
Can'ın titreyen ellerini tuttum.
Şuan bizim kapının önünde durmuş zil çalmaya hazırlanıyorduk. Fakat Topçu içinde ki heyecanı bir türlü söndüremeyince kaldık.
Yaklaşık olarak da tam 17 dakikadır kapının önündeydik.
" Aşkım bak sakin ol bizimkiler seni yemezler korkma." Aşık olduğum yeşil gözlerini bana çevirdi.
" Nasıl sakin olayım Selinay? Ailen ile tanışacağım.."
" Daha önce konuştun ama biraz da olsa tanıdın." Kafasını iki yana salladı. " O ve bu aynı değil. Uzak mesafeden olunca kolay oluyor ama böyle çok zor." Bunun korktuğu başka birşey mi var yoksa bana mı öyle geliyor?
" Topçu başka bir şey mi var?"
Gözlerini kapatıp açtı.
"Ben..." Durdu sadece. Sanki düşüncelerini toparlamak istiyordu. " Ben sadece ailenin beni sevmeyip, seni benden ayırmalarından korkuyorum. Baksana Türkçe konuşurken bile aksanım kayıyor. Belki seninle konuşurken böyle değil çünkü sen beni İtalyanca konuşurken de anlıyorsun. Ya konuşma tarzımı, futbol oynayışımı, karakterimi ya da yaşayış şeklimi beğenmezlerse?"
Şimdi belli olmuştu...
Kaybetmekten, en önemlisi kabul edilmemekten korkuyordu. Ellerini daha sıkı sardım. " Ailem seni daha ilk gördüklerinde hayran oldular... Ve emin ol seni simdiden aileden biri olarak görüyorlar. Kasma kendini rahat bırak."
İçten bir tebessüm ettim. Oda biraz daha güçlü olmak adına silkelendi. " Tamam yapacağım."
Derin derin nefesler alıp, verirken bir anda durdu ve konuştu. " Hazırım Ay Işığım."
Hiç beklemeden zile bastım. Çünkü beklersem yine durdururdu beni.
Ailem de sanki kapıda yolumuzu gözlüyorlarmış gibi kapıyı anında açmışlardı.
Doğrusu zaten yolumuzu gözlüyorlardı...
Kapıyı açan kişi annemdi. Yanında babam, arkalarında ise abim ve ablam vardı. Topçu fark etmeden ellerimi daha da çok sıktı. Kalbim maratonda koşmuş gibi atarken ona baktım.
Terlemişti...
Stersten farklı bir boyut kazanmış gibiydi...
" Hoşgeldiniz." Annem sıcacık gülümsemesi ile bize baktı. Topçu dilini yutmuş gibiydi, hiç konuşmamıştı bile. Ardından babam konuştu. " Hoşgeldin oğlum buyur geç içeri."
Topçu kendine gelmiş gibi silkelendi. Yutkundu.
" Hoşbuldum efendim." Ayakkabılarımızı çıkarıp içeriye geçtik. Annem benim ve Topçunun montunu aldı. Ardından topçu anneme ve babama dönüp ellerini öptü.
Hepimiz şok olmuştuk. Açıkçası bunu asla beklemiştim. Beklememiştik...
Ablam ve abime döndüğünde ne yapacağını bilemedi. Bunu fark eden abim onun elinden tuttu ve erkekçe tokalaştılar, ablamın ise sadece elini tutup salladı.
Topçu gelirken elinde bir adet valiz ve 3 çiçek ile gelmişti. Çiçeklerden birini bana eve gelmeden önce vermişti zaten. Anneme döndü. " Bunlar sizin için." Sonra da ablama döndü. " Bunlarda size."
Ablam ve annem o kadar mutlu ve şaşkındılar ki sanki dillerini yutmuş gibiydiler.
ikisi de teşekkürlerini ettiklerinde babam içeri geçmemizi söyledi. Salona girer girmez köşede ki büyük masada ki kahvaltılıklara baktım. Açlığım resmen gün yüzüne çıkmıştı.
