@papatyahikayeleri
|
Merhaba; beşinci bölümle geldim. Fakat oy ve yorumlarınızın azlığı, sayfamı takip etmeyişiniz beni biraz üzüyor. Lütfen ailemizi büyütmekte yardımcı olun. Keyifli okumalar diliyorum 🌼
Maysa'nın anlatımından: Sarıp sarmalandığım kolların arasında huzurla soluklandım. Esat bir taraftan belimi sararak bel boşluğumu sıvazlıyor, diğer taraftan saçlarımı okşuyordu. Saniyeler dakikalara ulaşsa da, biz birbirimizden kopmamıştık. Kumaşın üstünden bile elinin sıcaklığını hissederek içimde garip dürtülerin oluşmasını engelleyemiyordum. Sonsuza kadar burada, çalan hafif şarkının sesi altında sevdiğim adamın kokusunu soluyabilirdim. Hiç bıkmadan, asla usanmadan... "Sakinleştin mi bakayım, küçük hanım?" Esat'ın şefkatli sesi kulaklarımı doldurduğunda gözlerimi anlık kapatarak titrek bir nefesle iç çektim. Başımı usulca yaslandığım göğüsün sıcaklığından ayırdım. Esat'ın göğsüne yasladığım elimi tekrar omuzuna çıkardım. Şarkının sonlarına gelsek de henüz dans eden çiftler yerlerine oturmamıştı. Nihayet gözlerimi cesaretimi toplayarak sevdiğimin kara gözlerine çıkardığımda varla yok arası hafiflikteki gülüşüyle bana baktığını görmüştüm. "Sanırım sakinim." Diye mırıldandığımda yüzümün ısısının arttığını hissediyordum. "Sakin olmaman için bir durum yok zaten, Maysa." Sesi otoritesini koruyordu. Kaşlarıysa hafif çatılıydı. Gözlerimi kaçırmayı çok istesem de, kendimi frenleyerek son anda durdurmuştum. Usulca başımı salladım dediklerine cevap olarak, onunsa iç çekişi kulaklarımı doldurmuştu. "Şu hale bak, iki dakikada gözlerin kıpkırmızı oldu." Baş parmağını sağ gözümün altına değdirerek okşar gibi yaptığında gözlerimi kapatma isteğiyle dolup taşmıştım. Bir nevi alerji gibiydi bende bu durum. En ufak gözyaşında bile gözlerimin sadece içi değil, altı da kızarıyordu. Hatta çok ağladığım zamanlarda sanki kaç gecedir uyumuyormuşum gibi morluk oluşuyordu göz altlarımda. "Oturalım mı artık?" Her ne kadar onunla daha çok böyle kalmak istediğimi bilsem dahi, artık oturmamız gerektiğini de biliyordum. Zira heyecandan kuş misali kanatlanarak çarpan kalbim sakin olmam konusunda bana hiç yardımcı olmuyordu. "Oturalım." Diye mırıldanan Esat'la birbirimizden kopmuş, usulca tekrar kalktığımız yerlere oturmuştuk. Yerimize oturduğumda Bennu masada yoktu. Bu benim işime geliyordu zaten... Gecenin ilerleyen saatlerinde düğün bitmiş, biz de çiftimizi bir daha tebrik ederek mekandan ayrılmıştık. Yolculuğun geneli sakinlikle geçtiğinde araba tanıdık alanda durduğunda kemerimi çözerek arabadan inmiştim. Saniyeler sonra Esat da yanıma ulaşmış, arka koltuğun kapısını açarak Aras'ı kucağına almıştı. "Önden git, kapıyı aç." Diye bana dediğinde başımı belli belirsiz sallayarak adımlarımı hızlandırmış, kapıya ulaşarak anahtarı çevirmiştim. İçeri girdiğimizde evde sessizlik hükümranlık sürüyordu. Herkes uyumuş olmalıydı. Zaten saatin gecenin bir yarısı olduğunu düşünürsek uyumaları çok normaldi. Sakince merdivenlere ulaşarak yukarı çıktığımızda ben yine önden giderek Aras'ın odasına ulaşmış, kapıyı açmıştım. "Baba..." Esat paşamı yatağına bıraktığında Aras onu saran uykunun tatlı kollarından sıyrılmıştı. Fakat ses tonu ben uykuluyum diye bas bas bağırıyordu. "Üstünü değişelim öyle uyu babacım olur mu?" Diyerek oğlunun saçlarını okşayan adamla, ben hareketlenmiş, dolaba ulaşarak Aras'ın mavi renk kısa kollu tişört ve yine mavi renk araba resmi baskılı şorttan oluşan yazlık pijama takımını almıştım. Geri yatağa geldiğimde önce elimdeki pijama takımını yatağa bırakmış, ardından paşamın giydiği gömlek ve yeleği çıkartmak için hareketlendim. "Yardım edeyim" diyen Esat bey Aras'ın ayakkabılarını çıkarmaya başlamıştı. "Ben yapardım Esat bey," desem de beni kale almamış, paşamın ayakkabılarını, çoraplarını çıkarmıştı. Ben de üstündekilerin hepsini çıkardıktan sonra tişörtü alarak giydirmiştim. O esnada Esat şortu giydirmişti. Yaptığımız her hareket kalbimin farklı köşelerini hareketlendiriyordu. Onunla şu an birlikte Aras'ın üstünü değiştiriyorduk. Oluşturduğumuz tablo tam aile görseliydi. Düşüncelerim burnumun direğini sızlatırken kafamı iki yana sallayarak kendime gelmek adına çabaladım. Zira şu an burada ağlamak en son isteyeceğim şey bile değildi. Giyinme işlemi tamamen bittiğinde yatağı açmış paşamı oraya yatırmıştık. "İyi geceler baba, iyi geceler Maysa." Gözleri kapalıyken uykulu sesle mırıldanan çocuğun tatlılığı yüzümde kocaman bir gülümsemenin oluşmasına neden olmuştu. "İyi geceler bebeğim." dedim en içten şekilde. Hemen ardından yanağına kocaman bir öpücük kondurmuştum. "İyi geceler aslanım." Benim hemen ardımdan diyerek oğlunun tepesine öpücük konduran Esat beyle nefesimi sımsıkı tutmuştum. Zira Esat benim çekilmemi beklemeden yapmıştı bunu. Dakikalar sonra Aras'ın uyuduğundan emin olduktan sonra ikimiz de odadan çıkmıştık. Kendi odama geçmeden önce başımı kaldırarak sevdiğim adama baktığında onun da bana baktığını görmüştüm. "İyi geceler Esat bey." Tutuk sesimle mırıldandığımda gözlerimi kaçırmamak için üstün efor harcamıştım. "İyi geceler Maysa." Kalbimin dört nala heyecanla koştuğu o kısacık saniyelerde nefesimi tutarak odamın kapısını açmış, kendimi resmen içeri fırlamıştım. Elim hızlı hızlı çarpan göğüs kafesimin üstüne gittiğinde aklımı bugün yaşadıklarım doldurmuştu. Esat'la dans etmiştik, dahası beni sarmalamış, gözyaşlarımı parmak uçlarıyla kurulamıştı. Düne kadar bunların hayalini bile kurmaya korkuyordum. Gerçekleşmeyecek hayaller diye kafamda bellediğim türden şeyler yaşamaya başlamıştım. Bir taraftan üstümdeki elbiseden ve makyajdan kurtulmaya çalışırken diğer taraftan da beynimi düşüncelerin esir almasını engelleyemiyordum. Yarın halam benimle konuşacaktı. Ne konuşacağı yüzde doksan beş belliydi. Muhtemelen babam kendisi konuşmak istemediği için bu göreve halamı atamıştı. Yanaklarımı şişirdim. "Offffff. Esat'la bir şekilde bir şeyler yaşamak için sürekli dua ettim evet, ama istediğim şey bu değildi." Kendi kendime söylendiğimde artık soyunma işlemlerim bitmiş, bornozumu da alarak duşa girmiştim. Suyun ayarlamasını yaptıktan sonra bedenime yayılan sıcak su gerginlikten yay gibi olan bedenime iyi gelmeye başlamıştı. Her ne kadar düşünceler içinde batsam dahi böyle bir yerlere varamayacağımın da gayet bilincindeydim. On beş dakika kadar süre kısa bir duşun ardından kurulanmış, iç çamaşırı ve pijamamı giyinerek direkt olarak yatağıma geçmiştim. Telefonumu elime aldığım gibi hiç oyalanmadan Whatsapp uygulamasını açmış, cevapsız mesajlarıma bakmaya başlamıştım. Okul grubu dışında geri kalan mesajların sahibi en yakın arkadaşımdı. *Bademli çikolatam: Pişşşttt, Bitti mi düğün? Nasıldı? Var mı gece gece gönlümüzü şenlendirecek gıybet konuları? (tek gözünde mercek olan emoji) *Siz: Olmaz mıııııııııı? Neler neler oldu(ağlayan emoji) Yazıp gönderdiğimde dakikalar sonra mavi tık yanmıştı. Saniyeler sonraysa ekranıma düşen Bademli çikolatam arıyor yazısıyla gülerek telefonu kulağıma götürmüştüm... Yarım saat kadar Sanem'le konuşmuş, inciğinden boncuğa her şeyi anlatarak yaşadığı ufak çaplı şoktan dolayı verdiği tepkileri dinlemiştim. Kesinlikle ikimiz de deliydik. Telefonumu kapatarak komodinin üstüne bıraktıktan sonra gözlerimi de kapattığımda aklımın ücra köşelerinde hala hunharca fikir uçuşuyordu. Düşüncelerim yüzünden uykuya dalman baya zamanını alsa da, sonunda bilincim uykunun tatlı çağırısı karşısında yenik düşmeyi başarmıştı... Yüzümde gezinen tüy gibi bir şeyleri hissediyor, birilerinin tatlı kıkırtısını duysam da bilincim hala tam olarak uyanmamıştı. "Maysa, kalk ayağa, oynayalım. Maysa kalk ayağa oynayalım..." şarkı gibi uzatarak diyen bu sesin sahibinin Aras'tan başkası olmadığını anladığımda göz kapaklarım yavaşça açılmak üzere hareketlenmişti. Gözlerimi açtığımda Aras'ın gülerek bana baktığını elinde tuttuğu "Ponpon" isimli beyaz küçük peluş tavşan oyuncağının kuyruk kısmını yüzümde gezdirdiği görmüştüm. Oyuncağın kuyruğu pofidik olduğu için huylanmıştım. "Yaramaz paşa, demek canın oyun çekiyor." Aras'ı atik bir hareketle kavrayarak yatağa yatırdığımda hiç vakit kaybetmeden onu gıdıklamaya başlamıştım. Neşeli kahkahaları odamı doldurduğunda ben de gülüyordum. "Maysa..." gülmekten dolayı nefesleri hızlanmış ve kesik kesik konuşmaya başlamıştı. "Ahahahaha.... May..s...a, dur artık." Dediğinde gözlerinden yaşlar gelmeye başlamıştı gülmekten dolayı. Gülerek ellerimi durdurduğumda Aras hala gülse de, yavaş yavaş durularak kendine geliyordu. "Ponpon'la birlik olup bana oyun oynarsanız, ben de böyle yaparım." Dedim bilmiş bilmiş. Ponpon'u Aras'a buraya geldiğim ilk sene doğum gününde ben hediye etmiştim. O gün bu gündür en sevimli oyuncağı oluvermişti. İsmini bile birlikte vermiştik. "Sen de hile yaptın ama Maysaaaa..." ismimi uzatarak söylediğinde ben yatakta oturur pozisyondaydım. O ise kucağıma çıktı atik kıvraklıkla. "Allah Allah, ne hilesiymiş o?" Yanaklarına peş peşe öpücükler kondurduğumda Aras'ın benim canım olduğunu bir kez daha anlamıştım. O kadar çok bağlanmıştım ki tatlı varlığına. "Beni gıdıklayarak tek taraflı kazandın." Bilmiş bilmiş kollarını göğsünde çaprazladığında yanağını ısırma iç güdüsüyle dolup taşsam da yapmamıştım. "İlk sen başlattın küçük bey. Ben de uykuluyken sen beni uyandırarak tek taraflı kazandın." Dediğimde gülerek tatlı dudaklarını yanağıma bastırmış, kocaman bir öpücük armağan etmişti bana. İşte günüm şimdi çok daha aydın başlamıştı. "Ama benim açıklamam var." Masum bakışlarla baktığında gözlerimi kısmıştım. "Bak sen. Neymiş açıklaman?" Diye sormuştum oyununa ayak uydurarak. Hayatta en sevdiğim şeyler listesinde ilk sıralardaydı Aras'ımla çocuklaşmak. "Kaç kere çağırdım seni uyanman için ama uyanmadın. Ne yapayım? Ben de Ponpon'dan yardım aldım." Ellerini havaya kaldırarak dediğinde tek elini kavrayarak avuç içini öpmüştüm koklayarak. "Tamam madem, affediyorum seni." Dediğimde sinsice gülmüştü. Ben biliyordum bu gülüşü, kim bilir altından neler çıkacaktı? "Ama ben daha affetmedim. Affetmemi istiyor musun Maysa?" Şirince dediğinde küçücük çocuğun elinde oyuncak olduğumu görüyordum. Fakat bu tamamen hoşuma gidiyordu. "Evet paşam, lütfen." Abartılı ses tonu kullanarak oyununu devam ettiriyordum. "Ufacık bir şartım var." Parmaklarını kaldırarak ufacık diyormuş gibi büktüğünde sinsi gülüşün altından bir şeyler çıkacağından emin olmuştum artık. "Neymiş şartın?" Gözlerimi kısarak sormuştum. "Bugün babamın yeni aldığı gemi legosunu tamamlayacağız birlikte." Minik adamımın en sevdiği etkinlikti lego veya puzzle kurarak oyunlar oynamak. "Bir düşünmem gerek." Parmağımı çenemin altına koyarak düşünür gibi yaptığımda Aras bu cevabı beklemiyor olacak ki gözlerini şokla açmıştı. "Maysaaaa amaaaaaa.... lütfen lütfen lütfen..." diye yaygara kopardığında gülmüştüm. "Tamam başımın en tatlı belası. Bitiririz legoyu." Dediğimde Aras sevinçle kollarını boynuma dolamış, bana sımsıkı sarılmıştı. "Seni çok seviyorum Maysa abla, biliyorsun değil mi?" Dediğinde iç çekmiştim. "Biliyorum bebeğim. Ben de seni çok çok çok seviyorum." Şefkatle sarmaladım onu. Sımsıkı sarıldım, kendime bastırdım. İçimdeki ona olan tüm sevgiyi, merhameti, şefkati hissetmesini istiyormuş gibi. Annelik iç güdüleri, anne sevgisi neydi hiç bilmiyordum. Yaşamamıştım. Ne annem vardı ondan sevgi alayım, ne de çocuğum vardı annesi olayım, ona sevgimi, şefkatimi vereyim. Fakat bildiğim tek bir şey vardı. Bir çocuğum olsa ancak Aras kadar severdim. Aras benim candan öte canım olmuştu. Ona o kadar çok bağlanmıştım ki onsuz bir dünyayı düşünmek bile istemiyordum. Sanki onsuz kalırsam okyanusun en kutu ve derin köşesinde boğulacakmışım gibi hissediyordum. Paşamla aşağı indikten sonra güzelce kahvaltımızı yapmış, ardından söz verdiğim gibi odasına çıkarak legosunu tamamlamış, türlü türlü oyunlar oynamıştık. Zamanın nasıl geçtiğini bilmediğim şu süreden paşamın yorulmasıyla durmuştuk. Onu yatağına uzatarak dinlenmesini sağladıktan sonra akşam yemeği hazırlıklarına yardım amaçlı mutfağa inmiştim. "Güzellikler ne yapıyoruz bakayım akşama?" neşeyle cıvıldayarak mutfağa girdiğimde halam oturarak alınacaklar listesini hazırlıyordu. Aysima ablaysa bulaşık makinesinden temizleri çıkararak yerlerine diziyordu. "Geldin mi yavrum?" halamın gergin çıkan ses tonuyla eş zamanda kaşlarım bilinmezlikle havalanmıştı. Şu anda bana sataşarak uğraşması gerekirken sergilediği bu tavrılar fazlasıyla garipti. "Bir şey mi oldu halacım? Gergin gibisin?" hemen yanına yanaşarak sandalyeyi çekip oturmuş, başımı eğerek pamuk gibi elinin üstüne dudaklarımı bastırmıştım. Halam benim kalbimde çok farklı yerde konumlanıyordu. Ana yarımdı benim, üstümde hakkı çoktu. "Yok yavrum, yemekleri düşünüyordum." dediğinde inanmasam da daha fazla üstelememe kararı almıştım. Zira garip tavrının nedeninin benimle konuşacağı konuyla ilgili olduğunu tahmin etmiştim. "Hmmm, öyle olsun bakalım. Eee ne yapıyoruz? Ben de yardım edeyim." diyerek konuyu değiştirmiştim. Sanırım şu an için en doğru olan şey buydu. "Yayla çorbası, karnıyarık ve Köz biberli, yoğurtlu bir patates salatası yapmaya karar verdik." dediğinde dilimi alt dudağımın üstünde gezdirmiştim iştahla. Menü yine harikaydı, özellikle de salata. "Vaooo, Hatice Sultan menü seçimin yine muhteşem olmuş. Hadi kalkalım başlayalım yapmaya." dediğimde ben çoktan oturduğum yerden ayağa fırlamıştım bile. "Maysa..." halamın saniyeler sonra tekrar bana seslenmesiyle boynumu çevirerek sorgu dolu bakışlarımın ablukasına aldım onu. "Efendim hala?" dedim merakımı sesime yansıtarak. "Yemekleri yapalım odana çıkarız, konuşmamız gerekiyor." Dediğinde sertçe yutkunarak başımı belli belirsiz salladım. Daha fazla oyalanmayarak buz dolabını açarak gerekli malzemeleri çıkarmaya koyuldum. Akışına bırakacaktım. Kader beni buraya kadar getirdiyse vardır bir bildiği. İki saat gibi sürenin içinde yemekleri hazırlamıştık. Sofrayı da kurduktan sonra gergince ellerimi yıkayarak odama çıkmıştım. Asla yerimde duramıyor, gergince saçlarımı çekiştirerek odada volta atıyordum. Neler olacaktı? Nasıl sonuca bağlanacaktı bu konular hiç ama hiç bilmiyordum. "Gelebilir miyim kızım? Müsait misin?" kapının iki kere tıklatılmasının ardından halamın sesi kulaklarımı doldurduğunda derin bir nefes koy verdim. Allah'ım sen her şeyin hayırlısını yaz yazgıma. "Gel tabii ki halacım. Müsaidim" önce yatağımın üstüne oturmuş, ardından halamı içeri davet etmiştim. Kapının usulca aralanmasının ardından halam içeri girmiş, saniyeler sonra yanımda bulunan boşluğa oturmuştu. "Ne konuşmak istiyordun benimle hala?" Halamın sessizliği uzun sürünce mecburen konuyu başlatma gereksinimiyle dudaklarımı aralamıştım. "Uzatmadan konuya gireceğim kızım. Başka türlü seninle asla konuşamayacağım." Geliyor gelmekte olan diye geçirdim içimden. Dişlerimle yanağımın içini ısırıyordum bedenimi ele geçiren heyecan yüzünden. "Baban istedi seninle konuşmamı. Selma hanım seni oğlu Esat'a gelin olarak istiyor. Babanın rızası var, senin de rıza göstermeni istiyor." dediğinde yanılmadığımı anlamam uzun sürmemişti. "Biliyorum hala. Ben istemeden babam ve Selma hanımın konuşmasını duymuştum." halamdan duyduklarımı gizletmediğimde halam çok şaşırmıştı. "Biliyordun demek, bak güzel kızım baban benimle bu konuyu ilk konuştuğunda çok şaşırdım. Fakat ben bile neyin yanlış neyin doğru olacağını bilmiyorum. Babanın gönlü var bu işte, biliyorsun istemesen de zorlayacaktır seni illa ki. Diğer taraftan Esat beyin nasıl efendi, düzgün bir adam olduğunu biliyoruz. Fakat her şeyden daha önemlisi senin düşüncen." diyerek saçlarımı anne şefkatiyle okşadığında gözlerim dolmuş, sabahtan beri içimde fışkıran gerginlik dalgaları gözyaşlarımla birlikte vücudumdan çözülmeye başlamıştı. "Hala..." dedim dudaklarımın arasından kocaman bir hıçkırık firar ederken. "Oyy, halan kurban olsun senin gözyaşlarına." diyen halamın da titreyen sesiyle ve bana sarılmasıyla ağlamam daha da çoğalmıştı. Bir nevi duygu boşalması yaşıyor gibiydim. "Maysa, güzel kızım. Yıllardır içinde kor olan ateşin, Esat beye olan duygularının farkındayım ben. Ama evlilik çok farklı bir boyut güzelim. Dikkatli düşünmeni istiyorum." Halamın dedikleriyle gözyaşlarım duraksamış, çokça şaşırmıştım. Ne yani? Halam karşılıksız sevdamın farkında mıydı? "Sennn... Na-nasıl?" başımı göğsünden kaldırarak şaşkınca sorduğumda bir taraftan da burnumu çekiyordum. "Ellerimde büyüdün sen nahif Maysa'm, nazlı bebeğim benim." Halam saçlarımı okşayarak tane tane anlatıyordu. Gözleriyse çoktan dolup taşmıştı. Nazlı bebeğim, bana küçükken hep böyle seslenirdi. "En ufak hareketinin nedenini anlıyorum ben, gözün bir daldığında dikkatimden kaçmıyor. Annenim diyemem, annen gibi sevemem herhalde seni. Ama anne yarınım senin. Canımın ta içisin, parmağın kanasa benim yüreğim parçalanıyor." ahhh halam benim, ben de çok seviyorum seni. Pamuk kalplim. "Uzun bir süredir tahmin ediyordum, fakat aylar önce Sanem kızımla aranda geçen bir konuşmaya istemeden şahitlik edince artık emin oldum. Sadece sana bildiğimi söylemedim. Kendinin gelip açılmanı bekledim ama işler bir anda çok farklı şekilde ilerledi," dediğinde bir şey demeyerek başımı aşağı eğmiş, sessizliğe gömülmüştüm. Açıkçası bir şeylere tepki veremiyor, şaşıramıyordum. "Bir şey söylemeyecek misin kızım?" dediğinde başımı ağır ağır kaldırarak gözlerimi halamın gözleriyle kavuşturdum. "Babamın kararının arkasındayım hala, o ne derse ben de onu diyorum." dediğimde halam duygu yüklü gözlerle bana bakıyordu. Düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordum. Yaşım, tecrübesizliğim, duygularımın yoğunluğu, hepsiyle birlikte neyin iyi neyin kötü olduğunu bilemiyordum artık. Şu kısacık süre zarfında olsa da artık düşünmekten deli gibi oluyordum. Omuzlarıma ağırdı bu kadarı. O yüzden yanlış olup olmadığını bilemeden salıvermiştim kelimeleri dudaklarımın arasından. "Emin misin kızım?" Halamın kararsız ses tonu ve bakışlarıyla gözlerimi sımsıkı kapattım. "Eminim." dudaklarımın arasından dökülen tek kelimelik cevap benim hayatımın sonraki evresinin şekillenmesinde doğrudan etkili olacaktı. Pişman olacak mıydım? Orası kocaman bir muammaydı. ***************** 12.06.2023 Bölüm biraz geç geldi farkındayım ama özel hayatımın çok önemli evresindeyim. Anlayışınızı bekliyorum. Bölümle ilgili düşüncelerinizi buraya alayım lütfen. Sağlıcakla kalın |
0% |