@pandoraa
|
"Efil! Hadi uyan artık!" Efil tepesinde cırlayan kardeşi ile homurdanarak gözlerini araladı. "Ne var?! Ne istiyorsun sabah sabah Efsun?" Huysuz ve aksi bir tonlamayla çemkiren Efil ile gözlerini devirdi Efsun. "Bu gün sen, ben, Hughes ve Steel ile Alfea Yoluna gideceğiz ya akıllım!" diyen Efsun kollarını göğsünün altında birleştirdi ve sağ ayağını sabırsızca sallamaya devam etti. "Okul yılı için alışveriş yapacağız ve sen daha hâlâ kalkmadın. Birazdan bizim muhteşem (!) ikili gelir, o yüzden bir an için kalksan iyi edersin." "Off ya! O bu gün müydü?" Gözlerini ovuşturarak yatakta doğrulan Efil ayakta kendisine dik dik bakan kardeşi ile derin bir nefes aldı. "Yaz ne çabuk bitti ya?" diye söylenen kız ile Efsun kikirdedi. Efil banyoya doğru giderken o pencereye yönelmişti. Warcraft şehrinin merkezinde yer alan bu pansiyona yaklaşık bir ay önce yerleşmişlerdi. O gün Hughes ve Steel'i gönderdikten sonra anne ve babalarıyla konuşmuşlardı. Orinlafec de yaşamak için öncelikle onların dillerini bilmeleri gerekiyordu ve bunun için temmuz ayının -Orinlafec de Yengeç ayı olarak geçiyor- sonunda bu boyuta geçiş yapmışlardı. Bir ay boyunca Hughes ile Steel kızlara Orinlafec hakkında bilmeleri gereken birçok şeyi öğretmişlerdi. Bu süreçte toplum arasında sevilmeyen tek türün büyücüler olduğunu keşfetmişlerdi. Ve bu durum ikizleri daha akademiye gitmeden fazlasıyla zorlamıştı. Steel bu bir ay içerisinde Efil'i olabildiğince Efsun’dan uzak tutmaya çalışmıştı ama tabii ki de hiçbir işe yaramamıştı. Ah, hadi ama! Onlar Türkiye'de ki toplum baskısına bile boyun eğmemişken burada ki baskı onlar için bir hiçti. Ama yine de Efsun'un içine istemsizce bir kurt düşüyordu. Sonuçta ikisi de farklı akademilere gideceklerdi. Ya olurda onlar da bu ırk ayrımına düşerler ise? "Hii! Allah korusun, rabbim yazdıysa bozsun, kurşun kulağına." diyerek kulak memesini çekiştirip kıçını kaşıdı. "Noldu kız?" Lavabodan çıkmış olan Efil'in sesini aniden duymasıyla korku içinde irkildi. Başparmağı ile damağını tutarken Efil onun bu haline bir kahkaha patlattı. "Off Efil! Niye sinsi sinsi geliyorsun ki?" diye huysuzca söylenen Efsun üstünü giyinen kardeşine baktı. "Biliyorsun ki biz yarından itibaren birbirimizden ayrılacağız. Malum yarın yeni akademi yılının ilk günü ve biz de farklı farklı akademilere gideceğiz." "Eee, ne var bunda?" diyen Efil kırmızı bahçıvan tulumunun askılarını geçirdi ve olduğu yerde kıvranan kardeşine yandan bir bakış attı. "Kıvranmaya bir son ver ve ağzında ki baklayı çıkart Efsun." "Birbirimizi tatiller haricinde hiç görmeyeceğiz ve biliyorsun ki burada hiç kimse büyücülerden hoşlanmıyor." diyen Efsun derin bir nefes alıp içini kemiren o soruyu sordu. "Ya bu durum bizim aramıza-" "O sikimsonik düşünceyi hemen kafandan at." diye keskin ve itiraz istemeyen tavrı ile siyah renkli converslerini ayağına geçirdi. Pencerenin önünde içindeki endişeyi bastıramayan kardeşinin yanına doğru ilerledi. "Ne olursa olsun biz asla ama asla birbirimizden ayrılmayacağız Efsun. Unuttun mu biz ikiziz, bir elmanın iki yarısı. Birimiz olmadan diğerimiz bir hiç, o yüzden