
Öncelikle herkese içten sevgiler😽
Çoğunuz belki de final bölümü olacağını beklemiyordunuz :)
Ama beni tanıyan bilir ki, ben hikayelerimi tadında bırakma taraftarıyım. Fazla uzatmak, okuyucuyu ve kendimi hikayeden soğutmak hiç tarzım değil.
Saklı Masal benim için çok özel bir iş oldu. Efsa'nın acılarını satır satır işlerken, hepsini en derinlerimde hissediyordum...
Benimle birlikte bu kurguda ilerleyenler, acıyı tatlıyı birlikte yaşayan herkese teşekkür ediyorum.
Küçük bir not: Final oldu diye kurgu bitmiş sayılmıyor, çünkü özel bölüm gelecek. Ve bir sürprizim var ki, Efsa'nın kızı Masal Mavi'nin büyüklüğünden yola çıkarak, yeni bir kurguyla geleceğim. Bol sürprizli olacak kurgum ve duyurusunu buradan yapacağım :)
Efsa'dan:
Biliyorum, sen bir meleksin
Bana yardım için gönderildin
Biliyorum, sen bir meleksin
Zor günlerimde çıkageldin
Söylediğim şarkının ritmine dalmış, kızımı kucağıma alarak odada ileri geri giderek dans eder gibi hareketler yapıyorduk. Aralık kalan dudaklarından gözüken pembemsi dili, yukarı kıvrılan dudakları, irice açılmış mavilikleriyle kızım dünyanın en tatlı tatlısından çok daha tatlıydı şu an.
Yüzümü güldürdün, başımı döndürdün
Acımı dindirdin, yolumdan çevirdin
Eğlendirdin, sakinleştirdin
Ehlileştirdin ve daha bir sürü şey
Evet annesinin meleği, iyi ki doğurdum seni. O en başta varlığını kabullenmek istemediğim için çok üzgünüm anneciğim. Hayatımın anlamı oldun. Tasanın eksik olmadığı hayatımda iyi giden şeylerin sayı bir elin parmaklarını geçmiyor. Sense ilk sıradasın bebeğim.
Canım mısın sen, benim misin, her şeyim misin sen?
Hoş geldin melek, sefalar getirdin
Ya gelmeseydin, yetişemeseydin, beni bulamasaydın
Ne yapardım? Yarım kalırdım melek
Yanağına sulu birer öpücük kondurdum. Daha sıkı sarmalayarak göğsüme bastırdım ve kokusunu soludum derince. Mis gibi kokuyordu yine. Kesinlikle dünyanın en güzel kokusu buydu.
"Bensiz keyif yapıyorsunuz demek" aniden odamızı dolduran erkeksi sesin sahibi hayat arkadaşımdı. Yaman. İyi kilerimden birinin daha sahibi.
"Hoş geldin sevgilim," odaya girdiği gibi yanımıza gelmişti. Ben de hemen parmak uçlarımda yükselerek dudaklarımı yanağına bastırmış, küçük bir buse kondurmuştum kirli sakallarıyla kuşanmış yanağına.
"Hoş buldum canımın içi" o da dudaklarını hep yaptığı gibi saçlarımın arasına bastırmış, derince nefeslenerek kokumu soluduktan sonra kızımızı almıştı kucağımdan. Usulca dudaklarını yanağına bastırmış, küçük bir öpücük de ona hediye etmişti.
"Aç mısın? Bir şeyler hazırlayayım mı hemen?" diye merakla sormuştum. Bu akşam toplantıları olduğu için evin erkekleri eve geç gelecekti. İş böyle olunca da biz yemeklerimizi yemiş, salonda biraz vakit geçirdikten sonra odalarımıza çekilmiştik.
"Aç değilim, ama bir duş alsam iyi olacak. Toplantı biraz zor geçti, gerginliği hâlâ üzerimde" diye sitem ettiğinde hafifçe gülümseyerek kızımı tekrar kucağıma almıştım.
"Sen al duşunu o zaman, ben de civcivi uyutayım." gülerek dediklerimle başını onaylar biçimde sallamıştı. Bu süredeyse üzerindeki siyah ceketten kurtulmuştu bile.
"İyi geceler babacığım" dedikten sonraysa beklememiş, gerekli eşyalarını almış ve banyonun yolunu tutmuştu bile.
Ben de artık uyku saati çoktan gelmiş kızımı uyutmak için hareketlenmiştim. Tabii ki bu esnada düşüncelerimin aklımı istila etmesine de engel olamamıştım.
O gün Handan hanım gittikten sonra zor toparlanmıştım. Yılların birikmişliyi bir anda karşıma çıkınca istem dışı tökezlemiş, düşeceğimi sanmıştım. Fakat hayata karşı olan direncim yine beni yalnız bırakmamış, yere çakılmama izin vermemişti. Yine acılarımla baş etmiştim zar zor da olsa. Ya da öyle olduğuna kendimi inandırıyordum artık.
Yaman'a 'Gidelim mi buralardan?' demiştim. 'İstanbul'a gidelim' demiştim. Her şeyin başladığı şehre.
Elbette ki yaşadığım duygu karmaşasından dolayı çıkmamıştı o kelimeler dudaklarımın arasından. Annem denilen o kadınla karşılaştığım andan, hastanede geçirdiğim zor günlerden aklımdaydı bu fikir. Sürekli aklımı kurcalıyordu hatta.
Çünkü, ben yapamazdım artık buralarda. Gözlerimin önünde o kadının çocuklarına annelik yapmasına, üstelik Ahu'yla aralarındaki bağı izlemeye katlanamazdım. Çünkü sürekli gözlerimin önüne mavi gözlü küçük kız çocuğu geliyordu ve gelmeye de devam edecekti. O kız çocuğu ki, annesi onu bırakıp gittikten sonra kanepenin üzerinde oturarak her gün saatlerce gözlerini kapıdan ayırmazdı. Olurda annesi gelirse, kızının onu beklediğini anlasın diye. Kızının onu her şeye rağmen sevdiğini anlasın diye.
Ama zaman geçmiş, o kız büyümüştü. Artık içinde anne sevgisi dilenen yaralı çocuk yoktu. Onu öldürmeyi başarmıştı. Çünkü, nefreti ve annesinin yüzünden yaşadığı acılar daha ağır gelmiş, genç kız içindeki küçük, yaralı kız çocuğunu öldürmeyi başarmıştı. Yaralar kalmıştı doğru, çünkü geçecek türden değildi o yaralar. Ama artık eskisi kadar canını yakmıyordu.
Yaman, bir kez daha ne kadar doğru bir seçim yaptığımı kanıtlamış, bu isteğimi de geri çevirmemişti. Sorumu duyduktan sonra ilk önce şaşırmış, fakat kısa sürede toparlanarak gülümsemişti.
'Gidelim tabii meleğim benim, mutlu olman için her şeyi yapacağımı biliyorsun' demişti bana. Ardındansa parmakları göz altlarımda biriken ıslaklığı kurulamış, dudaklarıysa alnımla kavuşmuştu.
'Peki aileni özlemeyecek misin? Seni ailenden ayırmak istediğim için bana kızmayacak mısın?' Diye sormuştum burnumu çekerken. Gerçekten öyle düşünmüştüm o an ki duygu yoğunluğuyla.
O ise içten bir şekilde gülümsemişti. Sonraysa sözleriyle artık sayısını unuttuğum kez beni kendine aşık etmişti.
'Hatırlıyor musun sana yar'im, yara'm, yarın'ım ol demiştim?' Diye sorduğunda olumlu anlamda sallamıştım başımı. Hatırlıyordum çünkü. Onun kaza geçirdiği gün sormuştu bunları bana.
'Evet benim küçük kadınım, her şeyim sensin. Yar'im de, yara'm da, yarın'ım da. Yanımda sen, yaralarımda sen, yarınımda sen olduktan sonra değil İstanbul, dünyanın diğer ucuna da giderim ben' dediğinde dolan gözlerimi saklama gereği duymadan kollarımı boynuna dolamış, sımsıkı sarılmıştım ona.
'Seni çok seviyorum adam. Çok çok seviyorum, çoktan daha çok seviyorum' demiş, dudaklarımı boynuna bastırarak, gözyaşlarımın boynuna doğru yol almasına izin vermiştim. Çok seviyordum onu, öyle seviyordum ki çok kelimesi çok hafif kalıyordu duygularımın yanında.
Öylece karar vermiştik İstanbul'a taşınmaya. Yaman gideceğimiz günü de bana bırakmıştı. Bense, Aleyna'nın düğünü olsun sonra gideriz demiştim. Hem onun yanında olmak istiyordum, hem de acele etmeden, hem kızımı hem de kendimi zorlamadan hazırlanmak istiyordum.
Geçen süredeyse gitmek için çoğu şeyi ayarlamıştık. Yaman, şirketle işlerini halletmiş, tamamen İstanbul'da olan şirketlerinin başına geçmeye hazırlanıyordu. Bende yavaştan hazırlıkları tamamlıyordum. Tabii bir yandan kızımla ilgilendiğim, bir yandan da Aleyna'nın 4 gün sonra olacak düğün hazırlıklarına yardım ettiğim için hazırlık kısmı biraz yavaştan ilerliyordu.
Düşüncelerimin çıkmaz sokaklarında boğulmadan kızımın uyuduğunu anlamış, yüzümü kaplayan huzurlu gülümseyişle onu beşiğine yatırarak üzerini örtmüştüm.
"Uyudu mu prenses?" dikkatimi dağıtan sesin sahibi kocamdan başkası değildi. Islak siyah saçları, omuzuna attığı havlusuyla aşırı yakışıklı gözüken kocamı almıştım bakış açıma.
"Uyudu" diye cevap verdiğimde aramızdaki mesafeyi sıfıra indirmişti.
"Hmm" diye mırıltılar çıkardıktan sonra elleri iki yanağımı kavramış, dudaklarıysa dudaklarımı bulmuştu.
Öpüşüne anında karşılık verdiğimde ellerimin de ıslak saçlarına ulaşması gecikmemişti. Bir süre ikimiz de kana kana dudaklarımızı içmiş, dillerimizin kavuşarak tutkulu danslarına izin vermiştik.
Nefes nefese kalmış şekilde dudaklarımı dudaklarından ayırdığımda düzensiz nefeslerimi düzene sokmaya çalışıyordum.
Fakat, aniden kendimi Yaman'ın kucağında bulduğumdan olsa gerek nefeslerimi düzenlemek yerine, daha da bozmuştum.
"Ne yapıyorsun Yaman?" kızım uyanmasın diye çığlığımı son anda frenlerken, sesimin şaşkın çıkmasına da engel olamamıştım.
"Seni yatağımıza taşıyorum karıcığım. Gece daha çok uzun olacak, şimdiden yorulma diye" alaylı sesiyle ettiği ima yanaklarımın kızarmasına neden olurken, o çoktan bedenimi yatakla buluşturmuştu bile....
••••••
(4 gün sonra)
Zamanın akış hızı karşısında hiçbir şey yapamıyor, bu akımı kabulleniyorduk. Aynı hızla geçen dört gün gibi. Evet, bugün benim en yakın arkadaşım kendi yuvasını kuruyor, yıllardır aradığı sıcaklığa kavuşmak için sevdiği adamla çıktığı yolun son adımını tamamlıyordu. Evleniyordu. Yuvasına kavuşmak için çıktığı yolculuk bitiyor, yepyeni bir sayfa açılıyordu onun için. Çok daha uzun sürecek bir yolculuk bekliyordu onu.
"Güzel oldum değil mi?" heyecanlı sesini odada yankılanan Aleyna, aynanın önünde durmuş görüntüsüne bakıyordu. Askılı kol, sade bir gelinlik tercih etmişti. Eteği komplo tüllerle kaplıydı. Saçlarını ise dağınık, bol topuz gibi toplamış, topuzdan dağılan tutamları dalgalandırmıştı. Küçük bir taşlı taçla süslenen saçları ve açık tonlar kullanarak yaptığı makyajı ile tam bir peri kızını andırıyordu. Evet, benim arkadaşım peri masallarından fırlamış, peri kızına benziyordu.
(Aleyna'nın seçtiği gelinlik modeli)
"Evet canım benim, harika ötesi gözüküyorsun. Kanatsız meleklere benziyorsun" dedikten hemen sonra yanına ulaşmış, onu sımsıkı sarmalamıştım. O da anında sarılışıma karşılık vermişti.
"Kız güzel oldun tabii. Ferit görünce düşüp bayılmasa iyi "Yasemin ablanın alaylı sesi kulaklarımıza dolduğunda gülmeme engel olamamıştım. Ferit biraz fazla heyecanlı damat olduğu için, hazırlıklar boyunca herkesin alay konusu olmayı başarmıştı.
"Şaşkın sevgilim, harbi bayılmasa iyi" diyen Aleyna'da gözlerini devirse de gülümsüyordu.
Şu an bizim evin misafir odasındaydık. Aleyna, Reyhan ananın da istekleriyle buradan gelin çıkacaktı. Ferit'ler gelip onu buradan aldıktan sonra hep birlikte düğünün olacağı mekana geçecektik.
O yüzden Aleyna dün geceyi bizde kalmış, sabah erkenden eve çağırdığımız kuaför önce gelinin, sonraysa bizim saçlarımızı yapmıştı.
Ardından Aleyna'nın gelinliğini giymesinde yardımcı olmuştuk.
"Gelin hanım hazır olduğuna göre, ben de gidip giyineyim" gülerek dediklerimden sonra onlardan onayımı almış, kendi odamıza geçmiştim.
Saçlarım ve makyajım hazır olduğu için, geriye bir tek giyinmek kalmıştı. Saçlarımı önden örgü yaptıktan sonra uçlarını dalgalandırmış, salık bırakmıştım. Makyajıysa kuaförün önerileriyle elbiseme uygun tonlarda yapmıştık. Uçuk mavi far, uçuk pembe ruj, rimel, ve yüzüm için birkaç kremle tamamlanıyordu makyajım.
Askılı kol, omuz detaylı topuğuma kadar uzanan uçuk mavi elbisemi giyindikten sonra, siyah yüksek topuk stilettolarımı ve yine siyah üzerinde küçük taşlarla süslenmiş portföy çantamın içine birkaç gerekli şey attıktan sonra hazırdım.
(Efsa'nın seçtiği abiye modeli)
Aynada son kez kendi görüntüme bakındığımda kapı açılmış, koyu mavi takım elbisenin içinde nefesimi kesen kocam odaya girmişti. Beni gördüğünde önce küçük bir süre duraksamış, ardından kocaman gülümseyerek ışıl ışıl parlayan gözlerini üzerimden bir an bile çekmeden yanıma gelmişti. Belime ulaşan eli bedenimi bedenine yapıştırdığında gülümseyerek yüzüne bakıyordum.
"Karıcığım, bu ne güzellik böyle?" hak veriyordum ona, beni hiç böyle abartılı giysilerde ve makyajda görmediği için şaşırması normaldi tabii.
"Bir an yanlış odaya girdiğimi sandım" dediğinde yalandan kaşlarımı çatmış, ona sinirli bir bakış fırlatmaya çalışmıştım. Biraz onunla uğraşmaktan zarar gelmezdi değil mi?
"Ne yani böyle giyindim diye mi güzelim? Normal hâlimi güzel bulmuyor musun Yaman?" alıngan çıkması için çalıştığım sesimle konuştuğumda kollarının arasından çıkmak için hareketlenmiştim. Fakat buna tabii ki izin vermemişti.
"Haydaa, güzelim benim. Öyle mi dedim ben şimdi? Sen gözlerimin gördüğü tek ve en güzel kadınsın." telaşlı sesiyle dediğinde gülmemek ve erimemek için zor duruyordum. Ah bu adam, aklımı çok iyi karıştırıyordu.
"Doğru öyle demedin, ama ima ettin" diye omuz silktiğimde gözlerini inanamıyormuş gibi açan adamla dayanamayarak kahkahamı serbest bırakmıştım.
"Benimle dalga geçiyorsun demek?" diyerek gözlerini kıstığında hâlâ gülüyordum. Başımı olumlu anlamda salladığımdaysa kaşlarını da çatmıştı.
"Ama var ya, nasıl bocaladın iki dakika da, yüzünün hâlini görmeliydin koca adam" diyerek gülmeme devam ettiğimde o belimdeki elini sıklaştırarak bedenimi iyice bedenine yapıştırmıştı. Tabii ki gülümsemem anında solmaya başlamıştı.
"Bocalarım tabii ki, seni kırdığımı düşünmeye başlamıştım" nefesi yüzüme çarparken etkilenmemek için kendimi kasıyordum. Ama beni kırmaktan korktuğunu biliyordum. O yüzden sanki her an kırılacak bir vazoymuşum gibi davranıyordu bana. Belki de yaşadıklarımın ağırlığından kaynaklıydı bu durum, belki de sevgisinin ve hislerinin yoğunluğundan, bilemiyordum artık.
"Korktun mu beni kırmaktan?" elim yanağına ulaşmış, parmak uçlarım kirli sakalları arasına dalarak okşamaya başlamıştı.
Başını olumlu anlamda sallayan adamsa, yanağını avuç içime bastırmıştı.
"Korkma, kırılmam ben sana, hele böyle şeyler için asla kırılmam" dedikten sonra dudaklarımı tam da okşadığım yere bastırmıştım.
Gerçekten de kırılmazdım ona, belki çok sinirlense, ağır tepkiler verse incinir, üzülürdüm. Ama kırılmazdım. Çünkü, beni isteye isteye kırmayacağını çok iyi biliyordum. Ve bizim aramızda oluşan bağ bana göre çok farklıydı. Biz birbirimizin kaderiydik. Onun bu yaşına kadar beklemesi, benim sanki İstanbul'da adam yokmuş gibi, Karadeniz'den kısa süreliğine İstanbul'a gelen adamın arabasına çarpmam.... kardeşinin kaderiyle, kaderimin benzerliği... Evet, Yaman, mucizem olan bu adam hem de benim alın yazım, kaderimdi.
