Yeni Üyelik
14.
Bölüm

Bölüm On Bir

@panysoo

 

 

 

 

 

İkimiz de biliyoruz, sevgilim,

öğretebiliriz:

dövüşmeyi insanlarımız için

ve her gün biraz daha candan

biraz daha iyi

sevmeyi

 

 

Sorunsuz ve durgunlukla geçen yolculuğun ardından plana uygun bölgeye iniş yapılmıştı. Herkes elindeki makinesinin tüm düzeneklerini kontrol etmiş ve hazır olunca da yürümemiz gereken yaklaşık 2 saatlik yolu yürümeye başlamıştık. Geri kalan yolu da zırhlı araçla ilerlemeye devam edersek dikkat çekeceğimiz söylenmişti. Toprak yol olduğundan dolayı lastik izleri işkillendirip,daha da tehlikeli bir hale getirebileceğini de yanına not etmişlerdi. Bize de sorgulamadan uygulamak düşüyordu. Yürüdüğümüz yaprak dolu yollar,üzerine bastığımız dallar bile bizden yana oynuyordu kartlarını. Ne bir ses çıkarıyorlardı ne de bir çıtırtı. Sadece rüzgarın ara sıra gelen uğultusu vardı. Herkes ikili ikili yürüyordu. Her ihtimale karşı biri sağı diğeri solu inceliyordu,en arkadaki 3 kişilik tayfa ise arkamızı gözetliyorlardı. En önde Barlas'la ben,arkamızda Erdem ve Orhan,onların arkasında her zaman tek tayfa takılmayı seven Alperen,onun da arkasında Alin ve Serdar vardı. Ara sıra Alin ve Serdar'ın sürtüşmesinin ardından Alperen'in sadece Serdar'ın ses tellerine sövdüğünü duyuyor ve kendi aramızda gülüşüyorduk. Ama gülüşlerimiz bile kısık sesli,sadece dudaklarda görülen kıvrılmadan ibaret oluyordu.

Genellikle sessiz geçen yürüyüşümüzün ardından da varmamız gereken bölgeye varmış ve herkes yerine tünemişti. Orhan bombayı imha etmek için,bombaya yakın bir mevkiide yer almamızın yeterli olacağını söylemesi üzerine,yakın ve güvenli yerlere siper almış şekilde bir an önce bitirmesi için dua ederek bitirmesini bekliyorduk. Alperen ve ben keskin nişancı konumunda karşılıklı olacak şekilde siper almıştık. Bombaların takılı olduğu kadınlar şu anlık bir depoda tutuluyorlardı. Deponun içini gösteren ön taraftaki camlara doğru ben,arka tarafın içini gösteren camlara karşı da Alperen siperdeydi. Gözümü bir an dahi dürbünden çekemiyordum. Öyle bir yerde gizleniyordum ki,nerelerde siper aldığımızı birbirimiz bilmesek eminim baksalar göremezlerdi. Durduğum yer hem deponun üst camlarından hem de alt camlardan içerisini görmemi sağlıyordu. Kulaklıklarımız her daim açık olacaktı. Araçtan inmeden önce Barlas tarafından kati suretle uyarılmıştım,kulaklığı hiçbir şekilde kapatmayacaksın şeklinde. Karargaha girmeden önce söylediği,'kafana göre hareket etme' cümlesi içime oturmuştu adeta. Ben varım,diyordu üstü kapalı şekilde. Kaybetmemeliyiz,diyordu. Ona zarar gelecek gibi herhangi bir davranış görmediğim sürece yapmayacağıma dair kendime söz vermiştim. Ona bunu söylemesem de olurdu. Ben biliyordum gerçeği,bu yeterdi işte. Depo kapısının önüne yanaşan araçlarla gözümü dürbünden çekip araçlara baktım. "Komutanım giriş kapısının önünde yaklaşık 10 tane araç durdu. Her birinde de 3 adam var." diyerek vermem gereken bilgiyi verdim. Benim ardımdan da Alperen, "Arka giriş kapısına da 5 tane geldi komutanım." dedi. İnen adamların elinde gördüğüm tabancalar az daha kahkaha atmama sebep olacaktı,ama o evreye daha gelmemiştim çünkü şu an şaşkınlık geziyordu tüm damarlarımda. "Komutanım onlarda basit tabanca mı var ben mi yanlış görüyorum?" diye mırıldanan Erdem sayesinde şaşıran kişinin tek ben olmadığımı anladım. "İyi de bunlar öylesine oyun parkına gelir gibi gelmiş lavuklar. Hangisi iyi korursa o kazanır yarışması gibi bir şey." diye cevap veren Orhan'a güldüm. Ardından,"Bombalar imha edildi. Ortam sizindir Barın." demesiyle de derin bir nefes verdim. Üstümden koca bir yük kalkmış gibiydi. Dürbünden çektiğim gözüm Barlas'a kayınca onun da başını bana çevirmesiyle gözlerimiz denk düştü,göz kırpıp tekrardan önüne döndü. Orhan'ın ilk söylediğine cevaben,"Hangimiz son ölür daha kolay olur gibiydi,hiç biri kalmayacak çünkü,bunu bilmeyip ellerinde tabancayla gelmeleri de ayrı bir komiklik ." dedim. Serdar konudan bağımsız,sırf beni sinir etmek için,"Konuştu çokbilmiş." dedi. Hırstan alt dudağımı dişleyip,"Şu giriştekilerin hepsini almam 10 dakika sürmez Serdar." dedim. Gerçekten de sürmezdi,hepsinin eğitimsiz olduğu ellerinde tutmaya çalıştıkları tabancadan belliydi. Görevin asıl tehlikesi bombalardı,onlar da imha edildikten sonra hepimiz rahatlayıp asıl dalga konusuna gelmiştik. "Hadi lan." diye dayılanan Serdar'ın sesi aktarıldı kulağıma. "Sen o kapıdakilerin hepsini 10 dakikada al,sana düğününde kilon kadar altın takarım." Kilom kadar altın cazip gelince dudağımın kenarı istemsizce kıvrıldı. Ama takıldığım konu başkaydı onu da,"Hayırdır sugarmother mı buldun lan dangalak?" diyerek açıkça ifade ettim. Timin gülme sesi kulağıma aktarılınca konunun sarması hoşuma gitmişti. Serdar da cevapsız bırakıp seslice güldü sadece. Ama bana altın demeseydi işi salabilirdim. Altın deyip zaafımdan vurmuştu enayi.

"Ayrıca evleneceğim ne malum lan,belki evlenmeyeceğim?" diye düşük bir ihtimali olan konuyu dile getirdim. Barlas olduktan sonra onunla cehenneme bile giderdim,evlenmek ne kelimeydi. Busöylediğime Serdar da inanmamış olacaktı. "Uğruna gözünde yaş bırakmadığın Barla aniden 'evlen lan benle' dese uça uça gidersin Asenacığım." diyerek inanmadığını doğruladı. Evet ben belki evlenmeyi düşünüyordum ama bunu açıkça konuşmanın lüzumu neydi a benim beyinsiz arkadaşım! Tüm tim duyuyordu üstelik. Gözümü dürbünden çekip Serdar'a doğru baktım. "Ağzını kırarım Serdar!" diye ters ters ufak uyarımı yaptıktan sonra gözümü Barlas'a değdirip tekrardan dürbüne koyup bakmaya devam ettim. Sırıtıyordu adi. Dudak kıvrımları gel beni öp dercesine kıvrılmıştı. Tam da yerinde açılmıştı evlilik konusu yani. Gözlerimiz dürbünde,dudaklarımız kıvrılmış,konumuz evlilik,mevkiimiz yeşil dağlar! Müthiş... Duyduklarını bildiğim halde ufak bir umut kırıntısıyla,"Ne olur bana bu muhabbeti duymadığınızı söyleyin." diye serzenişlerde bulundum. Anında,"Ben duydum" dedi Alin

"Bende duydum." diye Erdem eşlik etti

Aralarına Alperen de katıldı. "Ne yazık ki bende."

Orhan ise duyduğunu çok farklı şekilde ifade etti. "Benden kilonuz kadar olmasa da bir çeyrek altın gelir Üsteğmenim."

