28. Bölüm

28

Parla avci
parlisko

Hata bende miydi yoksa hayatıma giren insanlarda mıydı?

 

Çocukluğumdan beri kime güvensem, kime bağlansam hep aynı şey oluyordu. İşin sonunda bırakıp gidiyorlardı.

 

Selinay hayatıma giren ilk kızdı. Belki güvendiğim ilk insan değildi ama ilk kızdı.

 

Ve tek kız olduğuna adım kadar eminken bir anda gitti. Herşey iyiydi, yolundaydı.

 

İtalya'ya geleli 3 saat olmuştu ve ben 3 saattir tesislerde ki odamda yere oturmuş, boş boş duvara bakıyordum. Korkuyordum.

 

Yine aynı şeyleri yaşamaktan, toparlanamamaktan çok korkuyordum. Tam dedim ki mutluluğu buldum. Aynaya bakarken bile yüzüm gülerken dedim ki artık mutlusun.

 

Hayatın artık daha anlamlı dedim ki mutluluk kısa sürdü.

 

Annemin tekrar hayatımıza gelişini hatırlıyorum. Çok küçüktüm ama hala aklımdaydı. Üstünde ki siyah, dizlerinin biraz altında olan elbisesi ile hayatımda gördüğüm en güzel kadındı.

 

Babamın ona 'neden geldin?' sorusuna ve onunda 'oglum için!' diyene kadar annem olduğunu fark etmemiştim.

 

Annem, İngiltere de yaşamaya devam ederken beni sadece özlediği anlarda 2 saatliğine gelirdi. Yıllar geçtikçe babamla arası düzelmişti ama babam, bir daha hiç bir kadına karşı bir şey hissedememişti.

 

Annem, ben ne zaman tanınmaya başladım işte o zaman bana daha yakın olmuştu.

 

İlk o zaman anlamamıştım ama burası bı çıkar dünyasıydı ve hayatta hiç bir zaman gerçek aşkı ve sevgiyi bulamayacaktım.

 

Bu tabuları bana yıktıran kişi Ay Işığımdı.

 

Kız beni resmen terk etmişti ama kahve gözleri aklıma geldikçe gülümsememi durduramıyordum.

 

Bugünün yine aklıma gelmesiyle gözlerim doldu.

 

En son yıllar önce, a takıma çıktığımda bu denli ağlamıştım. Ama o mutluluktandı.

 

Gözlerim karşımda ki asılı olan Inter formasına kaydı. Sahi ilk senemde ne kadar mükemmel bir oyuncuydum...

 

Sakatlık denen iğrenç şey beni bulana kadar dünyanın en iyisi olacağımı düşünürdüm.

Sakatlık sürecimi bir ben birde Allah bilirdi.

 

Ta ki Selinay hayatıma girene kadar.

 

Işık gibiydi. Umudu ile bana ışık olmuştu.

Hayatımı yaşanabilir kılmıştı o. Her maça o izliyor diye çıkar, sırf onu mutlu etmek için var gücümle oynardım.

 

Peki ya şimdi? Şimdi ne olacaktı?

 

Ben hangi motiveyle sahaya çıkıp, goller atacaktım? Gol attığım da kimi gösterecektim?

 

Babamın kaderini mi yaşıyordum?

 

Belki de babam haklıydı. Aşk bizi en olmadık yerden vurup, her şeyimizi elimizden alıyordu.

 

Tüm vücudum yorgunluk içinde ağrıyordu...

 

Derin bir nefes alırken kapım çalındı. Gir demeye mecalim yokken sessiz kalmayı tercih ettim.

 

Kapı bir kere daha tıklanırken yine ses etmedim. Fakat kapı arkasında ki meraklı kişi patavatsızca içeri girdi.

 

Gördüğüm yüz ile gözlerimi devirdim.

 

"Ne var Utku?" Kapıyı ardında kapatıp yanıma adımladı. Bana üstten bakarken iç çekti ve yanımda ki boşluğa oturdu. Yerde oturduğum dan dolayı o da yere oturmuştu.

 

"Selinay seninle olan fotoğraflarını kaldırmış."

 

"Dalga geçeceksen siktir git Utku!"

 

"Sakin ol şampiyon. Seninle dalga geçmek için gelmedim buraya."

