12. Bölüm

Bölüm 11: Meyus

Parvin Ağardan
papatyahikayeleri

Değerli kalem arkadaşlarım hepinize selamlar

Görüşmeyeli iyisinizdir umuyorum.

Beni sorsanız eğer, her zamanki gibiyim derim.

Yapay Zeka aracılığıyla yaptığım karakter çalışmalarını Yükledim bu bölüm. Fikirlerinizi merak ediyorum. Beğenirseniz diğer karakterlerimiz için de yaparız.

Beni üzen tek konu bunca emek vererek her satırı için uzunca düşünerek yazdığım bu kurgumun değerinin bilinmemesi.

Lütfen gören, okuyan herkes oy versin ve en az bir tane yorum yapsın. Kurgumuzun yükselmesi açısından bu çok önemli.

Fazla uzatmayarak bölüme geçiyorum.

Keyifli okumalar🎈

 

💙ON BİRİNCİ BÖLÜM:🖤

"MEYUS."

💙🖤

*Önümde gri bir yol var. Umut kadar beyaz değil, umutsuzluk kadar da siyah değil. Olması gerektiği gibi, dünyanın kendisi gibi, gri bir yol.

Melina'dan:
***********

Fakat tam konuşmalarımızın sürdüğü sırada pastanenin kapısının açılmasıyla hepimizin dikkati anında oraya yönelmişti. Zira kapalı yazısına rağmen kapıyı kim açabilirdi ki?

Saniyeler sonra gözlerim gördüğü manzara karşısında fal taşı gibi açılmış, hepimiz oturduğumuz sandalyelerden fırlamıştık.

Çünkü gelen Leyla'dan başkası değildi. Ama Leyla dudağı patlamış ve kanlı, perişan, saçları dağınık, kısaca savaştan çıkmış gibi bir durumdaydı.

"Leyla?" Diye şokla seslendiğimde neler olduğuyla ilgili en ufak bir fikrim dahi yoktu. Onun bulunmasına sevinmeli miydim? Onu bile bilemiyordum çünkü durumu hiç de iyi gözükmüyordu...

Üstelik elinden yere bıraktığı büyük seyahat çantası gerilimi iyice yükseltiyordu.

"Oyy, Leyla kızım, ne olmuş, oyy," Dilber ablanın sesiyle irkildiğimde kendimi toparlamaya çalıştım.

Masadan birkaç adım uzaklaşarak Leyla'nın yanına vardım ve koluna girerek titreyen vücudunu ilerleterek boş olan sandalyelerden birine oturttum. Herkes hala şok içinde, pür dikkat bizi izliyordu.

"Leyla, ne oldu sana böyle?" Şoktan ilk ayılan Suna olmuş, fırlayarak soluğu Leyla'nın yanında almıştı.

Fakat Leyla, ciddi anlamda çok kötü gözüküyordu. Dudağının kenarı kanamıştı ve yanağında belirgin kızarıklık vardı. Bu sert bir tokat yediğinin habercisi gibiydi. Fakat bununla da bitmiyordu. Sol kaşının üstü patlamıştı, alnının sol tarafında kocaman morluk vardı. Tabiri caizse, savaştan çıkmış gibi duruyordu.

"Leyla, iyi misin canım? Ne oldu sana böyle? Korkutma bizi hadi, konuş." Sessizliğini bozmayan Leyla'yı konuşturma umuduyla tekrar açtım ağzımı. Eş zamanda ellerimi de dikkatlice saçlarına çıkardım ve ufak dokunuşlarla gezdirdim parmak uçlarımı telleri arasında.

"Nazlı, bir bardak su ve bizim ilk yardım çantasını getirsene," Leyla konuşmayınca bakışlarımı yanımıza gelen Nazlı'ya çevirdim.

"Evet, getir lütfen de pansuman yapalım hızlıca yaralarına." Suna'nın da sözleri üzerine Nazlı başını belli belirsiz sallayarak yanımızdan ayrılmıştı.

