Yeni Üyelik
24.
Bölüm

Bölüm On Dokuz

@panysoo

 

Tedavinin de yeniden sevmenin de ilk şartı aynı.

 

İnsan önce,yarasını kabul etmeli!

 

Kalp,bazen birini görmenle hiç atmadığı kadar hızlı atıp nabzını hızlandırır,bazen ise bir kelime duymanla seni ölmek üzere olduğuna ikna edecek kadar yavaşlar. Beyin,gördüklerine inanacak kadar aptallaşırken,duyduklarına kanacak kadar da saflaşır. Ve insan,gördüğünü dinlemekle akıllı olduğunu zannederken derininde yatan zavallıyı göstermekten çekinir. Kalp atışım yavaş,beynim işlevini bırakmış,duyduklarını hazmedemeyen yüreğim iflas bayraklarını çekmişti. Ben ne oluyordum peki? Duyduklarının gerçekliğine inanmayan bir aptal mı yoksa inanmamayı seçen saf mı? Tam iki buçuk saattir mutfak sandalyesine tünemiş anlatılanlara mantıklı bir kılıf bulup oturtmaya çalışıyordum,sonuç ise gene hüsran oluyordu. İnanmamak değildi bu acizliğin adı,olacağının ihtimaline inanamıyor olmaktı. Barlas'la olan telefon görüşmemizin ardından içim içimi yiye yiye burada,aynı yerimde oturup onun gelmesini beklemiştim. Aldığım nefes ciğerimi,yutkunduğum tükürük damağımı yakarken kötü bir durumla karşılaşmamak için yalvarmıştım Yaradan'ıma. Veren,almayı da bilirdi. Derdi veren Rabbim yerine deva getireceği şeyi de bilirdi.
Aklıma takılan her detay,uyandırdığı merakla asıl konuyu bilenden dinlememi haykırsa da ilk önce öğrendiklerimi hazmetmem gerektiğinin bilincinde ilerlemeliydim. Aksi benim zararıma olacaktı,sonuçta kimse babasının Türk Devlet İstihbaratında gizli görev yaptığını ve örgütlerin eline geçme sebebinin de deşifre olduğundan kaynaklı olduğunu alelade şekilde öğrenmiyordu. Sindirilmesi zor,alışılması daha da beterdi,kanayan yaraya limon suyu sıkmak gibi bir nevi. Zihnimde dönen tilkiler yerinde çoğalırken kaçıncı olduğunu sayamadığım bir sigara izmaritini daha küllüğe bastırıp paketten yenisini çıkardım. "Çok içtin,yeter!" Uyarılışımı ise takmamıştım bile. Odaklanamıyorum ki,söylüyorlardı ama boş söylüyorlardı. Kelimeler var anlamları yoktu zihnimde. Sadece dönüp duran cümleler vardı. Ellerimi direklerime koyarak rahatça kollarımı bağladım.

Gözlerim yavaş yavaş asıl ulaşması gereken kişiye ulaşınca onun kahvelerinin zaten bende olduğunu görmek,nokta tanesi kadar şaşırtmamıştı beni. "Bana baştan,tane tane anlatır mısın?" Bakışlarındaki yoğunluk 'yapma' diye feryat figan bağırsa da küçük çocuk gibi,"Son kez." diye burukça eklememle gözlerini kapatıp sıkmıştı. Açtığında ise ne tepki vereceğini kendisinin bile bilmeyip öylece kalakalmış olan Serdar'a bakıp dikkatini çekmeye çalıştı,ama olmamıştı. Serdar,masadan gözlerini çekmiyordu. Nedenini biliyordum,göz göze gelirsek yanımızda Barlas var demeden bana sarılıp hüngür hüngür ağlardı. Harp okulunda ona ilk anlattığımda yaşadıklarımı o yaşamışcasına sarılıp göz yaşı dökmüştü omzumda. Babasına aşık kızı o da çok iyi biliyordu,tıpkı Barlas'ın bildiği gibi.

Barlas'a da ağır geliyordu tüm bunlar,severdi babamı çünkü. Çok severdi hemde. Hayranlık besleyecek kadar çok,peşinden ayrılmak istemeyecek kadar da hayranca severdi.

"Selim Amca,istihbaratta gizli görevlere katılıyormuş. Senin silahlardan korktuğunu bildiği için bir şey diyememiş,hep temkinli olarak yaklaşmış ama annenin durumdan haberi varmış. Memleketinize dönmenizin sebebi de bu aslında. Seni korumak. Gelen her görevde kısa süreli geliş gidişler yapıyormuş,süreklilik durumu olmasa da ihtiyaç halinde,yapabileceğine emin oldukları biri gerektiğinde ilk akla gelen isim de kendisiymiş. Birçok örgütün yok edilmesinde de önemli katkıları olduğu için açığa çıkmasını istemeyip bir süre yakın korumaya alınmış. Vefat ettiği zamandan bir hafta önce ardı ardına örgütlerle ilgili operasyonlar düzenlenmiş ve hepsine de acemi olmayanların katılması gerekiyormuş." Durup boğazını temizledi. Söyleyeceği şey her ne ise onu açıkça ve fazlasıyla rahatsız etmişti. "İstihbarata yeni katılan askerin birini operasyona dahil etmeyip yerine Selim Amcanın gelmesini istemişler. O da hırs yapıp babanı açığa vermiş bir şekilde." Şaka gibi geliyordu ama değildi. Saçma bir amacı olan örgüt,saçma bir nedenden dolayı da durup dururken babamı kaçıracak değildi ya. Bir şey vardı altında ama benim öğrenmem istenilmemişti. Yüksek ihtimalle de istihbarattaki bölümün açığa çıkmasından korkarak olayın üstünü gizlemişlerdi. Kapatılmamıştı,sadece gizlenilmişti. O zamanlarda istihbarattaki her tanıdığımı olaya dahil edip bilgi almaya çalışıyordum ama her bilgi alma girişimim olumsuzlukla sonuçlanıyordu. Kapatılan olay,yıllar sonra benim karşıma çıkmazdı,hemde ne amaç uğruna asker olduğumu bile bile. O yüzden gizlendiğine bu kadar emindim ya zaten. Derin bir zehir daha çektim içime,hemen salmadım sadece. Biraz zehirlemesine izin verip öyle bıraktım.

"Nuri Albay peki?" dememle ne demek istediğim gayet açıkça anlaşılmıştı. Dahasına gerek yoktu kelimelerin. Parmaklarımın arasında çevirip durduğum sigaraya bakıp yutkundu. Kaldığı yerden anlatmaya devam etti,ikinci kez anlatmıyormuş gibi. "Ranza arkadaşıymışlar. Senden de,senin Selim amcanın kızı olduğundan da en başından beri haberi varmış. Bir eli hep sende olmuş,alttan alta yoklamaları da bu yüzdendi belki de. Gittiğiniz harp okulundaki Nazan Teğmenin eşi kendisi." Uzanıp paketten bir dal da kendisi alıp yaktı. "Baban ona anlatıyormuş seni. Doğum günlerinde,mezuniyetlerinde çekildiğiniz fotoğraflardan sana aşinaymış zaten. En son görüştüklerinde ise baban Nuri Albaya içine doğmuş gibi,'kızım senin emanetindir,ulaştırman gereken haberleri biliyorsun.' demiş. Selim amcanın vefatından sonra da seni daha göz hapsine alıp sahip çıkmaya çalışmış. Buraya tayinin de tuzu biberi olmuş denilebilir aslında." Sigarayı yerine bırakıp yüzümü sıvazladım. Doğruydu bunlar,sürekli saçma sebeplerden ötürü ya bazı operasyonlara katılmama izin verilmezdi ya da sebepsiz yere elime maddi yardım geçirilirdi. Altında bir şeyler olduğundan işkillenmiştim ama ceza olaylarının gelişiyle aklımdan uçup gitmişti her şey. Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeliydim. Geçip gitmişti adı üstünde. Geçmiş,geleceğimi eline alıp en mutlu günümü bana zehir olarak yaşatamazdı. İki gün sonra olan nikahımı düşünüp içimdeki kasvetin yerini olumlu duygulara bırakmalıydım. Babamı yok etmişlerdi ama veliahtı olarak ben vardım. Ve benim lugatımda kısasa kısas mecburdu. Birinin hatasını hepsinden alırdım. Birinin düşüklüğünü hepsine bağlardım. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti nasıl bir devletse,yiğitleri nasıl sürekli irtibat halindeyse o köpekler de birbirinden haberdardı. Tek gösterip,birlikle oynuyorlardı. Hızlı giden atın da boku seyrek düşerdi. Oynayıp oynayıp beşiklerine geçeceklerdi elbet. Fakat o beşik onlara sıcak yatak mı yoksa soğuk toprak mı olacaktı orası muamma.

Masadan destek alıp sandalyeden kalktım. O kadar sigara ve gözyaşının üstüne gözlerim kararmıştı. Dengemi kaybedip sendelememle Serdar kolumdan yakalamış,Barlas ise anında kalkıp yanıma gelmişti. Gözlerime inen perdenin kalkmasıyla kolumu çekip,"İyiyim sakin olun. Gözlerim karardı sadece,yüzümü yıkayacaktım." diye mırıldandım. Konuşmaya gücüm yoktu. Canım çekilmişti sanki şuncacık zaman içerisinde. Yanlarından yavaş yavaş uzaklaşırken bile bakışlarının beni takip ettiğini biliyordum. Mide bulantım hiç geçmemişti sanki. Üstüne de eklenip midemi iyice talan etmeye başlamıştı. İki büklüm oturduğum için pek farkına varamamıştım ama ayaklanınca haddinden fazla bulandığını anlamıştım. Bunun da sonu belliydi zaten. Ki tahmin ettiğim gibi de olmuştu. Elimi yüzümü yıkamak için girdiğim banyodan öğüre öğüre istifra ederek,bembeyaz suratla çıkmıştım. Kapıyı açıp başımı yerden kaldırıp endişeli halde çıkmamı bekleyen sevgilime ve abime baktım. Zoraki bir gülümseme takınıp,"Çok sigara içtim,üstüne sabah kahvaltısıyla duruyorum,tansiyonum düştü. Daha iyiyim,merak etmeyin. Biraz uyursam geçecek,keyfinize bakın siz." diyerek ikisini de ardımda bıraktıktan sonra yatak odama girip uyuşuk hareketlerle üzerimi değiştirdim. Uyuyup atlatmam gerekiyordu şu anı. Yapılabilecek bir durum yoktu,uyuyarak yok etmek ise en faydalı olanaktı. Bundan sonra sadece işime ve eşim olacak adama odaklanmamı kalbime derin ve kızgın demirlerle kazıyıp,dert adını verdiğimiz sorunları tek atlatma yöntemim olan soğuk yatağıma sığınarak,gözlerimi uyandığımda bu konuya kayıtsız kalmayı dileyerek kapattım.

YAZARDAN...

Banyodan yükselen su sesinin ardına öğürme sesleri de eklenince göz göze gelen iki adam bu sesin kime ait olduğunu biliyordu. İkisinin de yüreği birbirinden farksız kor alevdi. Birinin ruhu acı çekiyorken diğerinin kardeşi ızdıraplarda boğuluyordu fakat elini uzatıp tutamıyor,onu oradan kurtaramıyordu. Sesler daha da yükselirken mutfaktan kalkıp banyo kapısının önüne geçip gergince orada beklemeye başladılar. Asena'nın mide rahatsızlığını bildikleri için şu an kusmasının nedeninin de farkındaydılar. Çok fazla stres ve üzüntü yaşadığı zaman,tüm bunlar midesine vuruyor ve onu kusturup öyle rahatlatıyordu. İki dakikanın ardından yüzü nemli ve kireç gibi olan Asena banyodan çıkıp onları rahatlatmak için 'iyiyim,tansiyonum düştü.' deyip uyumak istediğini belirtmişti. Ona karşı gelmeden ses çıkarmayıp yanlarından geçerek odasına girmesini izledikten sonra moralleri daha da berbat şekilde mutfağa tekrardan geri döndüler. İçi içini yiyordu ikisinin de. Bunu şu an öğrenmemeliydi,en başında öğrenmeliydi aslında fakat kader ona ters köşe yaparak kandırmayı seven iyi bir oyuncuydu. Barlas derin bir nefes verip yüzünü sıvazladı. "Ne yapacaksın abi?" Serdar'ın sorusuyla başını kaldırıp yorgun yorgun onun yüzüne baktı. Asena'yı o halde görmek kalbini yormuştu. O halde görmek istememişti ama bunu ondan saklayamazdı. Başını umutsuzca iki yana sallayarak gerekli cevabı vermişti aslında. "Bilmiyorum oğlum. Elim kolum urganla bağlı. Nereye elimi atsam oradan elimde kalacak gibi." Anlıyordu komutanının halini. En mutlu olacakları zamanda en dibi görmüştü sevdiği kadın. Zor kapattığı geçmişi yine gözler önüne serilmiş,canını çıkarmaya yetmişti. Verecek bir cevabı yoktu abi saydığı adama. Lakin o kendini Asena'nın moduna bağlarsa ikisi de kısa zaman içerisinde çökerdi. Çünkü Asena,yanındakinin mutlu olmasıyla her şeyi unutan bir kız çocuğuydu daima.

"Allah büyüktür abi,vardır bir bildiği. Sen kendini salma ki o da ayakta durabilsin,uyusun dinlensin,eminim ki senin halin onu çok etkileyecek. Toparla kendini o uyanana kadar sonra da sevdiğin kadının tut elinden gidin eksiklerinizin alışverişini yapın. Yuva kuracaksınız,birinizin sorununa ikiniz birden çökerseniz kim kaldıracak sizi?" diyerek bir cevap bekledi. Ama Barlas'ın ağzını bıçak dahi açmayışı haklı olduğuna delaletti. "Size sizden fayda var. Yapma abi,yanında ol,desteğini ver,sar sarmala ama onunla birlikte çökme. Kendi derdini bırakır,sen çöktün diye üzülür." diyerek yanında olduğunu belirterek ona güç vermek istercesine omzunu sıktı. Barlas teşekkür edercesine zorla bir tebessümünü gönderdi. Sevdiği harapken onun gülmesi adamlıktan,sevdanın göğüs gerişinden sayılmazdı.

Serdar haklıydı. Ona destek olması gerekiyordu. Kendini de perişan ederek sadece onu daha kötü hale getirmiş olacaktı. Aklında oluşan birkaç görüntüyle hızlıdan da olsa Asena'nın mutlu olacağına emin olduğu planı kafasında düzenleyip uygulamak için harekete geçti. İlk önce arkadaşı Enes'i arayıp ailesine yarına bulduğu bileti ne yapıp edip gün içerisinde bir saate almasını rica etti. Enes,zor olacağını fakat deneyeceğini söyleyince minnetle teşekkür edip telefonu kapattıktan sonra meraklı gözlerle onu izleyen Serdar'a kısaca kafasındakini anlattı. Her cümlesinin bitiminde Serdar'ın yüzünde oluşan sırıtma büyürken bunun doğru olduğuna o an daha da emin oldu. Serdar,Asena'nın abisi gibiydi,aynı kandan değildiler ama neredeyse tüm huyları aynıydı. O yüzden onun hoşuna giden Asena'nın hayli hayli hoşuna giderdi. Ondan da onayı aldıktan sonra telefon üzerinden halledeceklerini halletti. Ama bazılarını dışarıda kendisi halletmesi gerekiyordu,aklı evde kalacak olsa bile Serdar yanındaydı ve o herhangi bir durumda onu arayıp haber verirdi. Serdar'ı en ufak şeyde araması için sıkı sıkı tembihleyip en sonunda da bir küfür yiyerek mutfaktan çıkmıştı. Evden de çıkmadan önce Ase'nin odasının kapısını aralayarak uyuyan güzeller güzeli sevgilisine,yakın zamanda da karısı olacak kadına baktı. Huzursuz olduğu,uyurken bile çatık kaşlarından belliydi. Tüm sorunların son bulması için dua ederek her ne kadar istemese de kapıyı geri kapatarak oradan ayrıldı. Öpmeliydi lakin öperse de uyanabilirdi. Zaten oldukça huzursuzdu. 'Uykusunu bölüp daha da huzursuz etmeye gerek yok' diyerek öpmeden çıkmıştı çünkü küçük hanım uykusu bölündüğünde pek asi olabiliyordu. Gerçi Barlas onun her haline meftundu,aşıktı. Asena'nın her bir hareketinin aşinası,her bir sinirinin sebebi,her bir tebessümündeki saklı olan gamzesiydi. Barlas,Asena idi. Asena ise Barlas idi.

Keyifli okumalar

Loading...
0%