Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Bölüm Beş

@panysoo

 

 

Yarasın
Ne saklıyorsan dök bu gece
Yarasın
Yenilen ben miyim sadece

 

***

"Benden çok ağlıyordun Asena. Seni seven çocuğun biri sana Ase dedi diye hastanelik etmiştin çocuğu hatırlatırım." dedi kınarcasına. Çenen kopmasın da tutulsun Serdar! Dost diye yılan götü kurtarmışız bunca yıldır. "Neden,Ase'nin anlamı ne ki?" dedi gözünden yaş gelene dek halimize gülen Alin. Serdar'da cevap verme derdindeydi garibim! Bir deri bir kemik kalacaktı da haberi yok. Kıyamam! "Sevdiği çocuk Ase diyormuş buna. Asena'da 'sen kisin,niye öyle dedin' falan filan derken yaygara çıkarıp çocuğu dövdü işte." Elimi alnıma koyup gözlerimi kapattım. "Çenen tutullsun Serdar. Allah'ın adını verdim sus!" diye alttan alta tısladım ama faydasızdı. Elimin altından Barlas'a baktım. Kendisi olduğunu biliyor ya nasıl da 32 diş sırıtıyor haspam. Ağzının ortasına bir çakacağım oturduğu yer hastane sedyesi olacak haberi yok havyarın. Sırıtması eksilmiyor aksine geçen her saniye daha da derinleşiyordu. Bilirsin kendin olduğunu,gülersin öyle tabi. Kalbime zararın yokmuş gibi aklımla da oyna tam olsun. Gözlerini kahvelerimden ayırmadan bardağını eline alıp dudaklarına yasladı. Büyük bir yudum aldı. Ademelması hareketlendi. Bardağı dudaklarından çekerken göz kırpıp bardağını öyle bıraktı gerisingeri. Eriyip bitmeme,yok olmama son 1! Yüreğim onu öyle gördükçe külleniyordu. Ama kendi şerrimi,zararımı düşününce onun yüreği yanacağına benim yansın diyordum. Ona aşık mıydım eskisi gibi? Bilmiyorum. Aslında biliyorum ama bilmek istemiyorum. Cevap belki bir uçuruma sürükleyecek belki de şakayık bahçelerine götürecekti. Ya ölüm,ya güzellik. Hangisi muamma!

"Serdarcığım!" dedim elimi anlımdan çekerken müthiş bir enerjiye sahipmiş gibi konuşarak. "Az mı yedin sen? Formundan falan düşersin şimi Mazallah!..." çatalıma dolu dolu aldığım mezeyi ağzına tıktım. "Şundan da ye de çenen dinlensin azıcık. Ne dediğini de bir düşünürsün belki." Konuşurken sıktığım dişlerim tırmalaya tırmalaya geri dönüyordu. Tek düşüncesi şu an ağzında çevirip durduğu mezeydi. Söylediklerim birinden girip diğerinden çıkmıştı. Bitirdiği mezesinden sonra boğazını temizleyip bardağını fondipledi ve yenisini doldurdu. Bende yarımdan da az olan bardağımı bitirip doldurması için önüne koydum. Barlas ise yüzündeki kıvrımları eksiltmemişti,dudaklarında mahkumu olduğum gülüşü yerli yerinde duruyordu. "Sek mi?" diyen Serdar ile gözlerimi ondan çekip Serdar'a diktim tekrardan. "Sek."

"Dikkat et çarpmasın."

"Ben seni çarpacağım merak etme. Hiç birine benzemeyecek hemde." İmalı gülüşle söylediğim sözcüklere imalı şekilde karşılık verdi. Cesaret yüklemesi gelmişti beyime. Hayırdır aslanım,rutin sağlık kontrollerinde cesaret yazılımı mı yüklediler sana? Şırınganın içine ağrı kesici yerine cesaret arttırıcı falan mı koyup enjekte ettiler? Düşüncelerimin beni hortum misali içine çekip volkanik patlama misali dışarı atmasına sebep Barlas'ın sesiydi. "Eee Serdar,anlat bakalım Asena Üsteğmeninin Barla sevdasını." dedi pis pis sırıtırken. Çatalına aldığı mezeyi ağzına götürdü. Yuttuktan sonra da,"Merak ettik." diye tamamladı. Timde onu destekledi. Hayır yani ne meraklısınız sevda işlerini dinlemeye. Ben daha kendime açıklayamamışım size nasıl anlatayım halimi. El insaf ama ya. "Komutanım şimdi şöye..." Anlatmaya başlamışken araya girdim. "Hiç gerek yok. Küçüktüm nasıl olsa." dedim. Pis pis sırıtması da beni ayrı geriyordu. Hemde hiç olmadığım kadar geriliyordum. "Gerilmeye başlamıştır o yüzden lafımı bölüyor aldırmayın,anlatıyorum. " diye çakır keyif olmakla normal arasındaki ince çizgide kalmış haliyle konuşmaya başladı. Gerildiğimi niye söylersin bari be mal! "Anlat Serdar'ım." dedi halinden oldukça keyifli olan Barlas. Ama gerçekten de halindne azlasıyla memnundu. Duydukları hele ki,o kadar çok hoşuna gitmişti ki zevkten dört köşe oldu kaldı.

"Harpta en iyi anlaştığımız kişiler birbirimizdik. Geri kalanıyla tamamen kavgalı olurduk. Gizlimiz saklımız yoktu. Allah biliyor ya Asenayla birlikte Barla'ya üzülmüşlüğüm bile olmuştu. Bir gece uyku tutmadı,yatakhanede de nasıl sıcak bastı anlatamam komutanım. Çıktım bahçeye,bir yerlerden ağlama sesi geliyor. Ama böyle içi dışına çıkacak gibi ağlıyor sanki. Tanıdık da bu ses. Dedim gece gece hayır olsun inşallah gittim sesin geldiği yere. Çökmüş duvar dibine,elinde bir fotoğrafla hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Korktum ilk önce bir şey mi oldu diye,meğersem sevdasıymış yüreğini yakan. Sordum ona dedim 'niye ağlıyorsun Demir?', abi bana bir çevirdi o beyazı kalmamış gözlerini,içim gitti yemin ederim. 'Aldılar onu benden Serdar,nefesimi bulamıyorum. Kor alevlere attılar şu yüreğimi de bir damla su dökenim olmadı. Oysa onun tek nefesi yeterdi söndürmeye.' dedi. O gün bu gündür unutamıyorum o cümlesini. İçime işlemiş. Anlat kim o nefesin yardımcı olayım dedim. İsmini söyledi bana sadece,gerisi bana özel kalmalı dedi. Ben erkek olduğum halde bana bile anlatmadı ya abi harbi helal olsun yani." Göze göze geldik onunla. Barlas'ın bir bakışı vardı. Hem yüreğimi yıktı hem yüreğimi dağladı. Ağla,yaslanacak omzun var dedi bana o bakış. Burukluk vardı bakışlarında. Yılların kaybedip yok etemediği o burukluk. Korkmadan baktı,tıpkı gerçeği haykırdığı andaki gibi. Tüm duygularını korkmadan aktardı kalbime. Aramızda kocaman bir masa vardı ama hissediyoru gene de insan. Özünü bilmez miydi hiç,kalbinden aktarılanı anlamaz mıydı? İçim sıcacaık oldu,kalbim için için ağıtlar yakıp feryat figan ağladı.

"Sonra her gün fotoğrafına bakardı abi. İkisi de küçük o fotoğrafta. Küçük oğlan boyuna posuna bakmadan Asena'yı sırtına almış ama düşmesinden korkar gibi tutuyor onu. Yüzü gülüyor ama düşürecek diye de korkuyor gibi. Her gününü,her boş anını o fotoğrafa bakarak geçirirdi. Bir ara bulmayı denedi,buldu da ama dosyasını açamadı,odada çekmeceye koyduk. Sürekli açsam mı açmasam mı tereddütüne girdi ama atlattı onu da. Çok bağlıydı o çocuğa abi. Yani yokluğuna bile ihaneti olmazken yanında olsa tahttan indirmezmiş onu. Ama bir şey söyleyeyim mi komutanım?" Derin bir iç çekti Serdar. Barlas'ın,"Söyle aslanım." deyişinden sonra geri verdi. "Ben bu kadar sadakatli bir hatuna rastlasam her şeyimi ona adarım. Sözüm Asena'ya değil yanlış anlamayın,o benim dünya ahiret canımdandır. Kişilik olarak söylüyorum yani ben. 'Kalpte olan yerinde kalır.' derdi hep. Zor be abi bu devirde Asena gibisine rastlamak. Kız çocukluk aşkına sahipti,her anlamda. Ne bileyim diyecek pek bir şey de kalmadı ama olan bu yani." dedikten sonra küçük bir yudum çekti. Barın,gömemediğim sevdamı nefessiz dinlemişti. Anlamışlardı,sevda zor işti. Meşakatliydi ama değerdi.

Barlas,bardağını bitirdikten sonra önünden uzaklaştırdı. İçmeyecekti daha,anlaşıldı. "Sonra nasıl unuttun peki?" dedi alacağı cevaptan korkuyormuş gibi. Cevap veremedim. Öylece baktım gözlerine. Aslında öylecenin altında bile onlarca kelime yatıyordu,anlayabilene. Unutmamıştım çünkü. Annesinin rahminde hayata tutunamayıp veda eden bebeğini halen daha içinde taşıdığını hisseden anne gibi olmuştum her Allah'ın günü. Hiç eksilmemişti,yeri soğumamıştı. Aldığım bardağımı kafama dikip masaya sert şekilde koydum. Bu gayet yeterli cevaptı. Unutmadım,ona içiyorum demekti bu. Bardağı masaya bıraktığım anda timden bir,"Ooo." nidaları döküldü. Arka fonda çalmakta olan Müslüm Baba'ya karıştı. 'Deli gibi sevmek ruhumuzda var.' diyordu babam. Haklısın be Müslüm Baba. Deli gibi sevmek ruhumda var. İçten bakıyordu irisleri. Barutun ateşle karışıp harlanması gibi. Yakmaktan ve yanmaktan korkmuyormuş gibi.

"Yara kalmış yüreğinde." dedi nadir konuşan Alperen. "Geçmemiş kalbini kırgınlığı,yüreğinin tekrar kaybetme korkusu." dedi Orhan. Ağzından bal damlıyor hele paşamın. Geçmemişti Orhan,geçmemişti askerim. "İçinde uhde kalmış sevdanın kırıntıları." dedi Alin. Anında,"İçimde uhde kalan sevdanın kırıntıları değil sadece. Kokusunun yoksunluğunu tattım ben bu dünyada. Dokunamayıp gözlerine baksam,uzaktan kokusunu alsam bile yeterdi. Ama benim içimde uhde kalan şey,elimizden zorla alınanlara karşı savaşamıyor oluşumuzdu." dedim Barlas'ın gözlerinin içine bakarak. Kıyamıyordum,çok özlemiştim. Böyle de dengesiz bir insandım işte. Sövüp sayar kırardım,sonra da köpek gibi hasretine yanardım. Elbet konuşulacaktı her şey. En yakın zamanda konuşulup açığa çıkarılmalıydı. Yaşayamazdım böyle bilinmezlikle. İçimi kemirir dururdum. "Kalbine kazınan iz olmuş. Hüketmiş oraya." diyerek son noktayı Erdem koydu. Onlar anlatırken bende bitirdiğim bardağımı doldurmuştum. Herkes söyleyeceğini söyleyip tek bir kişi sustuktan sonra sandalyeden ayağa kalkıp bardağımıhavaya kaldırdım. Önce Serdar'ın gözlerşne bakıp gülümsedim. Güç aldım. Sonra Barlas'a uzandı harelerim. "Yarasın Barın." dedim ekibe doğru. Ama anlaması gereken tek kişi oydu. "Yarasın." diye tekrarladım sadece ona doğru.

Barın'a afiyet şifa olsundu ama sana yarasındı. Yaramdın çünkü. Gün geçtikçe acısını daha yoğun hissettiğim,açık yaramdın. Gün geçtikçe kapanır sandığım ama bir türlü kapanmak bilmeyen yaramdın. O yüzden sen yüreğimde Yara'sın. Barına yarasın.

 

Keyifli okumalar.

 

 

Loading...
0%