Herkes koltuklara oturunca bende hemen masadan 2 börek alıp yemeğe başladım. Annem kızarcasına konuştu. " Kızım bekleseydin de misafirimiz ile birlikte yeseydik."
Öyle diyince de biraz utanmıştım.
Etrafa baktığım da boş olan tek yerin Can'ın yanı olduğunu gördüm. Kesinlikle bilerek bunu yapmışlardı...
" Eee oğlum hayatın nasıl gidiyor bakalım. Uçuş nasıl geçti?"
" İyiydi Efendim. Biraz yorucu geçti ama olsun değdi." Gülümsedim.
Annem konuştu. "Ailen de geldi mi?"
" Yok babam 1 hafta sonra gelecek. Annem de işleri dolayısıyla gelemeyecek." Annem anladım dercesine kafa salladı.
Abim heyecanlı heyecanlı konuştu. " Ay şimdi karşımda görünce heyecanlandım. Sürekli TV de izlediğimiz kişiyle gerçekte de tanışınca gerçekten çok garip oluyormuş."
Ardından ablam ekledi. " Evet ya hakkında yazılan yazıları zaten önceden de okuyordum. Hatta hastanede gelen bir çok hasta hep senden bahsediyor."
Topçu utangaç utangaç cevap verdi. "Lütfen beni ünlü olarak görmeyin yani tanınan biriyim diye kelimelerinizi seçerek konuşmayın rahat olun. Rahat olun ki bende olayım." Gergince nefes alınca tekrar konuştu. "Biraz heyecanlıyım da o yüzden eğer istemeden yanlış bir şey yaparsam şimdiden çok özür dilerim."
Babam ağırca kafasını salladı. " Bak evladım özür dilemene gerek yok. Bizde bir o kadar heyecanlıyız o yüzden hiç sıkıntı yapma."
Babamın içten tebessümü ile Can biraz daha rahatlamış gibiydi.
" Bu arada televizyonda gördüğümüzden çok daha yakışıklısın." Annemin sözleri ile topçu kıkırdadı. " Teşekkür ederim."
Ardından hep birlikte masaya geçtik. Hep birlikte kahvaltı yaparken topçu ilk başta biraz utansa da sonrada alışmıştı ve o da benim gibi iştahla yemeğe başlamıştı.
Babamın boğazını temizlemesi ile tüm gözler ona döndü. "Can, biliyorsun ki Selinay senin yanında okumak istiyor."
Topçu hevesle kafasını salladı. "Sende iyi çocuksun. Selinay hanımı sana rahatça emanet edebilir miyiz?"
Topçu heyecanla konuştu. " Tabi ki de ona gözüm gibi bakarım. Orada hep yardımcı olurum."
" O zaman Selinayın İtalya da okumasına müsade ediyorum. " Genişçe gülümsedim ve kalktım. Babamın yanağını öptükten sonra gülümseyerek konuştum. " Teşekkür ederim Babacığım."
Babama içtenlikle sarıldım. Bu hayatta o kadar çok şanslıydım ki...
Bizim bu pozitif halimize herkes gülümsedi.
Abim ve ablam aynı anda konuştu. "Kıskanıyoruz ama."
" E sizde gelin." Abim ve ablamda bize katılınca annem de dayanamayıp geldi. Bizim bu halimizi tebessüm ile izleyen topçuya elimle gel işareti yaptım.
" Yok siz ailecek sarılın." Babam olumsuzca başını salladı. " Olur mu öyle şey? Sende artık bu ailedensin."
Topçunun resmen gözleri dolmuştu. O da kalkıp yanımıza geldiğinde sarıldı. Çaktırmadan bana daha da çok sokulmuştu.
🌞🌞
Kahvaltımızı mutlu mutlu yapmış, geri yerlerimize oturmuştuk. Fakat Topçunun gözlerinde ki uykusuzluk ve yorgunluk kendini belli ediyordu.
