Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 2: Rastlantı

@papatyahikayeleri

Merhaba değerli okurlarım 🌸

Her satırını ilmek ilmek işleyerek yazdığım bu kurgumda da yanımda olduğunuz için çok teşekkürler.

Umarım ilk bölüm sizi tatmin etmiştir. Geçelim ikinci bölüme.

Lütfen düşüncelerinizi yorum olarak yazın. Yazın ki, bir sonraki bölüm motivasyonumuz yükselsin.

Son olarak sol alt köşedeki yıldızı parlatmayı unutmayın.

Keyifli okumalar🎈

 

 

💙İKİNCİ BÖLÜM:🖤

"RASTLANTI."


💙🖤

*Hayat bir tabur vukuattır; kumandanı: tesadüf.
(Cenap Şahabettin)

Melina'dan:
•••••••••••••••••

"Buna çok sevindim. İsmin ne senin bakalım?" Çok sevimli ve tatlı bir kız çocuğuydu. İstemsizce kendimi saçlarını okşarken ve ismini sorarken bulmuştum.

"Benim ismim Melisa, peki senin ismin ne abla?" Melodik sesiyle verdiği yanıt yüzünden put gibi kesilmiştim. İsmi Melisa'ydı demek. Benim güzeller güzeli, melek kalpli kardeşimin ismiyle aynıydı.

Dolu dolu olan gözlerimi Nazlı'ya çevirdiğimde onun da benden farksız olduğunu görmüştüm...

Kendime gelmem saniyelerimi alırken, aklım karman çorman olmuştu. Dünyada başka isim yokmuş gibi... Tanrım, sen aklımdan mukayet ol lütfen.

Biraz da olsa toparlandığımı düşündüğümde tekrar bakışlarımın hedefine altı bilemedin yedi yaşlarında olduğunu düşündüğüm Melisa'yı aldım.

"Memnun oldum Melisacığım, benim de ismim Melina." Zar zor çıkıyordu dudaklarımın arasından kelimeler.

"Aaa, ilk kez duydum bu ismi. Ama çok güzelmiş ismin ve benim ismime çok benziyor." Boyum hala onun boyunun hizasında olduğu için minik ellerini saçlarıma uzatmıştı.

"Evet güzelim, senin ismine çok benziyor benim ismim." Tıpkı ikiz kız kardeşimle benim ismimin benzediği gibi. Ah Melisa, cennet gözlü kardeşim. Şu an cennetin en güzel kuytusunda olduğundan emindim.

İstemsiz olarak gözlerim dolduğunda Melisa beni öyle görmesin diye hızlıca ayağa kalkarak Nazlı'nın yanına geçtim. Durumumu anlamış olacak ki koluyla omuzuma dokunarak buradayım demek istiyormuş gibi sıvazladı.

"Benim de ismim Nazlı. Gel Melisacığım, baban gelene kadar sana kurabiye ve meyve suyu ısmarlayayım." Nazlı küçük kızın ellerini elleri arasına alarak dediklerinden sonra gülümseyerek öpücükler de kondurmayı ihmal etmemişti.

Ondan sonraysa ayağa kalkarak kızın elinden tutan arkadaşım onu pastanemize götürmüştü. Bense artık tutamadığım gözyaşlarımı salıvermiş, sırtımı istemsiz olarak arkamdaki duvara yaslamıştım. Taşıyamadığım vebal her geçen gün biraz daha bitmeme, kaybolmama neden oluyordu. Mum misali eriyordu ruhum yaşadıklarımın ağırlığı altında ezilerek.

Derince nefes çektim ciğerlerime. Titreyen ellerimi yanaklarımla kavuşturarak gözyaşlarımı kuruladım. Ömrümün sonuna kadar taşımaya mahkum olduğum vebal vardı benim. O vebal ki göğüs kafesimin üstünde tepiniyordu her geçen gün biraz daha. O vebal hayatı zindan ediyordu bana. Keşke ölseydim diyordum ama bunları yaşamak zorunda kalmasaydım. Bir ay içinde üç en değerli varlığımı kaybettim ben: kardeşimi, babamı, bebeğimi. Yetmiyormuş gibi iyi kötü var olan ailem yıkıldı, dağıldı. Annem hastalandı. Benim yüzümden, benim aptallığım, bencilliğim yüzünden oldu bunlar.

Tekrar derince nefeslendim. Yüzüme en sahte gülümsemelerimden birini yerleştirdikten sonra içeri adımladım. Nazlı ile birlikte yürüttüğümüz bu kafede bizden başka Leyla ve Dilber isimli iki çalışanımız daha vardı. Gastronomi bölümü üniversite birinci sınıf öğrencisi olan Leyla part time olarak derslerinden geri kalan zamanlarda burada oluyordu. Yaşı kırk beş olan Dilber ablaysa temizlik görevlisiydi. Görev dağılımından ziyade neredeyse hepimiz her işle uğraşıyorduk kafede.

Kafeye girdikten sonra bakış alanıma ilk olarak Nazlı ve küçük kızı aldım. Boş masaların birinde oturuyor, gülerek bir şeyler konuşuyordular. Seri adımlarla ben de yanlarına vardım.

"Geldin mi Melina abla, biz de Nazlı ablayla emoji şeklinde yaptığınız kurabiyeleri konuşuyorduk." Gözlerinden geçen pırıltılarla anlattığında eliyle tabağındaki kurabiyeleri gösteriyordu. Çocuklar için özel yapıyorduk bu kurabiyeleri. Hemen hemen her çocuk çok beğeniyordu.

"Ne güzel canım. Okula gidiyor musun sen?" Diye sordum sandalyeyi çekip otururken. Bu küçük kızı çok sevmiştim, kanım ısınmıştı bir nevi. Belki de isminden dolayıydı...

"Evet birinci sınıfı bitireceğim bu sene. Az kaldı." hevesle anlattığında nisan ayında olduğumuz için neden az kaldı dediğini anlamıştım. Yaz tatiline gerçekten de bir şey kalmamıştı.

"Hey maşallah, kocaman kızmışsın sen..." Diyerek kızın saçlarını okşayan Nazlı olmuştu.

"Melisaaa..." tam o anda dikkatimizi kapıya doğru çeviren şey ellili yaşlarının başlarında olduğunu tahmin ettiğim orta boylu, saçları hafif kırlaşmış hafif kilo kadının hızlanan nefeslerinin arasından can havliyle söylediği isim olmuştu.

"Babaannem..." Melisa'nın dilinden dökülen kelimeyle eş zamanda başı da arkaya, pastane girişine doğru kaymıştı. Kadınsa torunu gördüğü gibi bize doğru gelmeye başlamıştı.

"Kızım neredesin sen, iki apartmana girdim eşyalar için babanla yok oldunuz ortalıktan." Dedikleri şeyle dakikalar önce daha çantam çalınmadan taksiden indiğimde bu kadını elinde eşyalarla apartmana girdiğinde gördüğümü anımsadım.

"Babaanne, Melina ablanın çantasını hırsız çalınca babam peşinden gitti. Nazlı abla da beni babam gelene kadar buraya davet etti. Sana haber vermek aklımdan çıkmış, özür dilerim." Kız o kadar akıcı konuşuyordu ki sanki kocaman bir insan olmuşta sonra tekrar küçülmüştü.

"Oyy babaannesinin inci tanesi. Sorun yok kuzum." Diyerek torunun saçlarına öpücük kondurmuştu kadın. Ardından bakışlarının hedefine Nazlı ve beni almıştı.

"Merhaba, ben Melina, bu da arkadaşım Nazlı. Bu pastane-kafenin sahipleriyiz." Kadının sorgu dolu bakışlarını görünce boğazımı temizleyerek açıklama gereği hissetmiştim.

"Memnun oldum kızım. Benim de isim Macide, Melisa'nın babaannesiyim. Buralara yeni taşındık. Oğlum Mirhan polis. Kızım Suna'ysa eczacılık bölümü üçüncü sınıf." Yaşlı insanların sormasan bile ekstradan detay verme olayları çok tatlıydı. Demek benim çantam için koşturan polisin ismi Mirhan'dı. Üstelik bu sevimli aile benim yeni komşularım olacaktı. Çünkü yaşadığım apartman bölümünün tek boş evi benim, üçüncü katta bulunan bir artı bir evimin karşısındaki üç artı bir olan evdi.

"Buyurun size de bir çay ya da kahve getirelim." Diye teklifte bulunmuştu Nazlı." kadınsa sanki bu teklifi bekliyormuş gibiydi.

"Çok güzel olur kızım vallah, bir çayınızı içerim. Sabahın köründen taşınma işlemleriyle canımız çıktı. Sevaba girdin teklifinle." İçten şekilde gülümseyen Macide hanım bana çok tatlı gelmişti.

Bense kadının istekli halini görünce hemen diğer boş masaların birinden sandalye alarak kadının oturması için koymuştum. Nazlı'ysa çoktan mutfak bölümüne doğru gitmişti.

"Sen de mi bu apartmanda oturuyorsun kızım?" Diye soran gözlerimin içine bakan kadınla içimde bir şeyler sızlamıştı. Zira aylardır annemin dudakları arasından çıkan o kızım kelimesine hasrettim.

"Evet, hatta daha fazlası..." Diyerek gülümsediğimde hem Macide hanım, hem de Melisa meraklı gözlerle beni süzüyordu.

"Nasıl yaniii?" Diye soran Melisa olmuştu. Boncuk boncuk bakıyordu meraklı gözleri.

"Üçüncü kattaki boş eve geliyorsunuz değil mi?" Diye sorularına soruyla cevap vermiştim.

"Evet kızım." Demişti Macide hanım.

"İşte tam karşınızda olan evde de ben oturuyorum. Yani kapı komşuyuz." Dediğimde Melisa gülmüş, Macide hanımsa memnun bir gülümseme sunmuştu.

"Ne güzel, kapı komşumuz senin gibi güzel bir kız. Biraz olaylı başladı tanışmamız ama olsun, her şerde bir hayır vardır demiş büyüklerimiz. Bizim de şerrimiz de hayırlara vesile olsun İnşallah." Diyen kadınla esefli bir nefes soludum. Benim hayatım için geçerli değildi bu. Ben baştan ayağa şerdim. Tüm ailemi şerrimle mahvetmiştim. Tüm hayatımı, düzenimi kaybetmiştim. Ben hayata tutunamayanlardım. Kendim yetmiyormuş gibi etrafımdakilerin de tutunmasına izin vermemiştim.

"Buyurun efendim, istediğiniz herhangi çeşit tatlı varsa getireyim hemen?" Nazlı bir bardak çayı kadının önüne koyduğunda soru dolu sesiyle tekrar konuşmuştu.

"Yok güzel kızım, şekerim fırlıyor sonra. Fakat varsa bir dilim limon isterim." Diyen kadını anlamamak elde değildi. Yaşının da etkisiyle yakalandığı hastalık doğrudan yeme düzenini etkileyecek cinstendi.

"Tabii ki, hemen getiriyorum." Diyen Nazlı tekrar gözden kaybolduğunda kadın dumanı tüten çayından koca bir yudum almıştı.

"Babaanne bak kurabiyelere, çok tatlı." Melisa kıkırdayarak babaannesine gülen yüz şeklinde olan kurabiyeyi gösterdiğinde babaannesi şefkatli gözlerle ona bakıyordu. Anladığım kadarıyla Melisa babaannesi, halası ve babasıyla aynı evi paylaşıyordu. Acaba annesi niye yanlarında değil diye düşünmeden edememiştim.

"Evet inci tanem, çok tatlı." Kadının her halinden Melisa'ya nasıl düşkün olduğu belli oluyordu. Gözleri torununa dokunduğu an saf bir pırıltı doluyordu hemen kenarları kırışlarla kaplanmış gözbebeklerine.

Biz sohbet etmeye kaldığımız yerden devam ederken Nazlı da kadın için dilimlediği limonları getirerek yanımıza oturmuştu. Kafede bizim dışımızda iki genç kız müşteri vardı ki sağ olsun Dilber abla uğraşıyordu onlarla.

Apartman altı bir işletme olduğumuz için, daha çok sabah kahvaltı için insanlar çok geliyordu. Hem sıcak poğaçalardan, simitlerden alıp götürüyorlar, hem de burada yiyorlardı. Pastane ürünleri dışında her sabah saat sekizden öğlen bire kadar çeşit çeşit kahvaltılıkların sunulduğu kahvaltı servislerimiz de oluyordu. Müşteriler kahvaltı servislerimizden çok memnundular ve ünümüz kısa sürede çok kişiye ulaşmıştı.

Macide hanımla konuştuğumuz konularsa genel olarak apartmanla ilgiliydi. O merak ettiği soruları soruyordu, bense bir yıldan fazladır yaşadığım apartmanla ilgili merakını gideriyordum.

Bu apartmanda yaşadığım evi Oğuz'dan boşandıktan sonra mahkeme kararıyla zamanında ortak aldığımız evi satarak kendi payıma düşen paranın üstünü de düzelterek almıştım. Ailem darmaduman olduktan sonra Melisa'yla çocukluğumun geçtiği anılar dolu eve hiç gitmemiştim. Daha doğrusu gidemiyordum. Ne mezarlarına, ne denize, ne de o eve...

"Aslan babam geldi..." Melisa'nın sevinç dolu nidaları beni düşüncelerimin arasından hızlıca çekip çıkardığında bakışlarım istemsiz olarak kapıya doğru dönmüştü. Yaklaşık kırk dakika kadar önce çantamın peşinden koşan adam yaklaşık bir seksen beş - bir doksan civarı boylarda olduğunu tahmin ettiğim, sürekli spor yapıyorum diye bağıran vücudu, hafif esmerimsi teni, simsiyah saçlarıyla çekici bir adamdı.

Bakışlarım istemsiz olarak elinde tuttuğu çantama kaydığında şaşırmadan edememiştim. Gerçekten de küçük kızın dediği gibi babası halletmişti.

"Burada mıydınız?" Hemen yanımızda durduğunda istemsiz olarak oturduğum sandalyeden ayağa kalkmıştım.

"Evet babacım, seni burada bekledik." Kızına içten bir gülümseme sergileyen adam ardından koyu kahve gözlerini yeşillerime dikmişti. Bir altmış yedilik boyuma rağmen yanında ufacık kaldığımı hissediyordum.

"Çantanız..." diyerek elindeki çantayı bana uzattığında gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmamıştı. Bense içimi saran garip dürtüler eşliğinde gözlerimi kaçırarak elinde tuttuğu çantamı almıştım.

"Hırsıza ne oldu peki?" Sorumla karşımdaki heybetli adamın kaşları derince çatılmıştı.

"Bölmeye götürdük, gerekli işlemler yapıldı ve yapılmaya da devam edecek, siz merak etmeyin. Yapmanız gereken tek şey yarın benimle karakola gelerek ifade vermeniz." Sesi fazlaca kalın ve otoriterdi. Yarın gidip verirdim ifade.

"Peki, teşekkür ederim, zamanınızı aldım." Demiştim mahcup çıkan sesimle. Adam izin alarak taşınma işleriyle uğraşıyordu sonuç olarak. Bir anda ekstra uğraşa sokmuştum onu.

"Önemli değil, işimi yaptım sonuç olarak." Diyen adama karşılık olarak cevap bulamayınca başımı olumlu anlamda sallamakla yetinmiştim.

"Anne, kalk hadi artık tamirciler de bekliyor halledelim bu taşınma işlemlerini." Benim cevap vermediğimi anlamış olacak ki bakışlarının hedefine bu kez annesi ve kızını almıştı.

"Haklısın oğlum, işimize dönelim artık." Diyen kadın ayağa kalktıktan sonra bakışlarının hedefine beni almıştı.

"Sen de sağ ol Melina kızım. Bir ara misafir ederim seni de kaynaşırız artık." Gülen kadınla ben de gülmeye çalışarak onu onaylamıştım. O sırada Mirhan'ın bakışlarını üzerimde hissetsem de dönüp de ondan tarafa bakamamıştım.

"Kaynaşırız elbet Macide hanım, komşu olduk nasılsa." Dediğimde yaşlı kadının suratında memnun olmadığını belli eden ifade belirince yanlış bir şey mi söyledim acaba diye düşünerek tedirgin olmuştum.

"Hanım nedir kızım? Teyze desene." Dediğinde tuttuğum nefesimi salarak gülümsemiştim.

"Peki Macide teyze..." dediğimde kadın bu kez memnun olmuş gibi gülümsedi. Çok iyi bir kadına benziyordu. Daha sonraysa bakışlarının hedefine torununu almıştı.

"Gel bakalım inci tanem, gidelim." Melisa babaannesinin seslenmesiyle hemen oturduğu yerden kalkmış, Macide teyzenin onun için uzattığı eli kavramıştı.

"Görüşürüz Melina abla, Görüşürüz Nazlı abla..." ardından gülümseyerek ikimize de baktığında ben de gülümsemiştim.

"Görüşürüz tatlım." Dakikalar sonraysa onlar gözden kaybolduğunda tuttuğum nefesimi bırakarak gerisin geri oturmuştum.

Uzun zamandır bu kadar gülmediğim gerçeği aklıma dolduğunda gözlerim dolmuştu istemsiz olarak.

"Dünyada sanki başka isim yokmuş gibi, hayatın bana uyguladığı bu acılar sence de çok fazla değil mi?" dedim hemen karşımda oturan arkadaşıma gözlerimden tekrar yaşlar süzülmeye başlarken.

"Dayanamıyorum artık Nazlı, ölmek istiyorum ama hayat ölümü bile çok görüyor bana. Kardeşimin hayatına mal oldu benim salak saçma isteklerim. Babam öldü, annem ne halde görüyorsun. Bunların hepsinin sorumlusu, suçlusu benim ben." Elimle sertçe saçlarıma asıldığımda gerçek anlamda nefes alamadığımı hissediyordum. Ben yaşamıyordum, sürünüyor, her geçen gün biraz daha tükeniyordum.

"Şşhhh, sakin ol canımın içi. Biliyorum çok zor sınavlardan geçtin, geçmeye de devam ediyorsun. Fakat intihar kelimesini duymak istemiyorum senden. Melisa sırf sen kurtul diye ölümü göze almadı mı? Şimdi sen intihar ederek onun emeğini boşa çıkartamazsın. Yaşaman gerekiyor Melina, toparlanman, mutlu olman gerekiyor. Bunu hem kendi hayatın için hem de kardeşinin yarım kalmış hayatı için yapmalısın," diyen Nazlı sıkıca ellerimi kavradığında dediği her kelimeyi dikkatle dinlesem de verecek bir cevabım yoktu. Zira her şey çok boştu gözümde...

Bir süre daha sandalyede oturduktan sonra sonra kalkmış, işlerimizin başına geçmiştik. Dersten çıkarak gelen Leyla ve Nazlı müşterilerle ve vitrinlerle uğraşırken Dilber abla ortalığı temizliyordu. Ben de mutfak bölümüne geçerek, çilekli ve muzlu magnolia tatlılarından yapmıştım. Gün içinde en çok satan ürünlerimizden biri olduğu için neredeyse her gün, bazen gün içinde iki kere yapıyordum böyle. Ardından tarçınlı, çikolatalı kurabiyelerden yapmıştım.

Akşam üzeri daha kalabalık oluyordu dükkan. Haliyle hepimiz çok yoruluyorduk.

"Off, bugün de böyle bitti ama biz de bittik çok şükür." Diyen arkadaşımın sözlerine Leyla da hak vermişti.

"Ayy haklısın valla abla yaa. Allahtan yarın tek dersim var." Yakınma işleri devam ettiğinde onlara bakarak başımı olumsuz anlamda iki yana doğru sallamıştım.

"Ne mızmızlandınız be, Leyla sen git evine artık kuzum, yarın da dersin varmış zaten, biz de yarın erken sıcak poğaça ve simit yapmak için hazırlık yapalım sonra kapatırız. Neredeyse on olacak saat." Dediğimde Leyla gözlerinden geçen ışıltılarla bana bakmıştı. Evleri hemen bizim apartmanın karşısındaki apartman olduğu için çalışmak ona çok engel olmuyordu.

"Harikasın ablacım, çok teşekkür ederimmm." Diyen Leyla yanağıma kaçamak bir öpücük kondurarak eşyalarını almak için fırlamıştı.

Şebek hareketlerine güldüğümde aklıma benim de üniversite yıllarım geliyordu. Melisa, ben ve Nazlı sürekli ders sonrası aktiviteler yapar, eğlenirdik. Melisa'yla her ne kadar bölümlerimiz farklı olsa da aynı üniversiteden mezunduk.

Geçmişin can yakıcı sayfalarında dolanırken bir taraftan da mutfak bölümüne geçmiştik Nazlı'yla. Önce yarın neler yapmamız gerekiyor listelemiş, ardından işimizi kolaylaştırmak için ön hazırlıkları yapmıştık. Sonrasındaysa kafemizi kapatarak eve doğru gitmiştik. Nazlı'nın yaşadığı ev benim kaldığım yere neredeyse yarım saat kadar uzaklıktaydı.

Arkadaşımla vedalaştıktan sonra apartmana doğru yürüdüğümde bakış alanıma giren şey bugün tanıştığım polis olmuştu. Apartmanın dışarısında durarak bir adamı uğurluyordu. Sonradan uğurladığı adamın bugün evlerine gelen tamircilerden biri olduğu aklıma gelmişti.

Boğazımı temizleyerek apartmana girdiğimde o da benim arkamca geliyordu. Merdivenler olmasına rağmen aşırı yorucu bir gün geçirdiğim için asansörü tercih ettiğimde de Mirhan da yanıma vararak asansör çağırma tuşunu basmıştı nasırlı parmağıyla.

"Bitti mi taşınma işlemleri?" Benden bağımsız dudaklarımın arasından dökülen soruyla yerde olan bakışlarını kaldırarak bana bakmıştı. fakat tam o sırada asansörün açılan kapısıyla ikimizin de dikkati dağılmıştı.

Mirhan elleriyle önden buyur der gibi işaret yaptığında beklemeden kabine girmiştim. O da geldiğinde hemen üçüncü kat düğmesini sıkmıştı.

"Bitti sayılır, ufak tefek birkaç iş kaldı ki gece halledeceğim." Diye nihayet sorumu cevapladığında başımı belli belirsiz sallamıştım.

"Hayırlı olsun." Kısık çıkan sesimle mırıldandığımda o pür dikkat beni izliyordu.

"Sağ ol." Kısacık verdiği cevaptan sonra önüme dönmüştüm.

Saniyeler sonra asansör durduğunda önce ben, hemen ardımdan o çıkmıştı.

Kapımın önüne geldiğimde çantamdan anahtarımı bularak kapıyı açmaya çalışıyordum. Mirhan'sa ne zili çalmış, ne de anahtarını çıkararak kapıyı açmıştı. Öylece durarak beni izlediğinde gergince boğazımı temizleyerek açtığım kapıdan içeri girmiştim.

"İyi geceler." Tam kapıyı kapatmak için hareketlendiğimde erkeksi sesini duyarak duraksamış, bakışlarımı ağır ağır kaldırarak ona bakmıştım.

"İyi geceler." Diyerek ben de yanıtladığımda daha fazla oyalanmadan kapıyı kapatmış, çantamı ve anahtarımı portmantoya fırlatarak ayağımdaki topuklulardan kurtulmuştum.

Aklımı istilan eden düşüncelerden kurtularak hızlı bir duş almak ve günün yorgunluğuyla birlikte yatağıma uzanarak güzel bir uyku çekmek tek hedefimdi... Her ne kadar rahat uyuyamayacağımı bilmeme rağmen. İki küsur yıldır olduğu gibi...

💙🖤💙🖤💙🖤💙🖤💙🖤💙🖤💙🖤💙🖤

06.01.2024

İkinci bölümümüz de bitti sevgili okurlarım.

Lütfen düşüncelerinizi belirtin.

Bölümü nasıl buldunuz?

Melina'nın yaşadıkları sizce de çok ağır değil mi🥺 Ben yazarken gözyaşlarıma hakim olamıyorum:(((

Son olarak sağlıcakla kalın.

Bir sonraki bölümde görüşürüz.🥰🥰

Loading...
0%