 

"Niye geldin?" Sanki çok normal bir şey söylüyormuş gibi konuştu. "Seninle dertleşmek için."

 

Histerik bir gülüş kaçtı dudaklarımdan.

 

"Sen ve ben... Biz seninle iki kelimeyi bile zor kurarken birde dertleşecek miyiz?"

 

Oflayıp cevap verdi. "İletişim kurmaya çalışıyorum Can"

 

Sessizliğimi görünce konuşmayan devam etti. "Sana bişey itiraf edeyim mi?"

 

Bıkkınca konuştum. "Et."

 

Boğazını temizledi. "Bunu daha kendime bile itiraf edememişken sana söylemek biraz zor olacak ama... Küçüklüğümüzden beri sen hep benim kıskandığım biri oldun Can."

 

Kaşlarımı çattım ve ona döndüm. Odaya girdiğinden beri ilk kez ona dönmüştüm.

 

"Anlamadım?"

 

Bu sefer o derin bir nefes aldı. "Annen olmamasına rağmen hayata karşı pozitifliğin beni deli ediyordu. Biliyorsun annem ile aram hiçbir zaman iyi olmadı ama hiç bir zaman senin kadar güçlü olamadım."

 

Utku hakkında çok bişey bildiğim yoktu. Evet küçükken aynı mahallede yaşamıştık ama özel hayatını hep gizli gibiydi.

 

"Hiç bahsetmedin." Kafasını belli belirsiz salladı.

 

"Biraz öyle oldu. Maalesef seni de çok zorbaladım, dalga geçtim belki de çocukluğunu mahveden etkenlerden biri bendim ama inan bunların hepsi senin mükemmelliğini kıskanmamdan dolayıydı."

 

"İçimden bir ses eğer bunları yapmasaydın çok iyi arkadaş olacağımızı söylüyor."

 

Güldü.

 

Utkuyu ilk kez bu denli içten kahkaha atarken görüyordum.

 

"İçinde ki ses haklı."

 

Eliyle omzuma vurdu. "E hadi anlat bakalım... Ne oldu da ayrıldınız?"

 

Bunun nedenini çok defa düşündüm fakat bulduğum mantıklı bir cevabım bile yoktu. Kafamı iki yana ağır ağır sallarken konuştum. "Ben burda o orda olmuyormuş."

 

"Nasıl olmuyormuş? Gayette mutluydunuz, gözlerinin içi parlıyordu."

 

O da şaşırmıştı. Derin düşüncelere dalmış, sessiz sessiz otururken yükselen telefon sesi ile kafamı kaldırdım.

 

Ekranda beliren numara ile gözlerimi bir kez daha devirdim. Öylece çalarken açmadım.

 

"Neden açmadın?"

 

"Real Madrid arıyor. Defalarca kez reddetmeme rağmen bir türlü rahat bırakmadılar."

 

"Gitmelisin Can." Garipçe ona baktım.

 

"Bakma bana öyle... Git ve yıldız ol Can. Sen bunu hak eden kişisin ve senin gibi biri asla burada harcanmamalı."

 

Yutkundum. "Burada kalmak istiyorum."

 

Kendinden emin bir şekilde cevap verdi.

"Sen burada kalmak değil, Selinayın gelmesini istiyorsun."

 

Selinayın İtalya'ya geleceğini nerden biliyordu bu? "Bunu sen nereden biliyorsun?"

 

"Başka bir açıklaması yok. Bak git Madrid'e orada kariyerinin zirvesini yaşa. Yenge ile de kaderde varsa mutlaka karşılaşırsınız zaten."

 

Yerde ki telefonumu aldı ve yüzüme attı.

 

"Al şunu ve o numarayı tekrar ara. Bu kez kendin için bir şeyler yap Can."

 

🌞🌞

 

Selinaydan

 

Ayrılmamızın ardından 2 gün geçmişti.

 

Bazen düşünüyordum acaba büyük bı bok mu yemiştim ben?

 

Anne ve babama ayrıldığımızı anlattığımda bana bunun nedenini sormuşlardı. Onlara artık olmuyor cevabını vermiş olsam dahi ikiside katiyen inanmamış, altında başka bir şeyin olduğunu savunup durmuşlardı.

 

Kafa dağıtmak için iki gündür babamın dükkanına gidiyordum fakat orada da beni tanıyanlar Can'ı soruyor, ilişkimizi merak ediyorlardı.

 

Bugün dükkandan biraz erken çıkmışım. Babam sağolsun benim bugün çok çalıştığımı söylemiş, eve gitmem gerektiğini söylemişti.

 

Sokakta dalgınca yürürken yine karşıma çıkan Ateş ile illallah ettim.

 

"Selinay hanım... Ne bu suratınızın halı?"

 

Bıkkınca sordum. "Ne varmış halimde?"

 

Oysaki ne kadar berbat göründüğümü biliyordum. "Nicoló Can Mavioğlu ile ayrıldın mı?"

 

Oflayıp cevap verdim. "Sanane!"

 

Gülerken konuşmaya devam etti. "Bende ayrıldım manitamdan."

 

Burnumdan gülerken cevap verdim.

"Sana hangi kız bakar ya."

 

Suratını buluşturdu. "Bakıyorlar bana kızım...

Bizim aşkımız sizin aşkınızdan bile daha kuvvetliydi."

 

"Yalancı!" Tam cevap verecekti ki telefonuna gelen bildirim sesi ile susmak zorunda kaldı.

 

Ekranı açıp baktığında şaşkınlıkla ağzını araladı. "Ex'in sonunda Madrid'e gitmiş."

 

"Ne!" Telefonum ekranını bana çevirdiğinde Inter için yazdığı veda mesajını gördüm.

 

Elinde ki telefonu çekip aldığımda yazılan yazıyı okumaya başladım. İtalyanca yazmıştı ama çevirebilmiştim.

 

Sevgili Inter taraftarı;

 

Henüz küçücük bir çocukken adım attığım bu mükemmel takımdan artık ayrılma vaktim geldi. Tam 6 yılımı geçirdiğim bu kulüpte yaklaşık 1 yıldır A takıma çıkmış olmama rağmen beni büyük bir sevgiyle kucakladınız.

 

Amacım burada büyük kupalar kazanmaktı fakat bazen hayat bize hiç beklemediğimiz anda beklemediğimiz hamleler yapabiliyordu.

 

Size söz veriyorum bir gün tekrar geleceğim ve bu güzel taraftara kupa kazandırarak kariyerime veda edeceğim.

 

Sizi çok seviyorum. Elbet bir gün tekrardan...

 

~ Nicoló Can Mavioğlu.

 

Aklıma yine o düşünce geldi. Can'ın babası haklıymış...

 

🌞🌞

 

Ailecek akşam yemeği yerken kimseden çıt çıkmıyordu. Evde ki herkes Can'ın başka takıma gittiğini öğrenmişti sanırım.

 

Yoksa bu sofrada ses eksik olmazdı.

 

Abimin konuşması ile yediğim yemek boğazım da kaldı ve şiddetli bir şekilde öksürmeye başladım. "Can beni Madrid'e davet ediyor."

 

Önümde ki suyu içerken devam etti.

 

"Biz onunla konuşmaya devam ediyorduk da... Biraz da yakın olduk." Bunu sorun ettiğimi düşünüyordu fakat asla sorun değildi.

 

"Sorun değil abi. Biz konuşmuyoruz diye sizde konuşmayacaksınız diye bir şey yok."

 

Her birine göz gezdirdiğimde anlamışım. Hepsi Can ile konuşmaya devam ediyordu.

 

"İmza töreni varmış yarın. Ona davet etti ama yarın müsait değilim ondan dolayı 2 gün sonra yanına gideceğim."

 

Kendini açıklama yapmaya zorunlu hissediyordu. Kaçan iştahımla kalmak istedim.

 

"Size afiyet olsun. Testlerim beni bekler."

 

Ayağa kalkıp, hızla odama girdim.

 

Yatağın üstünde ki telefonumu elime aldığımda Instagram dan gelen mesajlara baktım. Can'ın bugün çekilmiş olan üstünde ki Real Madrid forması ile gülümserken yakalanmış bir kareyi herkes bana atmıştı.

 

Mutluydu sanırım.

***

Yorum ve Beğenilerinizi unutmayınn :)

 

 

Bölüm : 20.01.2025 15:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...