@panysoo
|
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
Kapım alacaklı gibi çalınıyordu. Hani kirayı 5 aydır vermeyip ev sahibinden köşe bucak kaçanlar olur ya,sonra da ev sahibi kiracıyı evdeyken yakalayıp kapıya tüm gücüyle vurur. Ha işte aynı onun gibi vuruluyordu kapıma. Daha gözümü bile doğru düzgün açamamışken yataktan kalkıp bir elimle gözlerimi ovuşturup paytak paytak kapıya ilerledim. Kapı hız kesmeden vurulmaya hatta yumruklanmaya devam ediyordu. Esnediğim için elimle ağzımı kapatıp kapıyı açtım. Elim ağzımda,üstümde ayıcıklı pijamalarım,saç baş yolunmuşlar gibi birbirine girmiş eşittir yeni uyanmış bir kadın. Elimi indirip baygın gözlerle karşımdaki sinirden köpürmüş adama baktım. "Barlas." dedim ağzımı yaya yaya. 'Niye buradasın?' der gibi çıkmıştı sesim. Büyük ihtimalle kapıya vurması için kaldırdığı eli de benim kapıyı açmamla havada kalmıştı. Elini indirdi. Kafasını yana eğip dışından demese de içinden sabır çektiğini anladım. Ayakkabılarını çıkartıp yüzüme tip tip bakarak içeri girdi. O nereye gireceğim diye beklerken benim tek istikametim az önce ayrıldığım canım,sıcacık yatağımdı. Aynı uyuşuk adımlarla dış kapıyı kapatıp odama girdim,yatağa kendimi bırakmadım adeta üzerine devrildim. Arkamdan gelip kendimi yatağa attığımı görünce sesli bir nefes verdi. "Nerede o telefonun?" Sert çıkan sesine eş,onun aksine sessiz bir nefes verdim. Pozisyonumu hiç bozmadan gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim. Ta ki bir dizini kırıp bedenimin bir yanına,diğer dizini de bir yanına bırakıp kollarımı kıskacı altına alana kadar.
"Ne oldu,pes etmiş gibisin?" dedi pis pis gülüp sinir çanlarımı çaldırırken. "Uykumun anasını belledin." Uykumun tamamen açıldığı yeni yeni düşmüştü beynime. Ben yeni fark ettiğim hüznün şokunu yaşarken o 'biliyorum' dercesine baş sallayıp kahkaha attı. "Kalk lan üzerimden,adi. Ben ne güzel uyuyordum,daha karga bokunu yemeden kapıma dayanıp uykumun içine sıçtın." "Karga bokunu yemedi de ben kafayı yedim. O hiç umrunda oluyor mu Ase Hanım?"diye bilmiş bilmiş konuşurken çok tatlı gelmişti gözüme. Böyle sık iki yanağından da,büz dudaklarını doya doya öp sonra. Ama yapmayacaktım,inadım inat değil mi? Kesinlikle inat. Hatta inadın da beteri. "Senin beni sinir ettikten sonra başıma giran ağrılar umrunda oluyor mu Barlas Bey?" "Ufak bir vaveylan içimde her yeri birbirine katar. Başındaki ufak bir sızı kalbimi tuz buz eder. Sen söyle şimdi bana..." Nefesini dudaklarıma üfleyip gözlerimin en derinine baktı. "...Umrumda oluyor mu sence?" Nutkum tutulmuştu. Dilim lal olup öylece kalmış,kalp atışlarım bir ara atmayı unutup birden yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı. Yatağa dağılan saçlarıma çıkardı gözlerini,sonra yanaklarıma. Gördüğü manzarayla dudaklarındaki sırıtma,içli tebessüme dönüşmüştü. Onun tebessümünü gördüğümde ben ne olduğunu anladım zaten. Gene de teyit etmek gayesiyle, "Kızardım değil mi?" dedim umutsuzca. Yanaklarıma bakıp tebessüm ettiyse kesin kızarmışım demekti. Ama insanın içindeki o küçük ihtimaller bile bazen hayat kurtarıcı olabiliyordu. "Kızardın yavrum." dedi izlediği yüzüm en yegane hazinesiymiş gibi. Barlas böyle izledikçe ben daha da utanıyordum. Her şeye utanıp kızaran biri değildim ama konu Barlas'a gelince işler değişiyordu. Komodinin üstündeki saat titremeye başladığında anın efsunundan çıkıp titreyen saate baktım,saatten aldığım gölerimi de saçlarımı izleyen Barlas'ın yüzüne kaydırdım. "Kalkar mısın artık üzerimden? Hazırlanayım bende. Sen maşallah giyinip gelmişsin ama ben malum ayıcıklı pijamalarlayım falan." deyip alttan alttan gönderme