Yeni Üyelik
4.
Bölüm

2.Bölüm

@panysoo

50 dakikanın ardından kalem tutmaktan ağrımaya başlamış ve terlemiş ellerimizle derstlikten koşar adım çıkıp bahçede gölgelik bir ağacın altına bedenlerimizi umarsızca fırlattık denilse yeridir. Kadının gram acıması yoktu,sanki erkek arkadaşı tarafından aldatılmış da acısını bizden çıkartıyor gibiydi,gudubet. "Acıması olmayan pis şırfıntı,erkek olsam gördüğüm anda yolumu değiştirip kaçacağım izmarit balığı kılıklı,fok balığı saçlı." Balıklara karşı takıntısı vardı,her kötü örneği bir balıkla şekilleniyordu. Ellerine bakıp söylenen Efil'in sözlerinee kendimce mantıklı bir açıklama yaptım. Ama kendimce mantıklıydı. "Fok balıkları kel Efil'im. Kadında,iki insanda anca olabilecek kadar çok saç var. Sadece bakımsız." Yaslandığım ağacın gövdesinden köküne doğru biraz daha yayılarak oturdum. "Peruk lan." Bağıra bağıra cevap verince hem şaşırdığım için hemde susması için uyarı maksadında olsun diye yaslandığım yerden hızlıca doğruldum. "Hadi lan,ne peruğu?" deyip inanmadığımı aktarsam bile olabileceği düşüncesi de kafamı karıştırıyodu. "Harbiden peruk. Geçen gün tuvalette peruğu çıkarmış kendi saçına elleriyle yelpaze yapmaya çalışıyordu." Bu kızın bu bilgileri nereden öğrendiğini anlayamıyordum. Gizli ajanlık falan yaptığını düşünmeye başlamama az kalmıştı. "Onu nerede gördün hayatım?" Munzurca gülümseyip göz kırptı. "Tuvalete girdim öğretmen kılığında." Manyaktı bu kız. Emindim bundan artık. Zeka testlerine soksalar,makine üstün zekadan dolayı hata verirdi. Başımı omzuma yatırıp milli 'sen akıllanmazsın' bakışını attım. O ise umursamayıp şirinlik yapmaya devam etti.

Bundan sonraki bir saatimiz boş olacağından dolayı babamı şimdi arayabilirdim. İstediğimiz kadar da konuşabilirdik,yeteri kadar vaktimiz olacak hatta arta bile kalacaktı. Arka cebimde kalan telefonu almak için yana doğru eğilip kalçamı hafif kaldırıp cebimden çıkarttım. Kilidini açtığımda ekrana düşen mesajlar ve aramalar vardı. Kimisi doğum günümü kutluyor kimisi ise nasıl olduğumu soran mesajalr atmıştı. Aramalar da arkadaş ve akrabalarımdan olduğu kadar bir de bilinmeyen bir numaradan toplam dört kez arama almıştım. Onlara daha sonra bakarım düşüncesi ile hepsini geçip babamın numarasını tuşlayıp aradım. Çalan telefon,üçüncü çalışın sonunda açıldı. Babamın bir cevap vermesini bekleyemeden,"Babacığım." diyerek mutlulukla şakıdım.

Duymayı beklediğim ses kalın ve pürüzlü olan babamın sesi,kelime ise 'Gül bahçem.' olarak babamın bana kullandığı hitaptı. Fakat annemin ağladığı için titrekleşen sesinden çıkan 'Efendim kızım?' değildi. Az önce mutluluğu dışarı bile saçan sesim şimdi endişeyle kaplanmıştı. Mutluluğun beyazı,endişenin grisine karışmıştı. Yerimde iyice dikleşip alacağım cevabın korkusuyla,"Babam nerede ve sen neden ağlıyorsun?" diye sordum. Babamın kalp hastası oluşu beni her an diken üstünde bırakıyordu. İnat oluşu da cabasıydı. Her gün arayıp ilaçlarını alıp almadığını soruyordum,bazen ise ilaç saatinde arayıp bizzat içmesi gerektiğini söyleyip ısrar ediyordum. Dün konuştuğumda hiçbir şeyi yoktu ama şimdi babamın telefonunu annem açıyordu. Önemli olanı ise ağlıyordu.

Bir şey olmuştu,kesinlikle bir şey olmuştu hemde. İçim içimi yemeye çoktan başlamıştı da asıl canımı yakmaya başladığında fark etmiştim.

Efil de annemin sesini duyduktan sonra yüzümün düşüşüne,yayıldığım yerden ani doğruluşuma ve ses tonumun an be an değişimlerine şahit olup benim gibi doğrulmuştu. Gözlerim ona kaydığında yüzümü incelediğini gördüm. Şu an kollarıma sarılmış neler olduğunu sorup benden çok telaş yapması gerekiyordu fakat o hiçbir şey yapmayıp sadece yüzümü inceliyordu. Vereceği tepkileri bile ezbere bildiğim Efil ile şu an karşımda soğukkanlı ve umursamaz duruşuyla yüzümü inceleyen Efil aynı kişi değildi,olmamalıydı. Sorduğum sorunun üzerine annemin iç çekişleri doldu kulağıma,ardından da sesli yutkunuşlarından sonra çoğalan hıçkırıkları. "Gel ne olur,lütfen gel anneciğim." Dedikten sonra iç çekti. Artık adım kadar emindim,bir şey olmuştu ve benim şimdi haberim oluyordu. Yoksa beni durup dururken çağırmazlardı yanlarına. Zaten bir hafta sonra mezuniyetim vardı,ona geleceklerdi.

Sakinleşip içimdeki sesleri susturma niyetiyle derin bir nefes alıp verdim. "Sakin ol sen. Ben şimdi eve geçiyorum,kimliğimi falan aldıktan sonra da yola çıkacağım. Sen sadece sakin ol annem. Ben üç saat içerisinde orada olacağım." Boğazıma oturan devasa yumruyu biraz olsun haklamak adına yutkunmayı denedim ama nafileydi,çünkü oraya takılıp daha güçlüsünü eklemekten başka bir halta yaramamıştı. Oturduğum yerden kalkıp dersliğe doğru adımlamaya başlamışken Efil de ayaklanıp ardım sıra adımlamaya başladı. "Efnan." Kapanmayan telefondan ince bir ses doldurdu kulağımı. "Efil de seninle gelsin annem." Adımlarım yavaşlamaya yüz tutsa da onu yenip aynı adımlarla yürümeye devam ettim. İsteğine anlam veremesem de bi şey diyemezdim şu an. Ondan önce düşünmem gerekenler vardı. Bu isteğin de altında yatan nedenler olduğu aşikardı. "Tamam anne." dedikten sonra telefonu kapatıp arka cebime yerleştirdim.

Dersliğimizin ve bahçenin arasındaki mesafe çok uzun olmadığından ben telefonu kapatana kadar dersliğe girmiştik. Sırada bulunan çantalarımızı alıp kapıda bekleyen Efil'in yanına gittim. Çantasını aldıktan sonra,"Taksi çağırdım,kapıdadır." dedi aynı,değişmeyen boş ifadesiyle. Başımla onaylayıp yan yana derslikten çıktık. Çıkana kadar da aramızda hissedilen cinsten bir sükunet hakimdi. Hiçbir şey sormamıştı. Bende bahsetmemiştim ne olduğundan. Tüm konuştuklarımdan,öğrendiklerimden haberi varmış gibi davranıyordu,öyle bir sakinlik ve sessizlik vardı üstünde. Dediği gibi kapıda bir taksi bizi bekliyordu. Hızlı adımlarla taksiye ilerleyip arkaya bindik,Efil'in söylediği evin adresinden sonra takside hiçbir şekilde bir ses çıkmadı.

Suskunluk yemini etmiş gibiydi. Konuşmuyordu asla,benden tarafa dahi bakmaktan çekinir gibi davranıyordu. O konuşana kadar benim de konuşmaya niyetim yoktu. Kaç yıldır yakındık ilk defa böyle bir tavır takınmış,uzaklaşmıştı. Sabahki enerjisinin yerinde yeller esiyordu. Telefonumu çıkartıp bizim apartmanın en alt katında araç kiralama dükkanında çalışan Yusuf Abiyi aradım. Telefon bir süre çalmış olsa da açmadı. Açması gerekiyordu çünkü acilinden bir araca ihtiyacım vardı ve bunu sadece kendisi ayarlayabilirdi. Tekrar aradım gene açmadı. Üst üste aramaya başladım,bu yaptığımdan her ne kadar utansam da mecbur olmasam yapmazdım. Kaçıncı olduğunu sayamadığım aramamda Yusuf Abi telefonu açtı. "Efendim?" Mayhoş mayhoş konuşuyordu. Adamı uykudan uyandırmıştım.

