@parla.den
|
"Sahi sen nereden bizim okula geçmiştin Demir?" İskender diye yola çıkıp kebap salonunda bulmuştuk kendimizi. Ocakbaşından gelen uğultular ve tabak çatal sesleri eşliğinde biraz birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. Daha çok Demir'i tabii. "İzmir'deydim ben." Herkes anlatmaya devam edeceğini düşünmüş boş boş yüzüne bakıyordu ancak o anlatmaktan kaçınıyordu. "Neden taşındınız ki İzmir'den?" Demir duraksadı. Kötü bir soru muydu? "Bazı problemler yaşadık diyeyim. Ablam ile beraber buraya taşındık sonra." Melisa sorduğu sorudan biraz pişmanlık duymuş olsa gerek arkasını sormadı. Bu problemlerin ne derece kötü olabileceğini çıkaramıyordum çünkü bu konuda tek bir mimik oynamamıştı yüzünde. Demir önündeki et parçasıyla oynarken grubun geri kalanıyla birbirimizle bakışıyorduk. "İzmir'i çok arattı mı sana burası?" Enes başlamıştı şimdi. Büyük bir ilden bir ilçeye gelmişti. Kesinlikle aratırdı, bu nasıl bir soruydu ki? "Paşalar güzel bir ilçe. Güzel bir yaşam tarzı var buranın." Gülümsedi Demir. Paşalarda aileler birbirine çok gidip gelirdi. Özellikle dost ailelerle akşam yemekleri çok sık düzenlenirdi. Okulumuz da bu konuda oldukça sosyaldi. Hem öğrencileri hem de velileri kaynaştırmak için çok fazla etkinlik düzenlerdi. Ailelerin de hoşuna gittiği için ellerinden geldiğince okulu finanse ederlerdi. "Sevgilin var mı?" Alara bunu ne zaman soracak merak ediyordum zaten. Demir hayır anlamında başını sallamakta yetindi ve bana baktı. Gülümsediğimi görünce bana geri gülümsedi ancak ben bu sorunun cevabına gülümsememiştim ki.. "Sevdiğin biri var mı peki? Ya da yakın zamanda var mıydı? Bana güzel dedikodular ver hadi." Şimdi hepimiz gülüyorduk işte. Alara'nın açık sözlülüğü herkesi güldürüyordu. Geldiğinden beri sessiz sessiz oturan ve durmadan telefonunu kontrol eden Ada bile gülümsemişti sonunda. "Üzgünüm Alara." "Hadii lütfen.." "Peki..Vardı ancak unuttum artık." Unuttuğu biri. "İzmir'de mi kaldı? Uzaktan yürütmeyi denemediniz mi?" Demir duraksadı. Belki de sadece mesafeler onları ayırmıştı. "O kadar sevmedik sanırım birbirimizi. Yani hala kimse yok diyebiliriz." Demir konuşurken göz teması kurmayı çok seviyordu. Bu kadar ilgili olmak.. Çok yakında birkaç kızı kendine aşık edeceği kesindi. Göz temasımı kesiyordum artık. Ilgaz'ın okuldaki popülaritesini üstüne çekiyordu ve ben yaşamaktan henüz vazgeçmemiştim. "Peki sen Alara?"diye devam etti Demir. "Onun aşık olduğu biri var." Enes Alara'nın konuşmasına müsade etmeden atlamıştı. Alara hafifçe koluna vurdu Enes'in. "Kim olduğunu tahmin etmek ister misiniz?" diye ekledi. Alara kızarmış mıydı biraz? "Dalga geçme Enes! Çıkmaya başladığımızda görürsün sen." diye ekledi Alara. Enes kahkaha atmıştı. "Nasıl olacak ki o?Kerem İstanbulda yaşamıyor mu?" diye sordu Ada. Alara Ada'ya ne ara anlatmıştı? "Bir süreliğine buraya gelecek diyeyim." Gülümsedi Alara. "Kerem Gündoğan seninle çıkacak?"dedi Enes. Ada yazmakta olduğu mesajı yarıda bırakmış şaşkın şaşkın Enes'e bakıyordu. Ne Demir ne de Tolga etkilenmişe hatta anlamışa benzemiyordu. "Neden olmasın?" Kocaman açtığı gözleri her an Enes'e saldırabileceğini gösteriyordu Alara'nın. "Bebe olduğun için olmayabilir mesela?"dedi Enes. Alara, Enes'in kolunu cimcirdi. "Aramızda uçurumlar yok ya! Ben de yetişkin olana kadar bekler beni."dedi Alara. Enes gülerken yediği etleri burnundan çıkaracak diye korkuyordum. "Bölüyorum ama, Kerem kim?" İlk kez konuşuyordu Tolga, soluksuz yediği yemeğine ara vererek. "Görüyorsun ya Enes, o da bir insan. Ünlü bir oyuncu olsa dahi herkes tarafından tanınmıyor. Yani aramızda uçurumlar yok." dedi Alara. "Hala inanıyor adamla sevgili olacaklarına ya!"Enes, Alara'nın ona vurmasını umursamadan kahkahalarla gülmeye devam ediyordu. Durulduktan sonra Alara konuşmaya devam etti. "Tolga, Kerem buraya geldiğinde set ziyaretine sen de geliyorsun. Bir ünlüyle karşılaştığında doğal davranabilecek insanlara ihtiyacım var, Enes'in aksine." "Kerem buraya mı geliyor?" diye sordu Ada emin olmak için. Ancak tartışmanın hararetinde sorusu havada kaldı. Gözlerimiz kesiştiğinde başımla onayladım onu. Şaşkın şaşkın masayı dinliyordu. "Ben mi doğal davranmayacağım? Senin gelmemen gerek asıl." Bu tartışma çok anlamsız bir hal almıştı. "Hadi bir iddia koyalım." Demir ortalığı kızıştırmak istiyordu. "Alara, Kerem'i tavlayıp en az üç defa randevuya çıkarırsa kazanır, daha az olursa Enes kazanır." "Ödül ne peki?" Heyecanla atladım. "Birbirinize dilek hakkı borçlanabilirsiniz, dilerseniz." dedi Demir ellerini birbirine kavuştururken. Alara'nın hoşuna gitmiş olsa gerek anlaşmak üzere Enes'e elini uzattı. "Kabul. Kölem olman hoşuma gider."dedi. Enes ise endişeliydi. Az önce atıp tutuyordu ancak Alara'nın Kerem'i etkileyebileceği fikri çok da uzak gelmemiş olsa gerekti. Alara güzel kızdı. Herkes doğal sarışın değildi ve masmavi gözlerle doğmuyordu. Stereotip bir güzeldi Alara. Belki sadece çok uzun sayılmazdı ancak kısa da denemezdi. "Öyle olsun." Tedirgin bir şekilde el sıkıştı Enes Alara ile. "Alara."dedi Ada ve devam etti "Acaba.. Kerem'le tanışma şansım var mı en azından bir fotoğraf için?" diye sordu kibar bir ses tonuyla. "Aslında.. kalabalık gidip görgüsüzlük etmek istemiyordum. Bilenler ve duymaktan bıkanlar kulaklarını tıkasın çünkü sabahtan beri sağır sultana dahi duyurduğum bir şeyi tekrar anlatacağım. Kerem dizi çekimi için bir ay sonra bize yakın bir köyde kurulacak olan sete gelecek ve beni de davet etti. Tabii ki arkadaşlarımı da davet ettirdim. Sayı belirtmemiştim ama yine de çok kalabalık olmak hoş karşılanmayacaktır.. Belki biraz yakınlaştıktan sonra sizinle de bir gün geçirmemizi sağlayabilirim!" dedi neşeli bir şekilde. "O günü çıkmaktan saymam ama." dedi Enes. Hızla işaret parmağını savurmuştu Alaraya. "Tamam Enes sayma.." Elini itti Alara ve konuşmaya devam etti. Enes kollarını birbirine bağladı. "Yine de aklınızda bulunsun, Kerem ile olan şansımı sabote edecek olursanız hepiniz üzerinde bir dilek hakkı isterim!"Güzel fikirdi. Tepkisiz kalarak sanırım kabul etmiştik. *** "Gelemiyorum Alara." dedim telefona son bir kez daha. Bir yandan odamda volta atmaya devam ederken. Alara'nın ısrarları ve annemin kısıtlamaları arasında kalmıştım. Son gelen deneme sonuçlarımdan beri kardeşlerimle dahi sosyal bir etkinlikte bulunmam yasaklanmıştı. Tiyatroya alınmamış olmama bile müteşekkirlerdi çünkü daha fazla ders çalışmaya vaktim oluyordu. Daha çok düşünmeye vaktim olduğunu atlıyorlardı tabii. Kafamın içinde dönüp duruyordu. Abilerim ve ben. Mesela aramızda uygulanan çifte standartı atlatamıyordum. "Onlara böyle kısıtlamalar yapmadınız hiç.' dediğimde, onlarla yaptığı hataları bende yapmamaya çalıştıklarını söylerlerdi. Alt tarafı birer yaş aralıktaydık. Bu bahane, yaş farkı olan çocuklara uydurulur bir kere. Hem bu sene sınava girip bir üniversiteye yerleşecek olan Ilgaz'dı. Tolga ise seneye girecekti. Yine de onlar dışarıda arkadaşlarıyla vakit geçirirken ben evde kalıp ders çalışmak zorunda oluyordum. Henüz liseye başlamışken. Yani sınavıma henüz 3 sene varken. Alara'nın sesinden hayal kırıklığını sezebiliyordum. Alara ile ilkokuldan beri arkadaştık. Liseye gidecek kadar büyüdüğümüzde istediklerimizi yapmak için annemin bana karşı daha az katı olup biraz daha özgür bırakacağını umardık. Ancak bir şeyler değişmiş ya da değişecekmiş gibi durmuyordu. Telefonu kapatmak istiyordum artık. Alara'nın bana değil anneme ısrarlarda bulunup ikna etmesi gerekiyordu. Biliyordu bunu aslında ancak her seferinde söylenmeden duramıyordu. "Alara kapatıyorum ben, size iyi eğlenceler." Tolga olsa belki onlara katılabilirdim. Belki benim için biraz ısrarcı olsa en azından onunla çıkma ihtimalim olabilirdi. Bu aralar anneme nazı çok geçiyordu. Ancak o yine kayıptı. Buğra'yla olduğunu farz ediyordum. İlkokuldan bir arkadaşıydı Buğra ve dışarı genelde onunla çıkardı. Tek arkadaşı diyebilirdim. Demir gelene kadar öyleydi en azından. Ders çalışmaya başlamamın üzerinden bir saat geçmişti ki pencereme atılan küçük bir taşın ince tıkırtısıyla masamın başından kalktım ve pencereyi araladım. Sokağın ilerisinde Enes ve Melisa bekliyordu. Alara ve Demir ise penceremin altındaydı. Demir? Arkadaşlarımla yeterince kaynaşmıştı demek ki, artık buluşmalarımıza davet ediliyordu. Alt sınıflarla takılmak onu rahatsız etmiyordu. Bir keresinde Melisa Ilgaz'ı buluşmalarımızdan birine getirmem için çok ısrar etmişti ama sevgili abim ne kadar yalvarsam da bizimle takılmak istememişti. "Ne işiniz var burada?" Darmadağın olan topuzumu çözüp saçlarımı az da olsa şekle sokup pencereyi açmıştım. "Annenle konuşmaya geldim ama önce sana selam vermek istedik." dedi Alara. "Dur dur, çok sinirli bana. Denemenin kötü geldiğini öğrenmiş. Asla izin vermez ve sizi benim yolladığımı düşünür. Bugün gelmiyim, Alara nolur ısrar etme." "Ama.." "Alara biliyorsun kötü oluyorum." Duraksadı Alara. Evet son zamanlarda uğraşmakta olduğum sorunlarda bana hep arka çıkmıştı ancak bazen sadece beni daha fazla görmek istediğinde.. o da tetikleyici olabiliyordu. Demir sessizce dinliyordu.Demir'i bir türlü kabullenemiyordum ancak o sürekli etraftaydı ve ister istemez özel hayatıma şahit olup duruyordu. "Peki o zaman. Bir daha ki sefere." dedi Alara belli etmemeye çalıştığı kırgın bir ton ile. Gülümseyip el salladı bana. Demir'e gidelim anlamında hafifçe vurdu. "Size yetişirim." dedi Demir. Gitmiyordu ve gözlerini bana dikmişti. "Hadi Demir." "Arabaya gidin." dedi Demir. Arabayla mı gelmişti? Görünürde sokakta yabancı bir araçta yoktu. Uzağa park etmiş olmalılardı. Sanki bana bir şey söyleyecekti ve arkadaşlarımın uzaklaşmasını bekliyordu. Ben de sessizce bekledim ve onları izledim. Demir son kez arkasına dönüp baktı. Yeterince gözden kaybolduklarında duvardaki demir süslemeye tutunarak pencereme doğru tırmanmaya başladı. "Napıyorsun Demir?" Soluk soluğa devam ediyordu. Şaşkına dönmüştüm ancak fazla tepki vermemeye çalışıyordum. Annem ve babam evdeydi. Aklıma gelen ilk şeyi yapıp odamın kapısını kilitledim. Herhangi birinin odama dalıp Demir ile konuştuğumu görmesini istemezdim. Özellikle Ilgaz asla görmemeliydi. Duvardaki süslemeleri de sökerdi. Pencereme demir parmaklıklar da monte ederdi. Neyse ki evde değildi. Demir göz hizama kadar tırmanıp durduğunda tutmakta olduğu nefesini bıraktı. "Tamamlayamadığımız bir konuşmamız vardı." Ne dediğini anlayamıyordum. "Anlamadım?" "Duvarlar diyorum." Olamaz. Bu konuyu açamazdı, beni utandırıyordu. Yutkundum. "Neden yeşil? Ya da mavi mi?" Benim odamdan bahsediyordu. Aslında seçtiğim renk viridiandı. Neden bilmiyordum ancak geçen sene evi boyatacağımızda katalogu incelerken bu ton bana huzur vermişti. Adını da orada öğrenmiştim. "Sevdiğim bir renk." "Orası neden beyaz?" Kar beyaz. Dört duvarın da aynı renk olması bana çok kısıtlayıcı gelmişti. Kapı ve pencerenin olduğu duvarlar kar beyazdı. "Böyle olması hoşuma gidiyor." "Pek uyumlu durmuyor." "Sen öyle boyatmazsın öyleyse." Gülümsedi bana. Buraya bunun için tırmanmamıştı. "Pespembe bir oda bekliyordum. Henüz büyümemiş bir kız çocuğu için." Hafifçe kaşlarımı kaldırdım. Ne demek için kaldıysa onu demesini bekliyor ve duvar saçmalığını kesmesini bekliyordum. "Benden kaçıyorsan katılmam buluşmalarınıza. Yalan söylemene gerek yok." Ciddileşmişti. Söylediklerimin yalan olduğunu düşünüyordu. "Böyle bir şey yok. Geleceğinden haberim bile yoktu." "Gerçekten lisede, ders çalışmak için arkadaşlarını mı ekiyorsun?" Şaşırmıştı. "İzin alamıyorum ne yapabilirim ki?" "Alma?" Bana elini uzattı. Kaçmayı teklif ediyordu. Ah tabii, benim nasıl aklıma gelmedi ki. "Burada olmadığımı anlarlar." "Yatağını yastıkla doldururuz." "Orada olmadığımı da anlarlar." Omuz silkti. "Anlasınlar. Biraz kızarlar sonra geçer. Akşama odanda olursun zaten çoktan. Koca bir cumartesimiz var." Güneşli bir cumartesi gününü evde geçirmek zorunda kaldığımı bana hatırlatmak zorundaydı sanki. Bastırmakta olduğum kötü hisleri uyandırmasa olmazdı. Pencereyi yüzüne kapattım ancak eliyle tuttu. "Kızma. Sadece.. senin de olmanı istedim. Belki bir daha ki sefere risk almayı seçersin." Pencereyi kapattığım gibi perdeyi güneşlik ile beraber örttüm. İnip gittiğini duyabiliyordum. Benim de olmamı istiyordu ve ben çıkamıyordum. Yine de gülümsememi durduramıyordum. Hep içimde olup beni kemiren o his garip bir bulantıyla karışmıştı. |
0% |