Babam bu haline dayanamamış olmalı ki konuştu. "Can sen İstersen biraz yat uyu. Bende zaten pastaneye gideceğim."
Topçunun da zaten itiraz edecek hali yoktu.
" Olur."
Etrafına bakındı. Sanırım uyuyacak bir yer arıyordu. "Benim odama geç"
Kafasını salladı. Onunla birlikte benim odama yol alırken konuştu. " Odanı çok merak ediyorum Ay Işığım."
" Senin ki kadar büyük ve kaliteli döşenmiş olmasa bile güzel bir odam var."
" Olsun sonuçta her tarafını senin kokun sarmıştır... Senin kokunun olduğu her yer bana Cennet Selinayım"
Onu belinden sardım. O da hiç beklemeden kollarını omuzlarıma indirdi.
Odama geldiğimizde ona baktım. Gözleri her yeri tarıyordu.
Gözleri çalışma masama kaydığında genişçe gülümsedi. Orada bir sürü test kitabı vardı ama en önemlisi orada çektiğimiz tüm fotoğraflar vardı.
Ders çalışırken motive olma amacıyla yapıştırmıştım.
" Çok güzel bir odan var. Aynı senin gibi kokuyor."
Kıkırdadım. " Öyledir." Ellerinden tuttum. Yatağa doğru yürümeye başladım.
Ben oturduğum da o da oturup bana sarıldı.
" Ailen beni sevmiştir değil mi?"
Bide soruyormuydu? Ona olan hayranlıkları daha fazla artmıştı. " Seni çok sevdiler Can. Görmedin mi annem sana nasıl hayranlıkla bakıyordu. "
Yine derin nefes aldığını şişen göğsünden anlamıştım.
" Çok uykum var." Çok fazla vardı ve bu sesine de yansımıştı. Yatağa yatıp ona kollarımı açtım. Hiç düşünmeden kollarımın arasına yattı. Annemler gelecek derdine hiç düşmemiştim.
Hatta belki de ilk kez biri görecek veya güzel anlar mahvolacak diye bir düşünceye bile girmedim.
" İşte sonunda huzur bulduğum yerdeyim."
🌞🌞
"Aşkım bide şöyle çek"
" Tamam ama şöyle de çekilelim."
Topçu ile müzeye gelmiş fotoğraf çekiniyorduk.
Burada ki tablolar ve tarihi eserler çok güzel ve ilgi çekiciydi. Can da onlara hayranlıkla bakıyordu. " Bunlardan her birinden 3 tane çıkartalım."
" Çok olmaz mı Can Bey?"
Ağırca kafasını iki yana salladı. " Biri sende biri bende biri de ikimize ait olan albüme koyacağım."
Düşüncesi ile gülümsedim. "Neredeyse 100 den fazla fotoğrafımız oldu."
" 1000 fotoğrafı da görecek bu gözler."
Kendinden emin konuşması beni mutlu etmişti. Doğruydu, görecektik..
Topçu yüzünü biraz kamufle etmek amacıyla bere ve atkı takmıştı. Zaten hava çok soğuktu bu yüzden onu çok zorlamıyordu fakat sadece gözleri görünüyordu.
Biz fotoğraf çekmeye devam ederken uzaktan bir kızın bağırma sesi ile herkes ona döndü.
" ŞUNLAR CAN MAVİOĞLU VE SELİNAY DEĞİL Mİ?"
Herkesin bize dönmesiyle topçu ellerimi sıkı sıkı tuttu. " Hızlı koşabilir misin Ay Işığım?"
Ağırca yutkundum. " Küçükken mahallede ki her koşu yarışını kazandığımı sana söylemişmiydim?"
Gülümsedi. " Söylemiştin. O zaman var gücünle koş aşkım."
Arkamıza bakmadan müzeden dışarıya doğru koştuk. Bir yandan gülüyor bir yandan da nefes nefese koşuyorduk.
Bir kez daha hayatımda o olduğu için şükrettim.
***
Yorum ve Beğenilerinizi unutmayınn :)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |