@pandoraa
|
Bazen yaşadığımız bir olay çok güzel şeylerin başlangıcı olacağı gibi, sonu da olabilir. Güneş, Orinlafec’in başkenti olan Warcraft şehrine tüm ışınlarını göndererek ısıtırken, şehri tatlı bir heyecan sarmıştı. On dört yaşına basmış olan tüm çocuklar ve aileler, Güçler Kurulu’nun ve Sihir Bakanlığı’nın her yıl Yengeç ayında, şehrin meydanın da düzenlenen Güç Testi için toplanmıştı. Aileler çocukların güçlerine artık tamamen kavuşup hangi akademiye kabul edileceklerini merak ediyordu. Çocuklar da onları bundan sonra bekleyen tatlı maceraların neler olacağını düşünüp daha da heyecanlanıyorlardı. O ailelerden biri de Campbell Ailesi’ydi. Hayley, hemen yanı başında ki en yakın arkadaşları Diana ile John ve çocukluk aşkı Philip ile sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Ailesi köklü bir toprak elementi kullanıcısıydı ve Hayley’in de en büyük hayali ailesi gibi toprak elementine sahip olmak istiyordu. Kökenlerinde hangi element varsa her birey de o elemente sahip olurdu. Campbell Ailesi de yedi kuşaktır saf bir toprak elementi kullanıcısıydı. Son yedi kuşaktan önce aralarında çok nadir de olsa hava ve su elementi olanlar da çıkabiliyordu. Bu yüzdendir ya korkusu ve tedirginliği, ya olur da başka bir elemente sahip olursa? Hayley şiddetle buna karşıydı. O hep hayalini kurduğu toprak elementine sahip olmak istiyordu. En az anne ve babası kadar güçlü bir toprak elementine. Adını bilmediği sarışın bir çocuk orta yerde ki Güç Testi masasının başında su elementini ortaya çıkarması ile kalabalıktan gür bir alkış koptu. Çocuk yüzündeki kocaman gülümsemesi ile ailesinin yanına giderken görevlinin gür bir sesle “Diana Higgs!” diye bağırması ile heyecanla sağ tarafında duran arkadaşına baktı. “Şans dileyin bana.” diye heyecanla gülümseyen kızın turuncu saçlarını karıştırdı. “Git ve ortalığı yakıp kavur canım arkadaşım!” Yüzünde ki kocaman gülümseme ile arkadaşına destek olurken hemen sol tarafında ki Philip ve Diana’nın yanındaki John da arkadaşlarına destekleyici cümlelerini sıralayıp arkadaşlarını gönderdiler. Sonuç belliydi; Diana bir ateş elementine sahipti. Higgs Ailesi neredeyse on kuşaktır güçlü ve safkan bir ateş elementine sahipti. Diana da daha geçen yıl elementini ortaya çıkartmaya başarmıştı. O yüzden onun Güç Testinin sonucunu çokta merak etmiyordu Hayley. Diana’nın yaptığı küçük gösteriden sonra görevlinin “Felix Edison Myleen!” demesi ile cılız ince bir bedene sahip olan buğday tenli siyah saçlı bir çocuk ortaya çıktı. Test gereği en baştan tüm ırkları temsil eden güç belirleyicilerin hepsini denemek zorunluydu. Lâkin adı okunan çocuk hiç vakit kaybetmeden büyücüleri temsil eden kürenin önüne geçti ve ellerini kürenin üzerine koyup gözlerini kapadı. Birkaç saniye içinde parlayan küre ile büyücülerden büyük bir alkış tufanı koparken diğer ırklardan ise hakaret ve aşağılayıcı sözler çıkıyordu. Alışılagelmiş bu durum karşısında sadece gözlerini devirip derin bir nefes aldı. Dakikalar birbirini kovalarken birkaç büyücü, element ve wangun çağrılmıştı. Arkadaşlarının hepsi de testten geçmişken gerginlikten tırnaklarını yemeye başlamıştı, Hayley. Heyecan, korku ve tedirginlik ile geçen saatlerin üzerinden o beklenen an gelmişti. “Hayley Campbell!” diye gür sesle konuşan görevli ile yutkundu. Heyecan ile alıp verdiği nefesleri ile bir an için ne yapacağını şaşırdı. Ta ki görüş açısına giren okyanus mavilerine kadar. “Hey, sakin ol. Sen güçlüsün Hayley, başaracağına inanıyorum.” diyerek gülümsedi ve cılız kollarını kıza doladı. Birbirlerine sımsıkı sarılan, küçük kalpleri birbirleri için atan, çocuklar kaderin onlar için hazırladığı oyunu bilmiyorlardı. Bu sarılma onların son kez en samimi, en masum ve en sevgi dolu sarılmaydı. “Her ne olursa olsun ben senin yanındayım. Seni asla bırakmayacağım Hayley.” diyerek ayrılan Philip ile Diana, John ve ailesi de küçük cesaret cümlelerini kıza sıraladı. Hayley titreyen bacakları eşliğinde güç masasının başına geçti. Önünde ki ateş elementi için ayrılmış olan odunlara bakarak derin bir nefes alıp ellerini birkaç santim havada kalacak şekilde odunların üzerinde tuttu. Gözlerini kapattı ve gökyüzünde pırıl pırıl parlayıp tüm yeryüzünü ısıtan güneşin sıcaklığını düşündü. Tenini yakıp kavuran ateşin sıcaklığını hissetmeye çalıştı. Yaklaşık on saniye kadar o şekilde durdu ama herhangi bir şey olmadı. Zaten olmasını da beklemiyordu. Yüzündeki küçük bir gülümseme ile su ve hava elementinin güç testlerini geçip toprağın başına geldi. İçinde ki heyecan bir anda tavan yaparken kuruyan dudaklarını ıslatıp ellerini toprağa bastırdı. Evde babasıyla çalışırken babasının ve annesinin söylediği öğütleri düşündü. Evdeki çalışmaları hiçbir zaman sonuç vermezdi ama bu sefer farklı olacağını biliyordu. Olmak zorundaydı, bunun başka bir açıklaması olamazdı. Parmakları arasındaki toprağı ve yaşamı önce düşündü sonrada hissetmeye çalıştı. Kendisini germeden, zihninde ki her şeyi boşaltıp geriye sadece o ve toprak kalana kadar hissetmeye devam etti. Ne kadar süre boyunca öyle kaldı bilmiyordu ama gözlerini açtığında toprakta herhangi bir hareketlenme olmadığını fark etti. Bu durum Hayley’in irkilmesine rol açarken bakışları bir an için ailesinin ve arkadaşlarının olduğu yere dönmüştü. Ailesinin endişeyle parlayan bakışlarına rağmen yüzlerinde ki güven veren gülümsemeye güvenip tekrar denedi. Titreyen elleri ve bacakları eşliğinde bir kere daha denemesine rağmen toprakta hiçbir değişiklik olmamıştı. “Lütfen, devam edin Bayan Campbell!” diye onu uyaran görevli ile zümrüt yeşili gözlerinden koca bir damla yanaklarına doğru yuvarlandı. Göğüs kafesini zorlayan kalbinin atışları ve boğazına dizilen nefesleri eşliğinde önce şekil değiştiren olan Wangunların güç simgesini denedi. Hemen sonrasında feylerin, perilerin ve avcıların güç testini geçti. Gözyaşları yüzünden bulanıklaşan görüşü, uğuldayan kulakları ve koca bir hayal kırıklığı ile dolup taşmış olan benliğiyle ne olup bittiğini anlamıyordu. Ta ki yorgunlukla elini son güç testi olan büyücülerin küresinin üzerine rastgele koymasıyla herkesi şaşkına çevirecek olan o an yaşandı. Küreden güçlü bir ışık topu parlamaya başladığında Hayley korkuyla birkaç adım geriye gitti. Korkuyla ne yapacağını bilmez bir edayla önce ailesine baktı. Ailesinin üzerine hâkim olan korku ve endişe ile küçük dudaklarının arasından bir hıçkırık firar ederken bakışlarını kurul üyelerine çevirdi. Tek bir kişi haricinde diğer yüzlerde meydana gelen aşağılayıcı ve tiksindirici bakışlar ile irkildi. Mineraloge Büyü ve Büyücülük Akademsi’nin müdüresi olan Bayan Gonzalez yüzündeki anlayış barındıran bir gülümseme eşliğinde ona bakıyordu. Bu bakışlar altında nefes alamadığını hisseden Hayley sanki yer ayağının altından kayıyormuş gibi hissediyordu. Meydanda ki herkes yedi kuşaktır saf kan toprak elementine sahip olan Campbell Ailesinin en küçük üyesinin bir büyücü olmasının şaşkınlığını yaşarken tüm Orinlafec’i dehşete düşürecek o an yaşandı. Hava elementinin güç kâsesinde güçlü bir hava akımı meydana gelirken büyücülerin güç küresi de bu zamana kadar parlamadığı kadar parlamaya başladı. Bir ışık süzmesi havaya yükselip herkesin görebileceği noktada anı bulutuna benzer bir bulut oluşturdu. Bulutun içinde birbirlerine tıpa tıp benzeyen on dört yaşlarında iki kız belirdi. Bir evin bahçesinde olan kızlar anlamadıkları bir dilde konuşurken, birinin çevresinde güçlü bir hava akımı oluşurken diğerinin çevresinde de güçlü bir büyü akımı dolaşıyordu. Halk biraz önce Hayley Campbell’ın yaşattığı şaşkınlığın üzerine daha Güç Testinde bulunmadan bu kadar güçlü bir auraya sahip olan kızlar ile dehşete düşmüştü. Kurul üyeleri şaşkınlıkla hem birbirlerine hem de bulutta hareket eden kızlara şaşkınlık, korku ve birbiri ardına kovalayan sorularla bakıyorlardı. |
0% |