@parlisko
|
Ders,ders,ders
Dersinde, matematiğin de Kimyanın da...
Ben Selinay Sezen Aydoğdu.18 yaşında mezuna kalmış bir YKS öğrencisiydim, haliyle de sürekli ders çalışıyordum.
Yani hayatta kalmaya..
Kafam biraz dağılsın ve stresten uzak olayım diye bir İtalyanca kursuna yazılmıştım.Pişman mıydım?
Evet...
Kurs haftanın 3 günüydü ve evime 1 saat uzaklıktaydı. Üstelik bu durum beni derslerimden alıkoymuş, normalden günün 9 saati ders çalışırken şimdi sadece 7 saati ders,2 saati ise italyanca çalışıyordum
Ailem ise beni bu konuda çok zorlamıyordu fakat ben geçen sene dalga geçtiğim herkes üniversite kazanınca hırs yapmış ve sürekli ders çalışmaya başlamıştım.
Hedefim Mühendislik kazanmaktı fakat bu bir hayal miydi orası benim için belirsizdi. Çünkü bu zamana kadar kurduğum tek bir hayal vardı;
Dünyaca ünlü bir şarkıcı olmak...
Fakat sesim güzel değildi.
Napalım bizimde sesimiz güzel olacağına IQ seviyemiz yüksek olmuş...
"Selinay kızım hadi yemeğe"
İşte günün en sevdiğim saati...
Sonunda günün 20 saatini geçirdiğim odamdan çıkıp mutfağa adımladım.
"Merhaba mükemmel ailem. Selam baba, selam anne, selam Görkem abi ve selam Belinay abla"
Herkes hep bir ağızdan gülerken benim delirdiğimi düşünmüştü ama yanlış düşünmüşlerdi. Ben zaten enerjisi yüksek bir kızdım. Kolay kolay enerjim düşmez, sinirlenmezdim.
" Sana da selam kızım"
Babam ve diğer aile üyeleri de selam verdiğinde en sevdiğim yemek vardı.
Ispanak ve yayla çorbası.
Çoğu insanın aksine ben ıspanak, pırasa, brokoli gibi yiyecekleri severek yerdim ama et yiyemezdim. Bu durum ben küçükken gözlerimin önünde hayvanı kestiklerin de başlamıştı. O günden sonra her zaman midem bulana bulana et yerdim. Aslında midemin bulanmayacağı tek etli yemek lahmacundu.
Herkes yemeğini yedikten sonra annem mutfağı benim toplamam gerektiğini, 1 haftadır ev işlerinde hiç yardım etmediğimi söyledi ama yalan söyledi. İki gün önce evde ki çoğu ütüyü ben yapmıştım ama bu annem olacak hatun hatırlamamıştı.
Hemen mutfağı da toparladığım da kendime güzel bir kahve yapıp odama döndüm. Kimyadan 2 testim kalmıştı onları da çözüp uyuyacaktım.
Testlerimi de çözdüğüm de saat henüz 10 olmamıştı ve benim canım aşırı sıkılmıştı.
Aklıma gelen fikir ile yerimden doğruldum. Yine mükemmel zekam ile eğlenecek bir şey bulmuştum.
Birini özel numaradan arayıp hal hatır soracaktım.
Fakat bunu İtalyanca olarak yapacaktım. Yani italyan birini arayıp ona hal hatır soracaktım. Hem belki karşı tarafta bana bir şeyler söylemek, derdini anlatmak isterdi.
Hemen italyan sallama bir numara çevirdim.
" Aradığınız numara kullanılmamaktadır
En az 5 defa bu ses ile karşılaşmıştım.
En son pes edecektim ama sonra bir şey hatırladım.
Pes etmek Selinay Sezen Aydoğdu nun lügatında yoktu...
Bir kere daha aradığımda bu sefer çalmaya başlamıştı. Ay bı heycan bastı beni...
" Chi siete?" (Kimsiniz?)
"Ciao,come stai ?"( Merhaba nasılsın?)
"Cosa farai?" (Ne yapacaksın?)
"Andiamo,bin essere scortese." (Hadi ama kaba olma)
"Seni tü Che mı cerchi" ( beni arayan sensin)
"Ho chiamato per chiederti come stavi." (Halini sormak için aramıştım)
"Perfetto" (mükemmel)
"Sono davvero felice" ( Gerçekten mi sevindim)
Gelen kapanma sesi ile yüzüm düştü. Bu niye kapatmıştı şimdi ne güzel konuşuyor, dertleşiyorduk.
Ama bu şekilde konuşması benim küfür etme isteğimi getirmişti.
Küfür etsem anlamazdı değil mi?
Tekrar aramaya karar verdim.
" Quello Che é successo?" (Ne oldu?)
" Voglio dirti una cosa" ( sana bir şey söylemek istiyorum)
"Dillo velocemente" (çabuk söyle)
bir anda bağırdım
"SİKTİR GİT"
Ardından hemen kapattım.
oh be rahatladım. Hiç kimse Selinay Sezen Aydoğdu ile bu şekilde konuşamazdı.
Telefonuma gelen mesaja bakmam ile yerimden çığlıkla kalkmam bir oldu
+39 04*** ; Derdin ne senin? ... Beğeni ve yorumlarınızı unutmayın.
|
0% |