Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Bölüm: 4

@papatyahikayeleri

Merhabalarrrr sevimli okurlarım 🌼

Umarım iyisinizdir.

Yeni bölümle ben geldim.

Yıldızımızı parlatarak yorum yapmayı unutmayın lütfen...

NOT: Bölüm sonu sürpriz sahneli :)))

Keyifli okumalar diliyorum ❤

*********

Maysa'nın anlatımından:
•••••••••••••••••••••••••••••••

Yüzüme doğru sarkan güneş ışıklarıyla yüzümü buruşturduğumda bilincim yavaş yavaş yeni bir günün daha başladığını anlamış, uykunun tatlı kollarından sıyrılmaya başlamıştı. Saniyeler sonra göz kapaklarımı kaldırarak gözlerimi açmıştım. Uyku mahmurluğumun etkisiyle esneyerek sırt üstü olacak pozisyona getirmiştim kendimi.

Her zaman uyandıktan sonra kendime gelmem dakikalarımı alıyordu. Yavaş yavaş kendime geldiğimi hissettiğimde usulca ayaklarımı yataktan sarkıtmış, oturur pozisyona geçmiştim. Komodinin üstünde duran telefonuma elimi uzattığımda her zamanki gibi ilk yaptığım şey saate bakmak olmuştu. Saatin on buçuk olduğunu gördüğümde gözlerim yuvalarından fırlayacak kadar açılmıştı. Aklıma gelen detayla hızla yataktan fırlamıştım.

"Allah kahretsin, nasıl uyudum bu saate kadar ben? Bugün Aras'ın dersi saat onda başlıyordu. Yetişemedim." Kendi kendime konuşurken bir taraftan da kapıya taraf ilerlemiş, kapıyı açarak dışarı atmıştım vücudumu.

Koridora çıktığım ilk an bakış açıma halam girmişti.

"Hala, Aras geç kaldı okula uyandı mı?" telaşla sıralamıştım sorularımı.

"Sana da günaydın deli kız. Aras çoktan gitti dersine. Esat bey götürdü." Normalde ben uyandırır, hazırlardım onu. Sonraysa Yiğit'le birlikte bırakırdık. Fakat halamın dedikleriyle iyice şaşkın ördek yavrusuna dönmüştüm.

"Kim uğurladı peki onu? Beni sormadı mı? Normalde odama gelip uyandırması gerekiyordu beni? Beni neden uyandırmadın hala yaa?" Bir soruma cevap vermesine fırsat tanımayarak yenilerini sıraladığımda yüzümü de buruşturuyordum. Paşam kesinlikle küsecekti bana. Onu benim hazırlamam gerekiyordu.

"Kız alacağım ayağımın altına seni şimdi. Kafamı şişirdin sabah sabah." diyen halam bana göz devirdikten sonra tekrar konuşmaya başlamıştı.

"Ben sabah kalktığımda baktım sen ve Aras'tan ses yok geldim seni uyandırmaya. Fakat kış uykusuna dalmış gibiydin. Baktım senden çıt yok, ben de önce Aras'ı uyandırayım o nasılsa gelip üstünde zıplar falan seni uyandırır diye düşündüm. Fakat çocuğu uyandırdıktan sonra Esat bey geldi, senin ortalıkta olmadığını görünce oğluna seni uyandırmasına izin vermedi ve kendisi götüreceğini söyledi. Ben de o seni uyandırmamıza izin vermeyince çocuğun hazırlanmasına yardım ettim." Halamın anlattığı her cümleyle şaşkınlık levelim yükseliyordu. Esat niye böyle bir şey yapmıştı diye düşünmeden edemedim. Acaba gerçekten oğlunu kendisi mi götürmek istemişti? Yoksa dün gece geç uyuduğumu bildiği için yapmıştı bunu. Allah'ım sen hem aklıma hem de kalbime mukayet ol.

"Anladım. Başka bir şey dedi mi peki Esat bey?" düşünceli çıkmıştı ses tonum.

"Düğüne gideceğinizi söyledi bir tek." dediğinde başımı olumlu anlamda sallamıştım.

Daha fazla diyecek bir şey bulamadığım için odama tekrar dönmek için hareketlenmiştim.

"Maysa..." halamın sesiyle tekrar duraksadığımda başımı çevirerek ona bakmıştım.

"Halacım?" diye yanıtlamıştım ben de onu sorgularcasına.

"Baban seninle bir konuyla ilgili konuşmamı istedi. Düğün bitsin konuşuruz olur mu?" Halamın gözlerini kaçırarak söylediği şeyle hangi konunun konuşulacağını tahmin ederek sertçe yutkundum. İki dakikada boğazım kupkuru olmuştu.

"Olur halacım, konuşuruz." sesimin titrememesi için üstün çaba harcarken yüzüme sahte bir gülümseme de yerleştirdikten sonra daha fazla oyalanmadan odama geçmiştim.

Odaya girdiğim gibi tuttuğum nefesimi bıraktığımda içimi saf bir heyecan kaplamıştı. Halam yüzde doksan Esat konusunu konuşacaktı benimle. Fakat ben bu konuşmaya hazır mıydım? Ya da kararımı vermiş miydim? Kocaman bir muammaydı.

Ne yapacağımı bilmez bir biçimde yatağımın üstünde oturduğumda elim direkt telefonumu bulmuş, Whatsapp uygulamasını tıklamıştım.

*Siz: Çenesi kopmayasıca Sanem, dün çok dedin vukusuz mu uyuyacağız diye. Al sana vuku. Neler olduuuuuu neler....

Abartılı şekilde yazıp gönderdiğimde dakikalar içinde mavi tık yanmıştı.

*Bademli çikolatam: Senin bol aksiyonlu ve gizemli hayatına benim çenem etki edemez. Çenemi rahat bırak ve dökül bakalım neler oldu. (kızgın surat emojisi)

Yazdıklarına göz devirsem de, Allah kahretsin ki haklıydı. Esat hayatıma girdikten sonra olaysız günümüz yoktu.

*Siz: Düğüne gidiyorum...

Kısaca cevap yazdığımda şok olacağından emindim.

*Bademli çikolatam: Senin düğünün olsa beni davet etmesen seni öldüreceğime göre, kimin düğününe gidiyorsun be (gözlerini şaşkınlıkla açan emoji)

Sanem ve abartılı tepkileri. Cidden deliydi bu kız.

*Siz: On iki gibi bize gel, hem hazırlanmama yardım edersin, hem de daha konuşulacak konular varrrrrrrr (tek gözünde mercek olan emoji)

Yazıp göndermiştim ben de. Ne giyeceğimi bile bilmiyordum. Sonra saçım, makyajım vardı. Sanem kuaförlük yetenekleri açısından benden çok çok daha iyiydi. Bana yardım ederdi.

*Bademli çikolatam: Oyşşş, bensiz de yapamıyormuş. Ordayım say. Üstün yeteneklerimle seni prensese dönüşen külkedisi gibi yapacağım...

*Siz: Geveze (gözlerini deviren emoji)

Son yazdığımın üzerine Sanem başında kraliçe tacı olan anime kedi stickeri attığında gülerek telefonumu kapatmış, şarja takmıştım.

Ardından banyoya girerek önce kişisel işlerimi halletmiş, ardından güzelce duş almıştım. Daha sonra üstüme günlük elbiselerimden birini geçirerek aşağı inmiştim. Nasılsa birazdan düğün için hazırlanmaya başlayacaktım. Aşağı indiğimde gelişi güzel kahvaltı yapmıştım. Ben bunlarla uğraşırken zaman da akıp gitmiş, Sanem gelmişti.

Sanem geldiği gibi vakit kaybetmeden direkt benim kaldığım odaya geçmiştik. Dikkatimi arkadaşımın elindeki çanta çektiğinde kuruyan dudaklarımı yalamıştım büyük bir ihtiyaçla.

"Ne var ki o çantanın içinde?" Merakla sorduğumda Sanem'in dudaklarında kurnaz bir gülüş belirmişti.

"Elbiseler, makyaj malzemeleri, fön makinesi. Senin dolaptan bir şey bulamasak diye işte. Arkadaşın hazırlıklı geldi. Seni düğünün prensesi yapmakta kararlıyım." dediğinde öne doğru atılarak onu boğarcasına sarmalamıştım.

"Sen var ya sen, dünyanın en harika arkadaşısın. Hatta türünün son örneği bile olabilirsin." dediğimde onun kıkırtısı doluvermişti kulaklarıma.

"Ayyhh huyum kurusun, biliyorum." kendini beğenmiş haline gözlerimi devirmiştim.

"Hemen de sıva" dediğimde ikimiz de kahkaha atmıştık.

"O zaman hazırlıklara başlayalım." hevesli çıkan sesimle konuştuğumda an itibarile hazırlıklara da başlamıştık...

Neredeyse iki saat süren hazırlıklar sonucu Sanem gerçekten de benden peri masallarından fırlamış bir prenses yaratmıştı. Şöyle ki kendi elbiselerimden giyinmeme izin vermeyen Sanem, kendisinin, iki sene önce tek ağabeyi olan Kenan abinin nişanına giydiği parlak lila renkli, uzun ama tülden oluşan kollu, üstü parlak küçük taşlarla kaplı ve belden kuşaklı elbisesini giydirmişti bana. Elbise dizlerimin tam üstünde bitiyordu. Saçlarımı önce şekillendiren arkadaşım ardından dağınık topuz şeklinde toplamıştı. Takı olarak halamın bana on sekizinci yaş günümde hediye ettiği gümüş küpelerimi takmıştım. Çok abartıya kaçmadan makyajımı da yaptıktan sonra ayakkabılara bakınmış, krem renkli stiletto tercih etmiştik.

Hazırlıkları yaparken bol bol konuşmuştuk. Esat'la dün gece olanları, halamın benimle konuşmak istemesini. Tek kelimeyle durum değerlendirmesi yapmıştık.

"Ayy Sanem, çok abartılı oldum galiba yaa. Keşke kendi gri düz kesim elbisemi giyseydim." Gergin çıkan sesimle Sanem gözlerini abartılı şekilde devirmişti.

"Yaa saçmalama Maysa, çok güzel oldun. Hem Esat biraz artık senin farkına varsın." dediğinde bir şey dememeyi tercih etmiştim. Esat'ın beni fark etmesi iyi bir şey miydi yoksa kötü mü onu bile düşünemeyecek kadar doluydu kafam.

"Maysaaa..." beni düşüncelerimin çıkmaz sokaklarından çekip çıkaran şey minik paşamın odama hızlıca dalışı olmuştu.

"Aras'ım" diye cevap verdiğimde şaşkın olduğu kadar da parlayan gözlerle bana bakıyordu.

"Çok güzel olmuşsun Maysa abla, Karlar ülkesindeki Elsa bile böyle güzel değil." diyen çocuk beni güldürmeyi başarmıştı.

"Seni de çok yakışıklı yapalım mı o zaman?" dediğimde gözlerinden ışıltılar akıyordu.

"Yaşasınnnn ben de çok yakışıklı olacağım." dediğinde Sanem'le gülerek birbirimize bakmış, ardından paşamın elinden kavrayarak onu da hazırlamak için onun odasına doğru hareketlenmiştik...

***************

Esat'dan devam:
••••••••••••••••••••

Siyah takım elbisemi giyinmiş, saçlarımı fönle güzelce düzelttikten sonra siyah kemerli, gümüş kol saatimi takmıştım. Son olarak hep kullandığım parfümümden sıkmıştım. Parfümümün içeriği bergamot, mandalina, kekik, sedir, misk ve başka katkıların özlerinden oluşuyordu. Kendime çok yakıştırıyordum bu koku karışımını.

Hazırlıklarımın tamamlandığını anladığımda odamda dışarı çıkmış, aşağı salona inmiştim. Annem her zamanki gibi koltukların birinde oturuyordu.

"Çıkıyor musunuz oğlum?" annemin sesini duyunca bakışlarımı önce saatime sonra ona çevirmiştim.

"Aras ve Maysa da gelsin, çıkacağız." dediğimde annem memnun bir şekilde gülümsemişti. Zaten Maysa hanımın düğüne gelmesini isteyen asıl kişi annem olmuştu. Benim de sonradan aklıma yatmıştı bu fikir. Aras'a da bakardı. Ayrıca İpek de davet etmişti onu, annem söylemese bile gidecekti her türlü düğüne.

"Onlar da geldiler zaten." Beni düşüncelerimin arasından kurtaran şey annemin sesi olduğunda arkamı dönerek merdivenlerden inen ikiliye bakınmıştım.

Fakat döndüğüm anda gözlerim kamaşmış, küçük dilimi yutmuştum resmen. Maysa lila renkli elbisesinin içinde attığı utangaç bakışlarla masal perilerine benziyordu. Çok güzel ve nahif gözüküyordu. İnsanın aklını kaybetmesine sebep olacak kadar güzel gözüküyordu hem de. Bir papatya kadar nahif, beyaz bir gül kadar güzel...

Sertçe yutkundum. Bu kız hangi ara bu kadar büyümüş, alımlı bir kadın olmuştu? Peri tabiri bile hafif kalıyordu güzelliği karşısında. Düşüncelerimle kaşlarım da çatılmıştı. Şimdi onun böylesi duru, saf güzelliğini o düğünde herkes görecek miydi?

Başımı iki yana doğru sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Düşüncelerimin akış yönünü hiç beğenmemiştim. Onunla ilgili aklımdan geçenler için kendime kızmıştım.

"Biz hazırız..." utangaç sesi kulaklarıma dolduğunda gözlerini gözlerimden kaçırmıştı. Ahh, o kadar saf ve duru gözüküyordu ki, bu dünyanın çirkefine fazlaydı.

"Gidelim o zaman." dediğimde oğlumun boşta kalan elinden kavramıştım. Diğer elinden Maysa tutuyordu. İkimizin de gözleri aynı anda önce oğlumun ellerini tutan ellerimize, sonraysa birbirimize kaymıştı. İlk gözlerini kaçıran utangaç hanımefendi olmuştu.

Bahçeye çıktığımız gibi arabanın yanına varmıştık. Önce arka koltukların kapısını açarak oğlumu güzelce oturtmuştum. Maysa da arkaya oturmak istediğinde elimle kapıyı tutarak buna izin vermemiş, daha sonra kapıyı kapatmıştım.

"Öne otur sen." Ön kapıyı açarak itiraz istemeyen, sert ses tonumla söylediğimde Maysa şaşkın yeşillerini önce gözlerime çıkarsa da bir şey dememeyi tercih ederek arabaya yerleşmişti.

Sonrasında onun için açtığım kapıyı kapatarak kendim de sürücü koltuğuna yerleşmiş, kemerimi takarak arabayı çalıştırmıştım.

"Baba, Maysa ablam masal prenseslerinden bile daha güzel olmuş değil mi?" Aras'ın hayranlık barındıran neşeli ses tonu kulaklarıma ulaştığında gözlerim istemsiz olarak sağ tarafımda oturan güzele kaymıştı.

"Evet aslanım, Maysa ablan çok güzel olmuş." Gözlerimi trafikten alarak kısa bir an Maysa'ya çevirmiştim. Onun da bana bakmasıyla gözlerimiz kesişmişti. Fakat Maysa hemen bakışlarını benden alarak camdan taraf çevirmişti.

Maysa'dan devam:
•••••••••••••••••••••••

Araba gelinin evinin önünde durduğunda gergince yanak içimi ısırmıştım. Önce gelin damat ve akrabalarıyla birlikte biz de gelin alanlara katılacak, ardından herkesle birlikte düğünün olacağı mekana gidecektik.

Tüm yol boyunca Esat'ın garip bakışlarının hedefinde olduğum için gerginlikten ve utançtan dolayı ne yapacağımı bilememiştim. Üç küsur yıldır tanıdığım bu adam ilk kez bana bu kadar farklı bakmıştı. Ara sıra anlam veremediğim bakışlarını hep yakalasam da bu denli içten bakışlarla ilk kez karşılaşıyordum. Acaba annesi onunla bizim durumu konuşmuş muydu? diye düşünmeden edemiyordum. Zira Esat ne cevap vermişti? Neler yaşanmıştı veya yaşanacaktı deliler gibi merak ediyordum.

Araba tamamen park edildiğinde derince iç çekerek arabadan inmiştik. Aras hemen yanıma ulaştığında elini kavramıştım sımsıkı. Koca konağın bahçesinden içeri girdiğimizde İpek ve Murat karşılıklı reyhani oynuyordular. Bembeyaz gelinliğin içinde olan İpek gerçek anlamda melek gibi gözüküyordu. Eksik olan tek şey kocaman kanatlardı.

Yukarda duran kadınlar gelin ve damadın başına şekerlemeler ve bozuk paralar atıyordu. Bu yöresel adetlere göre bereket sembolüydü.

Dans bittiğinde damat gelinini de alarak arabaya binmiş, ardından da herkes arabalarına binerek düğün konvoyunu oluşturmuştu.

Tekrar kısa bir yolculuk sonrası düğün olacak mekana vardığımızda arabalardan inerek gelin ve damadın yanına ilerlemiştik.

"Çok güzel olmuşsun İpek, çokça mutluluklar diliyorum size." İçten bir şekilde geline sarıldığımda o da bana karşılık vermişti.

"Sen de çok güzel olmuşsun canım." dedikten sonra beni daha sıkı sarmalamış, "darısı senin başına artık" diye kulağıma fısıldamıştı.

Ayrıldığımızda yanaklarımın ısısının arttığını hissediyordum.

"Mutluluklar diliyorum kardeşim." Diyen Esat önce damada ardından geline dostça sarılmıştı. Kısa süre içinde Dilan ve Miran kardeşleri de yanımıza ulaşmışlardı. Ekipte en küçük olanlar Dilan ve Miran'dı. Esat ve Murat otuz iki yaşında, İpek yirmi dokuzdu. Dilan ve Miran ise henüz yirmi yedi yaştaydılar. Onların arkadaşlıkları köklü ailelerinin yıllarca sürmüş arkadaşlıklarına dayalıydı. Dilan, Mert isimli, üniversitede tanıştığı çocukla nişanlıydı. Kısa süre sonra zaten Mert de yanımıza gelmişti.

"Kızzz Maysa, ne güzel olmuşsun. Gözlerimi senden alamadım." Mekana dahil olduğumuzda gelin ve damat ilk danslarını yapmak için merkeze gitmişlerdi. Bizse ekip olarak birlikte oturmuştuk. Benim gözlerim sık sık bizden biraz aralıda duran çocuk grubuyla sohbet eden Aras'a kayıyordu. Kulağıma doğru resmen bağıran sesin sahibiyse Dilan'dan başkası değildi.

"Senin de benden geri kalır yanın yok ki." Tebessüm ettiğimde o da gülmüştü. Fakat gerçekten de bordo renk, kayık yaka, midi kesim, vücudunu tamamen saran elbisenin içinde oldukça güzel gözüküyordu...

Gecenin ilerleyen saatlerine doğru düğün son hızıyla devam ediyordu. Şöyle ki altınlar takılmış, pasta kesilmiş, yöresel müzikler eşliğinde danslar edilmişti. Ara ara Aras'ı yanıma çağırarak bir şeyler yedirmiştim. Fakat neredeyse tüm geceyi çocuk gruplarıyla geçirmişti.

Gece boyunca hoşuma gitmeyen tek şey İpek'in dayısının kızı olduğunu öğrendiğim, ismi Bennu olan kızın Esat'a olan bakışları ve tavırlarıydı. Sinirden elimdeki çatalı sıkıyordum. Bilerekten gelip bizimle aynı masaya oturmuştu yüzsüz karı bir de. Dilan'dan duyduğum kadarıyla bu kızın Esat'a hep bir ilgisi varmış. Fakat Esat yüz vermiyormuş.

"Bir sorun mu var? Gergin gözüküyorsun." Esat'ın sesi kulaklarıma dolduğunda bakışlarımı şu lüzumsuz kızdan alarak sevdiğim adama çevirmiştim. Gelin ve damatsa sunucunun isteğiyle tekrar slov dansa kalkmışlardı. Etrafta oturan çiftler de yavaş yavaş onları takip etmeye başlamıştı. İlk kalkanlar sırasında Dilan ve Mert de vardı.

"Yok. Gergin değilim." yüzüme gülümseme yerleştirmeye çalıştığımda Esat hala kuşkulu bakışlarla gözlerimin en derinini tarıyordu.

"Dans edelim mi Esat?" tam o anda başımdan alev toplarının yükselmesine neden olan şey Bennu denen karının tiz sesiyle kurduğu cümle ve Esat'a uzattığı el olmuştu.

Sinirden sağ elimi yumruk şeklinde sıktım. Benim sevdiğim adamı dansa kaldırmak istiyordu.

"Onun bana dans sözü vardı canım." aniden elimi kaldırarak dediğim şey tamamen içgüdüseldi. Esat'ın şaşkın bakışları bana dönerken Bennu mosmor olarak kalktığı sandalyeye geri oturmuştu.

Bense böylesi bir deli cesaretini nereden bulduğumu bilmiyordum. Resmen adama emir vaki yapmıştım benimle dans et diye. Ahhh, salak kafam. Esat hala garip garip bana baktığında elimi utançla indirmiştim. Ne yapmıştım ben böyle? Kafamı duvarlara sürtesim vardı şu an.

"Ben şey, bir anda tepkisel oldu Esat bey, kusura..." cümlemi tamamlamama izin vermeyen şey Esat'ın daha az önce indirdiğim elimi aniden sımsıkı kavraması oldu.

"Laf ağızdan çıktı mı geri dönüş olmaz küçük hanım." aniden beni kaldırarak dans eden çiftlere taraf ilerlediğimizde ben şaşkın ördek yavrusu gibi bakışlar atıyordum. Duygu yoğunluğumsa had safadaydı.

Piste geldiğimizde önce karşı karşıya durmuştuk. Ardından Esat usulca elini belime indirerek beni aramızda mesafe bırakacak şekilde kendine taraf çekmişti. Ardından elimi kavrayarak havaya kaldırdığında ben de ürkek hareketlerle elimi omuzuna koymuştum.

Yaşananlardan dolayı kıpkırmızı kesilmiştim. Resmen adamı zorla dansa kaldırmış gibi olmuştum. Bakışlarımı asla ona çeviremiyordum. Şu an birden fazla duyguyu aynı anda yaşıyordum. Onunla ilk dansımızdı bu ve ben mutlu bile olamamıştım yaşadığım utançtan dolayı.

"Demek sana dans sözüm varmış. Benim niye haberim yoktu?" Esat'ın alaycı çıkan sesiyle alnıma kadar kızardığımdan emindim. Ne boklar açmıştım ben böyle başıma?

"Şeyy..." yavaşça başımı kaldırarak gözlerine baktığımda yüzünden haylazlık esintileri akıyordu.

"Neyyy?" hala benimle dalga geçtiğinde kaşlarım çatılmıştı.

"Baktım kızın hareketlerinden pek hoşnut değilsiniz ben de size yardım edeyim dedim." diye yaptığım salakça açıklamayla sıçma sıvama işlemlerimi tamamladığımda eve gidince kendime sıkı birkaç tokat atacağımı aklımın bir köşesine not aldım. Tek kelimeyle salaktım.

"Allah Allah, bak sen. Hoşnut olmamış mıyım kızdan? Hiç de haberim yok." Diyen kara gözlü adam kesinlikle benimle uğraşıyordu. Bense kesinlikle aşırı derecede utanıyordum. Utançtan gözlerim bile dolmaya başlamıştı. Dokunsan ağlayacak kıvamdaydım. Zaten Bennu sinirlerimi bozmuştu, şimdi de utanç içindeydim. Bu kadar duygu yoğunluğu bana fazlaydı.

"Esat bey, lütfennn..." sesim artık ağlamaklı çıkmış, gözlerimse dopdolu olmuştu.

"Gözlerin mi doldu senin?" Esat şaşkınca konuştuğunda ben daha fazla tutamamıştım kendimi ve sağ gözümden birer damlanın firar etmesine izin vermiştim.

"Ben bir anda dedim dans sözünüz var diye, niye dedim inanın bilmiyorum. Kızın gıcık bir tipi vardı o yüzden oldu galiba. Özür dilerim." artık kendimi tutamıyor peş peşe yaşların düşmesine izin vermiştim. Kendimi rezil ederek küçük düşürmem, üstelik o kızın hareketleri de sinirimi epeyce bozmuştu. Hıçkırmamak için zor tutuyordum kendimi.

"Şşhhh, Maysa sakin ol. Ağlama, sadece seninle biraz uğraşmak istemiştim. Açıklama yapmana gerek yok." Esat elimi kavrayan elini bırakarak, yanağımı kavramış gözyaşlarımı kurulamıştı.

Fakat ben çok garip duygu patlaması yaşıyordum. Ona olan hislerim gün yüzüne çıkmış, yanağımı okşayarak gözyaşlarımı silmesi daha da ağlama isteğiyle dolup taşmama neden oluyordu.

"Maysa, hadi ama güzelim. Ağlama lütfen." yanağımdaki yaşları silerken ben ona değil de yere bakıyordum. Fakat bana güzelim demesiyle yaşlı gözlerimi kaldırarak ona baktım. Gözlerime baktığında derince iç çekmişti.

"Kafama sıkayım... ağlattım seni." dediğinde ben daha ne olduğunu anlayamadan elini tekrar belime indirmiş, beni belimden sımsıkı kavrayarak bedenine çekmişti. Başım göğsüne yaslandığında elimi nereye koyacağımı bile bilememiştim. Çokça şaşkındım.

Mis gibi kokusu burnuma doldukça iç çekerek ağlamamı sonunda durdurmuştum. Esat ise beni vücuduna bastırarak sırtımı sıvazlarken bir yandan da ikimizin de müziğin ritmine uygun yavaş yavaş hareket etmesini sağlıyordu. Boşta kalan elimi göğsüne yasladım ben de dayanamayarak.

Sonsuza kadar burada bu kokuyla kalabilir, bu göğüste huzura kavuşabilirdim...

******

19.05.2023

Huh! Sonunda bitti.

Bölüm nasıldı? Ben son sahneye kalbimi gömerek yazdımmmm...

Sizin de düşüncelerinizi merakla bekliyorum.

Sağlıcakla kalın...

 

Loading...
0%