Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Bölüm Sekiz

@panysoo

 

 

 

 

 

Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük

 

 

 

Kapım alacaklı gibi çalınıyordu. Hani kirayı 5 aydır vermeyip ev sahibinden köşe bucak kaçanlar olur ya,sonra da ev sahibi kiracıyı evdeyken yakalayıp kapıya tüm gücüyle vurur. Ha işte aynı onun gibi vuruluyordu kapıma. Daha gözümü bile doğru düzgün açamamışken yataktan kalkıp bir elimle gözlerimi ovuşturup paytak paytak kapıya ilerledim. Kapı hız kesmeden vurulmaya hatta yumruklanmaya devam ediyordu. Esnediğim için elimle ağzımı kapatıp kapıyı açtım. Elim ağzımda,üstümde ayıcıklı pijamalarım,saç baş yolunmuşlar gibi birbirine girmiş eşittir yeni uyanmış bir kadın. Elimi indirip baygın gözlerle karşımdaki sinirden köpürmüş adama baktım. "Barlas." dedim ağzımı yaya yaya. 'Niye buradasın?' der gibi çıkmıştı sesim. Büyük ihtimalle kapıya vurması için kaldırdığı eli de benim kapıyı açmamla havada kalmıştı. Elini indirdi. Kafasını yana eğip dışından demese de içinden sabır çektiğini anladım. Ayakkabılarını çıkartıp yüzüme tip tip bakarak içeri girdi. O nereye gireceğim diye beklerken benim tek istikametim az önce ayrıldığım canım,sıcacık yatağımdı. Aynı uyuşuk adımlarla dış kapıyı kapatıp odama girdim,yatağa kendimi bırakmadım adeta üzerine devrildim. Arkamdan gelip kendimi yatağa attığımı görünce sesli bir nefes verdi. "Nerede o telefonun?" Sert çıkan sesine eş,onun aksine sessiz bir nefes verdim. Pozisyonumu hiç bozmadan gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim. Ta ki bir dizini kırıp bedenimin bir yanına,diğer dizini de bir yanına bırakıp kollarımı kıskacı altına alana kadar.


Bu hareketinden sonra gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Kalk lan üzerimden,ayı. Ben seni nasıl taşıyayım?" dedim abarta abarta. Aslında ağırlığını vermemişti. Sadece iki yandan da sıkıp hareket etmemi kısıtlıyordu. Ama ben abartılar sultanı Asena olarak görevimi layığıyla yerine getiriyordum. "Ağırlığımı bile vermedim. Abartarak konuyu değiştiremezsin." dedi mala anlatır gibi tek tek. Ağzını kırdığımın salağı. "Nefesim başka yerlerimden çıkacak." deyip nefes alamıyormuş gibi yaptım. Oysaki o kadar güzel nefes alabiliyordum ki her nefes çekişimde misk ve limon yükleniyordu bahar bahçeme. "O nefesin keşke telefonunu kapatmadan önce de başka yerlerinden çıksaydı." dedi benim düşüncelerime inat dik dik. Gözlerinden ateş püskürtmesine ramak kalmıştı. Hani bu robot arabalar olur ya,robot halindeyken ikiye katlayınca arabaya dönüşür. Barlas'ın da insandan ejderhaya dönüşmesine az kalmıştı işte. Kuyruğu nerelerinden çıkardı acaba,insan düşünmeden de edemiyordu. Acayip halde suratına suratına anırarak gülesim vardı. Ama bunu yaparsam beni balkondan aşağı atması çok yüksek olasılıktı.


