@pandoraa
|
“Hay, aksi şeytan,” diye söylenen Efil, fıldır fıldır gezinen gözleri ile etrafı detaylıca arıyor, bir yandan da kaykayını sürüyordu. “Nerede bu lanet sınıf.” Sınıfın yolunu bulabilirse, derslere de girebilecek ama bir aydır burada olmasına rağmen sürekli derslere geç kalıyordu. Efil, içindeki gücün sadece birkaç gösteri yapmanın çok ötesinde olduğunu kısa sürede anladı. Her Çarşamba günü vücut dirençleri geliştirmek için dövüş sanatlarını öğrenmek zorundaydılar. Haftada üç kere şatonun arkasındaki açık alana gidip Profesör Duran adlı tıknaz, kısa boylu bir kadın ile Element Kontrol ve Hâkimiyet çalışıyor, içindeki gücü nasıl kontrol edeceğini ve gücün üzerinde nasıl hâkimiyet kuracağını öğreniyorlardı. En sıkıcı ders ise Element Tarihi’ydi. Profesör Lee çok yaşlanmış ve fazlasıyla huysuz bir öğretmendi. Tekdüze bir mırıltıyla öğrencilere çeşitli adları, tarihleri yazdırırken sürekli bir şeyleri karıştırıyordu. Duygu Kontrol dersi Profesör Dawson da bir değişikti. Titiz, zeki ve oldukça katı kurallara sahip olan Profesör Dawson ile ters düşmemesi gerektiğini aklının bir ucuna yazmıştı Efil. Ama en çok Zihin Kontrol dersi ve Profesör Sofheal’ı sevmişti. Derste elementini hem savunma hem de saldırı amaçlı kullanımı öğretiliyordu. Profesör Sofheal da genç, başarılı ve oldukça sempatik bir kadındı. Efil’in kanı bu kadına fazlasıyla ısınmıştı. “Ah, sonunda!” dedi tam karşısına çıkmış olan sınıf kapısına bakarak. Bu sınıf sıradan bir sınıf değildi. Akademinin içinde olmasına rağmen cep boyut diye adlandırılan küçük açık alana açılıyordu. Bu sınıfta genellikle Savunma dersleri görüyordu, ateş elementi ile ortak olarak. Kaykayı ile hızla sınıfa giriş yapan Efil ile tüm bakışların hedefi olurken aynı yatakhane de kaldığı Chole’nin yanında durdu. Ayağını, kaykayın uç kısmına sertçe vurarak kaykayın havaya kalkmasını sağladı ve çevik bir el hareketi ile onu yakaladı. “Profesör, geç kaldığım için üzgünüm.” diyen Efil mahcupça bakan gözlerini orta yaşlı adama sabitledi. Birkaç saniye uyarı dolu bakışların ardından kafasını sağlayan Profesör derse başladı. Gruplara ayrılan öğrenciler sırayla birbirlerine hem saldırı hem de savunma gerçekleştirerek, kendilerini savunma alanında geliştirmeye çalıştılar. Bir saatin sonunda sınıftan hızla ayrılan Efil bir sonraki dersi Element Tarihi için tabanları yağladı. Bu dersi su elementi ile ortak alıyordu. Gülümsedi. Alex’i görebilecekti. Akademiye geldiğinden beri en çok samimi olduğu tek kişiydi Alex. Kazasız belasız gelebildiği sınıf ile hızla boş bir yere kendini bıraktı. Kaykayını tam sıranın üzerine koymuştu ki sınıfa nefes nefese giren Alex’e baktı. “Gilgard’ı duydun mu?” diyerek önüne bir An Postası bıraktı. “Birileri sımsıkı korunan bir kasayı soymaya kalkmış.” Efil merakla gözlerini dikti ona. “Sahi mi? Peki, ne yapmışlar onlara?” “Hiçbir şey, bu yüzden gazeteye geçmişti. Yakalanmamışlar. Babamın söylediğine bakılırsa, bunu yapsa yapsa ancak bir Kara büyücü yapar, Gilgard’a ancak o yaklaşabilir, ama bir şey almamışlar, garip olan da bu zaten. Tabii böyle bir şey olunca, arkasında büyücülerin olduğu düşünülüyor.” “Peki, kasa kime aitmiş?” “Tuhaf olanda bu ya, yaklaşık iki yüz yıl önce ölmüş olan bir gezginin kasasını soymuşlar.” “Gezgin mi?” diye şaşkınlıkla yüzünü buruşturdu Efil. Kim bir gezginin kasasından ne isterdi ki? “Ah, evet,” diyen Alex aniden aklına gelen bir detay ile heyecanla kıza döndü. “Biliyor musun, eskiden herkes Lindberg’ın bir deli olduğunu düşünürdü. Çünkü bizim dünyamızdan başka boyutlarında olduğunu öne süren bir çalışması yüzünden deli damgası yemişti ta ki sen ve kardeşin ortaya çıkana kadar…” Alex büyük bir heyecanla Lindberg hakkındaki efsaneleri anlatırken Efil düşüncelere dalmıştı. Başka boyutlar hakkında çalışma yapan biri mi? Ve onun soyulan kasası hem de onlar ortaya çıktıktan birkaç ay sonrası gerçekleşmesi tuhaftı. Tuhaf ama şüpheli. Sahi, ailelerinde özel güçleri olan bir akrabaları var mıydı? Güçlerini bu şekilde mi almışlardı kardeşiyle beraber. Peki ya, yara izleri?.. Mistik bir olay ile üçünün de kolunda aynı şekil yara izleri nasıl oluşmuştu ki? ~~ “Şimdi ki ders ne?” diye soran Katherine’e baktı. “Ruh Büyücüleri ile ortak olan İksir.” dediğinde Katherine yüzünü buruşturdu. “Profesör Allen, Ruh Büyücülerin bina başkanıymış. Duyduğuma göre sürekli onları kollarmış, bakalım doğru mu?” “Ah, keşke McLaggen da bizi korusa.” diyerek gözlerini devirdi Efsun. Profesör McLaggen da Düş Büyücülerin bölüm başkanıydı ama daha bir gün önce yığınla ev ödevi vermişti. Sınıf -1E, zemin katın bir alt katıydı, şatonun üst katlarından daha soğuktu; duvarlar boyunca sıralanmış cam kavanozlarda yüzen hayvan ölüleri olmasaydı bile, insanın tüylerini ürpertirdi. Efsun ve Katherine boş bir sıraya geçti. “Bilimin püf noktalarını ve iksir yapma sanatını öğrenmek için buradasınız,” diye söze başladı Allen. Tıslarcasına konuşuyordu, ama her sözcüğünü anlıyorlardı. Allen da, Profesör McLaggen gibi, kendini hiç zorlamadan sınıfı sessiz tutma hünerine sahipti. “Burada öyle saçma sapan asa sallamak olmadığı için, çoğunuz bütün bunların büyüyle ilgisi olmadığını sanacaksınız. Buğular saçarak usul usul fokurdayan kazanın güzelliğini, beyni büyüleyerek, duyguları tutsak ederek insan damarlarından süzülen sıvıların ince gücünü anlamanızı beklemiyorum... Size ünü şişelemeyi, zaferi imbiklemeyi, ölümü bile durdurmayı öğretebilirim tabii karşıma öğrenci diye geçen o mankafalardan değilseniz.” Bu küçük söylevi uzun bir sessizlik izledi. Efsun ile Hayley kaşlarını kaldırarak bakıştılar. Samuel Quran iskemlesinin ucuna ilişmişti, mankafa olmadığını bir an önce kanıtlamak istiyordu sanki. Allen, “Kara!” dedi ansızın. “Gatos getirmeni istesem nereye bakarsın?” “Gatos, bir kedinin tüy yumaklarına benzer şekilde, sindirim sisteminin içinde biriken sindirilmemiş madde kümeleridir; yani bir panzehirdir.” Allen bir an için duraklarken ikinci bir soruyu daha yöneltti kıza. “Basur otu ile aconitum arasındaki fark nedir, Kara?” Efsun rahatlıkla ikinci soruyu da cevapladı. “Basur otu çiçeğiyle aconitum aynı şeydir. Bir diğer adı da kurtboğandır.” Profesör Allen, kızın cevabı bilmesini beklemiyordu sanırım. Okumayı ve yeni bilgiler edinmeyi seven biriydi Efsun. Atıldığı bu dünya onun için çok farklı ve yeni bir deneyimdi. Bilgisi olmadığı bir dünyada çok uzun süre yaşayamayacağını bildiği için her gün dersleri ve büyücülük dünyası hakkında kütüphanede bilgi ediniyordu. “Öğütülmüş sarı zambak kökünü pelin otu demine eklersem ne elde ederim?” “Öğütülmüş sarı zambak kökünü pelin otu köküne eklersen yaşayan ölüm içkisi adında bir uyku ilacı elde edersin. Ayrıca pelin otu demi küçülme iksiri ve ekstramix gibi iksirlerin yapımında kullanılır. Öğütülmüş sarı zambak kökü de yaraları iyileştirmek ve uyku ilacını tersine çevirmeye sağlayan güçlü bir şifa iksiri olan Fig iksirinin yapımında kullanılır. ” dedi, gözlerini bir an için Allen’dan ayırmayarak. “Başka bir sorunuz daha var mı Profesör?” Allen kıstığı gözlerinden lazer ışını çıkartabilseydi büyük ihtimalle Efsun çoktan ölmüştü bile. Birer yakutları anımsatan gözlerini hızla sınıfın üzerine dikti ve ansızın bağırdı. “Eee, ne duruyorsunuz? Yazın bunları hemen!” Herkes tüy kalemlere, parşömenlere saldırdı hemen. O gürültü arasında, “Kara,” dedi Allen. “Küstahlığınız için Düş Büyücüleri’nden beş puan silinecek.” İksir dersi boyunca işler Efsun için pek yolunda gitmedi. Allen ikişer ikişer ayırdı onları, cilt hastalıklarına karşı basit bir şifa iksiri olan hazırlamalarını istedi. Uzun siyah cüppesiyle aralarında dolaşıyor, kurutulmuş ısırgan otlarını, ezilmiş yılandillerini tartmalarına bakıyor, pek sevdiği anlaşılan Ramirez dışında herkesi azarlıyordu. “İrin, kurdeşen, çıban ve diğer birçok skrofuloz rahatsızlığına karşı etkili bir çaredir. Bu, güçlü karaktere sahip sağlam bir iksirdir. Demlenirken dikkatli olunmalıdır. Yanlış bir şekilde hazırlanan bu iksirin-” Tam iksir ile ilgili bilgi veriyordu ki, bir patlama oldu. Owen, artık nasıl becerdiyse, kendi kazanı ile beraber yanında olan Dean’in kazanını da büyük bir patlamayla havaya uçurmuştu; oğlanları yüzü isle kaplanırken, kazanları çıkarttıkları şıngırtıyla taş döşemede yuvarlanıyordu. Allen, yerlere saçılmış iksir malzemeleri ile yarılmış kazanları asasının bir hareketiyle yok ederken, “Sersem çocuk!” diye homurdandı. “Aznavor tozuyla ile kazanı mı kapladın? Niyetin sınıfımı havaya mı uçarmak!” Owen irice açılmış olan gözleriyle olanları anlamaya çalışıyordu. Çocuk korkudan dona kalmıştı. Allen, Owen’ın bir sıra arkasında çalışmakta olan Efsun’adöndü. “Sen Kara! O bilgiç tavrını niye aznavor tozu ile kazanın kaplanmayacağı konusunda konuşturmadın Kara? O bir yanlış yaparsa sen de sıyrılırım sandın, değil mi? Düş Büyücülerinden beş puan daha siliyorum.” Bu öylesine büyük bir haksızlıktı ki, Efsun yanıt vermek için ağzını açtı, ama Hayley kazanlarının arkasından bir tekme salladı onlara. “Tut kendini,” diye fısıldadı. “Söylediklerine göre, Allen çok acımasız olabilirmiş.” Bir saat sonra zindandan dışarı açılan basamakları tırmanırken, Efsun’un bütün keyfi de kaçmıştı. Profesör Allen’ın daha ilk andan kendisine olan nefretinin sebebini anlamamıştı. Sanırım Allen da diğer klasik kafaya takan öğretmenlerden biriydi, diye düşündü Efsun. “Hey, sıkma canını,” diyen Katherine’e baktı. “Bu hafta sana, bir sonraki haftaya bana, bir diğer haftaya da bir başkasına takar kafayı. Sen sadece derslerine odaklan.” “Kesinlikle, adam zaten kaçığın teki.” diye sırıtan Samuel ile Efsun da güldü. O sırada ders sandığından An Postasını çıkartan Hayley’e baktılar. “Büyük ihtimalle bu haber yüzünden gergin olabilir,” diyen Hayley Gelecek Postası’nı onlara uzattı. “Ya da Profesör Allen, öğrencileri kafasına takan biridir.” GİLGARD SOYGUNUNDAN SON HABER Araştırmalar, 31 Aslan’da gerçekleştirilen Gilgard soygununun, kimlikleri belirlenemeyen karanlık büyücüler ya da cadılar tarafından yapıldığını göstermektedir. Gilgard cüceleri, bugün yaptıkları açıklamada hiçbir şey çalınmadığım ileri sürmüşlerdir. Söz konusu kasanın ünlü gezgin Roger Lindberg’in olması da fazlasıyla kafa karıştırıcı. Bugün öğleden sonra, Gilgard cüceleri sözcüsü, “Kasanın içinde ne olduğunu söylemek niyetinde değiliz. Bu yüzden, burnunuzu bu işe sokmamanız kendi çıkarınız açısından iyi olur,” demişti. … “Ne alaka ya?” diye söylenen Katherine ile hepsi birbirine şaşkınlıkla baktılar. “Onların banka soygunundan nasıl olurda büyücüleri sorumlu tutabilirler?” Orinlafec’e geldikleri ilk zamanlar Warcraft şehrini gezerken meydanda gördüğü heykeli anımsadı Efsun. “Oh, evet, Roger Lindberg, Orinlafec dışında başka boyutlarında olduğunu öne süren bir çalışması yüzünden deli damgası yiyen gezgin. Sizinle tanışana kadar bende, başka bir boyuttun olduğunu inanmıyordum…” Hughes’ın sözleri kulaklarında çınlarken düşüncelere daldı Efsun. Russo ikizleri de aynı onlar gibi tek yumurta ikizleriydi ve aynı türe aittiler. Peki o zaman, neden o ve Efil farklı türlere aittiler? Peki ya, Hayley?.. Tüm ailesi elementken nasıl oldu da o bir büyücü olabilmişti? |
0% |