Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Yarasın

@panysoo

Yarasın
Ne saklıyorsan dök bu gece
Yarasın
Yenilen ben miyim sadece

"Benden çok ağlıyordun Asena. Seni seven çocuğun biri sana Ase dedi diye hastanelik etmiştin çocuğu hatırlatırım." dedi kınarcasına. Çenen kopmasın da tutulsun Serdar! Dost diye yılan götü kurtarmışız bunca yıldır. "Neden,Ase'nin anlamı ne ki?" dedi gözünden yaş gelene dek halimize gülen Alin. Serdar'da cevap verme derdindeydi garibim! Bir deri bir kemik kalacaktı da haberi yok. Kıyamam!

"Sevdiği çocuk Ase diyormuş buna. Asena'da 'sen kimsin,niye öyle dedin?' falan filan derken yaygara çıkarıp çocuğu dövdü işte." Elimi alnıma koyup gözlerimi kapattım. "Çenen tutulsun Serdar. Allah'ın adını verdim sus!" diye alttan alta tısladım ama faydasızdı. Bir taraftan dürtüyor diğer taraftan da sessiz sessiz konuşup susmasını söylüyordum ama kendisi nasıl bir malsa ne duyuyordu ne de takıyordu. Kaşlarıma dayadığım elimin altından Barlas'a baktım. Kendisi olduğunu biliyor ya nasıl da 32 diş sırıtıyor haspam. Yerle bir olan morali bir anda yükselmişti. Ağzının ortasına bir çakacağım oturduğu yer hastane sedyesi olacak haberi yok havyarın. Geldiğimizden beri ilk defa bu denli içten gülüyordu. Söylediklerimin doğruluk payı olmadığını daha iyi anlamıştı,bu yüzden de oldukça keyfi yükselmişti. Bunu belli etmekten de çekinmiyordu. Sırıtması eksilmiyor aksine geçen her saniye daha da derinleşiyordu.

Bilirsin kendin olduğunu,gülersin öyle tabi. Kalbime zararın yokmuş gibi aklımla da oyna tam olsun. Gözlerini kahvelerimden ayırmadan bardağını eline alıp dudaklarına yasladı. Büyük bir yudum aldı. Ademelması hareketlendi. Bardağı dudaklarından çekerken göz kırpıp bardağını öyle bıraktı gerisingeri. Eriyip bitmeme,yok olmama son 1! Yüreğim onu öyle gördükçe külleniyordu. O,kalbimdeki yangının sahibi,yüreğimdeki çarpıntının tetikleyicisiydi. Ama kendi şerrimi,zararımı düşününce onun yüreği yanacağına benim yansın diyordum. Ona aşık mıydım eskisi gibi? Bilmiyordum. Aslında biliyordum ama bilmek istemiyordum. Benimki sadece hakikatında aklı başında olanlardandı. Öyle deliler gibi olanından değil,oldukça aklı başında olanından. Onu iyi biliyordum. Emindim,adım gibi. Küçük Ase'nin habersizliğinden,Üsteğmen Asena'nı aklı başında olan haline tahavvül etmişti. Cevap belki bir uçuruma sürükleyecekti belki de şakayık bahçelerine götürecekti. Ya ölüm olacaktı,duygularımızın ölümü. Ya da güzellik olacaktı,bir olmuş hayatımızın güzelliği. Hangisi olacağı muammaydı!

"Serdarcığım!" dedim elimi anlımdan çekerken müthiş bir enerjiye sahipmiş gibi konuşarak. "Az mı yedin sen? Formundan falan düşersin şimdi Mazallah!..." çatalıma dolu dolu aldığım mezeyi ağzına tıktım. "Şundan da ye de çenen dinlensin azıcık. Ne dediğini de bir düşünürsün belki." Çatalı,parmaklarımla kavradığım çenesini sıka sıka götürmüştüm ağzına. Susması gerekiyordu. Yoksa bir çuval inciri sadece 10 saniyelik bir zaman diliminde mahvedecekti. Yapmamalıydı. Ben zorla örmüştüm o duvarları,tek bir cümle ile de yıkılmamalıydı kolay kolay. Konuşurken sıktığım dişlerim tırmalaya tırmalaya geri dönüyordu. Tek düşüncesi şu an ağzında çevirip durduğu mezeydi. Söylediklerim birinden girip diğerinden çıkmıştı. Bitirdiği mezesinden sonra boğazını temizleyip bardağını fondipledi ve yenisini doldurdu. Bende yarımdan da az olan bardağımı bitirip doldurması için önüne koydum. Barlas ise yüzündeki kıvrımları eksiltmemişti,dudaklarında mahkumu olduğum gülüşü yerli yerinde duruyordu. "Sek mi?" diyen Serdar ile gözlerimi ondan çekip Serdar'a diktim tekrardan. "Sek."

