Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Hemdem

@panysoo

 

 

 

Bir manzara olduğundan habersiz duruşun,

 

 

 

Tek dizelik şiirim bu...

Karargahtan çıktıktan sonra ilk işimiz hastaneye gidip kan verdirmekti,Nuri Albay'ın bugün nizamiyeye gelmeyecek olması da bizim için avantaj olmuştu. Odada verilen ani karardan ötürü heyecanı pek hissedememiştim fakat kan verdirmek için oturduğum sedye üzerinde,demirin tenimin içine işlemesiyle her şeyin heyecanı daha yeni yeni baskınlaşıyordu. İğneden korkan bir kadın olmamıştım hiç lakin şimdi heyecandan mıdır ne bilmem tüm bedenim tir tir titriyordu. Şaka maka sürekli evlenmeyeceğim evlenmeyeceğim diyordum ama en yakın zamanda Asena Şahin olacaktım. Barlas Komutanın eşi,Asena Üsteğmen olacaktım. Bunları düşündükçe bile kalbim göğsümden çıkacak gibi atmaya başlıyor,nabzım hızlanıyordu. Barlas'la konuşup ona akıl veren arkadaşa da bir güzelliğim dokunacaktı tabi. Hayırlara vesile olmuştu nasıl olsa. Karargahtan çıktıktan sonra odaya gelip akıl verenin kim olduğunu da öğrenmiştim,uyuduğum zaman kapsamında ortalıkta çıkan arbedeyi de. Gül gül içim dışıma çıkmıştı. Erkek milletinin zekası harbiden insanı gülmekten öldürürdü. Ben zaten Alin'e mesaj atmışım nerede olup ne yapacağımı,siz gidip kıza da sorsanız o size söyleyecek nerede olduğumu. Ama işte hepsinin kafa olmuş bir milyon. Serdar'dan sonra detayları öğrenecektim,onunla da dedikodunun tadı ayrı oluyordu. Ama evleniyor olduğumu daha söyleyememiştim,orası da vardı. Arkamda duracağının farkındaydım,söylemediğim için kızma sebebinin bu olduğunun da nihayetinde.

Kanları verdikten sonra sonuçların yarım saat içerisinde çıkacağını öğrenip bahçeye çıkarken,Barlas'ın bir iki telefon görüşmesi sayesinde sağ olsun ki o popülerliği nedeniyle nikahımızın iki gün sonra kıyılabileceğini de söylemişlerdi. Bugün sadece gerekli olan tüm evrakları toparlayıp teslim etmemiz gerekliydi. Evleneceğimizden kimsenin haberi yoktu,ne Barın timinin ne nizamiyenin ne de Barlas'ın ailesinin. Benim tek ailem Barlas ve Barın'dı zaten,onlar öğrendikten sonra benim için problem olmayacaktı fakat Barlas'ı bilemiyordum. Ailesiyle arasının bozulmasını istemezdim. Anne ve babasıyla her ne kadar birbirimizi çok seviyor olsak bile uzun zaman geçmişti aradan. O geçen zaman aradaki aile bağlarını biz farkında olmadan inceltmişti belki de. Hastanenin bahçesinde sonuçları beklerken bir bankta oturmuş,zamanı geçirmeye çalışıyorduk. Heyecan,tutku ve sevgi tüm hücrelerimde cirit atıyordu. Bu kadar kısa zamanda evleniyor olmak henüz hazmedemediğim bir olaydı. Şaka gibi geliyordu ama değildi. Sevdiğim adamla bir ömür paylaşacaktım. Bir ay önce kavuşup bir ay sonra soy ismine sahip olacaktım,bundan daha büyük bir mutluluk olamazdı.

Ben başımı onun göğsüne yaslamış telefonumla ilgilenirken,Barlas sürekli nikah işlemleriyle uğraşıyordu. Yapacaklarını unutmaması için soru sorup kafasını karıştırmamaya çalışıyordum fakat sormam gereken şeyler de vardı. "Barlas." Mırıldanmamla kafasını kaldıramadan o olduğuna dair bir ses çıkardı. "Biz kimseye haber vermedik ama en azından Barın'a söylesek." Kime ne yazdığını görmüyordum ama mesaj yazdığını klavye tıklamalarından anlayabiliyordum. "Gruba mesaj atabilirsin sevgilim. Müsait olan da yarın bizimle birlikte belediyeye gelir,iki tane şahit lazım zaten o yüzden haberleri mutlaka olacak." diye açıklama yapınca sosyal medyadan çıkıp gruba girdim. Hem mesaj yazıp hem bana laf anlatmaya çalışmasına da ayrı bir düşmüştüm,ama bilmesine gerek yoktu. Ben bir işle ilgilenirken diğeriyle hayatta ilgilenemezdim. İllaki karıştırır ve bir hata yapardım ama o hem bana laf anlatıp hem yazdığı şeyin devamını da getirebiliyordu. Her gün daha da yeni huylarını keşfediyordum,gerisini de evli olduğumuz günler de öğrenecektim yarimin.

Siz: Barın,bir haberim var size. Kalp krizi geçirmemeniz için önceden kendinizi hazırlamanızı öneririm.

Serdar Teğmen: Gene ceza aldım bu sefer de başka şehire tayinim çıktı dersen seni keserim,önceden kendini hazırlamanı öneririm.

Mesajıma karşılık sanki yazmamı bekler gibi anında yanıtlayan Serdar'ın yazdığına bir şey demeyip sadece tebessüm ettim. Barlas ise gruba girmeyip üstten gelen bildirimlerle yazılanları okuduğu için bir şey yazmayıp bana sesli olarak cevap veriyordu. "Çocukta nasıl bir travma oluşturduysan her şeyden önce ceza geliyor aklına. Helal olsun vallahi,ben bu kadar travma oluşturmamışımdır onda." deyip gülmesiyle ona eşlik ettim. Haklıydı bir tık. Yani sanırım bir tık değil bayağı bir haklıydı çünkü Serdar'la her beş telefon konuşmamızdan üçü aldığım cezalarla,biri Barlas'la biri de boş dedikodularla geçiyordu. O günler aklıma gelince bile dudaklarım benden izinsiz kıvrılıyordu. "Ama benim br suçum yok ki hayatım. Cezalar benim ayağıma geliyordu yani,ben onlara gitmiyordum." Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda cevap vermeyip 'öyledir' dercesine başını salladı.

Alin Erdağlı Başçavuş: Uyuyacak belki kadın. Gene bir izdiham çıkarmayın diye buradan haber verecek galiba.

"Ha işte bak bu o kadar doğru bir cevap ki keşke uyuyacağın zaman da gruba yazsaydın daha iyi olabilirdi." Parmaklarım klavyedeyken başımı tekrar kaldırıp dik dik yüzüne baktım. Telefonundan gözlerini çekip gözlerime dikti. Dudaklarına uyuz etmek istercesine bir gülüş koydu. "Senin yüzündendi. Sinir etmeseydin haber verirdim herhalde bende. Kendiniz kaşındınız bana ne,keşke başka yer seçseymişim de akşama kadar arasaydınız beni,çok kolay oldu orası." diye çirkeflik yapıp tekrar gruba döndüm.

Siz: Alacağın olsun Alin. Alınıyorum ama. Düşürme beni şunların diline,kırk mahalleden beterler zaten.

Orhan Kara Uzm.Çvş : Ayıp ediyorsunuz Üsteğmenim. Ben size Cumhuriyet altını takmak için para kazanayım,siz bize kırk mahalleden beterler deyin.

Siz: Çok güzel bir konuya bastın Orhancığım. Sen para kazanamadan ben evlenmiş olacağım sanırım. Ama senin için düğün tarihimi uzatabilirim biraz daha.

Serdar Teğmen: Bu ne demek Asenacığım? Konuyu biraz daha açar mısın rica etsem.

" Geliyor nükleer bomba. Ağzına sıçmazsa iyi." deyip kahkaha attı kafasız herif. "Dost musun düşman mısın be sende? Karım diye nikahına alacaksın beni, hala satma derdindesin. Ayıp ayıp mendebur. İnsan korumaya çalışır."

