığım hislerin acısını ondan kesinlikle çıkarmam gerekirdi diye düşünüyordum..

Tam ağzımı açıp bir şey söyleyeceğim sırada kapının çalmasıyla öylece kalakaldım. Art arda çalan zil sesinin de eklenmesiyle Göktuğ, benden uzaklaşması gerektiğini anlamış olmalı ki sertçe verdiği nefesiyle, alnıma şu kısacık saniyeleri upuzun hissettirecek bir öpücük bırakarak elimden tutmuştu. Daha ne olduğunu anlamadan kendimi kapının önünde bulmuştum. Zil sesinin hala devam ediyor olması ve kapının tıklanmasının hızlanmasıyla Göktuğ sinirlenmiş olmalı ki hızla kapıyı açmıştı.

Gözlerimizi açılan kapının ardındaki yüzlere merakla kaldırdığımızda, karşımızda gülümseyerek bize bakan Nurten teyze ve Kasım enişteyi görmek beklenmedikti.

 

_______________________________________________

Sizce bölümümüz nasıldıııııııı✒️❤️‍🩹🪻🔍?

Yorumlarınızı merak ediyorummm👀🪷

Sizleri seviyoruummm🪻🕊

Allah'a emanet olunuuuz🐣🩶

Loading...
0%