60. Bölüm

34.Bölüm "Katiller Cenazede"

parla den
parla.den

Merhaba sevgili okuyucular!

Haftaya final bölümüyle Kan ve Rüya serisinin ilk kitabını tamamlayacağız.. Duygulandım.

Beğenirseniz oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın lütfen 🎀

Keyifli okumalar ✨

--------------------------------------------------------------------------------------------

(Mira'nın gözünden..)

Siyah. Asilerin rengi.. bir de cenazelerin. Annemle babam arabanın orada Tolga ile bekliyorken, biz Ilgaz ile Ada'nın mezarının kazılmasını izliyorduk.

Kazma toprağa vurulup yukarıdaki yığıntıya savrulduğunda bir kısım toprak havada uçuşuyordu. Evinden buraya taşınırken bile feryatları kulaklarımda çınlayan tek bir kadın. Her kazma darbesinde yeniden yükseliyor, yeniden haykırıyordu. Ada'nın annesi. Tabutuna sarılmış, gencecik evladını toprağa vermek için bekliyordu. Yutkunuyor ve gözyaşlarıma hakim olmaya çalışıyordum. Herkes bunun için çabalıyordu.

Tabutu yerleştirmeleri gerekiyordu ancak annesi bir türlü kızını bırakmıyordu. Rabia ve birkaç akrabası kadını kollarından tuttu. Kadın toprağa giren kızına bakamıyordu. Bir anlığına gözlerini bize çevirdi. Yanımda duran kardeşime. Öfkeyle, nefretle baktı ona. Bir anlığına ona saldıracağından korktum. Çünkü acıyı kaldıramıyordu. Ilgaz'ın koluna sarıldım. O da korkuyordu. Abim de sevmediği insanlara acımasızdı. Onun da günahları vardı ama Ada'ya o zarar vermemişti. Yapmadığı bir şey için suçlanamazdı. Rabia durumu fark eder etmez kadını sıkı sıkı tuttu ve yakınlarda bir yere oturtup sarıldı.

Toprak üzerini örttü ve Ada sonsuz uykusuna yattı.

***

"Mira, Ilgaz'ı soruşturma için çağırıyorlar. Babanla biz de gideceğiz. Uzun süreceğini sanmıyorum, sen de gel. Sonra birlikte eve geçeriz." dedi annem.

"Bizimle de gelebilirsin Mira." Alara yanımdaydı.

"Tolga nerede anne?"

"Demir'le gitti." Geri dönmediğinde herkes anlayacaktı.

Benim yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Kafamı dinlemeye ihtiyacım vardı. Dahası olacaktı ve savaşmak için güce ihtiyacım vardı. Herkesin aradığı cevaplar bendeydi ve bunlarla nasıl yaşayacağımı bilemiyordum.

"Ben biraz yürümek istiyorum. Eve giderim. Sonra görüşürüz olur mu?"

"Peki kızım. Nasıl istersen." Annem sarıldı ve babamla Ilgaz'ın halihazırda binip beklediği arabaya bindi.

"Beni ara akşam. Konuşalım." dedi Alara sarılırken.

"Ha birde, bunu sana vermeyi unutmuşum." Anneannemin hediye ettiği yazmayı bana geri veriyordu Alara. Bir süre takmak istediği için almış sonra da getirmeyi unutmuştu. Yazmayı aldım. Boynumdaki diğer yazmanın üstüne astım.

"Görüşürüz Mira'cım." dedi Müge teyze. Onlar da arabayla uzaklaştılar. Kalabalığın arasında Enes'i aradım. Ona da güle güle demek istemiştim ama göremedim. Yola koyuldum.

Parka yaklaşmıştım. Kamelyama baktım. Eve girmek istememiştim. Orada oturmaya karar verdim. Bankın üzerine bir çift isimlerini kazımışlardı. Daha önce yoktu. Ev anahtarımı çıkardım. Demir'le adımı banka kazıdım. Gülümsedim. Bir gün yine buluşacaktık. Biliyordum. O bir yolunu bulduğunda yanıma gelecekti.

Parka yakın bir cami vardı. Hemen bir bina ötesindeki çiçekçinin önünde, lokma dağıtıyorlardı. Plastik kaseleri dolduran amca sıranın sonuna gelmiş gibi görünüyordu. Bana seslendi.

"Kızım, lokma almaz mısın?" Durdum.

"Teşekkür ederim."

"Olur mu öyle, gel gel." Benim için de bir kase dolduruyordu. Ben de kazanın yanına yaklaştım.

"Sen şu Atatürk Anadolu lisesinde mi okuyorsun?"

"Evet. Nereden bildiniz?" Boynumda asılı yazmalar, siyaha bürünmüş kıyafetlerim ve şiş gözlerimden anlamış olabilirdi tabii. Cevap vermeye zahmet etmemişti zaten.

"Sizin okulda bir kız vefat etmiş değil mi? Bugün selasını duydum. Başın sağolsun."

"Teşekkür ederim."

"Arkadaşın mıydı kızım?"

"Tanışıyorduk."

"Cinayet diyorlar, öyle mi?"

"Biz de öyle duyduk."

"Şu ilerideki evde bulunmuş. Erkek arkadaşı yaptı dediler önce.." Bir lokma yere düştü. Eğilip onu aldı ve lafına devam etti "..çocuk dışarıdaymış kız öldüğünde. Ee, Allah bilir. Gencecik kız. Allah taksiratını affetsin."

"Gerek yoktu.." dedim lokmayı alırken. Gerçekten istemiyordum.

"Olur mu kızım? Hayır bu. Yiyeceksin. Hem şekerin düşmüştür. Ye." Gözümün içine bakıyordu adam. Bir lokma attım ağzıma.

"Hadi bakalım. Dikkat et kendine. Hayırlı günler."

"Hayırlı günler." Gülümsemeye çalıştım elimden geldiğince ve parka doğru yürümeye devam ettim.

Kamelyamı görüyordum ancak görüşümde bir sıkıntı vardı. Dengemde de. Başım dönüyordu. Güneş mi geçmişti acaba başıma? Gölgesindeki banklara uzanmak için olabildiğince hızla kamelyaya ilerledim. Kolonlardan birine yapıştım. Kendimi ayakta tutmakta zorlanıyordum. Güçlükle banka uzandım. Birini aramalıydım. Benim.. birine ihtiyacım vardı. Üzerimde telefonu arıyordum. Cebimden çıkarmaya çalışırken uyuşan elimden kayıp düştü.

Telefonumu almak için çırpınırken bir aracın yanımda durduğunu duydum. Arkamı döndüm. Siyah bir van. Daha önce de görmüştüm bu tarz bir aracı. Ahmet, Tolga'yı kaçırdığında. O an anladım. Bana lokmayı veren amca yaklaştı. Kamelyanın kolonuna tutunmaya çabalıyordum ancak ayakta durmakta zorlanıyordum. Banka kazıdığım isimlerimize baktım. Beni kurtarırdı. Demir beni bulurdu.

Amca beni kucaklayıp vana taşıdı. Gözlerime bakmıyordu ama ben görüyordum. Gözlerinin içindeki ışıltıyı.

Kaçırılıyordum ve karşı koymak için iradem elimden alınmıştı.

 

Bölüm : 29.01.2025 21:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...