Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Bölüm: 7

@papatyahikayeleri

Merhaba güzel okurlarım...

Nasılsınız? İyi olmanızı umuyorum...

Yedinci bölümümüzle geldim... Yine üç bin kelimeyi aşkın bir bölüm oldu.

Pamuk ellerinizi ceplere atarak oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfennnn

Keyifli okumalar 🎈

 

********************************************

Maysa'nın anlatımından:
**************************

Gerginlikten ne yapacağımı bilmiyordum. Elimle boynumu ovuyor, odamda volta atıyordum ileri geri adımlayarak. Birazdan olacaklardan korkuyordum hem de çok korkuyordum. Neyle sonuçlanacaktı? Aras duyduklarından sonra ne gibi tepkiler verecekti?

Kafamda dönüp duran soruların cevaplarını hem deli gibi merak ediyordum, hem de bu cevaplardan doğacak sonuçlardan deli gibi korkuyordum.

Yanaklarımı şişirerek ofladım. Esefli nefeslerim doldu odaya.

Esat'la arabadan indikten sonra ikimiz de üzerimizi değişmek için odalarımıza çekilmiş, yarım saat sonrası için sözleşmiştik büyük konuşmayı yapmak için.

Gergin attığım adımlar sonucu dolabın önünde kurularak gri renk yazlık eşofman ve kısa kollu tişörtten oluşan takımımı ve beyaz renk iç çamaşırı takımımı aldım. Ardından hızla saçlarımı tepemde topuz yaparak duşa girdim. Beş, bilemedin on dakika süren duşta saçlarımın ıslanmaması için uğraşarak sadece vücudumu yıkamıştım. Tekrar odaya döndüğümde çıkardığım kıyafetleri giyinmiş, saçlarımın dağılan tutamlarını düzgünce toplayarak topuzumu daha düzenli bir hale sokmuştum. Ardından üstüme vücut spreyi sıktıktan sonra komodinin üzerine bıraktığım saate bakmıştım.

Saat tam sekiz buçuktu. Bu saatte Aras artık akşam yemeğini yiyerek odasına çekiliyor, on, on buçuk civarına kadar odasında vakit geçirdikten sonra yatıyordu. Yani şu an konuşmak için en uygun zamanlardan biriydi.

Gergince odadan çıksam mı çıkmasam mı diye düşünürken kapının iki kere tıklatılmasıyla istemsizce irkilmiştim.

"Maysa, hazır mısın?" Esat'ın sesini duyduğumda gerilsem de kısa sürede kendimi toparlamayı başararak kapıya ilerledim ve kapıyı açtım.

Ne diyeceğimi bilemez bir biçimde öylece ona bakıyordum. O da dalgın bakışlarının ablukasına beni alarak baştan aşağı süzdü. Bakışları gereğinden fazla topuzumda oyalandığında gergince boğazımı temizleyerek gözlerimi kaçırdım.

"Hazırım," garip ortamı dağıtmak amacıyla dudaklarımı kıpırdattığımda nihayet bakışlarını gözlerime çıkardı.

Bir şey demeyerek arkasını dönerek ilerlemeye başladığında ben de sessizce onu takip ettim.

Aras'ın odasının önüne geldiğimizde Esat usulca kapıyı araladı. Önce o ardından da ben içeri girdiğimizde Aras çalışma masasının üstünde oturarak boyama yapıyordu.

"Baba, Maysa..." genelde ikimiz aynı anda odasına pek uğramadığımız için Aras haklı olarak şaşkın bakışlarını bir benim üstümde bir babasının üstünde dolandırıyordu.

"Babacım," diyerek şefkatle oğlunun saçlarını okşamıştı Esat. Bense gergince alt dudağımı ısırmak dışında bir şey yapamamıştım.

"Seninle biraz konuşalım mı?" Diye usulca soran Esat'la iyice gerilerek terleyen avuç içlerimi eşofmanıma sürerek kurulamaya çalıştım.

"Konuşalım babacım." Diyen Aras'ımın sesi fazlaca sevimli ve hevesli çıkmıştı. Kim bilir ne tarz bir konuşma beklentisine girmişti çocuk aklı. Ama dediklerimizden sonra vereceği tepkilerin belirsizliği yüreğimi hoplatıyordu.

Esat beklemeden Aras'ı kucağına alarak yatağa oturduğunda, oğlunu güzelce sağ dizinin üstünde oturmuştu. Ardından başıyla bana da otur der gibi işaret yaptığında iç çekerek ben de yanlarına oturdum.

"Ne konuşacağız babacım?" Diye soran Aras'la Esat önce bana bakmış, ardından dizinde oturan paşamın tıpkı kendi saçları gibi gece siyahı saçlarını okşamıştı.

"Biz Maysa ablanla bir karar aldık, ama senin de fikrini merak ediyoruz bu konuyla ilgili." Esat sanki olgun biriyle konuşuyor gibiydi ve bunu bilinçli olarak yapıyordu. Zira arabada bana bu konudan bahsederken İpek'le konuştuğunu ve ona yol göstermesini söylemişti. İpek pedagogdu ve Aras'ın da okul öncesi hazırlık okuduğu okulda çalışıyordu.

Esat da arabada bana nasıl konuşması gerektiğini anlatmıştı. Mesela Aras'ın duygularını rahat ifade edebilmesi için İpek konuşmayı sadece üçünüz yapın demişti. Sonra yaşadığı evde özellikle de kendi odasında olması daha doğruymuş. Sonra konuşma sırasında çocuktan izin alıyormuş gibi yapmak gerekiyormuş, onun fikrini soruyormuş gibi yaparak gerçekten de düşüncelerine saygı duyduğumuzu göstermemiz gerekiyormuş. Konuşurken kısa ve net cümleler seçmek, asla duygu sömürüsü, zorlama gibi hareketler yapmamak gerekiyormuş. Esat da tıpkı bunlar doğrultusunda konuşmaya çalışıyordu.

"Yaa, ne ki o karar?" Aras simsiyah gözlerini kocaman açmış, merakla babasını dinliyordu. Başka zaman olsa bu haline gülmeden edemezdim. Fakat şu an elle tutulur bir gerginlik hüküm sürüyordu ruhumda.

"Biz Maysa ablanla evlenmek istiyoruz oğlum." Diyerek duraksayan Esat'la Aras gözlerini sanki mümkünmüş gibi daha da açarak hiçbir şey söylememişti.

Çocuk gerçekten çok şaşırmıştı. Aras hiçbir tepki vermeyince Esat'la kısa bir an birbirimize bakmış, ardından tekrar Aras'a bakmıştık.

Saniyeler dakikalara ulaştığında Aras hala ağzını açıp tek kelime etmemişti. Öylece sadece babasına bakıyordu.

"Babacım? Bir şey demeyecek misin?" Sonunda gergin sessizliği bozan taraf Esat olduğunda Aras duyduklarıyla rüyadan yeni uyanıyormuş gibi irkildi.

"Yaniii Maysa ablamla sen karı koca mı olacaksınız?" Aras'ın bana abla dediği nadir zamanlardan birindeydik. Genelde daha sakin olduğu zamanlarda kullanırdı bu hitabı. Oyun oynarken, gezmeye gittiğimizde, heyecanlı olduğunda sadece ismimi söylemekle yetiniyordu.

"Evet babacım, Maysa ablanla öyle olacağız." Demişti Esat sakince. Her ne kadar sakin olmak için uğraşsa da çok gergin olduğu her halinden belli oluyordu.

"Benim de fikrimi almak istiyorsunuz?" Şaşkınlığı hala sürüyor gibiydi, bu durum benim iyice gerilmeme neden oluyordu.

"Evet, babacığım. Eğer sen istiyorsan." Esat dediklerinden sonra gözlerini gözlerime dikmişti. Ben ise pür dikkat olanları izliyordum.

"Ben Maysa ablamı çok seviyorum, Maysa abla sen çok güzelsin. Babam da çok yakışıklı. Aynı masallardaki gibi güzel prenses ve yakışıklı prens. Masallarda da hep sonunda evlenip uzun ve mutlu bir ömür yaşıyorlar. Ben istiyorum evlenmenizi," gözleri parlayarak dedikleriyle gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Allah'ım doğru duymuştum değil mi?

"Teşekkür ederiz babacım, senin de istemen çok önemliydi bizim için." Demiş ve ardından da Aras'a sarılmıştı Esat.

"Ama bir küçük şartım var," sinsince gülen Aras'la içimden şimdi ayvayı yedik diye geçirmeden edemedim.

"Neymiş şartın Aslanım?" Esat o kadar sakin ve normal tepkiler veriyordu ki benim burada dokuz doğurmamdan habersiz.

"Kabus gördüğüm geceleri ikinizin ortasında yatarım," hevesle istediği bu masum şart karşısında ne diyeceğimi bilememiştim. Annesiz büyüyen, yaralı bir yavrunun masum bir dileğiydi aslında bu şart.

"Yatarsın tabii babacım, istediğin zaman hem de," duyduklarım karşısında yanaklarım kızarırken, gülümsemeye çalıştım. Esat ile aynı yatakta yatmak, düşüncesi bile kalbimin heyecanla çarpmasına yetiyordu.

"Yaşasınnnnn..." diyerek ikimize de sarılan Aras'ı, sarıp sarmalamamız gecikmedi...

 

(Bir gün sonra:)🎈
*******************

Dün Aras'la konuştuktan sonra duygusal ortamdan bir şekilde kurtulmayı başararak onunla oyunlar oynamıştım. Yorulduğundaysa en sevdiği masal kitaplarından birini alarak ona okumuş, uykuya daldığındaysa alnına öpücük kondurarak odama geçmiştim.

Sabahsa erkenden uyanmış, Aras'ımın önce giyinmesine yardım etmiş ardından kahvaltısını hazırlayarak yedirmiştim. En sevdiği peynirli omleti yapmayı ihmal etmediğimde sevinçle boynuma sarılması gecikmemişti. Halam sabah hallerimizi gördüğünde, Aras'ın evliliğimize sevinmesini duyduğunda gözyaşlarına hakim olamamıştı.

Aras'ı şoförümüz Yiğit'le okula bıraktıktan sonra tekrar eve dönmüştüm. Bugün Aras'ın dersi akşam üzerine kadar sürecekti. Zaten temmuz sonunda dersleri bitecek, Aras'ım da tatile çıkacaktı.

Esat dün odadan öylece çıktıktan sonra onu ne gece ne de sabah görmüştüm. Yine bir şekilde ortalıktan kaybolmayı başarmıştı beyefendi. Deli gibi merak ediyordum ne düşündüğünü, neler hissettiğini, evlilik kararı için pişman mıydı acaba?

Fazla düşünmekle bir yerlere varamayacağımı anladığımdan dolayı eve geldikten sonra zaman geçsin diye halama mutfak işlerinde yardım etmiştim. Babamsa her zamanki gibi ortalıkta yoktu. Benim, sözde kızının evliliğine onay vermişti ama bir kere bile olsun benimle doğru düzgün konuşmamıştı. Konuşmayı geç yüzüme bile bakmıyordu doğru düzgün.

Halamla mutfakta iki bilemedin iki buçuk saat kadar zaman geçirdikten sonra odama gelmiş, yatağımın üstünde oturarak, telefonumu elime almış, Whatsapp uygulamasını açmıştım.

*Siz: Bademli şekerimmmm, gelsene artık hazırlıklara başlayalım. Akşam büyük gün unuttun muuuu? (tek gözünde mercek olan emoji)

Yazarak Sanem'e göndermiştim. On beş dakika kadar sonra mavi tıkın yandığını görerek istemsizce gülümsemiştim.

*Bademli çikolatam: Allah aşkına Maysa sanki unutmama izin mi verdin? Gece elli kere yazan sen değil de içine kaçmış cin miydi?

Dediklerini okuyunca kıkırdadım. Dün gece onu çok azıcık yarınla ilgili taciz etmiş olabilirdim de.

*Siz: Sivri dilini bir kenara bırakarak gelir misinn artık?

Yazarak gönderdiğimde Sanem'in şu an bana göz devirdiğini görmesem dahi hissediyordum. Buraya gelince boğazlayacaktı beni kesin.

*Bademli çikolatam: Bir duş alayım geleceğim başımın en belalısı...(Gözlerini deviren emoji)

Yazan arkadaşıma gülümseyerek sticker attıktan sonra telefonu kapatmıştım. O gelene kadar ben de duş alsam iyi olacaktı. Yataktan kalkarak önce odamın kapısını kilitledim, ardından üstümdekileri çıkararak yatağın üstüne bıraktım. Sadece iç çamaşırlarımla kaldığımda odamın içinde olan banyonun yolunu tuttum. Benim odam Elif ablanın eski odası olduğu için evde içinde banyosu olan, ikinci en büyük odaydı. İlki tabii ki Esat beyin odasıydı.

Banyoya girdiğimde iç çamaşırlarımı da çıkararak kirli sepetime atmış, ardından duşa kabine ilerleyerek sıcak suyu ayarladım. Su istediğim kıvama geldiğinde neredeyse kalçama kadar uzanan saçlarımı ellerimle masaj yapar gibi ovarak ıslatmaya başladım. Günlerin stres ve gerginliğini üzerimden atmamı sağlayacak gibi bir duş almak istiyordum. Saçlarımı güzelce ıslattıktan sonra parfümünün kokusuna bayıldığım şampuanımı alarak avuç içimi dolduracak şekilde boşalttım.

Suyu kapatarak şampuanı güzelce saçlarıma yedirmeye başladım. Parmak uçlarımla başıma hafif baskı uygulayarak masaj yapıyor, saçlarımın uçlarını ise şampuanlı elimle ovuyordum. Dakikalar sonra saçlarımın şampuanı emdiğinden emin olduktan sonra suyu tekrar açarak saçlarımı duruladım.

Saçlarımla olan işim bittiğinde gerçekten de yavaş yavaş rahatladığımı hissediyordum. Sıcak su gerçekten kaslarımın baya rahatlamasını sağlamıştı. Saç yıkama işlemim sonrası önce dişlerimi fırçalamış, ardından tropikal meyve kokulu duş jelimi kullanarak vücudumu yıkamıştım.

Suyu kapatarak duşa kabinden çıktığımda bornozumu giymiş, saçımaysa saç havlularımdan birini alarak başıma dolamıştım. Banyodan çıktıktan sonra önce güzelce kurulanmış, ardından iç çamaşırı ve askılı kol elbiselerimden rastgele birini alarak giyinmiştim. Üzerimden çıkardığım kıyafetleriyse bir kenara kaldırmıştım sonra giyinmek için.

Ardından mutfağa inmiş, kendime hazır nescafelerden birini alarak pratik bir biçimde kahve hazırlamıştım. Kahvemi alarak tekrar odama çıktığımda yatağın üstünde oturarak telefonumu elime almış, instagram uygulamasını tıklayarak reels videolarını izlemeye başladım. Hem Sanem'i beklerken zaman da geçerdi.

Yarım saat kadar oyalandıktan sonra biten kahvenin kupasını komodinin üstüne bırakarak ayağa kalkmıştım. Acaba Sanem nerede kaldı diye düşünmeden de edemiyordum.

"Bennn geldiiimmmm..." Saniyeler sonra kapının açılmasıyla düşüncelerim dağılmış, bakışlarımın odağına her zamanki şakraklığıyla Sanem girmişti.

"Az daha gecikseydin seni evinden almaya geliyordum." Dalga geçmeyi eksik etmeyerek bana sarılmasına aynı şekilde karşılık vermiştim.

"Hoş buldum Maysa, ben de iyiyim sağ ol." Gözlerini devirerek bana laf soktuğunda kıkırdamıştım.

"Hoş bulacaksın tabii ki, Maysa'yı gördün çünkü..." Egomu tatmin ettiğimde Sanem suratını buruşturmuştu. Ay azıcık özgüven depolaması yaptım işte, ne olacak ki sanki!

"Hemen de buruştur o suratını, yaşından önce suratın meymenetsiz bir yaşlıya dönüşeceksin diye endişeleniyorum artık..." abartılı söylentime karşın gözlerini şaşkınlıkla açtığında kahkahamı serbest bırakmıştım.

"Bir gün elimde öleceksin Maysa, haberin var değil mi?" Kaşlarını çatan Sanem'le gülüşümü durdurmuş, sahte bir korku ifadesi takınmıştım.

"Ama sen bana kıyamazsınnn kiiii," uzatarak dediğimde Sanem de dayanamamış olacak ki gülmüştü.

"Sen de hep bunu kullan, boşuna başımın belalısı demiyorum sana. Hadi hadi çeneye güç verme de hazırlıklara başlayalım." Dediğinde koluna girmiş, odamın merkezine doğru ilerletmiştim ikimizi de.

"Kül kedisini prensese dönüştürme part iki, başlasınnnn o zaman..." Düğün günü dediklerine gönderme yaptığımda Sanem de benim gibi gülse de bir şey demeyerek başını olumsuz anlamda sallamakla yetinmişti...

İki, bilemedin iki buçuk saatin sonunda ikimiz de hazırdık. Ben dün Esat'la seçtiğimiz Mavi elbisemi, Sanem ise pembenin çok hoş bir tonunda olan etek ve bluzdan oluşan ikili takımını giyinmişti. Benim saçlarımı su dalgası yapmıştık. Sanem hep bu modelin bana çok yakıştığını söylüyordu. Ardından hafif bir makyaj yaparak üzerinde kelebek figürü olan bilekliğimi takmıştım. Ayakkabı olarak bej renkli topuklu ayakkabılarımı giymiştim.

Sanem saçlarını düzleştirerek siyah göz kalemi ağırlıklı makyaj yapmıştı. Zira badem şeklinde olan gözlerine siyah kalem harika duruyordu. Ayakkabıysa beyaz topuklu tercih etmişti. İkimiz de konseptimize uygun çantalarımızı da aldığımızda hazırdık.

Hazırlandığımız süreçte bol bol muhabbet etmeyi de eksik etmemiştik. Özellikle dün alışveriş merkezinde yaşadıklarımızı, Aras'la yaptığımız konuşmayı anlatmıştım ona.

"Çak bir beşlik bakayım prenses." Gülerek dediklerinin ardından elini uzatan arkadaşımın isteğini geri çevirmemiştim.

"Çok güzel olduk. Ne çok abartı ne de çok sade oldu. Tam ortasını tutturduk." Demiştim aynada ikimizi de süzerken.

"Eeee arkadaşın biliyor bu işleri." Dediğinde gülsem de ona hak vermiştim. Gerçekten de Sanem saç, makyaj, kıyafet kombinleme olaylarında çok iyiydi.

"Yiğidi öldür hakkını yeme demiş büyüklerimiz, bu konuda gerçekten iyisin Sanem Kaptan." Diyerek avuç içimi hiçte yumuşak olmayacak bir şekilde Sanem'in sırtına vurmuştum.

"Ciğerimi söktün Maysa," diyerek bana kızdığında ona hayali öpücük atmıştım. Malum makyajımız bozulmasın diye gerçeğini atmamıştım.

"Abartmaaa yaa, ufak bir dokunuştu sadece," yalandan kimsenin ölmediğini düşünerek dediklerimle Sanem gözlerini devirse de sesini çıkarmamıştı... Ehhh Sanem'in de bu hayattaki çilesi bendim galiba!!!

Yarım saat kadar Sanem'le odamızda oyalandığımızda sonunda beklediğimiz mesaj gelmişti. Esat mesajla arabanın yanında bizi bekliyordu. Son olarak üstümüze parfüm sıkarak aynada kendimizi kontrol etmiş, ardından çantalarımızı alarak odadan çıkmıştık.

Bahçeye arabanın yanına vardığımızda bacağının tekini arabaya yaslayarak ellerini cebine koyan adam tüm karizmatik esintileriyle bizi bekliyordu. Üzerine giydiği koyu mavi jeansın üstüne kombinlediği açık mavi uzun kollu gömlekle aşırı derece yakışıklı duruyordu. Hele önden açık bıraktığı üst iki düğmesi yok muydu...

"Çok güzel olmuşsunuz hanımlar..." Bakışlarının hedefinden bir an bile olsun beni çıkarmayarak dedikleriyle gözlerimi kaçırmam beklenen son olmuştu.

"Teşekkür ederim," diye mırıldanan Sanem'e kısa bir an bakan adam tekrar bakışlarını bana çevirmişti.

"Sen de çok yakışıklı olmuşsun..." mırıltıdan farksız çıkan sesimle dediklerimle kaşları şaşkınlıkla yukarı doğru havalanmıştı.

Bir şey dememeyi tercih ettiğinde kendini toparlayarak önce Sanem için arka koltuğun kapısını açmış, ardından ön tarafı benim için açmıştı. Biz arabaya yerleşerek kemerlerimizi taktığımızda Esat da sürücü koltuğuna oturarak arabayı çalıştırmıştı.

Geneli sessizlik içinde geçen yolculuğumuz sonucu İpek ve Murat'ın seçtiğini öğrendiğim mekana varmamız uzun sürmemişti.

Arabadan indiğimizde vale bize yaklaşarak arabanın anahtarını almıştı park etmek için. Mekandan içeri girdiğimizde ben lüksüm diye bas bas bağıran mekan kısa sürede güzelliğiyle beni kendine hayran bırakmayı başarmıştı.

Canlı müziğin olduğu mekan aşırı kalabalık değildi ve bu da benim hoşuma gitmişti. Gözlerimiz uzaktan on kişilik olduğunu tahmin ettiğim, mavi ve beyaz renkli parçalı masaların kombinlendiği masada oturan arkadaşlarımızı görerek oraya doğru adımlamaya başlamıştık.

Masaya yaklaştığımız gibi ilk ayaklanan İpek olmuş, diğerleri de hemen onu takip etmişti.

"Hoş geldiniz..." benimle sımsıkı sarılan İpek'in ardından Dilan da aynı şekilde karşılık vermişti. Miran, Murat ve Dilan'ın nişanlısı Mert'leyse sadece tokalaşmakla yetinmiştim.

"Tanıştırayım, bu da benim en yakın arkadaşım Sanem..." Sanem'i gösterdiğimde arkadaşım hafif utanarak bakışlarını kaçırmıştı.

"Merhabalar Sanemcim, ben İpek, bu da eşim Murat." diyen İpek ile Sanem ikisiyle de tokalaşmıştı.

"Memnun oldum," diyerek gülümsemeyi de ihmal etmeyen arkadaşımla sıra Dilan'a geçmişti.

"Hoş geldin canım, ben de Dilan, bu da nişanlım Mert." Diyerek onlar da tokalaştığında geriye kalan tek kişi Miran olmuştu.

"Çok hoş buldum," gülümseyerek mırıldanmıştı Sanem.

"Ben de Miran, Dilan'ın ikiz kardeşiyim." Miran utangaç bakışlarını Sanem'in gözlerinde gereğinden fazla oyalandırdığında kaşlarım havalanmıştı istemsiz olarak. Üstelik tokalaştığı elini de bırakmak gibi niyeti olmadığında ilk geri çekilen Sanem olmuştu.

"Öyle mi? İkiz gibi durmuyorsunuz pek," Sanem garip ortamda ne diyeceğini bilemez gibi mırıldanmıştı. Sürekli gözlerini kaçırması utandığının habercisiydi. Masada tek bekar olan onlardı sonuç olarak. Ve Miran'ın garip yaklaşımı onu biraz germiş gibiydi.

"Tek yumurta değiliz ondan." Diye cevaplamıştı Miran. Gerçekten de ikiz gibi durmasalar da birbirlerine benziyorlardı. Mesela ikisinin tıpkı Esat gibi simsiyah saçları, simsiyah gözleri vardı. Murat mesela daha kumraldı. Mert'in saçları siyah olsa da gözleri mavi renkti. İpek'se doğal sarışındı ve ela gözleriyle çok güzeldi.

"Ayakta kaldık, oturalım." Diyen Murat'ın sesiyle hepimiz yerlerimize geçmiştik. Ben Esat'ın yanında, benim yanımdaysa Sanem oturmuştu. Sanem'in hemen yanında Miran konumlanmıştı. Bizim tam karşımızdaysa Dilan, Mert, İpek ve Murat oturmuştu.

İlk yarım saat siparişlerimizi seçmemiz ve garsona söylememizle geçmişti. Dilan ve İpek'in sevecenliği sayesinde hem ben hem de Sanem kısa sürede gerginliğimizden kurtulmayı başarmıştık. Onların gerçekten de bizimle iyi anlaşacağını düşünerek yanılmadığımı daha ilk dakikalardan anlamıştım.

Canlı müziğin altında oturmak, hafif sohbet eşliğinde yemekler yemekse ayrı bir güzeldi.

"Maysa'yı biliyoruz da sen hangi bölümü okuyordun Sanem?" Dilan'ın sesiyle bakışlarım Sanem'i bulmuştu.

"Aynı bölümdeyiz biz." Gülümseyen arkadaşımla Dilan da gülümsemişti.

"Avukat olmasaydım aslında güzel bölüm sizinki de." Tamamen samimi söylediği ses tonundan bile olduğunda Sanem gülerek onaylamıştı onu.

Evet Dilan, Miran ve Mert avukattı ve üçü aynı bölümden mezundu. Mezun olduktan sonra birlikte aile şirketi gibi bir avukatlık bürosu açmışlardı. Hatta Esat ve Murat'ın ortak oldukları babadan kalma şirketin de avukatlığını onlar yapıyordu.

İpek pedogogdu. Murat ve Esat'sa ortaklardı.

"Ben bir lavaboya gideyim, gelmek ister misiniz kızlar?" İpek'in teklifini tüm kızlar olarak onayladığımızda hepimiz ayağa kalkmıştık.

"Vallaha ben çok sevdim sizi, sanki yıllardır siz de bizim tayfadasınız," gülerek diyen Dilan'la içim sıcacık olmuştu.

"Sizin tayfa mı?" diye sorgular biçimde soran taraf Sanem olmuştu. O sıradaysa kadınlar için ayrılan lavabodan içeri girmiştik.

"Bizim tayfa Dilan'ın kurduğu bir Whatsapp grubu canım. Siz hariç masadakiler var grupta." Bir taraftan ellerini yıkayan İpek diğer taraftansa açıklama yapıyordu.

"Hatta ben sizi de ekleyeyim oraya, nasılsa rahat bırakmam artık sizi." Gülerek diyen Dilan ardından telefon numarasını söylemişti onu çaldırmamız için.

Dakikalar içinde telefonuma düşen bildirimle gülümsemiştim.

*Dilan kişisini sizi Bizim tayfa grubuna ekledi.

*Dilan kişisi Bademli Çikolatam kişisini Bizim tayfa grubuna ekledi.

"Durun hatta, bu grupta erkekler de var. Ben şimdi bir grup daha kuracağım orada sadece biz olacağız. Sonuç olarak ara sıra erkekleri çekiştirmek gerekiyor değil mi?" Dilan'ın tatlı tatlı konuşmasına gülmeden edememiştim.

"Dilan tam bir grup manyağıdır da, alışırsınız siz de." Diyen İpek başını olumsuz anlamda sallasa da Dilan onu hiç umursuyor gibi durmuyordu.

Dakikalar içinde Dilan gerçekten de dediğini yaparak "Boş yapma Dedikodu Yap" isimli o yüce grubu kurmuş, hepimizi oraya eklemişti.

Lavaboda işlerimiz bittiğinde tekrar masalara dönmüş, yemeklerimizi yemeğe kaldığımız yerden devam etmiştik.

"Bu dansı bana lütfeder misiniz?" Çok güzel bir romantik dans müziğinin çıkmasıyla Murat karısını dansa kaldırmıştı.

Onların hemen ardından Dilan ve Mert de dansa kalktığında masada sadece dördümüz kalmıştık.

Dans eden çiftleri izlediğimizde istemsizce Esat'la ilk kez dans edişimiz aklıma doluvermişti. Aşırı heyecanım, saçmalamam, onun beni güzelce sarmalaması...

Yüzümde oluşan istemsiz gülümsemeyle başımı aşağı indirerek ne yapacağımı bilmez bir biçimde tabağıma aldığım mezeyi izlemeye başladım.

"Gülüyorsun." Esat'ın sesini duyarak irkilmeme engel olamadığımda bakışlarımı hızla ona çevirmiştim.

"Hıhı," ne diyeceğimi bilemeyerek mırıldandığımda karşımdaki adamın dudak kıvrımı büyümüştü.

"Sana bir dans borcum vardı, borcu iadeye müsaade var mı?" Diye sorduğunda ne demek istediğini anlamayarak kaşlarımı çattım. İyi de bana dans borcu falan yoktu ki.

"Geçen sen davet ettin dansa, şimdi sıra ben de," diyerek açıklama yaptıktan sonra gözlerimi kaçırmıştım istemsiz olarak.

Cesaretimi toplayarak bana uzattığı elini parmaklarımla kavradığımda Esat derince iç çekerek ikimizi de ayağa kaldırarak dans eden çiftlerin arasına getirmişti.

Piste geldiğimizde iki elini belime yerleştirerek beni biraz daha kendine çektiğinde gergince ben de ellerimi onun boynuna dolamıştım. topuklu ayakkabıya rağmen bariz boy farkımız yüzünden gözlerini görebilmek için başımı hafif açıyla yukarı kaldırmak durumundaydım.

"Benimle evlenmeyi niye kabul ettin Maysa?" Şarkının akışına kapılarak ritmik hareketlerle dans ederken gözlerimi o güzel kara menevişlerinden ayıramıyordum.

Fakat aniden, hiç beklemediğim o soruyu sorunca elektrik çarpmış gibi irkilmiştim. Saniyeler içinde tüm vücuduma yayılan gerginlik ruhumun bocalamasına neden olmuştu.

Bu tarz bir soruya nasıl cevap verilir ki? Seni üç yıldan fazladır seviyorum mu diyecektim?

Gözlerimi ondan başka her yerde dolaştırdığımda ne diyeceğimle ilgili en ufak bir fikrim dahi yoktu.

"Ben, şeyy..." diye gevelemiştim. Tanrım, dejavu yaşıyorduk resmen. İlla her dansta gerileceğim bir konu olmalı mıydı?

"Sen, neyy?" Beni taklit ettiğinde ne yapacağımı bilmiyordum. Ne diyeyim ki ben şimdi?

"Babam, istedi." Dedim sonunda. Gerçekten başka ne diyeyim bilemiyordum. Onunsa kaşları çatılmıştı.

"Sadece baban istediği için mi?" Diye yeni bir soru sorduğunda içimden küfür ettim. Ne fark eder ki? Niye sorguluyor? Sanki kendisi güle oynaya mı evleniyor benimle? O da biraz annesi, biraz da Aras için. Aras... evet doğru, Aras vardı bir de değil mi?

"Hayır," dedim gergince. Ardından ıslak dilimi kuruyan dudaklarımın üstünde gezdirdim. Esat'ın bakışları da dilimi takip ettiğinde iyice gerilmiştim.

"Sadece babamın istediği için değil, bir de Aras için..." Müziğin artık sonlarına doğru yaklaşıyorduk ve ben gerginlikten ne yapacağımı bilemediğim için Esat dansın ritmine uygun hareketlerle ikimizi de idare ediyordu.

"Demek sadece baban, bir de Aras için..." dediğinde bir şey demeyerek onu başımla onaylamayı tercih etmiştim.

"Güzel, ben de seninle benzer sebepler için evleniyorum." Soğuk çıkan ses tonuyla kurduğu tek cümleyle içime aniden öküz oturmuştu sanki.

Beni sevdiği için evlendiğini beklemiyordum zaten fakat ama böyle de söylemesi ağrıma gitmişti.

Aslında ben de ona benzer şeyleri söylemiştim. Ama ondan duyunca...

Gözlerimin dolmasına engel olarak içimde tüm kırgınlığa rağmen hafif de olsa gülümsemeyi başardım.

Kendim çıkmıştım bu yola ve getirdiği her şeye katlanmak da bana düşerdi...

 

******************

26.07.2023

Bölümle ilgili fikirlerinizi buraya alayım.

Son sahnede Esat ne yaptın dediğinizi duyar gibiyim.

Sanem ve Miran'la ilgili ne düşünüyorsunuz? Olurlar mı sizce çift?

Sağlıcakla kalın canlarım...

Loading...
0%