"Dikkat et çarpmasın."

"Ben çarpacağım seni,merak etme. Hiç birine benzemeyecek hemde." İmalı gülüşle söylediğim sözcüklere imalı şekilde karşılık verdi. Cesaret yüklemesi gelmişti beyime. Hayırdır aslanım,rutin sağlık kontrollerinde cesaret yazılımı mı yüklediler sana? Şırınganın içine ağrı kesici yerine cesaret arttırıcı falan mı koyup enjekte ettiler? Düşüncelerimin beni hortum misali içine çekip volkanik patlama misali dışarı atmasına sebep Barlas'ın sesiydi. "Eee Serdar,anlat bakalım Asena Üsteğmeninin Barla sevdasını." dedi pis pis sırıtırken. Çatalına aldığı mezeyi ağzına götürdü. Yuttuktan sonra da,"Merak ettik." diye tamamladı. Timde onu destekledi. Hayır yani ne meraklısınız sevda işlerini dinlemeye. Ben daha kendime açıklayamamışım size nasıl anlatayım halimi. El insaf ama ya. Ben burada kırk takla atayım,siz ise benim işimi daha da zorlaştırın. İnsan düşmanına yapmazdı bunu. Ya da yapardı. Düşman adı üstündeydi,düşmeni bekleyen mallardan oluşurdu. Onlar yaparsa bunlar da yapardı. Ama bunlarla düşman değildik. Bunlar meraktan diğerleri bulaşmaktan yapardı.

Serdar,"Komutanım şimdi şöyle..." diye anlatmaya başlamışken araya girdim. "Hiç gerek yok anlatmasına. Küçüktüm..." deyip ellerimi masada birleştirdim,gözlerimi bir çift kahve gözle buluşturdum. "Çocukluk nasıl olsa. Unutulur geçer." Pis pis sırıtması da beni ayrı geriyordu. Hemde hiç olmadığım kadar geriliyordum. Sanki ona söylemiyormuşum kadar rahattı. Serdar'ın ise bu gece ayrı bir garezi olmuştu bana karşı. Ona,mekana girdiğim gibi Barlas'ı söylememe rağmen söylememişim gibiydi. Buna az önce kurduğu,"Seninki pek geçmiş gitmiş gibi değil ama neyse." cümlesi de en güzel örnekti. "Gerilmeye başladı o yüzden lafımı böldü. Aldırmayın siz ona,anlatıyorum. " diye çakır keyif olmakla normal arasındaki ince çizgide kalmış haliyle konuşmaya başladı. Gerildiğimi niye söylersin bari be mal! "Anlat Serdar'ım." dedi halinden oldukça keyifli olan Barlas. Ama gerçekten de halinden fazlasıyla memnundu. Duydukları hele ki,o kadar çok hoşuna gitmişti ki zevkten dört köşe olup kalmıştı.
"Harpte en iyi anlaştığımız kişiler birbirimizdik. Geri kalanıyla tamamen kavgalı olurduk. İlk başta bizde anlaşamıyorduk ama sonra aramızdan su sızmaz olmuştu. Gizlimiz saklımız yoktu. Allah biliyor ya Asena'yla birlikte o çocuğa üzülmüşlüğüm bile olmuştu. Bir gece uyku tutmadı,yatakhanede de nasıl sıcak bastı anlatamam komutanım. Çıktım bahçeye,bir yerlerden ağlama sesi geliyor ama böyle içi dışına çıkacak gibi ağlıyor sanki. Bir taraftan kendini sıkmaya çalışıyor,diğer taraftan da yapamıyor ama aşinayım da bu sese,tanıdık yani. Dedim gece gece hayır olsun inşallah gittim sesin geldiği yere. Çökmüş duvar dibine,elinde bir fotoğrafla hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Korktum ilk önce bir şey mi oldu diye,meğersem sevdasıymış yüreğini yakan. Sordum ona dedim 'niye ağlıyorsun?', abi bana bir çevirdi o beyazının yerini kırmızıların kapladığı gözlerini,içim gitti yemin ederim. 'Kor alevlere attılar şu yüreğimi bir damla su döken olmadı Serdar. Oysa onun tek nefesi yeterdi söndürmeye.' dedi. O gün bu gündür unutamıyorum o cümlesini. İçime işlemiş. Anlat kim o nefesin yardımcı olayım dedim. İsmini söyledi bana sadece,gerisi bana özel dedi. Ben erkek olduğum halde bana bile anlatmadı ya abi harbi helal olsun yani." Göze göze geldik onunla. Barlas'ın bir bakışı vardı. Hem yüreğimi yıktı hem yüreğimi dağladı. Ağla,yaslanacak omzun var dedi bana o bakış.

Burukluk vardı bakışlarında. Yılların kaybedip yok edemediği o burukluk. Korkmadan baktı,tıpkı tüm gerçeği haykırdığı andaki gibi. Gözbebeklerindeki duyguları görüyordum. Üzülüyordu,yarım kalmışlığımıza,yanımda olamayışına. Gurur duyuyordu,tüm her şeye göğüs gerip başarı elde ettiğim için. Buruktu,yanımda olamamıştı. Mutluydu,şu an karşısında gözlerinin kahvesine bakıyordum. Tüm duygularını korkmadan aktardı kalbime. Aramızda kocaman bir masa vardı ama hissediyordu gene de insan. Özünü bilmez miydi hiç,kalbinden aktarılanı anlamaz mıydı? İçim sıcacık oldu,kalbim için için ağıtlar yakıp feryat figan ağladı.

"Sonra her gün fotoğrafına bakardı abi. İkisi de küçük o fotoğrafta. Bir tane fotoğraf vardı zaten,küçük oğlan boyuna posuna bakmadan Asena'yı sırtına almış ama düşmesinden korkar gibi tutuyor onu. Yüzü gülüyor ama düşürecek diye de korkuyor,halinden belli. Her gününü,her boş anını o fotoğrafa bakarak geçirirdi. Bir ara bulmayı denedi,buldu da ama dosyasını açamadı,odada çekmeceye koyduk. Sürekli açsam mı açmasam mı tereddütüne girmişti ama atlattı onu da. Çok bağlıydı o çocuğa abi. Yani yokluğuna bile ihaneti olmazken yanında olsa tahttan indirmezmiş onu,ben sevginin hasını onda görmüştüm. Ama bir şey söyleyeyim mi abi?" Derin bir iç çekti Serdar. Barlas'ın,"Söyle aslanım." deyişinden sonra geri verdi. "Ben bu kadar sadakatli bir hatuna rastlasam her şeyimi ona adarım. Sözüm Asena'ya değil yanlış anlamayın,o benim dünya ahiret canımdandır. Kişilik olarak söylüyorum yani. 'Kalpte olan yerinde kalır.' derdi hep. Zor be abi bu devirde Asena gibisine rastlamak. Kız çocukluk aşkına sadıktı,her anlamda. Ne bileyim anlatacak veya diyecek pek bir şey de kalmadı ama olan bu yani." dedikten sonra küçük bir yudum çekti. Barın,içime gömemediğim sevdamı nefessiz dinlemişti. Anlamışlardı,sevda zor işti. Meşakatliydi ama değerdi.

Barlas,bardağını bitirdikten sonra önünden uzaklaştırdı. İçmeyecekti daha veya doldurmaları için koymuştu. Tam dikkat edememiştim. Gözlerini sanki tüm gece bana bakmamış gibi tekrardan bana kaldırdı ve "Sonra nasıl unuttun peki?" dedi alacağı cevaptan korkarcasına. Cevap veremedim. Öylece baktım gözlerine. Aslında öylecenin altında bile onlarca kelime yatıyordu,anlayabileneydi sadece. Unutmamıştım çünkü. Annesinin rahminde hayata tutunamayıp veda eden bebeğini halen daha içinde taşıdığını hisseden anne gibi olmuştum her Allah'ın günü. Hiç eksilmemişti,yeri soğumamıştı. Aldığım bardağımı kafama dikip masaya sert şekilde koydum. Bu gayet yeterli cevaptı. Unutmadım,ona içiyorum demekti bu. Karşımda ama sarılıp kokusuna sığınamıyorum demekti bana göre de. Bardağı masaya bıraktığım anda timden bir,"Ooo." nidaları döküldü. Arka fonda çalmakta olan Müslüm Gürses'in sesine karıştı. İçten bakıyordu irisleri. En derini görmek ister gibi. Barutun ateşle karışıp harlanması gibi. Yakmaktan ve yanmaktan korkmuyormuş gibi.

"Yara kalmış yüreğinde." dedi nadir konuşan Alperen. "Geçmemiş kalbinin kırgınlığı,yüreğinin tekrar kaybetme korkusu." diye devam etti Orhan. Ağzından bal damlıyor hele paşamın. Geçmemişti Orhan,geçmemişti askerim. "İçinde uhde kalmış sevdanın kırıntıları." Tek nefeste söyledi Alin. Anında,"İçimde uhde kalan sevdanın kırıntıları değil sadece. Kokusunun yoksunluğunu tattım ben bu dünyada. Dokunamayıp gözlerine baksam,uzaktan kokusunu alsam bile yeterdi. Ama benim içimde uhde kalan şey,elimizden zorla alınanlara karşı savaşamıyor oluşumuzdu." dedim Barlas'ın gözlerinin içine bakarak. Kıyamıyordum,çok özlemiştim. Böyle de dengesiz bir insandım işte. Sövüp sayar kırardım,sonra da köpek gibi hasretine yanardım. Elbet konuşulacaktı her şey. En yakın zamanda konuşulup açığa çıkarılmalıydı. Yaşayamazdım böyle bilinmezlikle. İçimi kemirir dururdum. "Kalbine kazınan iz olmuş. Hüketmiş oraya." diyerek son noktayı Erdem koydu. Onlar anlatırken bende bitirdiğim bardağımı doldurmuştum. Herkes söyleyeceğini söyleyip tek bir kişi sustuktan sonra sandalyeden ayağa kalkıp bardağımı havaya kaldırdım. Önce Serdar'ın gözlerine bakıp gülümsedim. Güç aldım. Sonra Barlas'a uzandı harelerim. "Yarasın Barın." dedim ekibe doğru. Ama anlaması gereken tek kişi oydu. "Yarasın." diye tekrarladım sadece ona doğru.

Barın'a afiyet şifa olsundu ama sana yarasındı. Yaramdın çünkü. Gün geçtikçe acısını daha yoğun hissettiğim,açık yaramdın. Gün geçtikçe kapanır sandığım ama bir türlü kapanmak bilmeyen yaramdın. O yüzden sen yüreğimde Yara'sın. Barına yarasın.

Tim,söylediğime karşılık aynı kelimeyi söyledi ama o sessiz kaldı. Bardağını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Dudaklarını anlayabileceğim şekilde oynattı. Sessiz itirafını sadece ben duymuştum. Duymadığım halde duymuştum,sesi kulağıma tınısı kalp ritmime ulaşmıştı. "Şifasın.." Bardağını kafasına dikip tekrardan masaya bırakıp bu sefer ters çevirmeyi de ihmal etmedi. Az önce son sandığım bardağını şimdi benimle kapatmıştı. Ben ona yarasın yüreğimde derken,o bana şifasın kalbime diyordu. Buruk bir tebessüm edip gözlerimin uzakalra dalışına müsaade ettim. Bardağımı bitirip onun gibi ters çevirdim ve geceyi Barın'ın sohbetleriyle bitirdim.

Loading...
0%