Yeni Üyelik
4.
Bölüm

🍂Bölüm~3🍂

@papatyahikayeleri

🌾
••••

*Memleketin estiği gökyüzünde
Seni bekleyen özgürlük var,
Gel gör ki sen;
"Ya düşersem?" diye
Sorup duruyorsun.
Peki canımın içi,
Ya uçarsan?....
(Eric Hanson)
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Mirza'dan:
•••••••••••••••

"Abii, Leyal merdivenlerden düşmüş, durumu çok kötüymüş..." Ahsen'in gözyaşları arasından zar zor dedikleri bende deprem etkisi yaratmıştı.

Leyal merdivenlerden düşmüş, durumu çok kötüymüş...

Leyal merdivenlerden düşmüş, durumu çok kötüymüş...

Leyal merdivenlerden düşmüş, durumu çok kötüymüş...

Leyal merdivenlerden düşmüş, durumu çok kötüymüş...

Beynimin içinde yalnız bu cümle yankılanırken, elim çoktan sıkışan kalbimle buluşmuştu. Allah'ım, henüz kavuşamadan alamazsın onu benden. Lütfen...

Zaman durmuştu sanki benliğim için... Tek bir şey hakimdi sanki kocaman dünyada, korku... İliklerime kadar hissettiğim, kalbimin tam ortasını çakı misali delip geçen korku...

"Abii, gel lütfen..." sağ gözümden tek damla yanaklarıma doğru süzülmek için hareketlenmek istediğinde o damlaya yardım ederek gözlerimi kapatmıştım derince. Damla kaydı aşağı, karıştı kızıl-kahve sakallarımın arasına.

"Geliyorum..." dudaklarımın arasından zar zor tek kelime çıktığında karşı taraftan cevap beklemeyerek telefonu kapatmıştım...

Ondan sonrası ise nasıl gelişmişti hiç anlamamıştım. Arabamın anahtarını nasıl almış, evden nasıl çıkmış, arabayı nasıl çalıştırmıştım hiç ama hiç bilmiyordum. Ahsen'in attığı hastane konumuna bile nasıl vardığımdan bir haberdim. Zira gözlerimin önü buğulu, aklım sisliydi... Kaza yapmamam bile büyük bir şans olmuştu benim için.

Leyal... rüyalarımın, hayallerimin, gecelerimin sahibi, gece güzeli... Leyal... yaşama sebebim, bana yaşamak istiyorum dedirten kadın.... sana bir şey olursa ne yaparım ben? Sana bir şey olmasın be ay yüzlü, güneş telli...

"Leyal" diye sürekli dudaklarımın arasından dökülen ismiyle birlikte ilerliyordum acile doğru. Korkunun hükümranlık ettiği bedenim titriyor, bacaklarımı zar zor komutlandırıyordum.

"Ahsen, ne olmuş Leyal'a?" koridorda varlıklarını gördüğüm gibi yanlarına ulaşmıştım. Salih amca, Leyal'in çocukluğundan yanında olan çalışanları Halime teyze, Ahsen ve Serhat... hepsi buradaydılar. Salih amca perişan biçimde acilin kapanan kapılarının önünde yere çökmüştü. Halime teyze ve Serhat onun başında bir şeyler anlatırken, Ahsen onlardan aralı duvara yaslanmış, hıçkırarak ağlıyordu.

"Abii" diye sızlanarak başını göğsüme yasladığında hiç vakit kaybetmeden kollarımla narin bedenini sarmalamıştım.

"Durumu çok kötüymüş abi, kafası hep kan olmuş, yüzü, gözleri zarar görmüş..." hıçkırıklarının ve kesik kesik olan soluklarının arasından zar zor duyduğum kelimeleri tek tek zehirli birer ok oluyor, göğüs kafesimi parçalayarak kalbimin tam ortasını deliyordu. Çokça acı vererek. Acının en derin hâlini iliklerime kadar hissetmiştim.

"Nasıl olmuş bu olay Ahsen?" dolu dolu olan maviliklerim yüzünden kız kardeşimin yüzünü bile bulanık görüyordum. Sesimse titriyordu. Oysa en son ailemi kaybettiğimde bu durumda olmuştum ben. Şimdiyse kaybetmek istemiyordum. Ben Leyal'i kaybedemezdim. Onsuz bir dünya, onsuz bir hayatı düşünemiyordum bile. Varlığı nefes alma sebebimdi. Nefessiz kalacaktım onu kaybedersem...

"Gece su almak için aşağı iniyormuş abi, ama dengesini kaybederek merdivenlerden düşmüş, elinde olan cam sürahi de parçalanarak çok zarar vermiş ona. Başını da çarpmış, bize de sabaha karşı Halime teyze haber verdi, kaç saattir doktorlar ilgileniyor, abi ona bir şey olursa ne yapacağız? Olmasın abi, arkadaşıma bir şey olmasın..." bilmiyorum Ahsen, onsuzluğu hiç bilmek istemiyorum ben...

"Olmayacak abicim, ona bir şey olmayacak..." Ahsen'den çok kendimin inanması gerekiyordu. Dudaklarımdan dökülenler kelimeler birer duaydı aslında, kabul olunmasını bekleyen saf birer dua...

"Güzelim," kardeşimin şiddetlenen hıçkırıkları koridorda yankılanınca Serhat koşarak yanımıza gelmiş, Ahsen'i kolları arasına alarak saçlarının arasına dudaklarını bastırmıştı. Bense hiç itiraz etmeden uzaklaşmıştım onlardan, zira o kadar çaresiz hissediyordum ki kardeşimi bile sakinleştiremiyordum.

Bir elim dermanı azalmış bedenimin yeri boylamaması için duvara yaslanırken diğer elim ağrıyan başımı bulmuştu. İçimde hakim kesilen korku ve endişe tüm uzuvlarımın ağrıması için yetiyordu. Kaç dakika öylece orada durdum bilmiyorum ama dikkatimi hızlıca kendine çeken şey acilin açılan kapıları ve dışarı çıkan doktor olmuştu.

"Durumu nasıl doktor bey, iyi mi o?" soluğu doktorun önünde aldığım gibi hiç vakit kaybetmeden sorularımı sıralamıştım. Duyacaklarımdan da çok korkuyordum aslında. Benim hemen arkamdan diğerleri de gelmişti.

"Açık söylemek gerekirse hayati tehlikeyi atlatsa da durumu ağırlığını koruyor, özellikle kafasına aldığı darbe ve gözlerinde oluşan zedeler... İlk acil müdahale yapıldı, aldığı hasarlar tespit edildi. Şimdi oftalmoloji ve nöroloji uzmanlarımız esaslı muayene yaparak teşhis koyacak ve tedavi süreci başlayacak." Diye anlatan doktorla omuzlarımdan hunharca yük kalkmış gibi hafiflemiştim. Hayati tehlikeyi atlatmıştı. Çok şükürler olsun ki atlatmıştı.

"Allah'ım sana şükürler olsun ki onu bize bağışladın" diyerek iki elini havaya kaldıran Halime teyze ağzından kaçan hıçkırıklarına engel olamamıştı.

"Çok şükür" ağlayarak fısıldayan kız kardeşim Halime teyzeye sarılmıştı. Salih amcaysa derince iç çekerek dermansız bedenini sandalyeye bırakıvermişti. Yanakları gözyaşlarının verdiği ıslaklıktan dolayı parlayan kır saçlı Salih amca, sanki birkaç saatin içinde iyice yaşlanmıştı. Yüzü iyice çökmüş, gözaltları şişmişti...

Akrep yelkovanı acımasızca kovaladıkça, çaresiz yelkovan sadece kaçıyordu. Akrep kovalıyor, yelkovan kaçıyor, zaman bir şekilde akıp gidiyordu. Bana yıllar gibi uzun gelen bu kovalamacanın sonunda acil ameliyathanenin kapıları tekrar açılmış, hemşirelerin kuşatması altında olan sedye gözükmüştü. Anında herkes hazır ol moduna geçerek Leyal'ın durumu ile ilgilenmek için hareketlenmişti.

Kolunda serum, gözlerinde sargılar, bembeyaz tenli sağ yanağında koca morluk, yüzünün farklı kısımlarında olan çizikler... Sedye iki yana açılan kapıdan çıkarak yanımıza doğru ilerledikçe gördüğüm manzarayla nefesim kesiliyor, gözlerim doluyordu.

"Ah güzel kızım, Leyal'im..." Salih amcanın yürekleri burkan sesine kız kardeşimin ve Halime teyzenin de sesleri eşlik ediyordu. Salih amca kızının elini kavrayarak sedyeyle birlikte ilerledikçe çöken omuzlarımla çaresiz attığım adımlarım onları takip ediyordu.

İlerledik bir süre hastanenin koridoru boyunca, Leyal'in peşi sıra. Onun yanına gitmek için her zaman can atan ayaklarım, şimdi bana ihanet ederek ilerlemek istemiyordu. Onu gördüğü zaman parlayan gözlerim şimdi yaşlarla doluydu. Onu öyle görmeye dayanamıyordu kalbim...

Yoğun bakımının yakınlığına taraf ilerledik Salih amca ve ben. Diğerleri kalabalık oluyor diye gelmemiştiler.
"Bundan sonra gelemezsiniz" diyen hemşirenin ince ama uyarıcı nitelikteki sesiyle duraksamak zorunda kalmış, gece yüzlümün nasıl uzaklaştığını izlemekle yetinmiştik.

Derince iç çektiğimde dikkatimi dağıtan şey elini göğüs kafesinin üzerine bastırarak yerinde sendeleyen Salih amca olmuştu. "Salih amca, iyi misin?" diye bağırarak hızla ona doğru atılmış, kolundan kavrayarak ağırlığını üstlenmiştim.

"Nefes alamıyorum sanki evlat, göynümde ağırlık var" gerçekten de zar zor konuştuğunu gördüğümde devam etmesine izin vermemiştim.
"Yorma kendini amca, gidelim bir doktor sana da baksın", yapacak başka bir şey bulamıyordum. Zira hastaydı ve bu kadar acı ona hiç iyi olmayacaktı. Onun itirazları kulaklarıma dolsa da, yine onun sağlığı için bunları duymazlıktan gelmeyi seçmiş, onunla ilgilenmesi için doktor aramaya başlamıştım...

🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂
(Bir gün sonra):
🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂

Saniyelerin dakikaları, dakikaların saatleri kovaladığı bir gün geçmişti. Dile kolay 24 saat hastanenin bahçesinde yürümüş, ara sıra içeri geçerek dün duyduklarının ağırlığından kalp spazmı geçiren Salih amcanın durumuyla ilgilenmiştim. Hastanede ben ve Salih amca kalmıştık sadece. Ahsen ve Serhat yeğenim Yiğit Efe'den dolayı eve geçmek durumunda kalmışlardı.
Halime teyze her ne kadar kalmak istese de, hastanenin kalabalık olmamıza sıcak bakmamasından dolayı eve geçmişti.

Geceyi asla uyumamış, hatta neredeyse bir dakika bile dinlenmemiş olarak geçirsem de, kendimi yorgun hissetmiyordum. Belki de geçirdiğim duygu yoğunluğu nedeniyle yorgunluğumu asla hissetmiyordum, hissedemiyordum...

Sigara ateşine sigara yakarak geçirdiğim gece bitmiş, ben parmaklarımın arasında kalan son izamaritin zehrini soluduktan sonra çöplüğe atmış, ardından ciğerlerimi derin bir nefesle şişirerek hastanenin içine doğru adımlamaya başlamıştım.

Endişeli ama acelesiz adımlarımı önce Salih amcanın kaldığı odaya çevirmiştim. Geçirdiği stresten dolayı yorgun düşen bedeni uykuya dalmıştı. Doktoruyla konuştum. Kalp spazmının kalp krizine çevrilmemesi için stresten uzak durmalıydı, kızının durumu buna engel olduğu için gece boyunca uyutmuşlardı onu.
Salih amcanın doktoruyla konuştuktan sonra benim için çok zor olan konuşmaya doğru ilerlemeye başlamıştım. Leyal'in durumuyla ilgili olacak konuşma...

Ne duyacağımın bilinmezliğinden dolayı düşünceli adımlarla ilerleyerek dün iki kere konuştuğum oftalmoloji uzmanı Suat beyin odasının önüne varmıştım. Ciğerlerimi derin bir nefesle şişirerek kapıyı iki kere tıklatmış, ellili yaşlarının başlarında olduğunu tahmin ettiğim Suat beyden gir komutunu alarak içeri geçmiştim.

Gözlüklerini alının yukarısında sabitleyen doktorun önünde dosyalar vardı ve bakışları bilgisayara sabitlenmişti. "Günaydın, Suat bey", boğazımı temizleyerek dediklerimle başını kaldırarak kısa bir an bana bakmış, sonra tekrar işine odaklanmıştı.
"Günaydın, şöyle geçin", diye beni yanıtladığında eliyle işaret ettiği masasının önünde bulunan karşı karşıya koyulmuş iki siyah deri koltuktan birine oturdum.

Aramızda oluşan sessizliği bozma gereksinimi hissederek dudaklarımı araladım. "Sonuçlar belli oldu mu doktor bey? Durumu nasıl Leyal'in?"
Sesimdeki gerginlik tınıları elle tutulur cinstendi.

"Evet, hastamızın sonuçları belli oldu. Tüm gece boyunca gözetimde tutularak, çeşitli tatkikler yapıldı ve yapılmaya da devam ediyor. Gözlerinden aldığı zedeler maalesef görmesini doğrudan etkileyecek türden. İlk yapılan ön tedaviyle gerekli işlemler yapıldı, gözleri sargıya alındı. Üzülerek söylüyorum ki Leyal hanımın göz retinasından aldığı hasarlar, ve gözünün genel durumu geçici görme kaybı yaşamasına sebep olmuş" doktorun anlattıklarıyla dopdolu olmuş sağ gözümden bir küçük damla boşalarak yanaklarıma düşmüş, hızla aşağı kayarak boynuma ulaşmıştı. Teline kıyamadığımın başına gelenler içimi cayır cayır yakıyordu.

"Bu durumun bir tedavisi yok mu doktor bey?" Saniyeler kendimi toparlamama yetmezken, doktor durumumu anlayarak bana biraz zaman tanımıştı. Dakikaların ardından az da olsa kendime geldiğimde kuruyan dudaklarımı ıslatarak cevabından korktuğum o soruyu sormuştum. Ne zordu meğerse canından çok sevdiğinin canının yanmasına, ruhunun ezilmesine şahit olmak.

"Elbette tedavisi var. Bildiğiniz üzere tıp çok ilerledi. Fakat tedavi sürecimiz üç altı ay kadar sürecek, uzun ve zorlu bir dönem olacaktır" cümlesi biten doktor, tepki vermemi bekler gibi gözlerini yüzümde gezdiriyordu.
"Ne gerekirse yapmaya hazırız biz Suat bey, yeter ki o iyi olsun" dediğim gibi başını hafifçe aşağı yukarı doğru sallamıştı.

"Leyal hanımın iki gözüne de ameliyat yapılması gerekiyor, fakat bu hemen yapılacak bir ameliyat değil. Çünkü genel olarak kan tahlillerine de bakıldığında bedeninin çok güçsüz olduğunu, değerlerinin çok düşük olduğunu görüyoruz. Yanı sıra bir gözü diğer gözüne oranla daha çok hasar aldığı için, ilk ayın sonunda sağ gözü, üç ayın sonunda ise daha fazla hasar alan sol gözünün ameliyat olmasını öneriyoruz, tabii tarihler Leyal hanımın bedeninin tedaviye verdiği tepkiye göre değişebilir. Ve bu süreçte psikolojik destek alması şart. Bunlar bizim ilk tatkiklerin sonucuna bakarak geldiğimiz kanılar. Detaylı konsultasyon ve diğer doktor arkadaşlarımızla da konuştuktan sonra, sizinle tekrar konuşacağız." doktorun uzun soluklu konuşmasını pür dikkat dinlerken bir yandan da bizi çok ağır bir sürecin beklediğini anlamam uzun sürmemişti. Ama her ne kadar uzun ve ağır bir süreç olsa dahi can parem dediğim kadının iyileşmesi, tekrar eski sağlığına ve psikolojisine ulaşması için elimden gelen her şeyi yapacaktım.

"Ne gerekiyorsa yapalım doktor bey," can havliyle dudaklarımı araladığımda doktor bey belli belirsiz başını sallamıştı.
"Peki onu görebilir miyim?" Doktor bey konuşmazken bu kez en başından beri sormak istediğim şeyi sormuştum.
"Normal odaya alındığı için görebilirsiniz ama, koşullar gereği zamanı kısa tutmamız gerekiyor" varsın kısa olsun, yeter ki göreyim onu, iyi olduğunu bileyim.

Derin bir nefes koy vererek ayağa kalktığımda Suat bey de kalkmış, uzattığım elimi sıkarak hafifçe başını sallamıştı. Arkamı dönerek odadan çıktığımda koridorun soğuk duvarına yaslanmış, bir süre kendime gelmeni beklemiştim. Sonrasındaysa ağır ağır attığım adımlarım beni Leyal'in olduğu oda tarafa götürmüştü.

Koridora vardığım gibi önümde beliren tanıdık sima dikkatle bana bakmıştı. "Abii, neredeydin? Konuştun mu doktorlarla, durumu nasıl Leyal'in?" Ahsen'in ardından Serhat da yanıma gelmişti. Halime teyzeyse yüksek ihtimal Salih amcanın yanında olacaktı.

"Doktorun odasındaydım güzelim, detayları sonra anlatırım şimdi Leyal'in yanına gireceğim." diyerek elimi omuzuna zor ulaşan kısa kahve saçlarına daldırarak okşamıştım.

"Ben de gelebilir miyim abi?" anında gözlerinden süzülen yaşlara içim giderken, saçlarında olan ellerimi bu kez yanaklarına koyarak yaşlarını parmak uçlarıma hapsetmiştim.

"Hayır canım, izin vermiyorlar. Ben doktorun izniyle giriyorum, sonra tedavisi için daha detaylı konuşacağız" tedavi kısmını öne sürmesem ısrar edecek, benim yerime kendisinin girmesini isteyeceğini bildiğimden dolayı böyle yapmıştım. Yaptığım belki de bencillikti ama, Leyal'i görmeden asla rahat edemeyeceğimi de biliyordum.

Ahsen ise dolu bakışlarla başını salladığında Serhat kolunu omuzuna dolamış, onu kendine çekerek başını göğsüne yaslamıştı. Saçlarına öpücükler konduran kocasıyla kardeşimin az da olsa rahatladığını fark edince vakit kaybetmeden Leyal'in odasına doğru ilerlemiştim.

İç çekerek kapının desteğine tutundum. Usul usul aşağı ittirdikçe kapı aralanmıştı. Gözlerimi kapatarak bedenimi içeri attığımda kapıyı kapatmış, küçük bir süre sonra gözlerimi tekrar açmıştım, göreceğim manzaranın ağırlığı altında ezilmekten korkarak...

Mavi harelerim hemen karşımda yatan kadını gördüğünde dolmadan edememişti. Gözlerini ve alını kapatan sargı, kolundaki serum ve hasarlara yapılan pansumanlar, çenesinde gözüken çizikler... Ay parçası yüzü solgundu. İç çektim bu haline, yavaş yavaş ilerlediğim yattığı yatağa doğru, kırdım dizlerimi, diz çöktüm yere.

"Leyal" kısık sesle dökülmüştü dudaklarımın arasından... Başımı eğdim aşağı, bastırdım dudaklarımı soğuk eline, öptüm parmak boğumlarını. Saçlarını okşamak, yüzünü sevmek, onu iyileştirmek istiyordum. Her zaman ona karşı olan içimdeki şefkat yüze katlanmıştı şimdi.

"İyi olacaksın, iyi edeceğiz seni" izin vermem bir daha böyle düşmene, ellerini tutup asla bırakmayacağım. Gözünden düşen her damla içimi yakarken, ağlamana müsaade etmeyeceğim. İyileş bir an önce güzelim, yine sarı buklelerinle güneş gibi doğ ömrüme, bal gibi gözüken ela gözlerinle gülümse yine...

Kapının açılma sesi beni daldığım düşüncelerden hızla çekip çıkarırken çöktüğüm yerden ayağa kalkmıştım. İçeri giren hemşire elindeki kayıt defteriyle Leyal'e doğru bir iki adım attı.
"Hastanın kontrol zamanı beyefendi, artık çıkmanız gerekiyor" genzime oturan yumruyla yutkunamadım bile, başımı arkaya döndürerek hasta yatan kadının güzel yüzüne bir kez daha bakmış, ardından başımı sallayarak odadan çıkmıştım.

Dışarı çıktığımda Salih amca da, Halime teyze de gelmişti. Kız kardeşim ve Serhat da birlikte sohbet ediyorlardı. Ama yanlarında uzun boylu, esmer tenli daha bir adam görmemle kaşlarım belirsizlikle çatılmıştı. Yaklaşık benim yaşlarımda olduğunu düşündüğüm adamı tanımıyordum. Sakin adımlarım sonrası yanlarına yaklaştığımda, boğazımı temizlemiştim. Beni ilk fark eden Salih amca olmuştu.

"Noldu Mirza? Kızım nasıl?" Diye soran Salih amcayla tanımadığım adamda olan bakışlarımın rotasını çevirmiştim.

"İyi Salih amca, ilgileniyor doktorlar, detaylı ikimizle de tekrar konuşacaklar" bakışlarım tekrar adama kaydığında Salih amca durumu anlamış olacak ki açıklama gereksinimi duymuştu.

"Tanıştırayım sizi, Mirza bu benim arkadaşımın oğlu Yekta. Yekta bu da Leyal'in çok yakın arkadaşlarından, Mirza" Salih amcanın açıklamasıyla damarlarımda akan kanımın donduğunu hissediyordum. Çünkü bu adamın, Leyal ile evlenmek isteyen o adam olduğunu anlamam uzun sürmemişti...

🌾
•••••

Merhabalarrrr...

Uzun bir süreden sonra tekrar aranızdayım. Bilen biliyor, sağlık sorunlarımdan dolayı ara vermek durumunda kalmıştım.

Yeniden burada olmaktan mutluyum, umarım sizler de eskisi gibi kurgularıma ilgi göstermeye devam edersiniz.

Üçüncü bölümümüz uzun bir aradan sonra geldiği için, ilk iki bölümü tekrar okumanızı öneriyorum.

Son olarak oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

22.02.2022

Sağlıcakla kalın 💐💐💐

 

Loading...
0%