"Hak ettin,sana az bile yaptım. Bırak şimdi şu ellerimi." diyerek bende dik kafalılığımı ortaya koydum. O söyleyecek söyleyecek ben eksik mi kalacaktım? Damarlarımdan akan kanda bile yoktu böyle bir ihtimal. Olamazdı da çünkü ben bana söylenilen bire bin ile cevap verirdim. Kaşları dalga geçermiş gibi havalandı,dudağının kenarı alayla yukarı doğru havalandı. "Allah Allah,öyle mi oluyormuş ya?" Dudağına kafa atmakla öpmek arasında gidip geliyordum. Kıyamıyordum ama kafa atsam da fena olmazdı tabi. "Öyle oluyormuş canım ya." deyip palavra bir gülüş takındım. Lakin o gülüş bile bir iki saniye falan sürmüştü. "Kalk lan. Kollarım uyuştu,kangren olacaklar artık hayvan." diye suratına suratına söylendim. Ama beklediğim karşılık en azından bir yükselme falandı. Böyle sırıtmalı mırıtmalı dalga geçiş değildi yani. "İltifatların gözlerimi yaşartıyor." Göz devirip başımı komodine çevirdim. Çevirmemle kafama böyle 'zınk' diye bir hinlik düştü. Bu hayvan benim iki yanımı da kısıtlamışken ondan bağımsız hareket etmem imkansızdı. Komodinin arka tarafında gardolabım kalıyordu ve gardolabın altı yerden yüksekti. Bir şey görmüş gibi yapıp gözlerimi büyüttüm sonra da yapabildiğimin de fazlası,ustalık eseri gibi korku çığlığını bastım. Kollarıma baskı yapan eller gevşeyince onu fırsat bilip bacaklarımı dizlerinin arasından kurtararak beline sardım ve sırt üstü yatmasını sağladım. Şimdi ise o sırt üstü yatıyor,ben ona baskı uyguluyordum. Dizlerimi karnının iki yanına sabitlemiş,ellerini ise iki elimle başının üzerine sabitleyerek onun yaptığı gibi hareketlerini kısıtlamıştım. Fakat es geçtiğim bir nokta vardı. Onun gücüyle benim gücüm aynı değildi. O,benim ellerimi tek eliyle sabitleyebiliyorken ben onun ellerini iki elimle bile doğru düzgün sabitleyememiştim. Sesli sesli gülmeye başlayınca ben her şeyden kopup gittim,gülüşüne soyutlandım. Ne olduğunu idrak edemedim. Ben gülüşüne takıldım,o adi ise beni üzerinden atıp az önceki konumuna geçti. Harala gürele derken yatağın anasını ağlatıp yastıkları yere düşürmüş,birbirimizi de nefes nefese bırakmıştık. Sonuç olarak koskoca Kıdemli Üsteğmeni üzerinden atıp üzerine geçip kısıtlamak,en azından çalışmak kolay olmuyordu.

"Ne oldu,pes etmiş gibisin?" dedi pis pis gülüp sinir çanlarımı çaldırırken.

"Uykumun anasını belledin." Uykumun tamamen açıldığı yeni yeni düşmüştü beynime. Ben yeni fark ettiğim hüznün şokunu yaşarken o 'biliyorum' dercesine baş sallayıp kahkaha attı. "Kalk lan üzerimden,adi. Ben ne güzel uyuyordum,daha karga bokunu yemeden kapıma dayanıp uykumun içine sıçtın."

"Karga bokunu yemedi de ben kafayı yedim. O hiç umrunda oluyor mu Ase Hanım?"diye bilmiş bilmiş konuşurken çok tatlı gelmişti gözüme. Böyle sık iki yanağından da,büz dudaklarını doya doya öp sonra. Ama yapmayacaktım,inadım inat değil mi? Kesinlikle inat. Hatta inadın da beteri.

"Senin beni sinir ettikten sonra başıma giran ağrılar umrunda oluyor mu Barlas Bey?"

"Ufak bir vaveylan içimde her yeri birbirine katar. Başındaki ufak bir sızı kalbimi tuz buz eder. Sen söyle şimdi bana..." Nefesini dudaklarıma üfleyip gözlerimin en derinine baktı. "...Umrumda oluyor mu sence?" Nutkum tutulmuştu. Dilim lal olup öylece kalmış,kalp atışlarım bir ara atmayı unutup birden yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı. Yatağa dağılan saçlarıma çıkardı gözlerini,sonra yanaklarıma. Gördüğü manzarayla dudaklarındaki sırıtma,içli tebessüme dönüşmüştü. Onun tebessümünü gördüğümde ben ne olduğunu anladım zaten. Gene de teyit etmek gayesiyle, "Kızardım değil mi?" dedim umutsuzca. Yanaklarıma bakıp tebessüm ettiyse kesin kızarmışım demekti. Ama insanın içindeki o küçük ihtimaller bile bazen hayat kurtarıcı olabiliyordu. "Kızardın yavrum." dedi izlediği yüzüm en yegane hazinesiymiş gibi. Barlas böyle izledikçe ben daha da utanıyordum. Her şeye utanıp kızaran biri değildim ama konu Barlas'a gelince işler değişiyordu. Komodinin üstündeki saat titremeye başladığında anın efsunundan çıkıp titreyen saate baktım,saatten aldığım gölerimi de saçlarımı izleyen Barlas'ın yüzüne kaydırdım. "Kalkar mısın artık üzerimden? Hazırlanayım bende. Sen maşallah giyinip gelmişsin ama ben malum ayıcıklı pijamalarlayım falan." deyip alttan alttan gönderme yapmaya çalıştım ama anladı mı orası meçhul tabi.

"Telefonun neden kapalıydı onu söyle kalkayım."

"Karargaha geç kalırız,anca hazırlanırım."

"O telefon neden kapalıydı?"

"Nuri Albay sorarsa 'neden geç kaldınız?' diye ne diyeceğiz?"

"Ase o telefon neden kapalıydı?"

"Saçların mı beyazlamış senin?" diyerek dikkatli dikkatli bakmaya başladım. Oysa tek bir teli bile beyaz değildi. Mis kokuyordu kömür saçları.

"Asena,yavrum ağzımı bozdurma benim,bebeğim. Son kez soruyorum,neden kapalıydı?" Sakin sakin konuşuyordu ama bu sakin konuşmanın alt tabakası öfke kazanıydı. Pes etmem gerekiyordu artık. Son sınırdaydık,dahası nükleerdi bizim için. "Biraz sinir edeyim dedim. Nereden bilebilirdim ki kapıya geleceğini?" deyip masum rolüne geçiş yaptım saniyesinde. Kolumu elinden kurtarıp yakasıyla oynamaya başladım. Kaşlarımı gözlerimin üstüne indirdim,dudaklarımı büzülmeye hazır hale getirdim. Bence gayet makul bir taktikti. Hilesiz, sıfır harcamayla müthişti. Asıl daha şimdi başlıyordu. Gör sen Barlas Efendi. Bakalım dik kafalılık nasıl oluyormuş eğitimlisinden öğren...

"Hasbinallah ya." deyip ellerimi bırakıp yüzünü sıvazladı."Geceden beri kaç kere aradım,açan yok. Işıklarına bakıyorum,kapalı. Hayır,anlamıyorum ki amacın delirtmek mi yani? Öyleyse söyle açık açık bilelim." deyip bir anda yükseldi. Aslında hemen çirkefleşebilirdim ama şu anlık lüzumu yoktu,sonraya saklayabilirdim. Yüzümü onun yüzüne yaklaştırıp dudaklarına bakmaya başladım. Bir gözlerine bir dudaklarına taktiği en çok bu meymenetsiz Barlas da işe yarıyordu. Bizimki anında mecnun oldu zaten. Ellerini başımın iki yanına sabitleyip öpmek için yavaş yavaş yaklaşıyordu ki, "Hiih! Kalk Barlas,çabuk,çabuk,çabuk." diye aceleyle üstümden itmemle yan tarafıma düştü. Yataktan alelacele kalkıp banyoya ilerlerken,"Gene ne oldu anasını satayım ya" deyişini duydum. "Saçlarımı yıkamam lazım,saçlarım yağlanmış. Böyle gidemem." diye saçma bir bahane sundum. Dün akşam duş almıştım aslında. Şimdi saç yıkama işi ufak bir tökezletme kısmının parçasıydı. "Lan yağlı değildi ki. Halüsinasyon falan mı görmeye başladın?" Duymaya devam ettiğim sözlerine banyodan bağırarak karşılık vermeye başladım.

"Ruh hastası mı diyorsun lan bana hödük?"

"Onu mu diyorum salak? Kendi kendine kuruyorsun,onu söylüyorum."

"Yağlı,kötü duruyor. Bana ne. Gidemem böyle."

"Tamam Ase,sensin yavrum. Yıka gel." deyip pes etmesiyle zafer bayrağımı kuşandım. Ama delirtmeden de olmazdı açıkçası.

"Sende söylüyorsun işte yağlı diye. Madem kötüydü geldiğin gibi neden demedin 'Asena saçların böyle böyle' diye? Sende kötü görünmemi istiyorsun,anladım ben." Nefes veriş sesini duydum. Ardından da yatağın gıcırdamasını. Bu da yataktan kalktığına işaretti yani. Çaresizliğinden yere göğe sığamadı herhalde.

"Yeni uyanmış halin bile bu kadar güzelken kilo da alsan,başka bir şey de olsa benim en güzelim sen olacaksın. Bu gözler bir seni güzel görüp,dışarıya zifiri olacak. Bu yürek bir seni aşk bilip,her halinin güzelliğine yanıp tutuşacak." dedi. Banyo aynasından sırıtan yüzümün nasıl tebessüme dönüştüğüne,gülerken bile gözlerimin kısıldığına birebir şahit oldum. Bunu bir tek o yapabilirdi. Nabzımı bir tek o böyle hızlandırır,nefesimi her hali ve sözüyle bir tek o kesebilirdi. Cevap vermedim. Sadece güldüm,en içten ve çocuksu duygularımla güldüm. Duşakabine eğilip suyu açtım,sadece saç kremi sürüp yaydırdığım saçımı durularken Barlas'ın,"Bakıyorum da sustun." diyen,gülümsediğini ses tonundan bile anladığım cümlesi doldu kulağıma. Aynı tebessümümü ve kalp çarpıntımı bozup eksiltmeden cevap verdim.

"Hoşuma gitti,ondandır."

 

Keyifli okumalar

Loading...
0%