"Seni seviyorum. Her şeyden çok" dedikten sonra başını hafifçe eğerek burnunu burnuma sürtmüş, ardından küçük bir öpücük kondurmuştu burnuma. Daha sonraysa alnını alnıma yaslayarak gözlerini kapatmıştı.
Benimde gözlerimin kapanması gecikmemişti.
İşte şimdi, huzuru iliklerime kadar hissediyordum. Yaman benim için huzurdu. Tarife gelmez, kelimelere sığmaz bir huzur...
"Masal ne yapıyordu? Anneni yormuyor değil mi?" birkaç dakika öylece birbirimizin kokusu ve varlığıyla huzur bulduktan sonra hiç istemesem de ayrılmıştım ondan. Çünkü, hayatımın neşe kaynağını merak etmiştim. Evet, sağlık sorunlarından dolayı onu düğüne götüremeyeceğim için Reyhan ana ve yardımcımız bakacaktı Mavi'me. Aslında yine tüm gece onu merak edeceğimi bilsem de, böylesinin daha iyi olduğunu bildiğim için kabullenmek zorunda kalmıştım. Ve şanslı olduğum konuysa kızımın mızmız, sürekli ağlayan bir çocuk olmamasıydı. Gerçekten de sakin ve uysal bir çocuktu. Hatta bunu fark eden ailem, bana benzediğini söylüyorlardı. Bu ise içten içe çok mutlu olmama yetiyordu. Kızım siyah saçlarını, mavi gözlerini nasıl benden aldıysa, uysallığını ve o uysallığın altında yatan hayata karşı dayanıklı karakterini de benden almştı.
"Merak etme, aşağıda güzel vakit geçiriyorlar. Alin de gönüllü olarak düğüne gitmek istemedi ve Mavi'yle kalmayı tercih etti" sona doğru sesi gülümser gibi çıkmıştı. Alin kızıma çok düşkündü. Hatta gideceğimizi öğrendiğinde çok üzülmüştü. Gerçi herkes en başta da Reyhan ana ve Aleyna üzülse de, ikisi de beni çok iyi anladıkları için kabullenmeyi tercih etmişlerdi.
"O zaman inip bakalım kızımıza, bol bol öpeyim ki düğünde özlemeyeyim" tabii ki özleyeceğimi çok iyi biliyordum, ama yapacak fazla şey de yoktu.
"Tamam, inelim hadi kızımızın yanına" diyerek elini uzattığında, hiç ikiletmeden direkt elini tutmuştum. Böylelikle de odadan çıkmak için hareketlenmiştik...
•••••••
Düğün mekanı kapalı olsa da geniş ve ferahtı. Dairevi dizilmiş ahşap masaların üzerine uçuk mavi örtü serilmişti. Sandalyelerde tıpkı masalar gibi ahşaptandı. Masaların üzerinde koyulmuş küçük vazolarda olan mor ve beyaz orkide güllerinin hoş rayihası ortama çok daha ayrı bir hava katıyordu. Gelin ve damadın masası en başa koyulmuş, ortada dans pisti için yer ayrılmıştı. Masalarsa dans pistinin sağına ve soluna beraber sayıda olacak şekilde hazırlanmıştı.
Ben, bir yanımda Yaman, diğerinde Yasemin abla ve Ömer ağabey, onlardan sonraysa Demir, Ahu oturmuştuk. On kişilik dairevi masanın diğer yerleri Hazal, Murat çifti ve Aslı ve nişanlısı için kalmıştı. Evet, Aslı çalıştığı okulun fizik hocasıyla nişanlanmıştı.
"Yaman, Masal mızmızlanmaz değil mi?" diye sorduğumda Yaman gülümseyerek dizlerimin üzerinde duran elimi tutmuştu. Aklım sürekli Masal'a kaydığı için biraz gergindim.
"Güzelim benim, Masal çok uysal bir kız, babaannesini üzmez. Ayrıca bir sorun olursa, ki olacağını da sanmıyorum, annem anında arar, içini ferah tut ve en yakın arkadaşının düğününde eğlenmene bak" güven verir nitelikte çıkan ses tonu beni rahatlatmayı başarmıştı. Ama aklımın bir köşesinin kızımda kalması gece boyunca değişmeyecekti. Bunu çok iyi anlamıştım.
"Haklısın" diyerek gülümsemeye çalıştıktan sonra ortama odaklanmaya çalışmıştım. Tabii ne kadar başarılı oluyordum orası muammalıydı.
Bir süre sonraysa kimyalarıyla ortama ışık saçan çiftimiz kopan alkışlar eşliğinde mekana girmiş, ilk danslarını yaptıktan sonra, oturmadan çalan diğer şarkıyla yeniden dans etmeye başlamışlardı. Tabii ki bu kez konuklarda eşlik ediyordu onlara.
"Güzel karım benimle dans eder mi acaba?" diyerek ayağa kalkan Yaman, elini tutmam için bana uzatmıştı.
"Hmm, sizin gibi yakışıklı beyefendiyle dans etmek benim için onurdur efendim" kıkırdayarak dedikten sonra elimi avuç içine bırakmış, ayağa kalkmıştım.
Piste doğru geldiğimizde ise onun elleri benim belimde, benim kollarımsa onun boynunda birleşmiş, birbirimizin gözlerinde kaybolurken bedenlerimizi de slow şarkının ritmine uydurur gibi sağa sola sallıyorduk.
Koyu kahve gözlerinde aynı anda birden fazla duyguyu en derinliğiyle hissediyordum. Güven, sevgi, saygı... Yaman, bir ilişkide olmazsa olmaz olan o üç duyguyu en derinine kadar yaşamamı sağlıyordu. Ne sevgisinde, ne de saygısında tek bir kusur vardı. Güven demekse zaten Yaman demekti benim için. Kendimden bile daha çok güveniyordum ona. Arkamı yasladığım kocaman ve sarsılmaz bir dağ gibiydi benim için.
"Güzelim, sana bir şey soracağım." müziğin sesi yavaş olduğu için onu gayet net duyuyordum.
"Dinliyorum canım" diyerek gülümsediğimde o da gülümsemiş, ardından eğilerek alnını alnıma yaslamıştı. Galiba bunu yapmayı çok seviyordu.
"Okumak istediğin bir bölüm oldu mu? Yani hayalini kuruduğun bir meslek?" diye sorduğunda gözlerini kapatmıştı. Benimse gözlerim ufaktan dolmaya başlamıştı. Bunu niye sorduğu ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Ama, okumayı çok istesem de, öyle büyük hayallerim yoktu benim. Aslında küçüklüğümde çocuk doktoru olmayı çok istesem de, zamanla yaşadığım zorluklar yüzünden bundan vazgeçmiştim. Aleyna'yı tanıdıktan sonraysa hep gastronomi okuyarak, kendi pastalarımızı yapacağımız bir pastane açmayı çok isterdim içten içe.
"Evet, oldu" dediğimde hâlâ dans ediyorduk. O ise cevabımdan sonra gözlerini açarak, gözlerime bakmıştı.
"Gastronomi okumayı, kendime ait küçük bir mekan açmayı çok isterdim hep" gülümseyerek eklediğimde o da gülümsemişti.
"İstanbul'a gittiğimizde bu hayalini gerçekleştirelim. Çalışır, kazanırsın istediğin bölümü. Sonrasında da istediğin gibi mekan açarız, dilediğin gibi düzenlersin orayı da" anlattıklarıyla gözlerimden birkaç damlanın süzülmesine engel olamamıştım. Allah'ım, hangi sevabıma karşılık bu adamı kaderime yazdın bilmiyorum ama, iyi ki yazmışsın. Çok şükür ki, Yaman'ı benim karşıma çıkardın Allah'ım.
"Yaman, benn... buu" bir şey diyemeyerek ağlamağa başladığımda o başımdan kavrayarak kafamı göğsüne bastırmıştı. Bende anında ona sokulmuş, burnumu boyun girintisine gömmüştüm.
"Şşhhht. Ağlamanı istemiyorum. Çok mutlu olmanı istiyorum. Yarım kalmış hayallerin olsun istemiyorum. Hepsini tek tek gerçekleştirmemizi istiyorum. Birlikte." dedikten sonra dudaklarını saçlarımın arasına gömmüştü.
"Yaman, seni bana getiren kadere minnettarım. İyi ki sen" diyerek ona daha da sokulduğumda, müziğin de sonlarına doğru geliyorduk.
•••••
"Siz Aleyna Soytürk, hiç kimsenin baskısı altında kalmadan, kendi hür iradenizle hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde, Ferit Koçer'i eş olarak kabul ediyor musunuz?" nikâh memurunun sorusuyla heyecanlı bakışlarım benden katbekat heyecanlı olan arkadaşıma kaymıştı.
"Evettt" yüksek ve neşeli sesle cevap verdiğinde Ferit derin bir nefes koy vermiş, hemen ardındansa alkışlar kopmuştu tüm salonda. Herkes sevinçle alkışlıyor, mutluluklarına ortak olmaya çalışıyordu.
"Siz Ferit Koçer, hiç kimsenin baskısı altında kalmadan, kendi hür iradenizle hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde Aleyna Soytürk'ü eş olarak kabul ediyor musunuz?" salonda yavaşlayan alkış seslerinin ardından memur bu kez sorusunu Ferit'e yönelmişti.
"Evett" tıpkı Aleyna gibi heyecan ve neşeli sesiyle cevap veren Ferit'ten sonra da tekrar alkışlar kopmuştu salonda.
"Sizler, Efsa Eroğlu ve Yaman Eroğlu şahitlik ediyor musunuz?" hakimin meraklı bakışları son olarak bizim üzerimizde durmuştu.
"Evet" diyen Yaman'ın ardından ben de evet dediğimde memur bey önündeki kocaman kırmızı defteri imzalamamız için sırayla bize vermişti. Aleyna ve Ferit'in hemen ardından bizde imzalarımızı atmıştık.
"Ben de, bana verilen yetkiye dayanarak sizleri karı ve koca ilân ediyorum." diyen bey, gülümseyerek elindeki kırmızı nikâh cüzdanını Aleyna'ya vermişti. Elindeki kırmızı cüzdanı havaya kaldırarak Ferit'e taraf dönen Aleyna kocaman gülümsemişti. Ferit'in de ondan farkı yoktu. Deyim yerindeyse otuz iki diş sırıtan adam karısının alnına içten bir öpücük kondurmuştu.
Sonraysa düğün son hızıyla devam etmişti. Takı töreni geçirilmiş, bol bol dans edilmişti. Özellikle erkeklerin oynadıkları yöresel danslar çok tatlı gözüküyordu.
Düğün bittiğinde ise hepimiz yeni evli çifti yeni evlerine uğurlamak için dışarı çıkmıştık. Önce büyüklerle vedalaşan arkadaşım gözleri dolu dolu olmuş bir biçimde karşımda durmuştu.
"Efsa" diyerek kollarını boynuma doladığında ben de vakit kaybetmeyerek onu sarmalamıştım.
Gözlerimse çoktan dolmaya başlamıştı bile.
"Hayat ne garip değil mi? Senin peşinden buralara kadar geldim, evlendim. Kendime yeni bir hayat kurdum. Ama şimdi sen gidiyorsun." gözlerimizden süzülen yaşlara inat, buruk bir gülümseme vardı yüzümüzde.
"Haklısın, acaba yine mi gelsen arkamdan?" diyerek gülümsüyorum.
Aslında her şeyden çok isterdim gelmesini, ama uygun olmadığını çok iyi biliyordum. Üstelik yeni evlenmiş, hayatını yeni düzene sokmaya başlamıştı.
"Gelirim bak, aklıma sokma şöyle şeyler" diyerek o da güldüğünde hâlâ ağlamaya da devam ediyordu.
"Efsa, kendine, kızına, ailene çok iyi bak tamam mı? Ne zaman sıkılsan, keşke Aleyna burada olsaydı desen, ara, ya da gel. Ya da çağır ben gelirim. Off bilmiyorum işte, bildiğim tek şey seni çok sevdiğim ve özleyecek olmam" duygu yoğunluğundan olsa gerek cümleleri devrikti.
"Ben de seni çok seviyorum güzel arkadaşım. Merak etme, gitmem ayrılmamız anlamına gelmiyor. Buralardan da temelli kopmuyoruz. Sık sık ziyarete geleceğiz" dedikten sonra bu kez ben sımsıkı sarılmıştım ona.
"Hoşça kal güzelim. Allaha emanetimsin" dedikten sonraysa iki yanağına da öpücük kondurmuştum.
"Sen de hoşça kal ve Allaha emanet ol canımın içi" diye cevap veren Aleyna'da benim yanaklarıma sulu birer öpücük kondurmuştu. Öpücüklerimiz bile tuzlu gözyaşına bulanmıştı.
••••••
"Her şeyi yerleştirdin değil mi sevgilim?" yolculuğumuza çıkmak için tam hazırdık. Yalnız özel eşyalarımızı ve kıyafetlerimizi aldığımız için fazla yükümüz yoktu. O yüzden Yaman önceden bavullarımızı arabaya yerleştirmişti.
"Hazır çiçeğim, merak etme sen" onu onayladıktan sonra, kucağımda Masal'la odadan çıkıyorum. Çıkmazdan önceyse acı, tatlı bir sürü anımın geçtiği odama bakıyorum dolu dolu olan gözlerimle.
Yaman'da hemen arkamdan çıktıktan sonra usulca merdivenleri iniyor, bizi uğurlamak için bekleyen ailemizin yanına varıyoruz. Reyhan ana ve Yasemin ablanın ağladığını gördüğümdüyse benim de gözyaşlarım hızla yanaklarıma ulaşmaya başlıyor.
"Oy kuzularım" kollarını bana ve kucağımda duran kızıma dolayan Yasemin ablanın sesi ağladığını belli ediyordu.
"Abla, hakkını helal et" demiştim. Sonuçta uzak yolculuğa, başka bir şehre gidiyorduk. Gidip de dönememek, dönüp de görememek olabilirdi kaderde.
"Helal olsun kuzum. Sen de hakkını helal et ve kendine iyi bak" dedikten sonra Masal'ı da öpmüştü.
Yasemin ablanın ardından Reyhan ananın karşısında durmuştum.
"Kizum" dediğinde bende ipler kopmuş, ufak bir hıçkırığın dudaklarımın arasından çıkmasına engel olamamıştım.
"Annem" içten bir şekilde dedikten sonra kızımın ağırlığını tek elime vererek, diğer kolumu mis gibi huzur kokan koynuna dolamıştım.
"Seninle iyi başlangıç yapmasak da, çok sevdim seni biliyorsun. Küçük kızım oldun. Gönlüm gitmenizi hiç istemese de, seni çok iyi anlıyorum. Ama bil ki ne zaman istesen Reyhan ananın sıcak yuvası da, koynu da senin için açık" dedikten sonra dudaklarını alnıma bastırmış, yumuşacık bir öpücük kondurmuştu.
"Sağ olasın anam, ben de seni çok sevdim. Olmayan annem oldun, anneliği öğrettin bana. Hakkını helal et" dediğimde pamuk gibi olan elini öpmüş, alnıma yaslamıştım.
"Helaldir kızım hakkım sana." hafifçe omuzuma dokunmuş, ardından kızımla da vedalaşmıştı.
Demir, Ömer ağabey ve çocuklarla da vedalaştıktan sonra, Yaman da tek tek ailesiyle vedalaşmıştı. Daha sonraysa hep birlikte dışarı çıkmıştık. Yasemin ablanın elinde bir kase su vardı. Arkamızdan dökecekti.
Arabanın önüne geldiğimizde Yaman arka koltuğu açmış, kızım ve benim oturmamıza yardım etmişti. Bizim rahat olduğumuzdan emin olduktan sonraysa araba etrafında yarı tur atarak sürücü koltuğuna geçmişti.
"Hazır mıyız?" Yaman'ın arkaya dönerek sorduğu soruyla derin bir nefes koy vermiştim.
"Hazırız sevgilim ama önce babama gidelim olur mu?" dediğimde başını olumlu anlamda sallamıştı.
"Gidelim tabii canımın içi" dedikten sonra o arabayı çalıştırmış, bense camı açarak bize veda eden aileme el sallamaya başlamıştım.
"Güle güle" diye bağırışlarını duyduğumda aynı şekilde cevap vermiştim. Bu sırada Yaman arabayı çalıştırmış, biz yola koyulmuştuk. Bahçeden çıkana kadar aynalardan aileme baktığımda son gördüğüm şey Yasemin ablanın elindeki suyu arkamıza dökmesi olmuştu...
Acılı tatlılı anılarımı bırakarak gidiyordum bu şehirden. Tıpkı buraya geldiğim zamanlarda yaptığım gibi. O zaman da bir sürü anımı orada bırakarak gelmiştim. Şimdiyse yine dönüyorum İstanbul'a. Doğduğum, büyüdüğüm şehre. Yine yolculuk yaparak, yeni bir sayfa açıyordum. Yine bu sayfayı Yaman'la birlikte açıyorduk. Fakat bu kez bir fark vardı: biz artık Yaman'la iki kişi değil, üç kişiydik. Çünkü bu kez ikimizin de çok tatlı bir yol arkadaşı daha vardı: Masal Mavi...
~SON~
🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺
Benim için çok özel olacak bir kurguydu Saklı Masal. Yaralı kızım Efsa'nın hayata direnişi, Yaman'ın kelimelere sığmayacak aşkı... çok özel ve güzeldi.
Saklı Masal bitti diye üzülmeyin, dediğim gibi bir kaç güne Masal Mavi'den yola çıkarak kaleme aldığım kurguyla geri döneceğim. Beklemede kalın, duyuruyu buradan yapacağım.
02.04.2021.
Sağlıkla ve sevgiyle kalın🌺
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |