@parla.den
|
Merhaba sevgili okuyucu, kitabın bu kısmından itibaren birkaç bölüm Mira'nın kardeşi olan TOLGA karakterinin gözünden yazılacaktır. Beğenirseniz oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın lütfen 🎀 Keyifli okumalar ✨ ------------------------------------------------------------------------------------------- (Tolga'nın gözünden..) Yalnız olduğumdan emin olduğumda doğruldum. Üstümdeki tozu silkeledim. Soyunma odasındaydım. Gömleğimin birkaç alt düğmesini çözdüm. Aynada gövdeme baktım. Gözlerim darbeden oluşan morluk arıyordu ancak hiçbir şey yoktu. Sadece yine durduk yere oluşan yanık. Bu sefer ensemdeydi. Az önce yaşadıklarımdan vücudumda iz kalmamıştı. Ada, hışımla odaya girdiğinde üzerimi örttüm. Bankta duran sweatimi üstüme geçirdim. Ada, bulduğu ilk yardım malzemelerini getirmişti. Batikonun kokusu burnuma iliştiğinde, paketleri açmayı kesmesi için elini tuttum. Beni umursamadan, elleri titreye titreye gazlı bezin paketini yırtmaya çalışıyordu. Kulağının ardına sıkıştırdığı uzun saçları, çene kaslarının sıkıştığını görmeme müsaade ediyordu. Bana üzüldüğü ve belki de biraz korktuğu için gözyaşlarını zor zaptediyordu. "Sana ne oluyor?" dedim soğuk bir sesle. Hafif kızarmış gözleriyle bir kedi yavrusu gibi bana baktı. "Sana yaptıkları.." Gözlerini tekrar yere indirdi. "..doğru değil." diye devam etti. "Ne o? Küçükken çok şişmandın da sana da mı eziyet ettiler?" Söylediklerimden anında pişman olmuştum. Ancak ağzımdan çıkıvermişti. Onun gözünde acınası olmak, sinirlerimi hoplatıyordu. "Böyle davranılmayı hak etmediğini düşündüm sadece." Demekle yetindi. Ses tonu, soruma 'hayır' diyordu. Gerçekten bana acıdığı için yardım etmeye çalışıyordu. Getirdiği tüm malzemeleri olduğu yerde bıraktı. "İhtiyacın yoksa revire geri götürürsün." dedi Ada soğuk bir tavırla. Çantası ile ceketini alıp çıktı. Bıraktığı malzemeleri toparladım. Eşyalarımı da alıp revire gittim. Aldığını tahmin ettiğim yerlere malzemeleri bırakıp çıktığımda, Demir kapının arkasında beni bekliyordu. Kapıyı kapattığımda orada olduğunun farkına geç vardığım için beni korkutmuştu. "Nerelerdeydin sen?" Demir kaç gündür okulda değildi. "Özledin mi beni? Merak etme, dönüyorum okula." dedi flörtöz bir tavırla, Demir. Beni güldürmüyordu. Tepki vermedim ve çıkışa yöneldim. "Ensendekini iyileştirebiliriz, hemen. Biliyorsun." Bana elindeki küçük kapsülü gösterdi. İki defa bu yönteme başvurmuştum. Bir daha kabul etmemeye kararlıydım. Ne içtiğimi bile bilmiyordum ve iyi geliyordu. Demir'in bunu nereden edindiğini de anlayamamıştım. Üstelik Ilgaz beni Demir'den ilaç alırken yakaladığından beri ailemize söylemekle şantaj yapıp duruyordu. Kapsüle dikilen gözlerim Demir'e kaydı. "İstemiyorum." Suratı asıldı. Bir tutam saçı önüne düştü. Saçını geri savurdu. Kapsülü elinde yuvarlamaya başladı. "Tedaviyi reddetme, Tolga. Tekrar hastanelik mi olmak istiyorsun?" dedi Demir. "İçinde ne olduğunu söyleyecek misin?" Düşünür gibi yapıp kafasını sağa sola salladı. "Rahat bırak öyleyse beni." Tekrar yoluma dönmüştüm. "İhtiyacın olursa.. senin için bulurum." Artık peşimden gelmiyordu. *** Dersteydim. Dayanılmaz bir baş ağrısı duyuyordum. Vücudum, sanki kafamı ellerimin arasında patlatmak tek çözümmüş gibi hiçbir ağrı kesiciye yanıt vermiyordu. Görüşüm kararıyordu. Sesler boğuklaşıyordu. Hocanın ölçüsüz şekilde yükselip alçalan sesine daha fazla dayanamayıp izin alıp çıkmak için elimi kaldırdım. "Lavaboya gidebilir miyim?" diye sordum ve hocanın onayıyla sınıftan çıktım. Görüşümdeki değişiklik sanki başımı sallayınca geçecekmiş gibi geliyordu ancak nafile. Ben başımı salladıkça ağrım katlanıyordu Dengemi dahi bozuyordu. Boş koridorda, yalpa yapa yapa sonunda tuvalete ulaştım. Yüzümü yıkadım. Aynaya baktım. Yüzümde ve gözlerimde bir kararma vardı.. Ne oluyordu bana? Yanıklardan sonra bu mu olacaktı? Benim hastalığım neydi? Kapattığım kapı açıldığında, kendimi tuvalet kabinlerinden birine attım. Bu yüzü kimse göremezdi. "Tolga." Demir'di. Yanında biri vardı. "Emin misin?" dedi bir kadın sesi. Topuk sesi kulaklarımda çınlıyordu. "Toolgaa.." Kadın, adımı ürpertici bir melodiyle mırıldanıyordu. Benim saklandığım kabinin önünde durdu. "Çıkabilirsin." dedi. Bir süre bekledi. Ne diyeceğimi bilemedim. Demir de gitmiş gibiydi. Hiç sesi çıkmıyordu. Kadın erkekler tuvaletinin içinde biraz daha yürüdü. Tekrar benim olduğum kabinin önüne geldi. Kapıyı hafifçe iteledi. Tekrar çıkmamı istedi. Sesimi çıkarmadım. Kadının yüzünü, kabinimin kapısı kırıldığında görmüştüm. Gürültü, yeni bir dalga baş ağrısı yaratmıştı. "Kırmanıza gerek yoktu." dedim bulanık görüşümle kadının yüzünü seçmeye çalışırken. Üzerindeki neydi? Simsiyah bir cüppeye benziyordu. Bembeyaz teni, çoğunluğu örtülü olan bakır tengi saçları ve kırmızı dudakları dışında bir şey seçemiyordum. Kafasına geçirdiği şapkayı indirdi. Örtü yüzünden sönmüş kabarık saçları savruldu. Elindeki eldivenlerden birini çıkardı. Kadın konuşmuyordu. Sadece beni izliyordu. Kararan suratıma korkuyla değil, merakla yaklaşıyordu. "Demir nerede?" Sessizliğine tahammül edemeyerek sordum. "Demir kim?" "Seninleydi..buradaydı. Nerde?" Konuşmakta zorlanıyordum. Kadın çenemi tutup gözlerimi göz hizasına çekti. "Kapsülü yut ve sessizce beni takip et." Gözlerinde bir ışıltı belirmişti. Benden itaat bekliyordu. Bana bir kapsül uzattı. Daha önce içtiğimde iyi gelmişti. Kapsülü ağzıma attım ve gözlerimi kapattım. Ağrılarımın azalıp vücudumun toparlamasınının keyfini çıkarıyordum. "Oh be.." Rahatlamıştım. Kadın kahkaha attı ve kapıya yöneldi. Gözlerimi açtım ve ayağa kalktım. Aynada kendime baktım. İyiydim. Düzelmiştim. Ağzımda beliren metalik tat beni rahatsız ediyordu ancak buna değmişti. "Tolga." Adımı ne kadar yumuşak ve kibar söylemişti. Aynadan lavabo kapısını açmış benim onu takip etmemi bekleyen kadınla bakışıyorduk. "Teşekkür ederim hap için." dedim. Gitmesini umarak. Söylediğinde ciddi olamazdı. Gerçekten onu takip etmemi beklemesi komikti. "Gidiyoruz?" Şaşırmıştı. "Ben bir yere gelmiyorum." Saçlarımı düzeltmeye çalışıyordum. Bu kadın Demir'in torbacısı olmalıydı ancak giydiği siyah cübbe onu bir torbacıdan daha ürkütücü yapıyordu. "Sen.." Yine güldü. "Bana bundan bahsedilmişti ancak inanmamıştım." Kapıyı kapattı ve yanımdaki lavabonun karşısına geçti. Aynadan bana bakıyordu. "Neyden bahsedildi?" "İtaat etmiyorsun." "Evet, kim olduğunuzu söylemediniz, Demir aracılığıyla beni bu hapa bağımlı yaptınız. Sizinle neden bir yere gelmeliyim?" Kadın bana döndü. "Belki de tehlikeli olabileceğimiz için?" Kaşları çatılmış, dudakları bir yana toplanmıştı. Yutkundum. Aklımın bir köşesinde bu ihtimal hep durmaktaydı. Kadın yüzüne zoraki bir gülümseme kondurdu. Kadın mimiklerini yeterince ve ustaca kullanıyordu. Doğal bir oyunculuğu vardı. Oyunculuk hakkında öğrendiğim bir şeyler varsa da onlar bana bu kadının iyi bir aktris olabileceğini söylüyorlardı. Bana kendini göstermek istemese aklından geçenleri çok iyi maskelemeyi de becereceğinden emindim. Belli ki benimle işi vardı ve ikna etmeden yanımdan ayrılmayacaktı. "Nereye gelmemi istiyorsunuz?" "Özel bir konuşma için uygun bir yere." Benimle ne konuşabilirdi ki? "Verdiğin şey ne? Uyuşturucu mu?" "Sence uyuşturucu mu? En başta yanıklarına iyi gelen şey bu kapsüller değil miydi?" Bana cebinden çıkardığı birkaç adet kapsülü gösterdi. "Hayır, o farklı bir şeydi.." "Evet, bunun sıvısı. Ben gönderdim." "Demir de gelirse, gelirim seninle." İyileşmeme yardımcı olacağına inanmak istiyordum çünkü modern tıp bana çare bulamamış gibiydi.. Aylarca süren hastaneye yatış ve çıkış serüvenlerimden sonra umudum kesilmişti. Kadın telefonunu çıkardı. Demir olduğunu düşündüğüm birini çağırdı. Telefonu kapattıktan sonra eldivenini ve cübbesinin şapkasını tekrar taktı. Cüppesinin iç yüzünden çıkardığı ten rengi bir maskeyi yüzüne geçirdi. "Neden bunları giyiyorsun?" İnsan yüzünü andırsa da oldukça ürpertici bir maskeydi. Yüz hatlarını istedikleri kadar pırıltılı taşlarla süsleyebilirlerdi ancak yine de kimse bu ruhsuz suratlı maskeyi yakından görmek istemezdi. "Anlatacağım." Bana tanışmak için elini uzattı. Ben de hafifçe elini sıktım. "Kami." Adı mıydı? Garip gelmişti. "Tolga. Zaten tanıyorsun." Gözlerinin kısılmasından gülümsediğini düşünüyordum. Maskenin görmeme izin verdiği tek şey gözleriydi. Maskenin altındaki yüzün şimdi neye benzediğini içten içe merak ediyordum. Daha fazla konuşmadan çekip gitti. Normal değildi. Hiçbir şey normal hissettirmiyordu. Yine de takip ettim.
|
0% |