yapmaya çalıştım ama anladı mı orası meçhul tabi. "Telefonun neden kapalıydı onu söyle kalkayım." "Karargaha geç kalırız,anca hazırlanırım." "O telefon neden kapalıydı?" "Nuri Albay sorarsa 'neden geç kaldınız?' diye ne diyeceğiz?" "Ase o telefon neden kapalıydı?" "Saçların mı beyazlamış senin?" diyerek dikkatli dikkatli bakmaya başladım. Oysa tek bir teli bile beyaz değildi. Mis kokuyordu kömür saçları. "Asena,yavrum ağzımı bozdurma benim,bebeğim. Son kez soruyorum,neden kapalıydı?" Sakin sakin konuşuyordu ama bu sakin konuşmanın alt tabakası öfke kazanıydı. Pes etmem gerekiyordu artık. Son sınırdaydık,dahası nükleerdi bizim için. "Biraz sinir edeyim dedim. Nereden bilebilirdim ki kapıya geleceğini?" deyip masum rolüne geçiş yaptım saniyesinde. Kolumu elinden kurtarıp yakasıyla oynamaya başladım. Kaşlarımı gözlerimin üstüne indirdim,dudaklarımı büzülmeye hazır hale getirdim. Bence gayet makul bir taktikti. Hilesiz, sıfır harcamayla müthişti. Asıl daha şimdi başlıyordu. Gör sen Barlas Efendi. Bakalım dik kafalılık nasıl oluyormuş eğitimlisinden öğren... "Hasbinallah ya." deyip ellerimi bırakıp yüzünü sıvazladı."Geceden beri kaç kere aradım,açan yok. Işıklarına bakıyorum,kapalı. Hayır,anlamıyorum ki amacın delirtmek mi yani? Öyleyse söyle açık açık bilelim." deyip bir anda yükseldi. Aslında hemen çirkefleşebilirdim ama şu anlık lüzumu yoktu,sonraya saklayabilirdim. Yüzümü onun yüzüne yaklaştırıp dudaklarına bakmaya başladım. Bir gözlerine bir dudaklarına taktiği en çok bu meymenetsiz Barlas da işe yarıyordu. Bizimki anında mecnun oldu zaten. Ellerini başımın iki yanına sabitleyip öpmek için yavaş yavaş yaklaşıyordu ki, "Hiih! Kalk Barlas,çabuk,çabuk,çabuk." diye aceleyle üstümden itmemle yan tarafıma düştü. Yataktan alelacele kalkıp banyoya ilerlerken,"Gene ne oldu anasını satayım ya" deyişini duydum. "Saçlarımı yıkamam lazım,saçlarım yağlanmış. Böyle gidemem." diye saçma bir bahane sundum. Dün akşam duş almıştım aslında. Şimdi saç yıkama işi ufak bir tökezletme kısmının parçasıydı. "Lan yağlı değildi ki. Halüsinasyon falan mı görmeye başladın?" Duymaya devam ettiğim sözlerine banyodan bağırarak karşılık vermeye başladım. "Ruh hastası mı diyorsun lan bana hödük?" "Onu mu diyorum salak? Kendi kendine kuruyorsun,onu söylüyorum." "Yağlı,kötü duruyor. Bana ne. Gidemem böyle." "Tamam Ase,sensin yavrum. Yıka gel." deyip pes etmesiyle zafer bayrağımı kuşandım. Ama delirtmeden de olmazdı açıkçası. "Sende söylüyorsun işte yağlı diye. Madem kötüydü geldiğin gibi neden demedin 'Asena saçların böyle böyle' diye? Sende kötü görünmemi istiyorsun,anladım ben." Nefes veriş sesini duydum. Ardından da yatağın gıcırdamasını. Bu da yataktan kalktığına işaretti yani. Çaresizliğinden yere göğe sığamadı herhalde. "Yeni uyanmış halin bile bu kadar güzelken kilo da alsan,başka bir şey de olsa benim en güzelim sen olacaksın. Bu gözler bir seni güzel görüp,dışarıya zifiri olacak. Bu yürek bir seni aşk bilip,her halinin güzelliğine yanıp tutuşacak." dedi. Banyo aynasından sırıtan yüzümün nasıl tebessüme dönüştüğüne,gülerken bile gözlerimin kısıldığına birebir şahit oldum. Bunu bir tek o yapabilirdi. Nabzımı bir tek o böyle hızlandırır,nefesimi her hali ve sözüyle bir tek o kesebilirdi. Cevap vermedim. Sadece güldüm,en içten ve çocuksu duygularımla güldüm. Duşakabine eğilip suyu açtım,sadece saç kremi sürüp yaydırdığım saçımı durularken Barlas'ın,"Bakıyorum da sustun." diyen,gülümsediğini ses tonundan bile anladığım cümlesi doldu kulağıma. Aynı tebessümümü ve kalp çarpıntımı bozup eksiltmeden cevap verdim. "Hoşuma gitti,ondandır."
Keyifli okumalar |
0% |