
Can'ın geldiğini görünce hemen kalkıp onun yanına gittim.
" Konuşuyorduk sadece" Utku denen çocuğun sırıtarak söylediği şeyden sonra topçu, ona doğru atıldı.
" Bana bak konuşmayacaksın." Topçu çocuğun yakasına yapıştığında korkuyla Topçunun kolunu tuttum. " Topçu tamam bırak. Hadi gidelim."
Topçu beni takmadan konuşmaya devam etti. " Benim olan şeylerden uzak durmayı öğreneceksin Utku. O küçük çocuklar değiliz biz artık."
Sonunda yakasını bıraktığında elimi tutup yürümeye başladı. İkimizde sessiz kaldığımız da sahaya gelmiştik.
Tribünlerden birine geçip oturduğumuz da konuştum. " Özür dilerim Topçu. Ben onun kim olduğunu bilmiyordum."
" Özür dilemene gerek yok. Tanımıyordun zaten." Adını söylediği an zaten oradan kalkacaktım.
" Adını söylediği an oradan kalk-" sözümü bitiremeden konuştu. " Utku, adını söylediğinde bende oraya yeni gelmiştim zaten. Senin kalkacağını fark ettim."
Topçuya sarıldım. Aralarında ne vardı bilmiyorum ama Can için zorlu bir durum olduğu belli olan bir şey vardı.
Küçük çocuklar değiliz artık demişti.
Küçükken ne yaşanmıştı ki?
Ayrıldığımız da konuştu.
" Utku ile uzun zamandır tanışıyoruz." Merakımı anlamış olacak ki cevapladı.
" Küçükken ondan az dayak yemedim. Az zorbalığa uğramadım." Topçunun küçüklükten kalma sıkıntıları olduğunu biliyordum.
Ama hiçbir zaman ona sormaya cesaret edememiştim. Sahaya dönük yüzü, benden ses gelmeyince tekrar konuştu. " Özgüveniz biri olmamda ki en büyük pay sahibi kendisi."
Topçu bir anda üstündeki hırkayı formayla birlikte çıkartınca hemen arkama dönüp gözlerimi kapattım. " Topçu bu soğukta çıkarma üstünü"
Gülüşünü duydum. Felaket güzel gülüyordu...
" Dön hadi birazdan geri giyeceğim." Döndüğüm de utana utana baktım.
Kaslı vücudunun üstünde bir çizgi gördüm. Beyaz teninden dolayı belli olan küçük bir sıyrık gibiydi.
" 15 yaşındayken teknik direktörlerin gözdesiydim. A takım hocaları beni en başından beri takip ediyordu. Bunu gören Utku, bir gün beni tenha bir yerde sıkıştırdı."
Utku salağına bak sen.
" Küçükken kısa boylu bir çocuktum. Utku kolayca döverdi beni ama büyüyünce ben ondan uzun oldum. Utku ise 1.78 de kaldı."
Topçunun 1.89luk maşallah denecek bir boyu vardı...
" O gün beni dövemeyeceğini anladığın da yerdeki cam şişeyi aldı ve kırdı. Sonrasında karnıma sapladı." Son dediği şeyden sonra hızla ona döndüm.
Ne demişti o. Utkudan şuan o kadar nefret ettim ki...
" O günden sonra Utku bir daha bana karışmadı. Çünkü farkındaydı, ben artık o küçük çocuk değildim. Bu olaydan sonra ona bir şey yapacağımdan korktu ama yapmadım. "
" Neden yapmadın? Ben olsam onu orada boğardım." Özellikle de topçuya yaptığı o şeyden sonra şimdi bile onu dövesim gelmişti.
" Ona vereceğim en büyük ceza ondan başarılı olmaktı. Oldum da zaten. O her sene başka takıma kiralık gönderilirken ben başarıdan başarıya koşuyordum. Tabi sakatlanmasaydım çok daha iyi olurdu ama neyse."
