Yeni Üyelik
7.
Bölüm

4.Bölüm

@panysoo

Tüm bu yaşadıklarımın saçma bir şakadan ibaret olmasını temenni ediyordum fakat tamamı ile gerçek olması da yüzüme çarpıyordu. Kendimi kandırıyordum. Gerçekler apaçık ortadaydı işte. Odanın içinde bulunan herkes gerçeği bu zamana kadar biliyordu ve asıl yeni öğrenen kişi bendim,en başta öğrenmem gerekirken. Bir ihtimal gene kendimi yalanlara inandırmaya çalışırken babama sorduğum soruya Efil cevap vermişti. "Aile kavramı dalga geçilecek veya şaka yapılacak bir kategoride yer almıyor Efnan. Doğru söylüyorlar,detayına kadar her şeyi biliyoruz hepimiz." Demişti. Esas o zaman anladım her şeyin gerçek olduğunu,en azından bu odada konuşulan konunun gerçek olduğunu. Efil ne olursa olsun bana yalan söylemezdi,gerçi aile kavramını öğrendiğim insanlar da söylemezdi ama buruktum işte. Zaten bu zamana kadar yalanı yaşamıştım,daha ne yalan söyleyebilirlerdi ki.

Efil'in o cümlesinden sonra hiçbir şey diyemedim,dilimden kelimeler dökülmedi de yüreğime hançer olup saplandı. Kalktığım koltuğa geri oturup tüm yaşadıklarımızı düşünmeye başladım. Herhangi bir hareketi,cümleyi veya davranışı. Belli ettirip de benim anlayamayacağım her bir detayı. Ama yoktu. Her şey gayet normal ve olması gerektiği gibiydi. Rol gereği değil,içten olan eylemlermiş gibiydi hepsi. Sinirden titremeye başlamıştım,fark ettirmemeye çalışıp kendimi sıkıyordum. Ne kadar başarılı olduğum ise müphemdi. "Anlatın. Her şeyi." Aciz kalbime nazaran çıkan tok sesim beni bile şaşırtmıştı. Detayına kadar düşünmek için kapattığım gözlerimi,içimde patlayan lavlara kıyasla sakince açtım. Hepsi birbirine bakıyordu. Biri hariç;Efil'in abisi Aran.

O kimseyle göz kontağına girmeyip gözlerini benden ayırmıyordu. Farkındaydım bunun,nedeninin ise merakındaydım. Bu bakışmalara tahammülüm kalmamıştı. Daha ne kadar bakışacaklardı. "Yetmiyor mu bu kadar süre sakladıklarınız? Biraz daha uzatalım süreyi diye anlaştınız herhalde. Anlatsanıza artık." Sonlara doğru sesim benden bağımsız yükselmişti. Kontrol edemiyordum hiçbir duygu ve hareketimi. Tek kontrol altında tutabildiğim şey gözyaşlarımdı. Akmayacaklardı,akamazlardı. Ben ailem bildiğim insanların başını bir kere eğdirmeyip onların benden saklamasıyla gözyaşlarımın akmak isteme hissiyatı, akacak olan yaş benimki değildi,onlarındı. "Efnan." Diye mırıldandı ağzının içinde annem bildiğim kadın. "Ne Efnan?" Bir anlık hışımla yerimden kalkıp tam karşısında yüz yüze gelebileceğimiz hizada eğilerek gözlerinin içine baktım. "Yeteri kadar yalanlarla büyüttük devamını getirelim,sen bizim hala kızımsın demeyeceksiniz herhalde değil mi Seyran Hanım?" Doğrulup pencerenin önüne geçtim.

Tamamen açıp karşısında duran sandalyeye oturdum. İlk defa sesimi yükseltmiştim ona. İstememiştim ama olmuştu. Sakin falan da olmak istemiyordum zaten. Duygularımı bastırmadan,gömmeden yaşayıp güne doğurmak istiyordum. Yapacaktım da. Boynumu omzuma yatırıp cama doğru çevirdim başımı. Gözlerimi kapatıp gelen rüzgardan çektim içime usul usul,yanan yangınlarımı söndürsün diye. Diğer yerlere sıçratmaktan başka işe yaramadı.

Nefes verip gözlerimi açtım,daha kararlı gözlerle karşımda duran dörtlüye baktım. "Anlatır mısınız artık?" Sesimin daha ılımlı çıkmasını denemiştim. Sorduğum sorunun üzerine Efil'in abisi konuşmaya başladı. "Küçük yaştayken ailen vefat etti. Açıkta kalmaman için başka bir aileye evlatlık olarak verildin." Buz gibiydi sesi,gözlerinin bebekleri ise yeşilin en koyu tonunda görünüyordu. Nefes alınabilecek bir ormanın en derinliklerindeymiş gibi. "Bu kadar mı abi? Bu mu yani size göre?" Gözlerini kapattı ve derin bir nefes çekti içine. Verdiğim cevaba bir şey demesini bekledim,demedi. Başını koltuğa yaslayıp gözleri kapalı,öylece durdu bir müddet. Sonra onun vermediği cevabı Efil verdi,o benim daha da zıvanadan çıkmamı sağladı. "Bu kadar Efnan. Ne olmasını bekliyordun ki,evlatlık verildiğin saklanılması gerekiyordu,saklanıldı." Oldu bittiye getir diyordu kısacası. Sinir tüm bedenimi sardı bir anda. Sandalyeden kalktığım gibi karşısına geçtim. Bir şey yapacağımdan da değildi,yapmazdım. "Ne saçmalıyorsun lan sen,ne diyorsun Efil?" Sesim,evin tüm odalarına ulaşmıştı. Aran,koltuktan kalkıp Efil'in karşısına geçerek aramızda aşılmaz bir duvar oldu. "Sakın." Diyerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı. "Sakın ona bağırmayı aklından bile geçirme." Burnumdan aldığım soluklar ciğerlerimde tıkandı kaldı. "Sen kimsin? Seni mi dinleyeceğim ben?" Çattığı kaşlarının altındaki kirpikleri birbirine yakınlaştı. Tuttuğu kolumu ıkmıyordu lakin çekecek olsam da çekebileceğim gibi hafif tutmuyordu. "Söz konusu kardeşimse İzel,evet beni dinleyeceksin. Otur şuraya,adam akıllı konuşuyoruz." Tuttuğu kolumu hızlıca çekip elinden kurtardım. Gözlerine baktığım o his,anlatılmazdı. Nefretle sinirin karışıp harlanmasından ibaret olan bir karışımdı sadece. "Oturayım,öyle mi?" Kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Saygımdan susuyorum ama haddimi aşmama çok az kaldı,haberin olsun. Bu konu benim ise tepki göstereceğim ve sen,daha doğrusu siz bilip sustuğunuz için yani yandaşlık yaptığınız için tüm bu tepkilerime sesinizi keseceksiniz. Kesmezseniz de kapı orada,kapıdan da çıkmam diyorsanız pencere açık nasıl olsa,atlayıp bu konuyu kendi muhasebenizde kesebilirsiniz."

Gözlerime olan bakışlarında bir şeyler değişti. Sözlerimi dinlerken bölmeden,araya girmeden dinlemişti. Üşümeye başlamıştım. Sinirlenip gerildiğimde ilk önce titremeye daha da ilerisi olursa üşümeye başlıyordum. Ve şansıma tüküreyim ki ben üşüyordum. Yazın ortasında dudaklarımı titretecek kadar çok üşüyordum. Verdiğim nefeslerin kuvvetinden dolayı dudaklarımın titrediği düşünülse bile buz kesen ellerime temas etseler anlaşılırdı. Aran Abi burnundan soluya soluya Efil'in yanına tekrardan oturdu. Şu an ağlayıp paramparça olmam gerekiyordu belki. Lakin içimdeki duyguların hiçbirine anlam veremiyordum. Bir yanım feryat figan etse de diğer yanım bunun böyle olacağını biliyormuş gibi rahattı. Bir yanım oturup çığlık çığlığa ağlamak istese de diğer yanım omuzlarını dik tut diyerek haykırıp bana destek oluyordu.

Anne saydığım insana baktım ilk önce,daima dik olan omuzları içe çökmüş sarsıla sarsıla ağlıyordu. Baba dediğim adama baktım,eşine destek olup sakinleştiriyordu. Eşine destek oluyordu ama kendi çehresinden de hüznün suları akıyordu. Efil'e baktım,dostum kardeşim dediğim kıza hissizce baktım. Önceden yüzüne bakarken içimde güneşler açan kıza bu sefer hiçbir şey hissetmeden bakıyordum. Ne acı ve yabancıydı bu his bana. Tavana bakarak gözlerinde biriken yaşları arka plana atmaya çalışıyordu. Aynı ifadesizlikle hepsinde gezdirdim bakışlarımı,gözlerim yanmaya başlamıştı artık. Titrediğim belli olmasın diye kendimi kasarken diğer taraftan ağlamamak için de sıkıyordum. Ne boktan bir durumdu böyle. Tek isteğim her şeyin yalan olduğu bu evde daha fazla oksijen solumadan gitmekti."Efil nereden biliyor peki? Kızım dediğiniz bana söylemediniz de 2 yıl önce arkadaşım dediğim kıza mı söylediniz yani?" Efil'e döndüm. "Sen nereden biliyorsun?" Abisine baktı. Söylemek için abisinden onay istedi cevap vermeden önce.

Aran abi gözlerini kapatıp açtıktan sonra Efil'in cevap vermesi beni daha da hiddetlendirdi. "Efil sana ben soruyorum. Abin değil. Ben!" Anın şiddetiyle elimle göğsüme vurdum. Nefes alıp verdikten sonra başını kendinden emin şekilde dikti. "Evinize ilk geldiğim andan beri. Ondan önce de biliyordum tabi,annene sorup öğrenmem doğru olup olmadığının cabasıydı." dedi umarsızlıkla dolu buz gibi sesiyle. Kaşlarım kırıkla kendiliğinden havalandı,omuzlarım sayamadığım çöküntüsünü tekrar yaşadı. Bugün kaçıncı darbeydi bu? üreğim güvendiklerim tarafından daha ne kadar yara alıp tuz dökülecekti. Aran Abiye kaydı bakışlarım,öylece bir dizi izlermiş gibi izliyordu her bir hareketimi. Burukluk dolu bir gülümseme sundum. "Müthişiz değil mi abi? Bir tarafta yalanlar üzerine kurulu aile bağları,diğer tarafta nedeni belirsiz çıkar üzerine kurulu sözde bir dostluk." Yerinde rahatsızca kıpırdanıp boğazını temizlemekle yetindi. Anne ve baba dediğim insanlara çevirdim bu sefer bedenimi tamamen.

"Tebrikler." Alkışladım. Çok büyük bir başarıymış gibi kuvvetlice alkışladım. "O kadar güzel bir aileymişiz ki sadece ve sadece yalandan ibaretmişiz. Şimdi benim sizden her şeyi detayına kadar dinlemem gerekiyor değil mi?" Başımı iki yana salladım. "Dinlemeyeceğim ama." Baş ve işaret parmağımı arasında az bir boşluk kalacak kadar yakınlaştırdım. "Şu kadar güvenim yok çünkü size." Efil'e baktım. "Artık sana da." Annemlere döndüm bu sefer. "Benim 14-15 yıldır inşaa etmeye çalıştığım güveni nasıl 15 dakikada enkaza çevirdiniz gördünüz değil mi? Çok mu zordu karşıma geçip anlatmak,hani konu bundan ibaret diye anlatsanız ben sizi anlamayacak mıydım,öyle biri miyim?" Titrek bir nefes verdim. "Neden özellikle doğum günümde,daha çok canımı yaksın veya iz kalsın diye mi? Tek bir şey söyleyeceğim sonra da defolup gideceğim." Kuruyan boğazım için yutkunmayı denedim,daha çok diken olup battı.

"Herkesten lafınızı esirgemeyen siz,gerçek anne babam olmadığınızı gözümün içine baka baka sakladınız. Ben hep kendime şunu hatırlatıyordum;Anne olduğunda kendi annen gibi ol,kendi annen gibi ol ki annelik kavramını en güzel şekilde tatsın evladın." Histerik şekilde güldüm. "Kendim olmayı mutlaka aklıma kazıyacağım. Ben sizin gibi evladım dediğim çocuğu yalanlardan ibaret olan bir hayatın içerisinde büyütmeyeceğim. Kesinlikle yapmayacağım bunu hemde."

Kimsenin cevabını dinlemeden,beklemeden çıktım beni boğmaya başlayan o evin içinden. Arabayla gidemezdim,hakimiyet kurmam imkansızdı bu kafayla. Arabanın içerisinden sadece telefonumu ve bir miktar para aldım,anahtarı ise sileceklerin altına koydum. Efil'e anahtarların yerini bildirdikten sonra telefonu tamamen kapatıp bir taksi durdurduktan sonra sonu denize bakan uçurumun konumunu verdim. Beni rahatlatacak tek aktivite dalgaların taşlara vuruşunu izlemek olacaktı.

Loading...
0%