biz asla ayrılmayız." Efil'in kendinden emin ve güven verici tavrı ile içindeki tüm korkuları ve şüpheleri attı. Yüzüne manidar bir gülümseme yerleşirken parmağını kardeşine doğru uzattı. "Serçe parmak sözü mü?" diyen Efsun ile Efil kikirdedi ve ona uzatılan parmağı kendi parmağı ile kavradı. "Serçe parmak sözü." diyerek genişçe gülümseyen Efil ile Efsun da gülümsedi ve iki kardeş de bu sözü ispatlamak istercesine sıkıca birbirlerine sarıldılar. Saf sevginin beden bulmuş haliyle birbirine sıkıca sarılan kardeşleri Hughes ile Steel ayırdı. "Öhöm öhöm, hazır mısınız kızlar?" diye yalancı bir öksürük eşliğinde giriş yapan Hughes'a heyecanla baktılar. "Evet!" Kızların aynı anda cıvıldayan sesleriyle Hughes kikirdedi, Steel ise göz devirdi. Efil'in tuhaf ama samimi enerjisini fazlasıyla sevmişken Efsun'a sırf büyücü olduğu için katlanamıyordu. "Efsun, Alfea Yoluna gitmeden önce yanımıza birini almamız gerekiyor." diyen Hughes'a merakla baktı Efsun. "Hani sana akademiye bu yıl başlayacak olan bir Büyücüden bahsetmiştim ya, hah! İşte o, Hayley'e beraber eşlik edeceğiz." "Olur." diye cıvıldayan Efsun, Hughes'ın bahsettiği kız ile tanışmayı çok istiyordu. "Ah, neyse ki onlarla bizim bir işimiz yok." diyen Steel, Efil'e bakarak gülümsedi. "Hadi Efil biz gidelim. Daha çok işimiz var." "Niye onlarla gitmiyoruz ki?" diyerek kaşlarını çatan Efil ile Steel tam konuşmak için ağzını açmıştı ki Efil buna izin vermedi. "Hem yanlış hatırlamıyorsam Hayley'in kardeşi bir elemental. Akademiye gitmeden önce tanıdık birilerin olması benim için fazlasıyla iyi olur." İtiraz etmek için dudakları birkaç defa açılıp kapanan Steel şansına lanet etti. Bu bir ay boyunca zaten iki büyücüye maruz kalmışken şimdide üç büyücüye mi maruz kalacaktı? Ah, Tanrıça Terra onu korusun! "Hughes oraya nasıl gideceğiz?" diye merakla soran Efsun ile dörtlü pansiyondan çıkmışlardı. "Genellikle yaşlıların ve çocukların kullandığı bir ulaşım aracıyla gideceğiz." diyerek kendisine merakla bakan kızlara yandan bakarak gülümsedi ve asasını yola doğru salladı. "Trollbüs." DÜT! DÜT! Kulaklarına akın eden düdük sesiyle beraber bir anda hemen önlerinde yoktan var olan cırtlak yeşil renkli iki katlı kanatları olan tuhaf bir otobüs belirmişti. Kendi dünyalarında ki otobüslere hiç benzemiyordu. Otobüsün üstünde gökyüzüne doğru uzanan ipler vardı. Sanki tramvay ve metrobüs karışımı gibi bir şeydi bu. Kanatlı olanından. "Sayın yolcular Trollbüs'e hoşgeldiniz!" diyen tuhaf giyimli adama kocaman açtıkları gözleriyle baktılar. "Benim adım Fingolfin. Bugün sizlere koordinatör olarak ben eşlik edeceğim." "Vay be! Çok havalı!" diye senkronize edilmiş bir şekilde konuşan ikizler birbirine baktılar ve heyecanla zıplamaya başladılar. "Hadi kızlar," diyen Steel ile Trollbüs'e bindiler. Hughes gidecek oldukları yeri Fingolfin’a söylerken Efsun meraklı gözlerle etrafına bakınıyordu. "Şey, Steel, bir sorum olacak." diyerek Steel ve Hughes'a bakan Efil aklını kurcalayan soruyu sordu. "Bizim paramız Orinlafec'te geçerli mi?" "Elbette hayır Efil!" diye gülen Steel küçük kızın şaşkın ve meraklı yüzüne baktı. "Güçler Kurulu senin için Gilgard'ta bir kasa açtılar. Eğitim dönemin boyunca tüm ihtiyaçlarını karşılayacak kadar altının var. Alfea Yoluna gittiğimizde ilk işimiz kasadan paranı almak olacak." "Oha!" Efil pörtlemiş gözleriyle bir şaşkınlık nidası savururken Efsun onun bu haline kikirdedi. "Sihir Bakanlığı da Efsun için Guschatz'ta bir kasa açtılar." diyen Hughes ile Efsun ona şaşkınca baktı. "Neyse ki ben çoktan Efsun için bir kese altın almıştım. İhtiyaçlarını çabucak alır ve Alfea Yolunu rahat rahat gezeriz." Kızlar birbirine heyecanla bakarken koordinatör Fingolfin yanlarına gelerek inecek oldukları durağa yaklaştıklarını ve sıkı tutunmaları gerektiğini söyledi. Trollbüs ani ve sarsıcı bir şekilde durmasıyla bu duruma pek alışık olmayan kızlar öne doğru savrularak bir sülük gibi cama yapıştılar. Yapıştıkları camdan yüzlerini ekşite ekşite ayrılan kızlar Trollbüs'ten inerek geldikleri eve baktılar. Üç katlı, yeşil ve kahverenginin uyum içinde olduğu, ilkokul resimleri ve fantastik filmlerden fırlamış gibi duran eve beğeniyle süzdüler. "Mineraloge Büyü ve Büyücülük Akademisi'nde anahtarlar ve etraftan sorumlu kişiyim, Bobby Hughes." diyen Hughes'ın karşındaki ev lutini Dino'ya merakla bakıyorlardı. "Hayley'e eşlik edecek olan kişiyim." "Oh, Dino, hemen küçük efendisine haber verip geliyor." Tuhaf görünümlü, giyimli ve konuşan Dino'nun bir anda ortadan kaybolmasıyla birbirlerine şaşkınca baktılar. Birkaç saniyenin ardından kumral bir adam ile sarışın bir kadın ve onların hemen arkasından kumral bir kız ile sarışın bir oğlan belirdi. "Tünaydın Bay ve Bayan Campbell." diyerek tebessüm eden Hughes'ın aksine Steel yüzünü buruşturdu. Kanı bozuk birini hâlâ daha evlerinde barındırdıklarına inanamıyordu. "Merhaba Hayley, nasılsın?" "Merhaba!" diye şakıyan ikizler yüzlerinde kocaman gülümseme ile Campbell Ailesine baktılar. "Ben Efil," "Bende Efsun," diyen Efsun hemen ardından ekledi. "Kardeşiz." "İkiziz." diyerek yan gözle kardeşine bakıp gülümsedi Efil. "Siz şu Güç Testinde ki tuhaf kızlar değil misiniz?" diyen sarışın oğlan çocuğuna baktılar. "Haa, sen onu bahsediyorsun." dedi Efil, Hughes ve Steel'in onları buldukları ilk zamanlarda Güç Testinde ki buluttan bahsetmişlerdi. "Ah, evet biz o kızların. Her neyse... Sende bir elemental olmalısın..?" "Sende Hayley olmalısın." diyen Efsun hızla Hayley'in yanına vardı. "İkimizde aynı okula gidiyoruz. Umarım en iyi arkadaşlar oluruz." Hayley karşısındaki kızın en iyi arkadaşlar terimini kullanmasıyla yüzünü buruşturdu. Mümkün mertebe de ona kimsenin yakın olmasını istemiyordu. "Efil," diyen Efsun'un bakışları Hayley'in sağ bileğinin iç kısmında ki yara izindeydi. Aynı yara izinin Efsun ve Efil'de de vardı. "Şuraya bak! Bu nasıl olur..?" Kızlar şaşkınlıkla birbirlerinin tıpa tıp aynısı olan yara izine bakarken bir şey oldu. Önce yumuşak bir rüzgâr eserek saçlarını savurdu. Hemen ardından yara izlerinden yükselen parlak bir ışık ile üçünün de gözleri sarımtırak bir renkte parladı. Bu mistik olay karşısında herkes birbirine şaşkınlıkla bakarken ikizler senkronize edilmiş bir şekilde konuştular. "Yoh, amına koyayım!" |
0% |