Can çok olgun biriydi. Bunu en başından beri gösteriyordu zaten. Üstünü tekrar giymeye başladı. " Neyse biz bunları boşverelim Selinay. Sen sadece Utku ya çok yakın davranma olur mu?"
Zaten bu anlattıklarından sonra Utku denen salağa acayip kıl olmuştum. Gördüğüm yerde boğasım vardı. " Olur."
Gülümseyip, sarıldım. İkimizde birbirimize sarıldığımızda sanki hayat bambaşka oluyordu.
Sadece ikimiz var gibiydi...
" Şimdi sen burda bekle Ay Işığım ben birazdan geleceğim."
" Nereye?" Burada tek kalmak istemiyordum. Zaten kimseyi tanımıyorum diye geriliyorum.
" Hemen geleceğim." Onu onayladığımda içeri gitti.
Hava soğuktu ama abartılacak kadar değildi. Burası da ormanlık alan gibi bir yerdeydi ama 10 dakika ötede şehir vardı.
Topçu elinde tatlı ve kahveyle geldiğinde, elindekileri gülümseyerek aldım.
" Teşekkür ederim"
" Afiyet olsun"
" Gel beraber olsun." Ona doğru uzattığımda almadı. " Bu aralar tatlı yemiyorum."
Topçu daha önce diyete başladığını söylemişti. Çok zorlamadım.
Yavaş yavaş tüm takım sahaya gelince gerildim. Sonuçta çoğu ünlüydü ve daha önce hiç canlı görmediğim insanlardı.
Bakışları bu tarafa döndüğünde bize bakıp gülümsediler. Bizde onlara aynı şekilde karşılık verdik. " Ay Işığım, benim şimdi antrenmana gitmem gerek. Gör bak sevgilin nasıl oynuyor."
" Ayy çok heyecanlıyım" yalan yok. İlk kez, yaptıkları canlı yayın harici antrenmanlarını izleyecektim.
Topçu yanağımı öptüğünde sahaya indi. Aynı zamanda da sahaya Utku geldi.
Gelir gelmez bakışları bu tarafa kaydı. Hemen ondan gözlerimi çektim.
Yavaş yavaş antrenmana başladıklarında önce ısınma hareketi yaptılar. Kendi aralarında küçük bir maç yapacaklarmış.
Takımları kurduklarında Utku ve Topçu farklı takımlardaydılar.
Gözüm saha kenarına kaydığında kameralardan canlı yayın açtıklarını anlamıştım.
Bende görünüyordum...
Tekrar maça odaklandığımda Topçu çalımlar ile kaleye koşuyordu. En sonunda gol attığında sevinçle ayağa kalktım. Gerçek maçta olmadığımızı fark ettiğimde utanarak geri yerime oturdum.
Topçu da bana doğru kalp işareti yaptığın da bende ona aynısını yaptım. Maç hala tüm hızı ile devam ederken, Utku denen şeref yoksunu Topçuya sakatlarcasına faul yaptığında, ayağa kalkıp bağırdım.
" Ne yapıyorsun sen? Oynamayı bilmiyor musun?" Herkesin yüzü bana döndüğünde umursamadım. Hiç kimse benim sevgilime bunu yapamazdı.
Zaten sonrasında Teknik direktör oyunu durdurup, Utkuyu oyundan attı. İyi olmuştu ona.
Tekrar Topçuya baktığım da gülümsedi. Bende ona aynı şekilde karşılık verdiğimde maç devam etti.
🌞🌞
Şuan Topçunun evinin önündeydik.
" Ay ben çok gerildim." Çok fazla gergindim..
" Sakin ol aşkım. Bizimkiler zaten çok tatlıdır, hem annem senin için taa İngiltere'den geldi."
Zaten beni de en çok geren şey buydu. Ya sevmezse beni...
" Ya sevmezse?"
" Seni sevmemek mümkün mü Ay Işığım"
***
Yorum ve Beğenilerinizi unutmayınn :)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |