Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Bölüm: 8

@papatyahikayeleri

Merhaba güzel okurlarım...

Nasılsınız? İyi olmanızı umuyorum...

Sekizinci bölümümüzle geldim... Bu bölümde biraz Esat'mızın da duygularına yer vermek istedim.

Pamuk ellerinizi ceplere atarak oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfennnn

Keyifli okumalar 🎈

Maysa'nın anlatımından:
*************************

Dalgın bakışlarımla gecenin zifiri karanlığında akıp giden yolu izliyordum. Kafamda dönüp duran düşüncelerim peşimi asla rahat bırakmıyordu.

Esat'la dans sonrası yemeğin geri kalan kısmı benim için oldukça zor geçmişti. Zira onunla aramızda geçen konuşmalardan sonra bırak ortamda dönen sohbetleri, doğru düzgün yemek bile yiyememiştim.

Kesinlikle çok zor bir şeydi sevdiğin adam tarafından sevilmemek. Onunla ilgili kurduğun hayallerin hep yarım kalacak olması, hep bir şeylerin eksik olması.

Burnumun dibinde olmasına rağmen benden kilometrelerce uzaktaydı. Her gün kokusu burnumun direğini sızlatsa da ona sarılmak gece ve gündüzün kavuşması kadar zordu. Her gün kara gözlerinin girdabında kayboluyordum ama orada bana aşkla bakan bir adam göremiyordum.

Ben denizdim, o gökyüzü... Ben güneştim, o ay... Ben sabahtım, o gece... Biz onunla iki zıt kutup gibiydik.

Bunları bilmeme rağmen çıktığım yoldan pişman değildim. Çünkü onu kaybetmekten, Aras'tan uzaklaşmaktan ölesiye korkuyordum. Sevgiye muhtaç geçmişti tüm çocukluğum. Anne şefkatine aç, baba güvenine muhtaç... O yüzdendi belki de bu kadar kırılgan, duygusal ve ağlak olmamın sebebi...

Yanımda bir halam olmuştu hep bir de köyde yaşayan dayım Mansur ve ailesi. Hem halam hem de dayım beni çok sevseler de, hiçbiri anne ve baba sevgisinin eksikliğini kapatmaya yetmiyordu.

Ben o eksikliği üç buçuk sene önce bu konağa taşındığımda kısmen doldurmayı başarmıştım. Aras'ımı severek, Aras'ımın beni her gördüğünde parlayan gözlerini görerek, Esat'ın kara gözlerine tutunarak. Keşke diye geçirdim içimden binlerce kez, keşke o da beni benim onu sevdiğim gibi sevseydi...

Şimdiyse Esat'ın arabasındaydık yaklaşık beş dakika kadar süredir arkadaşlarımızla vedalaşmış, eve gitmek için hareketlenmiştik. Yine Sanem arkada bense ön koltukta oturuyordum.

Düşüncelerimle savaş verirken dikkatimi dağıtarak hafif irkilmeme neden olan şey dizlerimin üstüne bıraktığım telefonumdan yankılanan tiz bildirim sesi olmuştu.

*Bademli çikolatam: Maysa, neyin var güzelim? Esat'la dans ettikten sonra bir garipsin (elini çenesine yaslayarak düşünen emoji)

Sanem'in mesajını okuduktan sonra iç çektim.

*Siz: Gece ararım konuşuruz kuzum (üzgün emoji)

Whatsapp uygulamasının mesaj yazarken çıkardığı bildirim sesleri, klavye tuşlarının sesleri arabada süren ölüm sessizliği nedeniyle yankılansa da bunu hiç ama hiç umursamadım. Benden farklı olarak Sanem'in telefonu sessizdeydi.

*Bademli çikolatam: Öyle olsun o zaman...

Sanem'den gelen son mesaj sonrası üzerimde hissettiğim bakışlarla başımı kaldırarak sol tarafımda arabayı kullanan adama baktığımda, o da bana çatılı kaşlarının altından bakıyordu. Kısa süreli bakışmamız onun tekrar arabayı kullanmaya odaklanmasıyla son bulduğunda ben de omuzlarımı silkerek önüme döndüm. Dengesiz adamın tekiydi Esat...

Telefonumu bu kez sessize alarak kapattıktan sonra tekrar dizlerimin üstüne bıraktığımda başımı oturduğum koltuğun arka kısmına yatırarak gözlerimi kapattım. Düşüncelerimden arınmayı hedefleyerek kafamı başka şeylerle meşgul etmeye başladım. Nasılsa daha Sanem'lerin evine bile yarım saat kadar yol vardı. Kafamı meşgül etmenin bir yolunu bulmalıydım. Yoksa o dans sahnesi ve Esat'la aramızda geçen diyaloglar gözlerimin önünden silinmeyecekti...

Esat'tan devam🎈
******************

Arabayı sakince durduğumda başımı çevirerek sağ tarafımda uyuyan kadına baktım. Dudakları hafif aralık, saçının bir buklesi yüzüne doğru dökülmüştü. Öyle huzurlu gözüküyordu ki bu görüntü gözlerimi ondan ayırmakta güçlük çekiyordum. Çok masumdu, çok duruydu. Tam bir su damlası gibiydi benim gözümde.

Ne oluyordu bana? Nasıl bu kadar bir anda ona doğru çekilmeye başlamıştım bilmiyordum.

Bugün ona niye benimle evlenmeyi kabul ettiğini sorduğumda verdiği cevapla sinirlenmiştim. Aslında beni seviyor, benden hoşlanıyor diye evlendiğini söylemesini elbette beklemiyordum fakat verdiği cevabın ağırlığını onun dudakları arasından duymak hiç ama hiç hoşuma gitmemişti.

O yüzden ben de tıpkı onun gibi karşılık vermiştim. Zira ben de onu seviyorum diyemiyordum kendime. Ona doğru çekiliyordum, evet bu doğruydu, fakat yaşadığım duyguların aşk olduğunu düşünmüyordum.

Biz ikimiz de biraz ailelerimiz biraz da Aras için bir araya gelmeyi kabul eden iki uzak insandık...

Arabanın çalışır halini tamamen durdurdum. Restorandan çıktıktan kısa bir süre sonra Maysa uyuyakalmıştı. Bense önce arkadaşı Ahmet amcanın kızını evine bırakmış, ardından konağa gelmiştim.

Saat artık gecenin on ikisine doğru gidiyordu. Bu saatlerde herkes kendi odasına çekildiği için konak sessizliğe gömülüyordu.

Düşüncelerime son vermem gerektiğini anlayarak başımı belli belirsiz sallayarak kendime gelmeye çalıştım.

Kemerimi açtıktan sonra hafif eğilerek tüm odağımı uyuyan kadına verdim.

"Maysa," diye seslendim sakince uyanmasını umarak. O ise hiçbir tepki vermeyerek uykusuna devam etti.

Bu durum kaşlarımın şaşkınlıkla havalanmasına neden olmuştu. Sessizlik olduğu için her ne kadar sakin konuşsam da sesim yeteri kadar duyuluyordu. Ya çok yorgundu diye uyanmamıştı ya da uykusu ağırdı. Bilemiyordum.

"Maysa, uyan artık. Eve geldik." Dedim bu kez biraz daha yükselterek ses tonlamamı, fakat yine kıpırtı yoktu.

İç çektim, küçük hanımın uyanmak gibi bir fikri yoktu anlaşılan. Başı sol omuzunun üstüne düşmüştü. Böylesi rahatsız bir pozisyonda nasıl bu kadar rahat uyuduğu gerçeğiyse beni daha da şaşırtmıştı.

Parmağımın dış kısmını hafifçe elmacık kemiğinde gezdirdim. Yumuşacık tenini okşayan parmağımla belki huylanarak uyanmasını umuyordum. Sert tepkiler ya da yüksek ses kullanarak onu uykusunda korkutmak istemiyordum.

"Maysa, hadi ama güzelim. Uyan," dediğimde ben bile şaşkındım ona kullandığım tabire. Güzelim... bunu ona ilk kez söylemiyordum. Hepsini de içimden gelerek istem dışı dudaklarımın arasından dökülerek söylemiştim. Nedenini ben de bilmiyordum.

Fakat o an tüm vücuduma elektrik yayılmasına neden olacak bir şey yaşandı. Maysa belli belirsiz mırıltılarla söylenerek yanağını daha da parmağıma bastırarak hareket ettirmişti.

Uyku halinden sıyrılmadan yaptığı bu hareketle hem şaşırmış, hem de garip duygularla sarmalanmıştım. Bir insan uyurken bile bu kadar masum olabilir miydi?

"Anlaşıldı, bu böyle olmayacak." Diye kendi kendime söylenerek onu uyandırmamaya dikkat ederek kemerini çıkarmıştım. Gerçi pek uyanacak gibi de durmuyordu ama neyse.

Daha sonra sakince arabadan inerek arabanın kapısını kapatmıştım. Beni fark eden Yiğit yanıma geldiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Güvenlik nedeniyle her gün bir adamım bahçede dolanıyordu böyle. Yiğit, Metin ve Cesur sağ kolum niteliğindeki çalışanlarımdı. Hem şöforlük hem de korumalık görevlerini başarıyla yapıyorlardı.

"Bir sorun mu var abi?" Dedi bir bana bir arabaya baktıktan sonra.

"Al bu anahtarları, biz eve geçtikten sonra arabayı yerine çekersin. Bir de benim için evin kapısını açarsın." Diyerek arabada uyuyan Maysa'yı işaret ettiğimde Yiğit belli belirsiz başını sallamıştı.

Anahtarı ona verdikten sonra Maysa'nın oturduğu koltuğun kapısını usulca açarak uyanmaması için üstün çaba sarf ederek onu kucakladım.

Hareketlerimi izleyen Yiğit hemen ardımdan arabanın kapısını kapatarak evin kapısını açmak için önden ilerlemişti.

Bense kucağımdaki kızın deyim yerindeyse kuş kadar olan ağırlığı karşısında kaşlarımı çatmıştım. Yemek yemiyor muydu bu kız Allah aşkına? Evet, normalde de çok kilolu gözükmüyordu ama böyle tüm vücudunu hissedince gerçekten de bir deri bir kemik olduğunu hissetmiştim. Bu konuyla ilgili bir şeyler yapmayı aklımın bir köşesine not ettim. Bu gidişle zayıf düşecek, hastalanacaktı.

Yiğit'in açtığı kapıdan ilerlerken başıyla verdiği selama başımla cevap verdikten sonra o arkadan kapıyı tekrar kapatmıştı. Bense loş ortamda dikkat ederek ikimizi de merdivenlerden çıkarmaya başladım.

Bakışlarımı çevirerek kucağımdaki kıza baktığımda avuç içini gömleğime yaslamasından dolayı iç çektim. Uzun kirpikleri, kumral saçlarıyla güzelliği kendini yine belli ediyordu.

Odasına geldiğimizde zor da olsa kapıyı açmayı başararak odadan içeri soktum ikimizi de. Ardından fazla vakit kaybetmeden onu odadaki yatağına yatırdım dikkatle.

Bir şey mırıldanarak kaşlarını çatan kadına bakarak yatakta oluşan boşluğa oturdum ben de istemsiz olarak. Nedensizce masumluğunu izlemek içimi huzurla doldurmuştu.

Kadınlara olan güvenimin kaybolması yıllar oluyordu. En yakınıma aldığım, çocuğumun annesi olan kadının en yakın arkadaşımla yaptığı ihanet benim kocaman bir güven sorunumun oluşmasına neden olmuştu.

İç çekerek baştan aşağı uyuyan kadını süzdüm. Üzerindeki kıyafet ve ayakkabılarla rahat uyku çekmeyeceği çok belliydi. Usulca yerimde hafif kıpırdanarak giydiği ayakkabıları uyanmamasına dikkat ederek çıkardım. Her ne kadar elbisesini çıkaramayacağımı anlasam da en azından ayaklarını kurtarmıştım.

Elbisesi onu yatağa bıraktığımdan dolayı yukarı sıyrılarak neredeyse baldırlarına kadar ulaşmıştı ve bembeyaz teninin gözlerimin önüne serilmesi gerçeği sertçe yutkunmama neden olmuştu.

Düşüncelerimin gittiği yönü beğenmeyerek başımı olumsuz anlamda sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Bu küçük kadın kesinlikle aklıma zarardı.

Hızla oturduğum yataktan kalkarak yatakta duran battaniyeyi dikkatlice alarak üzerine örttükten sonra son kez gözlerimi yüzünde gezdirdim ve daha fazla burada kalmamın doğru olmadığı kanısına vararak odadan çıkarak kendi odama geldim...

Maysa'dan devam🎈
*********************

Gözlerime vuran aydınlıkla yavaşça göz kapaklarım aralandığında hafiften zonklayan başım yüzünden yüzümü buruşturmuştum. Elim ağrıyan alnımla buluştuğunda yavaştan kendine gelmeyen başlayan zihnimle gözlerim hızla kocaman açılmış, ben yatakta resmen fırlayarak oturur pozisyona gelmiştim.

Nerede olduğumu idrak etmek ister gibi önce gözlerimi odamda ardından üstümde dolaştırdığımda zihnime üşüşen görüntülerle sertçe alt dudağıma geçirmiştim dişlerimi.

Ben en son arabada arka koltuğa yaslanarak gözlerimi kapattığımı hatırlıyordum. Gerisi kocaman bir boşluktu. Üstümde hala dün giydiğim mavi elbisem vardı. Off, ben nasıl bu elbisemle böyle uyumuştum ki? Nasıl gelmiştim odaya kadar hiç bilmiyordum.

Fakat aniden aklıma gelen ihtimalle gözlerim şaşkınlıktan far görmüş tavşan misali donuklaşmıştı. Aman tanrım, yoksa Esat mı taşımıştı beni odama kadar? Off, eğer gerçekten öyleyse rezil olmuştum adama.

Yanaklarımı şişirerek yataktan kalktım. Hep uykum yüzünden gelmişti bunlar başıma. Hep böyle oluyordu, ne zaman bedenim yorgun düşse, böyle uyuyor ve gürültülü dış müdahale olmadığı sürede de kolay kolay uyanamıyordum. Bildiğin ayı misali kış uykusuydu benimki.

Aklıma gelen şeyle komodinin üstünde duran telefonuma uzandım. Sanem de dün bizimleydi. Belki o bir şey biliyordur.

Telefonu elime aldığımda gözlerim ilk olarak saate takıldı. Saat sekiz buçuktu. Bu kadar uyumam beni bir kez daha şaşırtsa da, halamın da gelip beni uyandırmaması çok garipti. Çünkü normalde sabahları erkenden uğrardı odama.

Telefon elimdeyken gözlerimin gittiği ikinci şeyse bildirim çubuğu olmuştu. Sanem'den mesajlar ve bir cevapsız çağırı vardı. Telefonu dün gece arabada, uykuya dalmadan önce sessize aldığım için telefon sesi de uyanmama neden olmamıştı.

*Bademli çikolatam: Kız, eve geçince direkt uyudun mu? Hani arayacaktın...(00:15)

*Bademli çikolatam kişisinden cevapsız sesli arama (00:35)

*Bademli çikolatam: Ulan Maysa yine daldın değil mi kış uykusuna, neyse ben de zıbarayım madem. Yarın konuşuruz artık (00:48)

Sanem'in belirli dakika aralıklarıyla kendi kendine somurtmalarına istemsiz olarak gülmüştüm. Deliydi bu kız. Son görülmesinin on beş dakika önce olduğunu görerek uyandığını anladım ve fazla vakit kaybetmeden onu aradım.

Üçüncü çalışta telefonu açmıştı.

"Efendim," diyerek telefonu açan kızın sesi uykuluydu. Anlaşılan o da benim gibi yeni uyanmış, dünün yorgunluğundan bir türlü kurtulamamıştı.

"Yeni mi uyandın kuzum?" Diye sordum ona. Ben artık neredeyse tamamen uyku mahmurluğundan kurtulmuştum.

"Maysa sen miydin? Ben de kim olduğuna bakmadan açtım. Evet yirmi dakika falan olmuştur uyandım ama daha yataktan çıkamadım." Dediğinde arkadan gelen haşırtı seslerinden yatakta doğrulduğunu tahmin ediyordum.

"Dün yok oldun bir anda, hani gece konuşacaktık?" Sorduğu soruyla yanak içimi ısırarak kalktığım yatağa tekrar oturdum.

"Sanem, çok garip şeyler oldu." Dedim titreyen sesimle.

"Kız kalbime indirmeden anlat ne oldu?" Diye karşılık vermişti arkadaşım meraklı sesiyle.

Bense hızlıca ona dün geceyle ilgili pek bir şey hatırlamadığımı sabahsa gözlerimi dünkü kıyafetlerimle kendi yatağımda açtığımı anlatmıştım.

"Kızz, Bu Esat seni taşıdı odana kadar kesin. Ben evimizin yanında araçtan indiğimde sen uyuyordun. Muhtemelen konağa gittiğinizde de uyuduğunu görerek böyle bir çözüm bulmuş kendince." Sanem de tıpkı benim aklıma gelen ihtimali söylediğinde yanaklarımı şişirerek ofladım.

"Rezil oldum yaa, off." Diye yakardığımda onun tatlı gülüşü doldurdu kulaklarımı.

"Kız niye rezil olasın? Bak ne güzel adam sana kıyamamış, uykun bölünmesin diye yatağına kadar taşımış," Sanem'in abartılı ve alayvari çıkan ses tonuyla gözlerimi devirdim.

"Hııı, ne demezsin..." Diye mırıldandığımda kafam allak bullaktı...

Bir süre daha Sanem'le konuştuktan sonra sonra soluğu banyoda almıştım. Önce ihtiyaçlarımı karşılamış ardından kendimi duşa atmıştım. Dün geceden yüzümde makyaj üstümde rahatsız kıyafetlerle uyuduğum için kendimi rahatsız hissediyordum. Duş tüm vücuduma iyi gelmişti.

Duştan sonra hızlıca saçlarımı kurulayarak üstüme yazlık elbiselerimden birini alarak odadan çıktığımda saat artık dokuz buçuğa doğru gidiyordu.

Önce sakince Aras'ın odasına baktım. Hala uyuduğunu gördüğümde yüzüme yayılan huzurlu gülümsemeyle odasından çıktım. Genel olarak konakta sessizlik hakimdi.

Fakat ben Esat'la konuşmak istiyordum. Acaba işe gitti mi diye düşünürken çalışma odasını kontrol etmeye karar vermiştim. Çünkü bu saatlerde işe gitmediyse hep çalışma odasında oluyordu.

Gergin attığım adımlar sonrası yumruk yaptığım elimle çalışma odasının kapısını tıklattım iki kere.

"Gel," saniyeler sonra odadan duyulan sert sesle işe gitmediğini anlayarak boğazımı temizledim istemsizce.

Derin bir nefes alarak kapıyı açarak içeri girdiğimde, karşısındaki bilgisayara dikili gözlerini kaldırarak bana bakmıştı Esat. Muhtemelen benim gelmemi beklemediği için kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı.

"Şey, ben konuşmak istiyordum da." Diye geveleyerek gözlerimi kaçırdığımda Esat bilgisayarın başından kalkarak iki, üç adımda neredeyse dibime girecek kadar yakınıma ulaşmıştı.

Bu kesinlikle beklediğim bir şey olmadığı için kalbim anında hızlı hızlı çarpmaya başladı. Tanrım, kokusu aklımı başımdan alacak cinstendi.

"Ney, konuşmak istiyorsun sen?" Alayla beni taklit ettiğinde gözlerimi devirmek istesem de son anda kendimi kasarak bunu yapmamıştım. Fakat artık emin olmuştum bu adam benimle dalga geçmeyi kendine yeni hobi edinmişti!

"Yani dün gece, uyumuşum ya ben, şey işte odama..." diyerek gerisini getiremediğimde dilimi ısırdım sertçe. Utanç ısısı tüm yüzüme büyük bir hızla yayılmaya başladığında niye onunla bunu konuyu konuşmak için çalışma odasına kadar geldiğimi sorguluyordum. Ah merakına yenik düşen salak kafam.

"Evet, pamuk prenses bir türlü uykudan uyanamayınca ben de çareyi yatağa taşımakta buldum." Tane tane vurgular gibi söyledikleriyle transa girmiş gibi onu dinliyordum.

"Ama prens pamuk prensesi öperek uyandırıyordu, yatağa taşımıyordu ki." Dediklerimi idrak ettiğimde gözlerimi şaşkınca açarak kalakalmıştım.

Düşündüğüm şey benden bağımsız dudaklarımın arasından uçup gittiğinde kendime küfrettim. Sesli düşünmem utanç yüzünden domatese dönüşmeme neden olmuştu. Dilinin ayarını sevsinler senin Maysa...

Karşımdaki adamsa dudaklarını kıvırarak tepki vermişti söylediğim şeye. Gözlerimi kaçırdım. Off, nasıl bakacaktım şimdi ben onun yüzüne?

"Bir dahaki sefere prensin yolundan ilerleyeceğimden emin olabilirsin." Alaylı sesiyle dedikleriyle iyice şaşkına dönerek gözlerimi gözlerine çıkardım.

Kelime oyunlarıyla beni öpeceğinin imasını yapmıştı. Ahhh, hem aklım hem de kalbime acımıyordu bu adam...

Kalbim birazdan fazla çarpıntıdan dolayı kriz geçirecekti.

"Şeyy, ben gideyim de Aras'a bakayım, uyanmıştır şimdi." Diyerek cevap vermesini bile beklemeden koşarcasına odadan çıkmak için hareketlendim.

"Maysa," fakat tüm kaçma planlarım Esat'ın seslenişiyle suya düştü. Omuzlarımı düşürerek açmak için uzandığım kapıdan geri çekilerek vücudumu tekrar ona döndürdüm.

"Efendim," diye karşılık verdim kuru bir sesle. Fazlasıyla utanıyordum şu düştüğüm garip ortamdan.

"Halan ve baban köye, evinize gitti." Dediğinde kaşlarım anında çatılmış, istemsiz olarak ona doğru bir adım daha atmıştım.

"Nasıl yani? Niye gittiler ki? Hem de bana bir şey demeden." Dediğimde sesim fazlasıyla düşünceli çıkmıştı.

"Anam ve baban seni köydeki evinizde istememizi uygun bulmuşlar, dün akşamdan sonra halanlar hazırlıklar için köye gitmiş, ben de bu sabah öğrendim." Diyerek cümlesini bitiren adama şaşkınlıkla baka kaldım.

"İki gün sonra isteme olacak, sen de gerekli hazırlıklarını yaptıktan sonra söyle, seni ben götüreceğim köye." Diye devam ettiğinde donarak yerimde kalmaya devam etmiştim.

Benden habersiz neler dönmüştü saatler içinde bu koca konakta...

*****

13.08.2023

8. bölüm de böylece bitmiş bulunmakta.

Sağlıcakla kalın, düşüncelerinizi ve oylarınızı eksik etmeyin lütfen.

 

Loading...
0%