"Abi kusura bakma üst üste arayıp uyandırdım ama ihtiyacım var sana."

"Buyur İz'ciğim?" Uyku mahmuru bir sesle konuşuyordu. Henüz uykusu açılmamıştı ama beni can kulağıyla dinlediğinden de şüphem yoktu. "Abi az önce üniversiteden çıktım. Eve geliyorum şimdi,acilinden araba ayarlaman gerekiyor bana. Mükafatı neyse misliyle alacağından şüphen olmasın. Önemli bir konu."

"Gelince anlatacaksın bana her şeyi ve arabayı dert etme. Halloldu say."

"Sağol abi,görüşürüz."

"Eyvallah,görüşürüz kardeşim."

Kapattığım telefonu cebime koymayıp elimde tuttum. Ama sıkıntıdan rahat duramıyordum. İçimde bir is vardı. Dumanıyla kör eden,kokusuyla içimi yakan bir is vardı. Geçmiyordu,babamı görene kadar da geçmeyecekti. Damağıma metalik bir tat geliyordu yavaş yavaş. Yüksek ihtimalle dişlediğim yanaklarımın içi kanamaya başlamıştı ama önemli de değildi. Bir taraftan telefonumu sıkıyordum diğer taraftan yanaklarımın içini ısırmaktan kendimi alamıyordum. "Isırma şu yanaklarını,mahvedeceksin. Önemli bir şey yoktur merak etme. Abim Tarbel'de şu an,ona mesaj attım. Seninkilere bakmaya gidip bana da haber verecek,endişelenme." Annemle konuştuğumdan beri ağzını açmayan Efil,şu an sakin olmam için bana telkin veriyordu. Bana değer verdiğinin bilhassa farkındaydım ama sessiz kalışına da bir açıklama bulamıyordum. Şimdi ise yüzüme bile bakmayıp sakinleştirmeye çalışması ağlama çanlarıma büyük ve kuvvetli bir sopa ile vuruyordu. Oysaki şu an en çok ona ihtiyacım vardı. Ona sarılıp,beni sakinleştirecek sözlerine ihtiyacım vardı.

Evin önüne geldiğimizde taksi ücretini ödeyip indik. Efil'e,"Birkaç parça eşya al yanımıza,kimliklerimizi falan her şeyi al,bende arabayı halledeyim." deyip Yusuf abinin dükkanı işaret ettim başımla. Gene bir suskunlukla sadece başını sallayarak onayladı ve apartmana girdi. O,apartmana girdikten sonra ben Yusuf Abinin dükkanına girdim. Dükkandaki msasına oturmuş,ajandasına bir şeyler yazıyordu. "Abi,kolay gelsin." Kafasını ajandadan kaldırıp bana baktı. "Hoşgeldin kardeşim. Araban hazır da hayırdr,ne oluyor de bakayım bir bana?" Eğilip çekmecesini açarken bir taraftan da bana soru sordu. "Bilmiyorum abi,babamı aradım telefonunu annem açtı. Baktım ağlıyor,ne oldu dedim hiçbir şey demeyip sadece gel dedi. Bir şey olmuş olmasa çağırmaz,bir hafat sonra mezuniyet var onalr gelecekti zaten. Bir şey oldu ama ne oldu bende bilmiyorum,öğreneceğim şimdi." Uzattığı anahtarı elinden aldım. "Hesabı yaz,gelince kapatırız." deyip göz kırptıktan sonra elimi uzattım. Uzattığım elimi sıktı. "Hesap falan yok,doğum günü hediyesi sayarsın. İkinci ailene para mı vereceksin,yengen duysa yolar seni vallahi." Gerginliğimi almaya çalşıyordu,işi şakaya vurup da yüzümü güldürse o da rahatlayacağından bu kadar uğraşı içerisindeydi...

 

 

Her şey yeni başlıyoorr!!

Loading...
0%