@papatyahikayeleri
|
🌾 *Bir kapı önündeyim girsem suç; gitsem ayaz... Mirza'dan: "Tanıştırayım sizi, Mirza bu benim arkadaşımın oğlu Yekta. Yekta bu da Leyal'in çok yakın arkadaşlarından, Mirza" Salih amcanın açıklamasıyla damarlarımda akan kanımın donduğunu hissediyordum. Çünkü bu adamın, Leyal ile evlenmek isteyen o adam olduğunu anlamam uzun sürmemişti... Aklımda yalnız Salih amcanın lafları vardı. Bu adam sebep olmuştu bana göre Leyal'in durumuna. Zira damdan düşer gibi hayatına girmeye çalışmasaydı, Leyal bu kadar dalgın, düşünceli olmayacaktı. O lanet olasıca merdivenlerden de böylesi bir dalgınlıkla inmeyecekti. "Memnun oldum, Mirza" düşüncelerimin sert dalgalarında acımasızca boğulurken kendime gelmemi sağlayan şey ise adının Yekta olduğunu öğrendiğim adamın bana doğru uzattığı el ve kulaklarımı dolduran erkeksi ses olmuştu. "Tanıştığınıza göre, Mirza oğlum, doktor ne dedi kızımın durumuyla ilgili anlat hadi" Salih amcanın olaya el atmasıyla Ahsen, Halime teyze, kısaca herkesin dikkatli bakışlarının hedefinde ben olmuştum. Nasıl anlatacağımı bilmez bir biçimde iç çektikten sonra en iyisi doğruca konuya girmek diye düşündüm. "Leyal'in gözleri göremeyecek Salih amca" dediklerim ortamda buz etkisi yarattığında tam ağzımı açarak kısa süreliğine böyle olacak diye eklemek istediğimde Halime teyzenin tiz sesi bana engel olmuştu. "Oy ben kınalı kuzumun gözlerine kurban olurum, nasıl yani göremeyecek? Oy Allah'ım, böylesi bir dertle neden sınarsın yufka yürekli kuzumu" diye yakardığında hemen olaya el atmam gerektiği gerçeği hızla yüzüme çarptı. "Benim buna bakmam gerekiyor kusura bakmayın" fakat yine ağzımı açamamıştım. Çünkü Yekta'nın muhtemelen duyduklarından olsa gerek tutuk sesi ve çalan telefonu bana engel olmuştu. Yekta uzaklaştıktan sonraysa daha fazla uzatmamıştım. "Ama bu durum geçici bir süreliğine olacak, Leyal biraz ağır bir tedavi sürecine girecek tabii, fakat doktoru tedaviye olumlu yanıt alacağımızı söylüyor, Eğer bu süreç boyu her açıdan Leyal'in iyi hissetmesini de sağlarsak" diye devam ettiğimde herkesin hem endişeli hem de anlamadıklarını belli eden bakışlarından nasibimi almıştım. "Abi, yüreğimize indirmeden doğru düzgün, en başından anlatır mısın lütfen her şeyi" Ahsen'in dediğini diğerleri de onayladığında derin bir nefes çekerek her şeyi detaylı bir biçimde anlatmaya başlamıştım. Doktorla olan konuşmaları, tedavi sürecinden, ameliyatlardan artı Leyal'in psikolojik durumunun da tedaviye olumlu yanıt almak için etkisinden bahsettiğimde ağzımdan çıkan her kelimeyi sanki dünyanın en değerli kelimeleriymiş gibi dikkatle dinlemişlerdi. Az önce umutsuzluktan dolayı çöken omuzlar, dolan gözler şimdi az da olsa toparlanmıştı. "Doktorla bir de ben konuşmak istiyorum" diyen Salih amca'yı onaylamıştım. O ise hiç düşünmeden hastane koridorunda hızla adımlamaya başladığında Halime teyze de onun arkasından ilerlemişti. "Kahve alacağım abi kendime, ister misin sen de?" diye soru dolu bakışlarla bana bakan kız kardeşimin sesiyle Salih amcaların arkasından bakan gözlerimin rotasını kız kardeşime taraf çevirmiştim. "Sen al kendine güzelim, benim canım istemiyor" dediğimde endişeli bakışları yüzümü turluyordu. Ahsen'in az çok Leyal'a olan hislerimden haberdar olduğunu biliyordum. Fakat yıllardır susmayı seçmişti, ne Leyal'a bir şey demiş, ne de benimle konuşmuştu. Belki de her şeyi oluruna bırakmak istemişti, bilemiyorum. Bildiğim tek şey var o da böylesinin herkes için daha iyi olması gerçeğiydi. "Abicim ama iki gün olacak neredeyse boğazından bir şey geçmiyor, uyumuyorsun. Yetmezmiş gibi sigara zehrinden de vazgeçmiyorsun." ağlamaklı çıkan sesiyle elimi havalandırmış, kısalıktan dolayı yüzüne dökülen kahve saçlarını kulağının arkasına doğru iteklemiştim. "Bana bir şey olmaz canımın içi, merak etme. Biraz çıkıp hava alsam yeter bana" elim hâlâ saçlarındayken tutuşumu sıkılaştırmış, sonraysa dudaklarımı alnına bastırdıktan sonra tekrar konuşmasına izin vermeyerek hastanenin bahçesine doğru ilerlemeye başlamıştım. Çıkar çıkmaz sigara paketini ve zippoyu ceketimin cebinden almış, hiç düşünmeden sigarayı ateşleyerek dudaklarıma götürmüş, kocaman bir soluğu içime alarak ciğerlerimi zehirlemiştim. "Ben yapamam baba, bu kadarı çok fazla, bunu benden istemeye hakkın yok" Yekta'nın sinirli sesi kulaklarıma dolduğunda neyden bahsettiğini anlamasam da yanlış olduğunu bile bile konuşmanın devamını dinlemeye karar kıldım. "Kız kör olmuş dediler, kulaklarımla duydum, nesini anlamıyorsun yaaa," diye bağırdığında damarlarımda dolaşan kanın hızlıca beynime sıçradığını hissediyordum. Leyal'den bahsediyordu pezevenk herif! "Sen arkadaşına söz verdin diye ben ömrüm boyunca kör bir kızla uğraşamam. Tamam hoşuma gittiğini söylemiştim ama o zaman kız görüyordu" en son kurduğu cümle artık sabrımın taşmasına neden olan son cümle olduğunda elimdeki sigarayı hızlıca yere atarak ayağımla üstüne basarak ateşini söndürmüş, sonraysa bir hışımla Yekta'ya taraf atılarak yumruğumu suratına geçirmiştim. "Noluyor beee" inleyerek bağırdığında telefonu elinden kayarak yerle bütünleşmişti. Bense güvenliğin dikkatini çekmemek için onu yakasından kavrayarak sürüklemeye başlamıştım. "Napıyorsun sen," hâlâ yumruğun şokunu atlatmamış olmalı ki sesi tutuk geliyordu. Ben ise onu hiç dinlemeden hastanenin arka bahçesindeki köşe duvarların birine yaslamıştım. "Bana bak şerefsiz herif, eğer seni öldürmemi istemiyorsan siktir olacaksın Salih amca ve Leyal'in hayatından ve de o orospu çocuğu gibi ettiğin lafları bir daha duymayacağım. Yoksa andım olsun ki kör olmak nasıl bir his bizzat yaşatırım sana" kavradığım yakasını sertçe duvara çarptığımda yerinde sendelese de düşmemişti. Zira yapılı bir vücudu vardı, normal şartlarda kapışsak bu kadar kolay alt edemezdim onu. Şimdi hem ben yaralı kaplan edasındaydım, hem de o ansızın gelen yumruğun mahmurluğunu atamamıştı üstünden. "Anladın mı?" diye bağırdığımda tükürüklerim yüzüne sıçramıştı ama bunu umursadığımı hiç sanmıyorum. "O eline koluna sahip çık önce, adam gibi konuş bir şey söyleyeceksen." Verdiği cevabı duyduğumda dişlerimi sıkıyordum kırarcasına. Adam olmayan biri adamlığımdan yakınıyordu ne ironiydi ama. Şu an onu yumruklarımla öldürmek istesem de, Leyal'in yanında olmak için başıma iş açmak istemiyordum. O yüzden mantığımla hareket etmek için gayret ediyordum. "Adam olanlarla adam gibi konuşuyoruz eyvallah, benim tepemin tasını attırma da siktir git buradan" parmağımı ona doğru uzatarak ileri geri hareket ettirdiğimde gözlerini baysa da bir şey dememiş, yakasını düzelterek burnundan akan kanı silmişti eliyle. Sonraysa hiçbir şey demeden yanımdan uzaklaşmıştı. Gerginliğim ve sinirim gram azalmazken, gözlerimi kapatarak derin bir kaç nefes çekmiştim ciğerlerime. Sonraysa sakinleşmek adına Leyal'i düşünmeye başlamıştım. Ay parçası gibi yüzü, güneş gibi saçları, bal gözleri, kiraz dudakları... Yüzünün her çizgisini aklıma kazımıştım ben. Varlığı yaralı ruhumun ilacıydı. Onu asla Yekta gibi pezevenklerin ezmesine izin vermeyecektim. Varsın sevmesindi beni, ama mutlu olsun. Onun güzel gözleri her zaman mutlukla gülümsemeliydi. Çünkü ben o gözlerde en ufak bir keder kırıntısı görmeye tahammül edemiyordum. Derin bir nefes almış, içemediğim sigaranın yerine yeni bir dal alarak yakmıştım. Dudaklarıma götürerek içime çektiğim zehrin her parçasında aklımdan geçen tek şey Leyal'di. Leyal... kalbime varlığı öyle bir işlemişti ki ona olan duygularımı anlatacak doğru kelimeyi asla bulamıyordum. Yaklaşık 20 dakika kadar kendimi toparlamaya çalışmış, ardından tekrar hastaneye girmiştim. Bu esnada da Yekta piçinin gittiğinden emin olmuştum tabii ki. "Ahsen, noluyor burada? Leyal'a bir şey mi oldu yoksa?" cevabından çok korktuğum bu soruyu sormak kısa süreli ölüm gibi gelmişti bana. Yarım saat kadar sürenin ardından doktorlardan birinin odadan dışarı çıkmasıyla hepimiz soluğu yanında almıştık. "Değerleri normale dönmeye başlıyor, fakat henüz uyanması için erken olduğu için yarına kadar uyutulacak. Yarın tekrar kontrol edildikten sonra Leyal hanım uyanacak. Yarın sizinle tekrar konuşacağız bu konuyu, zira hastamızın geçirdiği kaza çok ağır ve psikolojisinin nasıl olduğunu bilmiyoruz, o yüzden dikkatli ve hassas yaklaşım şart" Suat bey laflarını bitirdikten sonra baş selamı vermiş ve hızlıca yanımızdan uzaklaşmıştı. Hepimiz derin bir nefes koy vermiştik, sonunda hayati tehlikeyi atlatmıştı Leyal. Allahın izniyle de yarın uyanacaktı. İki gündür süren uykusuzluk, yorgunluk ve de aşırı yoğun duyguların esareti bedenimi pelte kıvamına sokmuştu. O yüzden eve gelmeye ve küçük bir duşla vücudumu ferahlatmaya karar vermiştim. Her ne kadar aklımın tamamı hastanede kalsa da, ağrıyan başımın, yorulan vücudumun molaya ihtiyacı vardı. Derin bir nefes çekerek evden