Yeni Üyelik
19.
Bölüm

Bölüm On Beş

@panysoo

 

 

Senin bir gülüşün benim için hayat öpücüğü gibi.

Seni sürekli gülümsetmeye çalışmam bu yüzdendir.

Başımı koyduğum yer, ilk uyumak için kafamı koyduğum yerden oldukça rahattı. Hem meftunu olduğum kokuyu ciğerlerime ulaştırıyor hem de boyun ağrısı çekmemi önlemek için var olduğunu kanıtlıyordu. Yüzüme hafif hafif işleyen ılık rüzgar,pencerenin açık olduğuna ve benim sorgu odasından çıktığımı işaret edip,uykuya devam etmemi inatla bedenime salgılıyordu ama uyanmam lazımdı. Tek düşüncem Nuri Albaya yakalanmamış olmamdan ibaretti. Yoksa uyku için yer mekan fark etmezdi,her daim uyurdum. Fakat uyanmam gerektiğinin,gerçekten uyanmam gerektiğinin bir hayli farkındaydım,tek sıkıntı uykudan kendimi açamıyordum. Oysaki uykusuz kalacak bir hareketim olmamıştı. Ne bir geç yatmıştım ne de haddinden fazla yorulmuştum. Sinirdendir o,sinirden diye beni fiştikleyen iç sesime okkalı bir küfür savurup gözlerimi açmaya çalıştım. Sanki yapıştırıcıyla yapıştırılmış gibi birleşmiş kirpiklerim,gözlerimi açmama hiç de yardımcı olmuyordu. Başımda ufak ufak bir fısıldamalar da vardı tabi,onları da es geçmek huyum değildi. Aşinası olduğum kalın ses "Yanlış bir hareket yapmak istemiyorum ama onu da kaybedemem. Bilmiyorum,çok karışığım" diyerek yanıt verdi.Bu da demekti ki bizim haricimizde odada birisi daha vardı. O kişinin sorduğu soruyu duymamış olsam da bir sorunun da olduğu aşikardı. Sesinden kim olduğunu tam çıkaramadığım adam,"Bu konuyu onunla konuşup asıl onun fikrine göre hareket etmelisin. Hem kaybetmek istemiyorum diyorsun hem bilmiyorum diyorsun. İşini çok sevdiğini tüm karargah biliyor ama işin için sevdanı tehlikeye atacak kadar cesur yürekli misin?" Diye açık açık konuşunca benim uyanma planları geriye sekti. Barlas'ın derin bir nefes verdiğini işittim. Masada ritim tutan parmakları da gerginliğinin göstergesiydi,göremesem bile sesini duyuyordum."Senin yerine ben söyleyeyim,değilsin. Bu görevi fesh etmen için gerekli olan talimatları biliyorsun. Tek seçeneğin en yakın zamanda onunla konuşmak olsun Barlas. Yoksa çıkmaza sürüklenip her şeyi eline yüzüne bulaştırırsın. Sana bir asker değil kardeş tavsiyesi olsun bu da benden." Diyerek nefes verdi. "Müsaadenle çıkıyorum,Asena uyanana kadar iyice düşün taşın. Sonra da onunla konuş." Dedi ve ardından kapının açılma,bir iki saniye sonra da kapanma sesi duyuldu. Kapının kapanmasının ardından da,"Gözlerini açabilirsin güzelim. Uyanık olduğunu biliyorum." diyen Barlas'ın sıkıntılı sesiyle,kırpmamak için büyük savaşlar verdiğim gözlerimi açtım. Birdenbire açmamdan kaynaklı oluşan göz kararması geçtikten sonra üzerime atılan hırkayı kenara bırakıp koltukta oturur vaziyete geldim. Pencereden gelen ışığın gözlerimi alması,gözlerimi kısmama sebep olmuştu. Kısık gözlerimin içinden Barlas'ın inceledim.

Oldukça bitkin ve sıkıntısı derdinden büyük görünüyordu. Konu her neyse yüreğine verdiği zarara ne yaparsa yapsın yararı dokunamayacak gibiydi. Onu incelemeyi bırakıp bir an önce konu detaylarını öğrenmem gerekiyordu çünkü anladığım kadarıyla işin ucu bana da dokunuyordu. Yüzümü sıvazlayıp dirseklerimi dizlerime dayadım. "Sorun ne?" Sorumun üzerine aldığım yanıt koca bir sessizlik ve kaçırılan gözlerdi. Anlaşıldı,sorun sandığımdan da büyüktü. Bir günümüz sakin huzurlu geçse olmazdı zaten. Oturduğum koltuktan kalkıp Barlas'ın sandalyesine doğru ilerledim ve masasına kalçamı yaslayıp tam karşısından ona bakmaya başladım. Sandalyenin kolunda duran elinin üstüne elimi atıp,avucumun içine aldım. Oldukça ılıman davranarak,"Sorun neyse benimle paylaşabilirsin biliyorsun değil mi? Ailemsin sen benim,senin tek sorunun üzerine yerle yeksan ederim her şeyi." dedikten sonra güç vermek istercesine,ben yanındayım dercesine avucumun altında olan elini iyice kavradım. Sözlerimin bitişiyle Barlas'ın yutkunması bir oldu. "Sözümü kesmeden dinle beni olur mu? Sonra bende seni dinleyeceğim." Tekrardan sıkıntılı bir nefes verdi. "Ve senden tek isteğim vereceğin kararda her şeyi düşünüp tartman." Başımla onaylayıp masaya tam oturdum. Sözlerine," Bir görev var." diyerek başladı. "Yurt dışında. Süresi ne kadar bilmiyorum. Türkiye sınırlarında kol gezen örgütlerin toplandığı bir yer altı var,görev de orayı bulup adamları almak." Tekrardan ayrı kalabileceğimizden bahsediyordu. Gene bir yokluk,gene beklemekten ibaret olan zamanlardan söz ediliyordu bu odanın içerisinde. Az önce sımsıcak olan ellerim şu an buz tutmuştu,bir anda. Ondan ayrı kalmak düşüncesi her ne kadar bedenime narkozsuz açık kalp ameliyatı tesiri verse de hiçbir kelime söylemeyip sözlerinin devamını dinledim. "Göreve her tim katılamıyor,belirli prosedürlere dayalı ve kapsamlı bir görev oluşturmuşlar. Katılanlar,tim komutanları genelde ama katılamayanlar da..." deyip sustu. Uygun kelimeyi aradığını ben burada oturduğum yerden anlayabiliyorum,ama onun uygun kelimeyi bulabildiğinden gram emin olamıyordum işte. Kıvranmayı bırakıp direkt,"...sadece evli olanlar." dedi ve bakışlarını gözlerimden kaçırıp masasında ritim tutmaya devam eden eline dikti. Konu anlamlandıramadığım kısımlara yol alıyordu. Bana biraz daha açıp o şekilde anlatmalıydı bunu.

"Peki bizim yapmamız gereken ne tam olarak sevgilim?" Dedim sakin sakin. Ben her ne kadar panik yaparsam o benden de beter hale gelecekti. O yüzden içimde zelzeleler koptuğu halde onun için sakin kalıp onu da sakinleştirmem gerekiyordu. Gözleri tekrardan kahve irislerimi bulunca dudaklarını refleks ve zaman kazanma amaçlı ıslattı. " Görevden fesh etmem için nikahımda olan birisinin imzası gerekiyor. Görev sandığımızdan da meşakkatli. İtalya'da sivil olarak ve örgütlerin sözde koruması olarak içlerinde bulunulacakmış. Tek bir hata,tüm her şeyi yok edebilir Asena. Vatan için canımı vermekten gram gözüm korkmaz,ama sen olunca kanımın tek damla akmasına dahi tahammülüm olmuyor gibiyim." dedi mahcupça. Onun için vatanı,sıcak yuvasıydı. Şimdi ise seçenek yapmalıydı ve bu yapacağı seçenekten ötürü yüreğinde ağırlık vardı. Görevi seçse can güvenliği hiç olmadığı kadar tehlikede olacak ve biz ayrı kalacaktık,evliliği seçsek ise her şey çok farklı olacaktı. İki tarafta zorlu yolların kapısıydı açıkçası. Ama bunda düşünülecek bir şey yoktu. Onun dediği gibi,konu o olduğu zaman kanımın akmasına dahi tahammülüm yok. "Senin isteğin ne peki?" Başını 'bilmiyorum' anlamında salladı. Onu şu an aydınlatmam gerekiyordu,en çok benim sözlerime ve desteğime ihtiyacı vardı. "Açık konuşmamı ister misin ömrüm?" Gözlerimin içine içine baktı. "Lütfen" diyebildi sadece. Cümlelerime başlamadan önce yapmam gereken bir şey vardı. Önce onun için de Barlas'ın iznini almalıydım. Başımı ona doğru eğerek," Kucağınızda sevgiliniz için yer var mı komutanım?" dedim. Sözlerimin ardından dudaklarını çok hafif de olsa kıvrıldı. Bu bile yeterliydi bana. "Dudaklarınızın kıvrılmasını evet olarak kabul ediyorum." deyip tebessüm ederken masadan indim. Sandalyeyi masadan uzaklaştırırken kollarımdan tutup sağ dizinin üzerine çekti. Kollarımın yeni adresi boynu olurken onun elleri de dizimin üstüne toplanmıştı. "Ben senin göreve gitmeni istemiyorum. Bir ayrılığı kaldıracak kadar güçlü değiliz belki ama üstesinden gelecek kadar birbirimize bağlıyız. Tek güvencem bu. Eminim ki senin yerine binlerce askeri göreve tabi tutmuşlardır. Seninkinin kararını ise sana bırakmışlar. Gitmek istiyor musun asıl bu önemli"

"Ben gitmek istemiyorum Asena. Senden ayrı kalmak istemiyorum tekrardan. Ben ayrılığı tekrar sırtlanacak kadar cesur değilim. Ama kağıtta ismim yazılı,fesh etmem için de gerekli olan maddeyi söyledim zaten. Ben sadece senin istemediğin bir şey yapmak istemiyorum. Seni zorda bırakacak bir şeyin olmasını istemiyorum. Kısacası istemediğin bir şeyin olmasını istemiyorum Ase." diyerek kararın tamamen bende olduğunu dolaylı yoldan da olsa ifade etti. Ellerimi sakallarına çıkartıp sakallarının üzerinde gezdirmeye başladım. " Evlilik,bazen yoku var etmek bazen ise bir dilim ekmeği paylaşmanın temeli. Gönlünün olduğuyla bir ömür yuva paylaşmak için atacağın imza. Bazen tek göz bir oda içinde fıldır fıldır dolaşacak olan çocukların hayalinin en baş noktası. Bende senin istemediğin bir şey istemiyorum Barlas. Seni kaldıramayacağın bir yükle baş başa bırakmak istemiyorum,bir şey yapılacaksa birlikte karar verip uygulayalım istiyorum. Sen istiyor musun?" Evliliği demeye dilim varmadı o an. Onu zorluyormuş gibi bir his düşmüştü içime. Ama tek gayem onun istediği bir evlilikti. Ben içerisinde Barlas'ın olduğu bir koli içerisinde bile ömür geçirirdim ama onun istemediği evlilikte,lüks bir evde olsak bile mutlu olamazdım. Çünkü o mutlu olamayacaktı istemediği bir şey olduğu için. Onun mutlu olmaması demek benim kalp çarpıntım demekti. Gözleri,yüzümün her bir yanının odağıyken dudaklarında oluşan saf tutkunun tebessümü her şeyi açıklıyordu aslında. "İsmimizin yan yana olduğu bir kağıtta,senin imzan yer alacaksa,benim soy ismimi alacaksan istiyorum. Sensiz yapamam ben Asena. Senin kokun olmadan,sıcaklığın olmadan geçiremem zamanımı. Dar gelir girdiğim her oda,nefesimi keser çektiğim her soluk. Ben,sen varsan varım." dedi,sözlerinden her bir duygu kırıntısı geçerek. Baskın olan duygular ise bulut olup yüreğime düşmüştü. Başta bolca sevgi,aşk ve masumiyet. Bunun başka bir açıklaması yoktu.

Dudak kenarına içli bir buse bırakıp dizlerinden kalktım. Elini tutup onu da kendimle beraber çekiştirmemle,"Nereye?" diye sordu. Bir gülümseme takıldı dudaklarıma,oldukça aydınlık ve her bir yanı Barlas için diye haykıran bir gülümseme. "Evleniyoruz ya,ne bekliyorsun kalksana. İlk dakikadan pişman mı oldun yoksa?" Deyip cıkcıkladım,sahte bir kınamayla gözlerine baktım. Rahatlamış olacak ki bu sefer gerçekten isteyerek güldü. "Ayıp ediyorsun Üsteğmenim. Seninle olan her şey benim için Rabbimin verdiği bir ödüldür. Asıl pişmanlığım bunca zamandır peşine düşmemiş olmam." Deyip ayaklandı ve alnımdan öptü. "Kalk bakalım,ocağına incir ağacı dikeyim de gör ondan sonra."

"Senin incir ağacı diktiğin yer benim kır bahçem olur."

"Çulsuz kalırsan görürüm seni."

"Sen bakarsın bize. Olmaz mı?"

"Bir söz var bilir misin? Kocamın parası benim param,benim param gene benim param. Benimki de o hesap be müstakbel kocacığım."

"Öyle olsun bakalım müstakbel karıcığım. Hadi bakalım,gidip işlemleri yaptıralım,en yakın zamanda da karım olarak giriş yap bu karargaha. Elalem görsün,bir Asene Şahin nasıl olurmuş."

"Hayatım bir Asena Şahin kolay olmuyor ki. Ben bu günlere gelene kadar kimlerin anasını ağlattım. Beddua edenlerin duası tutsaydı yukarıdan el sallıyor olurdum."

"Manyaklaşma lan. Yürü,işimiz var." Ters ters baktım. Ağzımı açıp konuşamadan cümlesini,"Yani bebeğim,hadi çıkalım artık şu odadan. Malum,yakın zamanda düğünümüz var." olarak değiştirdi. Bu haline gülmeden edemedim.

İşte mutluluk buydu benim için. Onun tek bir gülüşü ve minik bir öpücüğü. Huzur onun yanıydı,kokusunun olduğu her bir metrekare,bedeninin içinde bulunduğu her bir inşaa. Hayat,Barlas'tı. Yaşadığım tutku Barlas'tı. Kalbim oydu,her bir küçük atışı onun içindi. Kalbime yazılı adındandı,her gün şükrederek yattığım yataktan kalkmam. Her şeyim o olmuşken,kocam da o olacaktı şimdi. Kocam ve her şeyim tek bir bedende,tek bir kalpte...

 

Keyifli okumalar.

Loading...
0%