Mirhan ve Harun ise şimdilik olay akışını kenardan izlemeyi tercih etmişlerdi. Belli ki Leyla'nın az da olsa toparlanmasını bekliyorlardı.

"Al canım, biraz içmeye çalış sudan," diyerek bardağı Leyla'ya uzattığımda başını olumsuz anlamda sallayarak içmek istemediğini söyleyince düşen omuzlarımla bakışlarımın hedefine Suna'yı aldım.

"Suna, o zaman sen yaralarına bak, sonra konuşuruz." Suna'nın beni onaylaması üzerine geri çekilerek ona alan açtım.

Daha sonra Suna ve Nazlı Leyla'nın yaralarına bakmaya başlayınca ben birkaç adım yaklaşarak Mirhan'ların yanına geçtim.

"Dilber abla sen git artık istersen, hem ablan da hasta diyordun, siz de kalıyordu." Dediğimde Dilber abla Leyla'da olan dolu dolu bakışlarını sonunda bana çevirdi.

"Ablam bizde olmasa hayatta gitmezdim ama o da yeni ameliyat oldu, beni arayarak haberdar edin lütfen Melina kızım," diyen Dilber ablanın omuzunu sıvazladım.

"Hiç merak etme ablam, ararım ben seni." Dediğimde Dilber abla son bir kez Leyla'ya bakmış, ardından eşyalarını almak için hareketlenmişti.

Dilber abla yanımızdan uzaklaştığı gibi bu kez bakışlarımın hedefine Mirhan ve Harun'u aldım.

"Melina, onu rahatsız eden bir aile bireyi, eski eş, sevgili, takıntılı bir tacizci? Ne bileyim anladın işte, bu tarz birileri var mıydı hayatında?" Mirhan'ın oldukça düşünceli çıkan sesiyle iç çektim.

"Ahh keşke bilsem, bilmiyorum ki. Hem bilsem işlerin buraya kadar gelmesine asla müsaade etmezdim ki." Dedim ben de üzgün çıkan sesimle.

Gerçekten de ne olduğunu deli gibi merak ediyordum. Bir taraftan da oldukça endişeliydim.

"O zaman Leyla'nın konuşmasını beklemekten başka çare kalmıyor." Harun'un dedikleriyle hem Mirhan hem de ben başımızı olumlu anlamda sallayarak iç çekmiştik.

Leyla kendi halinde, okuluna gidip gelen, çalışkan bir kızdı. Bu kadar yıpranmasına neden olacak neler yaşamıştı? İşler nasıl şiddete kadar büyümüştü? Bir türlü algılayamıyordum.

Saniyeler dakikaları kovaladıkça tam yarım saat süre geçmişti. Nazlı ve Suna Leyla'nın yaralarını temizlemiş, çürümeye başlayan morluklarına ise krem sürmüşlerdi. Ardından ortamda oluşan sessizlik içinde hepimizin Leyla'nın dudaklarından dökülecek kelimeleri büyük bir merak ve endişeyle bekliyorduk.

"Leyla, güzelim. Lütfen artık anlatmaya çalış neler olduğunu. Anlat kuzum ki, yardım edebilelim sana." Nazlı dayanamamış olacak ki sessizliği bozduğunda hepimiz pür dikkat tekrar Leyla'ya odaklanmıştık. Kısa saçları dağılmış, iyice savaştan çıkmış gibi gösteriyordu onu.

"Hepinizi endişelendirdiğim için özür dilerim," fısıltıdan farksız çıkan boğuk sesi ağlayacağının habercisiydi.

"Özür dilenecek bir durum yok güzelim, şu an önemli olan sensin." Nazlı sanki hepimizin aklından geçenleri okuyarak konuşuyordu Leyla ile.

"Konuya nereden başlayacağımı bilmiyorum aslında," diyerek duraksadığında gözlerimi derince kapatarak iç çektim. Yine acıklı bir hayat hikayesiyle karşı karşıya olduğumuzun habercisi gibiydi Leyla'nın sessiz çığlığı.

"Bir yerden başlamana gerek yok, sadece konuş. İçinden geldiği gibi, akışına bırakarak. İnan bana öylesi daha kolay olacak." Nazlı sandalyesini birkaç adım Leyla'ya yaklaştırarak önce dağılan perçemlerini okşayarak düzeltmiş, ardından usulca sıralamıştı sözlerini.

Çok güzel idare ediyordu şu an Nazlı durumu. Açıkçası benim psikolojik durumum, kendimi onun kadar sakin ve odaklı göstermeme müsaade etmiyordu.

"Babam öleli neredeyse on sene oldu benim," diye cümleye başladığı andan şokla sarsılmıştık. Zira Leyla'nın babası ve ağabeyi ile yaşadığını biliyorduk biz.

"Ben daha küçüktüm o zamanlarda, gel zaman git zaman derken büyüdüm, yıllar da bir şekilde akıp gitti. Annemle birlikte yaşıyor, bir şekilde tutunmaya çalışıyorduk hayata. Fakat iki buçuk sene önce her şey değişti. Üniversite sınavına hazırlanıyordum ben o dönemlerde. Bir gün annem çalıştığı kafeden eve bir adamla geldi. Anladınız işte." Diyerek sustu. Gözyaşları sel gibi akıp gidiyordu Leyla'nın.

"Al su iç biraz, sonra devam edersin." Nazlı masanın üstünde duran bardağı alarak Leyla'nın dudaklarına yasladı ve içmesini sağladı.

Sudan birkaç koca yudum aldıktan sonra derin bir iç çekti ve titreyen elleriyle yanakları boyunca süzülen gözyaşlarını silemeye çalıştı Leyla.

"Haftalar içinde nikahları oldu annemle o adamın ve o adam oğluyla birlikte bizim eve yerleşti." Dediğinde ikinci bir şok dalgasıyla sarsıldık. Leyla'nın babası gibi ağabeyi de üveymiş meğerse.

Tanrım, aylardır yanımızda çalışan bu kızla ilgili meğerse doğru düzgün hiçbir şey bilmiyormuşuz.

"Ne babam olacak İbrahim, ne de ağabeyim olacak Haluk beni asla kabullenmediler. Zaten annemle de neden evlenmişti o adam bilmiyorum. Doğru düzgün bir evlilikleri olmadı hiçbir zaman. Gel zaman git zaman derken annemi de kaybettim ben. İşte o zamandan sonra olaylar iyice kötüleşti." Ah benim yaralı kuzum Leyla. Meğer ne acılar sahiplenmişsin de haberimiz yokmuş.

"Ağabeyim bir arkadaşı var. İsmi Savaş. İkisi de içkici, kumar oynayan tipler. İşte o Savaş uzun bir süredir bana sarkıntılık yapıyor, tacizlerde bulunuyordu." Bunu anlatırken bir anda hıçkırıklara boğulmuştu Leyla.

"Ama ben ona hiç karşılık vermedim, aylarca bu duruma dayanmaya çalıştım. Çünkü ne ağabeyim ne de babam inanmayacaktı biliyordum." İnanmazlar, çünkü sen kadınsın.

Biri tecavüz eder, kuyruk salladı derler, başkası şiddet gösterir, suç sendeydi derler. Kadın olmak gerçek anlamda dünyadaki en zor şey.

"Nitekim öylede oldu. Geçenlerde evde yalnızdım, eve geldi. Zorla içeri girdi. Neredeyse tecavüzün eşiğinden döndüm ben ağabeyim sayesinde. Eğer o yetişmeseydi, neler olurdu düşünmek bile istemiyorum." Elleriyle yüzünü kapatarak sarsılarak ağladığında Nazlı dayanamayarak ayağa kalkmış, Leyla'yı omuzlarından kavrayarak sarmalamıştı.

"Leyla, sakin ol lütfen canım. Anlıyorum yaşadıkların çok zor ama, sakin kalarak bize anlatman gerekiyor." Nazlı da artık dayanamamış olmalı ki, sesi epey boğuk çıkıyordu.

"Vay onun bunun çocuğu, şerefsiz. Ulan seni bir yakalayalım." Mirhan'ın sessiz küfürlerine Harun da kendi küfürlerini ekleyince herkesin sinirlerinin epey bozulduğunu anlamıştım. Zaten bozulmaması elde değildi ki.

"Ağabeyim kurtardı beni doğru ama başka bir ateşin içine attı hiç acımadan. Namusum gitmişmiş artık benim. Savaş'la evlenmem gerekiyormuş. Babam da aynısını düşünüyor." Leyla, Nazlı'dan uzaklaşarak ayağa kalktığında bu kez gözyaşlarına saf öfke de eklenmişti.

"Beni zorluyorlar evlenmem için. En son dayak yedim işte böyle ve de evden kaçtım." Yüzünün halini göstererek konuştuğunda dayanamayarak ayağa kalkmıştım ben de.

"Canım benim, sen yalnız değilsin. Bak hepimiz bugün sırf senden haber alamıyoruz diye toplandık buraya. Seni merak ettik, endişelendik." Dedim Leyla'nın yanaklarını hafif dokunuşlarla kavrayarak.

"Seni yalnız bırakmayız da, onlara vermeyiz de. Ne gerekiyorsa her şeyi yaparız. Var mı böyle bir dünya? Önce tacize maruz kal, sonra da namus diye evliliğe zorlan. Hangi devirde yaşıyoruz Allah aşkına?" Kendimi kaybederek ben de sinirleniyordum yavaştan.

Yemin ederim tüylerim diken diken olmuştu. Bu nasıl işti aklım almıyor. Kıza destek olup, o şerefsize gününü göstermek yerine bir de evliliğe zorluyordu gereksiz herifler.

"Evet Leyla, hem ağabeyim ve Harun ağabey de burada. Her şeyi de duydular. Seni onlara vermeyiz, hem de asla." Suna da gözlerinin yaşlarını silerek Leyla'ya sarıldığında bin bir türlü duygu karmaşasını yaşadığımı hissediyordum...

Bir kadının yaşayabileceği en hassas dönemi yaşıyordu şu anda Leyla ve biz ne olursa olsun onu bu durumdan kurtaracak, desteklerimizi eksik etmeyeceğiz.

"Leyla, daha fazla dayanamadım güzelim dışarda." Aniden kapının açılması ve bir seksen boylarında, hafif kirli sakallı genç bir adam içeri girdiğinde, bugün daha kaç kez şok yaşayacaktım bilemiyordum.

"Yusuf, dışarda bekle demiştim sana," Leyla'nın mahcup çıkan sesiyle adının Yusuf olduğunu öğrendiğim çocuk sağ elini kaldırarak ensesine atmış, gergince gözlerini kaçırmıştı.

"Leyla'cım bırak gelsin arkadaşın, sorun yok." Demişti Nazlı yumuşak çıkmasına özen gösterdiği ses tonuyla. Hepimiz onun Leyla'nın erkek arkadaşı olduğunu anlamıştık artık. Özellikle Suna'nın bakışları durumdan haberdar olduğunu gösteriyordu.

"Hoş geldin Yusuf," diyerek Yusuf'un elini sıkarak selamlaştığımda, hemen ardımdan herkes selamlaşmıştı. Leyla kısaca bizi tanıtmıştı ve böylece Leyla'nın Yusuf'a öncesinde bizlerden bahsettiğini de anlamıştık.

"Yusuf bizim üniversitede işletme bölümü son sınıf öğrencisi, hem de benim... erkek arkadaşım," Leyla gözlerini kaçırarak açıkladığında hafifçe tebessüm etmiştik sorun yok der gibi.

"Evet, arkadaşlar. Lafınızı bölmek istemem amma, lütfen hepimiz bir oturalım da nasıl bir yol izleyeceğiz konuşalım." Harun'un sesi hareketli ortamda anlık sessizlik oluşturduğunda hepimiz onu onaylayarak sandalyelere yerleşmeye başlamıştık.

Nazlı Leyla'nın sağ tarafına, Suna ise sol tarafına oturduğunda onların hemen karşısına sırasıyla Harun ve Yusuf oturmuştu. Ben ve Mirhan ise diğer masalardan ek sandalye alarak yan yana olacak şekilde oturduk.

"Öncelikle Leyla'cım, bu tarz adamların eminim ki birçok suç kayıtları vardır. Ayrıca evinize zor kullanarak girmesi bir nevi haneye tecavüz oluyor, dahası da dillendirmek istemediğim seninle yaşanan olaylar." Mirhan usulca anlattığında hepimiz pür dikkat onu dinliyorduk.

Ve bu konuda kesinlikle Mirhan'a katılıyordum, böylesi insanların kesinlikle başka suç kayıtları da oluyordu. Şerefsiz hep şerefsizdi çünkü.

"Eğer sen de ifade vermeye, bu olayla ilgilenmeye, bize yardımcı olmaya hazırım dersen, hiç durmadan çökerim ben o şerefsizin üstüne." Mirhan'ın masadaki eli yumruk halini aldığında, dişlerinin arasından konuşuyordu. Sinirden kendini sıkıyordu desek daha doğru olurdu.

"Ben bilemiyorum," Leyla bakışlarını kaçırarak mırıldandığında Nazlı ve Suna hemen ellerini kavramıştı.

"Bilemeyeceğin bir durum yok kuzum, biz hepimiz senin yanındayız ve birlikte çözeceğiz bu durumu." Nazlı'nın güven verir gibi çıkan ses tonuyla hafifçe tebessüm ettim.

Eski Melina olsa aynı Nazlı gibi herkesin derdine koşar, teselli ederdim. Ama şimdi teselli etme gücümü kaybettim iki yıldır. Çünkü o olaylardan sonra teselli denilen şey benim için o kadar sönük ki...

"Ben olayların doğrudan şahidiyim ağabey, zira Leyla'yı o şeref yoksunu sıkıştırdığında kaç kez şahidi oldum. Kaç kez ağzını yüzünü kırdım ama uslanmadı bir türlü. Leyla korktuğu için polise de gidemedim bir türlü," Yusuf'un da sesi sinirli çıkıyordu. En fazla 23, bilemedin 24 yaşlarında olduğunu tahmin etmiştim.

"Şahitlik yapacaksındır o zaman sen de, bir tek Leyla'nın onayı lazım." Yusuf'a bakarak konuştuktan sonra bu kez bakışlarının hedefine Leyla'yı almıştı Mirhan.

"Bak Leyla, ben böylesi bir şerefsizin cezasız kalmasına izin veremem, zaten bir şeyler yapacağım. Fakat senin şahitliğin, olayların doğrudan birinci şahıstan ihbarı çok önemli." Mirhan oldukça haklıydı. Leyla'nın ise yüzü düşünür gibi bir hal almıştı.

"Tamam ağabey, ne gerekiyorsa yapalım. Ben her şeye hazırım. Yeter ki o insan olmayan varlık başkalarının da canını yakmasın." Tekrar gözleri dolan Leyla'ya içim gitmişti. Kim bilir ne stresler, ne ağır günler yaşamıştı şu dönemde.

"Merak etme abicim. O artık kimsenin canını yakamayacak." Mirhan'ın kendinden emin çıkan sesiyle içim az da olsa rahatlamıştı. Ona güveniyordum. En önemlisi ise artık bunu kabul ediyordum.

"Bir konu daha var," Yusuf'un mahcup çıkan sesi ile Leyla da başını aşağı saldığında korkudan kalbim teklemişti. Allah'ım yoksa tecavüz gerçekleşmiş miydi diye düşünmeden edemedim.

"Ne konusu Yusuf?" Sesime yansıyan endişe ile alelacele konuştuğumda Yusuf bakışlarını kaçırıp duruyordu.

"Biz Leyla ile sevgiliyiz. Niyetim de ciddi. Ama henüz ailem bilmiyor. Yani mezun olmadan, bir iş güç sahibi olmadan böylesi bir şeye müsaade etmeyeceklerini biliyorum. O yüzden Leyla'yı kendi evime götüremiyorum. İşim de aslında hazır sayılır, benim babam belki duymuşsunuzdur XXXXX restoranlar zincirinin sahibi ve ben zaten orada çalışıyorum, ama işte mezun olmadan tam anlamıyla kendi işimin başına geçemiyorum." Yusuf lafı uzattıkça uzatıyor, sanki asıl konuyu söyleyemiyor gibi bir hali vardı. Ailesi ile ilgili bu kadar dağınık bilgiyi ise konuya nasıl gireceğini bilmediği için veriyor gibiydi.

Bense iyice merak ediyordum, ne olmuştu ki bunları anlatıp duruyordu. Ayrıca o dediği restoranlar zincirini de elbette tanıyorduk ve Yusuf'un babasının oranın sahibi olmasına epey şaşırmıştım.

"Yusuf, asıl konuya mı gelsen? Endişeden deli olduk." Nazlı'nın da sesi benim gibi sabırsız çıktığında Yusuf başını belli belirsiz salladı.

"Leyla'nın şu an için gidecek yeri yok yani, birkaç aylık ona kalması için bir yer ayarlamamız lazım, ben mezun olana kadar. Ev ayarlamak kolay bir iş evet, ama güvenilir bir yerde olmasını istiyorum. Zaten yalnız yaşayacak. Bu konuda yardımınıza ihtiyacım var." Yusuf laflarını bitirdiğinde derince oh çektim. Konu buysa tabii ki de halledilirdi. İki dakikada aklıma bin bir türlü senaryo gelmişti.

"Ben çok güvenli bir yer biliyorum. Hem de karşı dairede polis yaşıyor." Gülümseyerek dediğimde Mirhan'ın bakışları anında gözlerime kitlenmişti. Bense Mirhan'a kurnazca göz kırparak tekrar Leyla ve Yusuf'a döndüm.

"Abla yaa, sana rahatsızlık vermek istemiyorum." Leyla aklımdan geçenleri anlamış olacak gibi hemen itiraz dalgalarını yükseltmişti. Bense kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Leyla ne rahatsızlığı Allah aşkına duymamış olayım." Dedikten sonra hemen ayağa kalkarak çantamı bulmuş, içinden anahtarımı almıştım.

Herkes pür dikkat benim ne yapacağımı izliyordu.

"Suna'cım alın bu anahtarı, gidin benim eve, Leyla'ya yardım et yerleşin, rahatlasın, dinlensin, ben de buraları kapatıp öyle geleceğim." Dediğimde Suna hemen anahtarı alarak ayaklanmıştı.

Suna Leyla'nın da kalkmasına yardımcı olduktan sonra Leyla hemen karşımda durarak bana sarıldı.

"Çok teşekkür ederim, hepinize." Bana sarıldıktan sonra herkese bakarak dedikten sonra hepimiz gülümseyerek baktık ona.

Saniyeler içinde Leyla, Yusuf ve Suna pastaneden çıktıktan sonra bakışlarımı bu sefer Nazlı'ya çevirdim.

"Annen daha fazla yalnız kalmasın Nazlı, git sen de. Buraları ben kapatırım." Dediğimde Nazlı düşünceli bakışlarla bir bana bir pastanenin içerisine baktı.

"Yok kalayım, toparlar çıkarız öyle." Dediğinde hemen başımı olumsuz anlamda salladım.

"Endişe edecek annen de, hadi git sen, ben halledeceğim merak etme." Dediğimde minnetle baktı bana. Annesi hastaydı çünkü onun. Endişelenmesi ise sağlık durumu için iyi sonuçlar doğurmuyordu.

"Ben de gideyim artık, istersen birlikte çıkalım Nazlı? Bırakırım seni evine." Harun'un aşırı istekli çıkan sesiyle Nazlı kararsız bir şekilde önce Harun'a ardından bana bakmıştı.

Gözlerimi derince açarak kapattım. Onayla der gibi. Çünkü Nazlı'nın da yeni başlangıçlara ihtiyacı olduğunu en iyi ben biliyordum.

"Çantamı ve ceketimi alayım, çıkalım o zaman." Nazlı gülümseyen bakışlarını benden alarak Harun'a çevirerek dedikleriyle Harun küçük çocuklar gibi sırıtmıştı.

Dakikalar içinde onlar da gittiğinde kapıda olan bakışlarımın hedefine Mirhan'ı aldım.

"Kaldık ikimiz Başkomiserim," diyerek alay ettiğimde Mirhan'ın da dudakları kıvrıldı.

"Herkesi kovdun bir anda, ben de sıra bana gelecek diye bekliyordum ama galiba beni kovmaya niyetli değilsin." Dediğinde hafiften yanaklarımın ısınmaya başladı.

Haklıydı, ona git demek istememiştim nedensizce. Bunu şimdi o söyleyince fark ediyordum.

"Seni çalıştırmadan kovamam, buraları toplamama kim yardımcı olacak peki?" Bilmiş bir edayla konuştuğumda Mirhan iyice gülmüştü.

"Emriniz olur memur hanım, hemen toplayalım." Mirhan asker selamı vererek hemen sandalyeleri düzeltmeye başlamak için hareketlendiğinde güldüm.

"Aferin çırak," diye ona takılarak ben de bir işin ucundan tutmaya başladım...

Yarım saat içinde hem mutfağı hem de oturma alanını hem de tezgahları toparlamıştık. Bu esnadaysa bol bol sohbet etmiştik. Konu genel olarak Leyla ilgili yapılacak işlemler üzerine olmuştu. Bir de Dilber ablayı arayarak çok detaya girmeden durumlardan bahsetmiştim kısaca.

Daha sonra ben de eşyalarımı almış, pastaneyi kapatarak binaya doğru adımlamaya başlamıştık.

Üçüncü kata çıktığımızda bakışlarımı Mirhan'a çevirdim.

"İyi geceler, her şey için teşekkür ederim." Dediğimde Mirhan hafifçe gülümsemişt.

"İyi geceler ama teşekkür kekimi unutmayalım lütfen," dediğinde gözlerimi devirsem de güldüm. Ne kekmiş arkadaş, bir türlü konusu kapanmıyor.

"Unutmayacağız Başkomiserim, hiç endişeniz olmasın." Dediğimde evimin kapısının açılmasıyla bakışlarım oraya dönmüştü.

"Ağabey geldiniz mi? Ben de ve geçiyordum. Leyla koltukta uzandı." Diyen Suna'ya minnetle baktım.

"İyi geceler, "diyerek ayakkabılarımı çıkardığımda evin açık olan kapısından içeri girmiştim.

"İyi geceler Melina," Suna'nın cevabıyla başımı belli belirsiz sallayarak kapımı kapattığımda son gördüğüm şeyin Mirhan'ın evlerinin kapısını açması olmuştu...

 

 

 

💙🖤💙🖤💙🖤💙🖤

16.05.2024

Uzun bir aradan sonra biz geldik.

Yapay Zeka aracılığıyla yaptığım karakter çalışmalarını Yükledim bu bölüm. Fikirlerinizi merak ediyorum. Beğenirseniz diğer karakterlerimiz için de yaparız.

Yıldıza basmayı ve yorumlar yapmayı unutmayalım lütfen.

Yeni karakterimiz Yusuf'u beğendiniz mi?

Genel olarak bölüm nasıldı peki?

Sağlıcakla kalın, sonraki bölümde görüşmek dileğiyle.

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.12.2024 16:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...