içeri girdiğimde hiç vakit kaybetmeden gerekli eşyalarımı ayarladıktan sonra banyoya doğru ilerlemiş, vücudumu en ihtiyacı olan şeyle, sıcak suyla kavuşturmuştum. Başımdan aşağı dökülen suyun her damlasında aklım olması gerektiği kişiye kayıyordu. Leyal'a. Altın saçlı, bal gözlü, ay yüzlü kadına. Onu tanıdığım bu yıllar içinde bir sürü anı biriktirmiştik. Hepsi birbirinden güzel olan o anılar şimdi gözümün önünde canlandıkça yüzümde oluşan istemsiz gülümsemeye engel olamıyordum. Zaten yıllardır yüzümün gülme sebebi onun gül yüzü değil miydi? İyice yıkandığıma, bedenimin sıcak suyun etkisiyle az da olsa toparlandığına emin olduktan sonra duştan çıkmış, koyu gri tonlarında olan kot pantolonumu ve siyah gömleğimi üzerime giyinerek saçlarımı kurulamıştım. Sonraysa mutfağa inmiş, pratik bir biçimde ekmeğin arasına salam ve kaşar peyniri koyarak yemiş, filtre kahve hazırlayarak hızlıca içmiştim. İki gündür durmaksızın ağrıyan başım için bir tane de ağrıkesici aldıktan sonra tekrar evden çıkmış, hastaneye doğru yola koyulmuştum. Ben tüm bunları yaparken ise bir buçuk saatin geçtiğini gözlerim arabada olan elektronik saate takılınca fark etmiştim. Tekrar hastaneye geldiğimde sadece Salih amcanın koridorda oturduğunu gördüm. Ahsen'lerin yeğenim Yiğit Efe yüzünden eve geçtiklerini tahmin etmem zor olmamıştı. Halime teyze de muhtemelen ihtiyaçları yüzünden eve gitmişti. Sonuçta geceyi eve gitse de, iki gündür buradaydı. Salih amcanın yanındaki boşluğa iliştirdim bedenimi. Gözlerinin ablukasına beni aldığında gözlerini açarak kapatmıştı yavaşça. Ben de aynı şekilde karşılık vermiştim kızının durumuyla ilgili iki günde benzi solan ihtiyara. "Çok sakindi benim kızım çocukken. Asla yaramazlık yapmaz, bana olan sevgisini ve saygısını hissettirmekten gocunmazdı" diye kelimelerini tek tek dökmüştü dudaklarının arasından. Derin bir nefes almış, dolu dolu olan gözlerini kırpmıştı birkaç kere. Gözündeki yaşlar da dökülmemişti yanaklarına zaten. Sanki orada mesken edinmek onların en yüce görevleriydi. Sanki onlar da Leyal'in durumunun farkındaydılar ve daha iyi bir haber alıncaya kadar hep orada kalacaktılar. Tıpkı benim gözlerime gelen küçük su damlacıkları gibi. "Aynı şimdi olduğu gibi, gül yüzünde asla isyan kırıntısı olmadı. Dediğim şeylere hep saygı duydu. Son zamanlarda da olduğu gibi. Hayatında toplasan iki üç kere gördüğü biriyle bile sırf ben istiyorum diye ciddi anlamda düşüneceğini söyledi" Salih amca içinde biriktirdiklerini tek tek döküyordu sanki. Dedikleri canını yakıyormuş gibi bir hali vardı. Tekrar ağzını açmak istediğinde bu eylemi yapamamıştı. Zira telefonu çalmaya başladığı için kelimeleri yarım kalmıştı. "Efendim Haldun" diyerek açmıştı telefonu. Kim olduğunu bilmesem de, şerefsiz Yekta'yla bir bağlantısı olmasından korkuyordum açıkçası. "Yekta yanımda şu an Salih, bir şeyler anlattı da, inanmak istemedim. Bir de seninle konuşmak istedim" diye demişti Haldun denen adam. Salih amcayla çok yakın oturduğumuz için ve yaşlılığından dolayı telefonun ayarını yükses ses ayarladığı için konuşmayı duymakta hiç zorlanmıyordum. "Neler anlattı ki Yekta oğlum, sahi o yanımızdaydı bizim. Yok oldu bir anda ortadan" sesi düşünceli çıkmıştı bu kez Salih amcanın. "Leyal'in sağlık durumuyla ilgili." Duyduğumuz anda ikimizin de kaşları hızla çatılmıştı. Sikmek şarttı o bok kafalı Yekta piçini. Yavşak herif, gidip babasına yetiştirmiş! "Nolmuş Leyal'e? Sen bir telefonu Yekta'ya ver, onunla konuşacağım" Salih amcanın sesi sert çıkmıştı bu kez. Sol kolunuysa göğüs kafesinin üstüne koymuştu. Bunu görünce telaşlanarak elimi elinin üstüne koydum. Ama gözlerini açıp kapadı sorun yok der gibi. "Salih amca kusura bakma ama ben Leyal ile evlenmek istemiyorum. Gözlerini kaybetmiş, göremeyecekmiş. Ben uğraşmak istemiyorum o tarz biriyle, kızın güzel, ama şartlar...." diye devam etmek istediğinde Salih amca hızla yerinden fırlamıştı. "Kes lan sesini, kelimelerine dikkat et Yekta..." diye bağırdığında aniden nefessiz kalmış, telefon elinden yere düşüvermişti. "Ahh-hh" diye hırıltılı sesler çıkararak yere çöktüğünde elini kalbinden çekmiyordu. Gözleri yuvalarından fırlayacak gibi açılmış, teni hafiften morarmaya başlamıştı. "Salih amca... hemşireler, doktorlar..." diye bağırarak Salih amcanın gömleğinin üst düğmelerini açmaya başlamıştım. Sesimi duyan görevliler hızla yanımıza doluştuğunda ben geri adımlamıştım. Onlar hızla sedye getirmiş, gerekli işlemlere başlamışlardı. Sedye peşisıra gittiğimde acilin bölümün kapılarının suratıma kapanmasıyla duraksamak zorunda kalmıştı. "Kahretsin" diye inlediğimde elimle yüzümü sıvazlıyor, volta atıyordum ileri-geri hastanenin koridorunda. Gergin geçen yarım saatin ardından acilin kapıları açılmış doktor çıkmıştı garip surat ifadesiyle. Hiç vakit kaybetmeden yaslandığım duvardan koparak doktorun önünde dikilmiştim. "Durumu nasıl doktor bey?" alacağım yanıttan çok korkuyordum, ama sormak zorunda olduğumun da farkındaydım. "Maalesef, hastanın zayıf vücudu ve kalbi daha fazla dayanamadı. Başınız sağ olsun" kim bilir meslek hayatı boyunca kaç kişiye verdiği bu haberle kaç kişinin çıkmaz sokaklarda boğulmasına neden olmuştu doktor. Tıpkı şimdi beni o daracık, kimsesiz, çıkmaz ve kapkaranlık sokağa soktuğu gibi. Gözlerim dolduğunda doktoru yanıtlayamadım. Leyal mahvolacaktı. Durumu yetmezmiş gibi, bir de babasını kaybetmişti, hayat denilen merhametsiz illet sağlı sollu darbelerini indiriyordu küçük bedenine: acımasızca, insafsızca... •••••• Çok uzun süredir buralarda olmadığımı biliyorum, ama hayati sorunlar: mezuniyet, staj, yüksek lisans +ciddi sağlık sorunları ile uğraşıyordum. Hâlâ kurgumuzun yeni bölümünü bekleyen okurlarıma teşekkür ediyorum. Bölümleri daha sık atmaya çalışacağım. 30.08.2022 Keyifli okumalar, oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Sağlıcakla kalın 🥰🥰🥰
|
0% |