Siz: Evleniyorum.

Erdem Çelik Kdm. Çvş : Kendi kendinize olduğunuzu sanmıyorum Üsteğmenim.

Alperen Ayan Kdm. Üstçavuş : Ben biliyorum,siz münakaşaya devam edebilirsiniz. Gayet keyifle okuyorum.

Erdem Çelik Kdm. Çvş : Siz de ayıp ediyorsunuz ama komutanım.

Alperen Ayan Kdm. Üstçavuş : Hadi lan!

Barla Komutancığım: İki gün sonra saat 12.20'de nikahımız var. Müsait olursanız bekliyoruz hepinizi.

Pat diye açık açık söylemişti davar. Ben yavaş yavaş alıştıra alıştıra söyleyecektim. Serdar'ın gazabından beni kurtaracak bir Allah'ın kulu da yoktu,bu öküz ise dalga geçme modundaydı. Alperen'in bildiğini zaten biliyordum da böyle de söyleyince kötü hissetmiştim lan kendimi. Sanki ortada başka olaylar var da bunu bir tek Alperen biliyormuş gibi hissettirmişti açıkçası. Barlas'a söylenmek için kafamı göğsünden kaldırıp bir hışımla ona dönmüştüm. Fakat ağzıma kapanan sıcak avuç ile bir harf bile söyleyememiştim. Ona söyleneceğimi tahmin etmiş gibi,birdenbire göğsünden başımı kaldırıp dönmemle saniyesinde ağzımı kapatmıştı. Telefonu kulağında,aradığı kişinin açmasını bekliyordu. Gözlerine bakmamla kaşlarını kaldırıp 'sus' dedi dudaklarını oynatarak. "Alo,abiciğim nasılsın?" deyip karşı tarafı dinledi. Kardeşi mi vardı onun,lan ben onunla elti gibisin diye dalga geçerken gerçekten de görümcem mi vardı benim? E oğlum görümceler eltilerden daha beter oluyordu ya. Boku yemiştim ben. Harbiden,vallahi billahi yemiştim.

Büyük konuşmayacaktım abi,Allah böyle cezalandırıyordu kulunu. "İyiyim çok şükür güzelim,hiçbir problem yok. Annemler yanında mı?" dedi ve gözlerime baktı. Ağzıma kapattığı avcunu geri çekti ve elimi tutup üstüne hayali çizgiler çizmeye başladı. "Abiciğim hopörleri açar mısın ? Annem ve babama söylemem gereken bir şey var." deyip kendi telefonunun hopörlerini de açıp telefonu ortamıza uzattı. "Açtım abi." diyen tatlı bir ses yayıldı aramıza. O sesi duyduktan sonra içimde kabuğundan çıkmaya hazırlanan kelebekler baş gösterdi. Onun bir kız kardeşi olmuştu. Adını,şanını bilmediğim bir Şahin daha vardı canımın kanını taşıyan benim bilmediğim,onun ailesine gelinleri olarak katılacağım. "Oğluşum,nasılsın evladım?" diye araya başka bir ses girdi. Bir o kadar tanıdık ve sıcak ama bir o kadar da yabancı ve ılık. "İyiyim anneciğim,sen nasılsın?" Elimin üstüne baş harflerimizi çizip yanına bir sonsuzluk ekleyince gözüme gelen güneşe inat gözlerimi kahvelerine kaldırıp kocaman gülümsedim. Onun gözleri de içten güldüğümde çıkan çene gamzeme değince gülüşü aydınlandı. Onun her daim çıkan çene gamzesi ben çok içten güldüğümde çıkıyordu. İçten güldüğüm kişinin kendisi olduğunu bilmesinin verdiği gurur ve sevgiyle iyi hissettiğini,ben karşısında otururken bile onun yerine de hissedebiliyordum.

"İyiyim be oğlum,ne yapayım ben. Bir öküz bir çekirdek uğraşıp dururum onlarla. Ömrümü yediler vallahi Barlas'ım,benim yakışıklı paşam burada olsa hiç böyle olmazdı ama." diye Barlas'a dert yakınmaya başlayınca tanıdığım o Semra Teyze'nin eskisi gibi olup olmadığından hiç şüphem kalmadı. Önceden de böyleydi,sevdikleriyle uğraşıp onları dalgasına birbirine şikayet ederdi. Barlas başını yana atıp güldükten sonra boğazını temizleyip daha ciddi bir ifadeyle konuşmaya başladı.

"Anne,benim sizinle konuşmak istediğim bir şey var." Ciddi çıkan sesiyle Semra Teyze'nin az önce sesine bile yansıyan enerjisi yok olmuştu adeta. Semra Teyze,"Bir şey mi oldu oğlum?" dedikten sonra,"Barlas bir şey olduysa lafı dolandırmadan söyle babacığım,korkutma bizi." diyerek babası,Ahmet amca araya girdi. Onun sesi bile temkinli çıkıyordu. "Kötü bir şey yok baba,sakin olun." Yutkunup nefes verdi.

"Baba,Selim amcayla Melek Teyze'yi hatırlıyorsunuz değil mi?" Babasının kısık sesli gülüşünü duydum. "Unutmak mümkün mü be paşam? Dostumuzdu onlar bizim. Küçük Ase'miz vardı bir de. Fıldır fıldır koşuşturur Barlas'la evleneceğim ben diye babasıyla kavgaya tutuşurdu. Ne heyecanlı olurdu onları izlemek,hemen bir çekirdek al kurul koltuğa." deyince gözümden bir damla yaş süzüldü yanağıma. Çeneme uzanamadan bir el onu yok edip yerine varlığının mührü olan öpücüğü bıraktı. Göz göze gelişimizle başını 'ağlama' dercesine sağa eğdi. O zaman Barlas'la evleneceğim diye babamla kavgaya tutuşurduk. Ben bile hatırlamıyordum tam olarak ama Ahmet Amca unutmamıştı demek ki. O dillendirince kesik kesik düşmüştü zihnime. Özellikle de Ahmet Amca ile Semra Teyze'nin yanında tutuşurdum babamla kavgaya. Babam her zaman,'Olur mu öyle şey ayçiçeğim? Ben senin turşunu kuracağım,ne evlenmesi gözünü seveyim.' derdi.Ahmet Amca'da babamın kıvrana kıvrana güzel dille anlatmaya çalışmasına keyiften dört köşe olmuş halde dinleyip,'Ben senin kıza gelinim olarak talibim. Alacağım benim oğlanın nikahına,dünürüm yaparım seni de üzülme hadi.' diye müdahale edip takılırdı.

"Ase bana geri döndü,anne." dedi ilk günden beri taşıdığı heyecanın emaresiyle. Semra teyze, "Ne demek geri döndü oğlum? Ay Barlas içimi şişirdin vallahi be yavrum. Anlatsana şunu doğru düzgün." dese de Ahmet Amca," Çeyizini hazırlayalım mı paşam? Malum reşitsiniz de artık." diye dalga geçmeyi ihmal etmedi. Ama bir bilse geçtiği dalganın başına geleceğini,der miydi acaba? Bence kesinlikle demezdi. O bile hatırlıyor nasıl fıldır fıldır olduğumu,o fıldır fıldır olan kızın şimdi gelini olacağını bilse adam tövbe namazı kılar. "Baba biz evleniyoruz,iki gün sonra nikahımız var." diye onlara da bir anda söyleyince tahminim üzerine hepsine bir kal geldi çünkü bir müddet kimseden ses seda çıkmadı.

İnsan yaşadığı stresin üstüne başka bir stres eklediğinde geçirdiği dakika,yıl gibi gelir derlerdi. İnanmazdım lakin gerçekten öyleymiş. Ahmet Amca'lardan bir cevap beklerken ellerimin içi bile terlemişti. Ne tepki vereceklerini bilmiyor oluşum ve istemeyecekler düşüncesi stresimi daha da katlıyordu. Bir de yaşadığım yoğun stresten kaynaklı mide yanmam başlamıştı,bir o eksikmiş gibi. Her şey tam olmuştu şu anda. Ama güvencem yanımdaydı. O yönden yüreğim ferah,içim rahattı. Barlas bir kere daha babasına seslenince,"Allah!." diye sevinç nidaları uçuştu Ahmet Amca'dan. "Vallahi dualarım kabul oldu Ya Rabbim,sana şükürler olsun." diye duasını da ettikten sonra,sanırım inanamış olacak ki, Oğlum harbi mi diyo'n lan izbandut herif? Bana bak dalga geçmiyorsun değil mi?" diyerek durumu tekrar yokladı.Ben rahat bir nefes verirken Barlas,"Vallahi diyorum baba. İki gün sonra nikahımız kıyılacak. İşleri ayarladıktan sonra düğün ve kınayı da yapacağız." diye açıklayınca ben şaşkınlıkla ona döndüm. Ben Semra Teyze'ler ne diyecek,nasıl karşılayacak diye kendimi sıkmaktan hiçbir şey düşünemeyip kendimi o kadar çok sıkmıştım ki Barlas benim yerime düğün ve kınayı bile düşünmüştü rahatlıkla. Ahmet Amcanın sevincini duyduktan sonra verdiğim nefesle kendimi ne kadar sıktığımı daha iyi anlamıştım.

Barlas annesinin bir cevap vermediğini fark edince ona,"Anne,sen bir şey demeyecek misin?" diye sorunca benim az önce verdiğim nefes boğazıma yumruk olup yapıştı. Ahmet Amca'nın sevincine ortak olup onunla birlikte sevinmiştim fakat Semra Teyze'nin bir cevap vermemesi içime sıkıntı oturtmuştu.Temkinli şekilde ekrandaki irislerimi Barlas'a çevirdim. Elimden çekmediği eli,yanımda olduğunun ispatıymış gibi daha da sıkı kavradı. Birkaç saniye sonra Semra Teyze'nin ağladığını belli eden sesiyle içini çekti ve,"Asena yanında mı?" diye sordu. Barlas cevap vermeden benim ses vermem için telefonu biraz bana yaklaştırdı. Semra Teyze'nin ağladığını anlayınca bendeki musluklar da açılmıştı zaten. Sabahtan beri heyecandan ne tepki vereceğimi bilemiyor oluşum şu an Semra Teyze'nin sesini ve cümlesini duyup ağlamayla sonuçlanmıştı. Başımı yukarı kaldırıp ağlamamı engellemek amacıyla derin bir nefes verdim.

Ama ne faydası olaca ki gözlerim çoktan dolup bir iki damlasını düşürmüştü bile. "Buradayım Semra Teyze. Nasılsınız?" dememle,"Güzel kızım benim." diyerek ağlamasının çoğalması da bir olmuştu. "Güzel yavrum benim,Asena'm. Nasılsın annem,nasılsın güzel kuzum benim?" diye ardı ardına sorular sorması içimin kasırgasının bir anda günlük güneşlik olmasına yetmişti. "Çok şükür iyiyim,heyecan içindeyiz. Siz nasılsınız?" deyip burnumu çektim. Ağlamaya başlayınca burnumun akmasını durduramıyordum. Küçüklüğümden beri var olan bu huyum,en pis özelliğimdi. Çünkü gerçekten akmaya başladı mı durmuyordu. Barlas,burnumu çektiğimi gördüğünde gülmeye başladı, tip tip bakıp susması için koluna vurdum. "İyiyiz kızım,nasıl olalım. Bizim haytanın hızlı yaşamına yetişmeye çalışıyoruz." deyince bu sefer ben güldüm. Haklıydı kadın. "Ahmet Amca'm nasıl?"

"Efnan'a çay demletiyor,keyiften dört köşe kuruldu baş köşeye vallahi kızım. Gelinini en yakın zamanda görmeyi umuyormuş,çok selamı var." deyince Barlas'a bakıp dudaklarımı oynatarak sorgulayıcı şekilde "Efnan?" diye sorunca kısık sesle "Kız kardeşim." dedi. Kaşlarımı kaldırıp anladığımı ifade ettikten sonra tekrar telefona odaklandım. "Müsaitse konuşabilir miyim Semra Teyze?"

"Tabi kızım,veriyorum telefona." Telefonun elden ele geçme sesinden sonra Ahmet Amca'mın şen şakrak sesi kulaklarımıza ulaştı. "Güzel kızçem." dedikten sonra benim cevabımı beklemeden konuşmaya devam etti. "Ben babana söylüyordum ama benim oğlanın nikahına alacağım senin kızı diye. İnanmıyordu bana. Şimdi görsün bakalım nasıl benim gelinim oluyorsun. Sen iyi misin kızım,bakıyor mu benim oğlan sana?" diye şakasına sorunca bozmadan devam ettirdim. "Vallahi hiç iyi değilim amcacığım sinirden delirtiyor insanı,hiç güzel bakmıyor bana. Ben gözüne bakmaya kıyamıyorum o beni sinir etmekten zevk alıyor sanki." diyerek Ahmet Amca'yı gaza getirince Barlas'a ithafen,"Lan eşekoğlu eşek,niye üzüp durursun benim gelinimi? Getirme beni oraya." dedi. Barlas gözlerimin içine bakıp ellerini birbirine vurunca çok da iyi yaptığımı bir kez daha anladım. Ama şaka bir yana aklım başka yerdeydi. Onu dillendirip cevap almalıydım. "Ahmet amca." diye bir şey soracağımı belirtircesine konuşunca,"Buyur kızım." diyerek yanıtladı beni. Nasıl diyeceğimi bilemiyordum fakat emrivaki de yapmak istemiyordum. Tek isteğim birliğimizin imzasını atarken ailemizin yanımızda olmasıydı. Benimkiler kalbimde olacakken onun ailesi gözümüzün önünde olarak ortak olacaklardı bu başlangıca.

Lafı dolandırmadan karın ağrım neyse direkt olarak onu söyledim. "Nikahımıza gelecek misiniz?" Vereceği cevabı beklerken elim ayağıam dolaşmıştı. Oturduğum yer dar,soluduğum hava ısınmıştı sanki. Barlas'ın güvence veren elinin varlığına sığınırken içten içe duamı eksik etmiyordum. Telefonu tutan elim titriyor,verdiğim nefesler dudaklarımın arasından çıkarken zorlanıyorlardı. En sonunda beklediğim cevap geldi. Ahmet Amca'mın gram azalmayan mutluluğu ile verdiği cevap,gözümden düşen yaşa sebebiyetti. "O haytaya söyle bize üç tane uçak bileti ayarlasın. Ase kızçem,gelinim olacak. Kaçırır mıyım hiç?" diye cevap verince gözümden akan yaşların tamamı mutluluktan ve tamamlanmışlık hissindendi. Çok özlemiştim hepsini,görmediğim ve varlığını yeni öğrendiğim görümcemi bile. Çok şaşırmıştım fakat sesini duyduğum ilk andan itibaren onun sevgisi de içime işlemişti. O da bir o kadar şaşkındı mutlaka. Nasıl olsa abisi bir anda arayıp 'evleniyorum ben' demişti. Anne ve babası kiminle olduğunu bildiklerinden sevinmişlerdi ama o beni tanımıyordu ve bu durumu hoş karşılamayabilirdi. Fakat onu da hallederdik umarım. İçimdeki tek korku bağların kopmuş olmasıydı.

Lakin koptuğunu düşündüğüm bağlar daha da güçlenmişlerdi ve bana en güç veren şeylerden birisi olmuştu. Sevdiğim adamın eli ellerimde,kalp atışı kalp atışıma denk. Nikahımız yarın,sevgimiz sonsuz. Özlemini çektiğim ailem de yarın burada,bizim yanımızda olunca tamamlanmış olacaktım. Ben bugün Asena Demir'ken,yarın Asena Şahin olacaktım. Annemden ayrı tutmadığım Semra Teyze'm,babamdan ayırmadığım Ahmet Amca'm yanımda olacaktı. Sevdiğim adam yanı başımda,imzamız bir kağıtta bir ömür,sevgimiz bir bedende kahve toprağa kadar kalacaktı.

Loading...
0%