Parmaklarımla sağ şakağımı ovuşturdum. "Beni de yazın listeye. Ben ne kadar takayım Ase?" diye açıkça konuyu kendisine çevirip,time de yeni muhabbet çıkaran Barlas'ı cevapsız bırakmayıp,"Hiç gerek yok komutanım,sağ olun yeter." dedim ağlamakla gülmek arasında çıkan sesimle. Bizim bu alttan alta gizlenen ama aslında bilinen ilişkimize göndermeli gelen muhabbete,Barın olarak tüm tim dahilinde gülünmüştü. Fakat bu gülümseme bile çok kısa süre sürmüştü çünkü içeride hareketlilik oluşmaya başlamıştı. Bu da bazı şeylerin yolunda gitmediğini ve bombanın imha edildiğini fark ettiklerini ifade ediyordu. "İçeride hareketlilik var." dememle herkes işin ciddiyetine bürünüp odaklanmıştı. Benden sonra Alperen'in de,"Arka kapıyı açıp kontrol ediyorlar. Her kimi çıkaracaklarsa bu kapıyı kullanacaklar." demesiyle eş zamanlı aynı hareket ön kapıya da uygulanmıştı. "Ön kapıdan da kontrol edildi." dememe kalmadan ön kapıdan adamlar çıkarak depo etrafına dağılıştılar. "Adamlar ön kapıdan çıkıp depo etrafına dağılıştı. Bomba imhasını fark etmiş olmalılar." diye malumatımı verip adamları tek tek kontrol etmeye başladım. Kapının tamamını açıp kadınları bir çöp parçasıymış gibi dışarı fırlattıklarını gördüğümde kan beynime sıçradı. "Asena sakın!" diye uyaran Serdar'ın bile ilk iki kelimesinden sonraki dediklerini duymamıştım. Ateş etmem için sadece Barlas'ın iznini bekliyordum. O izni verdiği anda o depoyu kan gölüne çevirecektim. "Barın." diye cümleye başlayan Barlas'ın,cümlesini bitirmesini dört gözle bekledim."Kadınların hepsi çıkarıldıktan sonra atış serbest. Susturucuları takın. Alperen,arkayı temizle,Serdar ve Alin,Alperen'e destek sizde. Diğerleri iznimi bekleyin." diye sıralamasıyla derin bir nefes çektim içime. Tek odak noktam kadınları saçlarından tuttuğu gibi dışarı atan itti. İlk mermimi saçlarından tutan eline kullanacaktım adi herifin. Bekledikçe bekledik ama Barlas atış iznini henüz vermedi. Arka tarafta ölenleri fark edenler ne olduğuna bakmak için oraya gittiklerinde,arka mevkiiye sadece cesetleri giriyordu,canlı ve iğrenç bedenleri değil.

O izin için beklediğim 5 dakika bana 5 saat gibi geldi,saçından tuttuğunu dışarıya fıydıran iti gördükçe benim saç diplerim sızlamaya başladı. Dahasına dayanamayıp,"Ver şu izni artık,yeter!" diye patlayınca Barlas'ın koyulaşmış kahveleriyle göz göze geldim. Kararmış bakışlarını,çatılmış kaşlarıyla beraber bana çevirince onun da benden farksız olduğunu gördüm. Dayanamazdı o,kadına yapılan herhangi bir zulme. Kadına,kıza yükselen sese bile tahammül edemezdi. Muhakkak uyarır,kendisi bir şey yapamazsa da büyüğünü çağırırdı. Bu görüntü onu da delirtiyordu ama beklediği bir şey vardı. "Beni iyi dinleyin.." diye başladı,,benden çektiği gözlerini tekrar dürbününün merceğine götürürken. "Alperen,Serdar ve Alin. Arka taraf tamamen sizde. Tek biri canlı kalmayacak. Nassr'ı arkadan çıkarmaya kalkarlarsa bize haber verip adamı oyalacaksınız,ha durmazsa da sıkın bacağına yerde kıvransın dursun. Gerekirse bineceği aracın hatta tüm araçların lastiklerini patlatın ama o it ne kaçacak ne de ölecek. Bize canlısı lazım." deyip isim verdiklerinden gelen onaylama cevabını dinledi. "Orhan ve Erdem deponun yan tarafları sizde. Emir verdiğim anda sisleri yan taraflara atıyorsunuz. Ne kadar varsa üzerinizde,sadece sis olacak." dedi,Erdem ve Orhan'dan gelen yanıtı dinledikten sonra gözlerini bana kısa bir süreliğine değdirip dürbüne geri döndü. "Asena,emir verdiğim anda ön kapıda kim var kim yoksa işlerini bitiriyoruz,kadınlara dikkat et sadece. Önlerine siper olarak kullanabilirler." Nefeslendi.

"Barın..." dedi daha kararlı bir sesle. "Atış serbest." Ve her mermiye tek can görevi başladı. Susturucular sayesinde nerede olduğumuzu anlayamıyor oluşları bizim avantajımızaydı fakat kadınları Barlas'ın da dediği gibi önlerine kalkan gibi alışları onların aleyhine olacaktı. İlk mermimi kendime söz verdiğim gibi elleri kopasıca itte kullandım. Tam avuç içine,iki eline de birer mermi. Arabanın arka kapısını açıp silah almaya çalışan beyinsizin de,beyinsiz olduğunu ispatlamak için tek mermi yetti. Sağ şakağından giren mermi,solundan çıkıp arabayı deldi. "Harbi beyinsizmiş ya lan." dedim kendi kendime lakin Barın da duymuştu. "Kendini bilip söylemen ne güzel bir özgüven." diyen Serdar bile keyfimi bozamazdı şu anda. En sevdiğim aktivitemdeydim çünkü. Poligonda atış yapar gibi art arda kelle almak. Tüm sinir stres gidiyordu işte. "Apatman lambasının bile fark etmediği seninle uğraşamam Serdarcığım,kusura bakma." deyip birini daha vurdum. "O benimdi mal,ben hedef almıştım." diye sızlanması daha da keyiflendirdi beni. "Adam akıllı hızlı davranıp vursaydın o zaman,gerizekalı. Boş günümde gel de nasıl hızlı şekilde adam vurulur öğreteyim sana. Ha bu arada da düğünümde kilom kadar altınımı bekliyorum hayatım. Düğünüm olacağı zaman gel ben sana kilomu söylerim,o zamana kadar iyi beslenirim aklın kalmasın." deyip dürbünden dışarıda saklanan biri kalmış mı diye kontrol ettim. Herkesin durduğu yerler birbirine köşe kaldığı için göremeyebilirdik,o yüzden gene de kontrol etmek gerekiyordu. Ben etrafa bakınırken Barlas'ın,"Oyun mu oynuyoruz operasyon mu gerçekleştiriyoruz anlamak zor." deyişiyle Serdar'la beraber gülmüştük. İnsanın ve hele ki bir askerin modunu,keyfini, cesaretini,tüm işe yarayacak duygularını aktifleştiren şey timiyle aralarında geçen koyu muhabbetti aslında. Tabi o da zordu,hem işine odaklanıp hem de konuşmak dikkat dağıtırdı.

Oysaki bizim hiç dağılmıyordu. Biz,birbirimizden destek alıp,birbirimize sahip çıkandık. Biz Barın Timiydik. İsminin kaderini taşıyan kuvvettik. Birbirinden kuvvet alıp birbirine güç verendik. Biz bir hafta öncesine kadar bir kişi eksik olan,benim gelmemle tamamlanan Barın Timiydik. Barın,artık;

Kıdemli Üsteğmen Barlas Şahin.

Üsteğmen Asena Demir.

Teğmen Serdar Açıkgöz.

Başçavuş Alin Erdağlı.

Başçavuş Alperen Ayan.

Kıdemli Çavuş Erdem Çelik.

Uzman Çavuş Orhan Kara.

Olmak üzere 7 kişiden ibaretti. Biri sevdam diğerleri kardeşim olan 5 kişiden ibaretti. Barın,bu bir haftada yarım kalan iki kalbin tamamlanışı,sevginin gücüyle yeniden doğuşuydu.

 

Keyifli okumalar

Loading...
0%