Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Deli Adamın Sandığı

@parukopoli

Adamın tek nefeste kurduğu son cümlenin ardından bakışlarını takip eden Melisa da nihayetinde Azra’yı fark edebildi. Genç kız karşısındaki iki insanın aralarında gerçekleşmesini tasarladıkları konuşmayı dinlerken yakalanmış olmanın verdiği mahcubiyetle yüzünün kızardığını hissetti. Hazırlıksız yakalanmıştı. Yine de bir şeyler uydurarak bu tuhaf durumdan kurtulmak için tam ağzını açmıştı ki Melisa hızlıca ayağa kalktı. Adama dönüp bariz bir telaşla;

"Artık gitmem gerekiyor,” dedi. “Faydalı sohbet için teşekkürler." Azra'ya doğru seri adımlarla yürüyüp koluna girdi. “En kısa zamanda yeniden tekrarlayalım bunu.” Kızı çekiştirerek uzaklaşmaya çalışıyordu fakat adam çevik bir hareketle önlerini kesti.

 

"Bekle biraz Melisa.” Muhatabı Melisa gibi görünse de dikkatli bakışları sadece Azra’daydı. “Henüz bizi tanıştırmadın. Çocukluk arkadaşına bu kadar nezaketsiz davranmamalısın. Öyle değil mi?" Adam elli yaşlarında gözüküyordu. Yanındaki kadına çevirdi bakışlarını Azra. Aynı anda, aynı miktarda yılları devirmiş gibi durmuyorlardı kesinlikle. Onu bildi bileli hemen hemen hiç değişmemiş, yaşlanmamıştı. Azra birkaç defa sormuştu bunun nasıl mümkün olabildiğini. Kullandığı kremlerin işe yaradığını söyleyip geçiştirmişti her defasında onu. Asıl yaşının ise otuz beş olduğunu söylüyordu son dört beş yıldır. Bu abartılı yalan sayesinde çok defa Doğan'ın dalga konusu olmuştu.

 

Çocukluk arkadaşı olduklarına göre, acaba o da bu yaşlarda olabilir miydi? Bunu kurcalamayı sonraya bıraktı Azra. Şaşkınlıkla fark etti ki asıl düşünmesi gereken şey Melisa'nın adama verdiği cevaptı.

 

"Şey bu Azra," demişti Melisa sahte bir gülümseme ile. "Üst kat komşumun kızı. Birlikte alışverişe gideceğiz. Beni buradan almasını söylemiştim. Biraz erken gelmiş ama önemli değil." Ve adamın cevap vermesini beklemeden Azra'yı da kolundan tutup sürükleyerek yanından hızlıca geçti. Adam, kadınların arkasından bağırmak zorunda kaldı.

 

"Kızın sende olduğunu tahmin etmiştim Era!” Melisa aniden olduğu yerde kalakaldı. Bunu fırsat bilen adam hızlıca yanlarına geldi. Kısa bir an Azra’nın anlamaz bakışlarını izledikten sonra devam etti. “Kim olduğunu biliyor mu?” Neredeyse ağlamak üzere olan Melisa konuşmadı fakat adam yine de cevabını almış gözüküyordu. Gözlerinde Azra’nın anlam veremediği büyük bir nefret peyda oldu. “Böyle bir insana reva gördüğün hayat bu mu?”

 

“Hiçbir şey bilmiyorsun.” Benzer bir öfke şimdi Melisa’nın bakışlarında da vardı.

 

“Ailesinin, kızın böyle bir yaşam sürmesini istemeyeceğini biliyorum.” Beklemediği bir yere giden konuşmayı şaşkınlıkla dinlemeye devam etti Azra. Adam hiç tanıma fırsatı bulamadığı ailesinden mi bahsediyordu? “Aklını başına al Era. Hepimiz için büyük bir şans bu. Çok geç olmadan ona..."

 

"Lütfen," dedi kadın acıyla ve Azra o an önlerinde dikilmekte olan adamı parçalara ayırmak istediğini fark etti. "Bunun için çok uğraştım. Lütfen bozulmasına neden olma." Kadının yüzü korkudan bembeyaz kesilmişti. Artık müdahale etmenin tam zamanıydı.

 

"Neler oluyor Melisa?” dedi Azra. İfadesini olabildiğince sert tutmaya çalıştı. “Kim bu adam?"

 

"Evde Azra, evde! Gidelim anlatacağım."

 

"Evet, kesinlikle anlatmalısın!"

 

"Lütfen bana güven, her şeyi yoluna koyacağım," dedi Melisa bu defa kısık bir sesle. Adam gözlerini kaçırmadan onu izledi bir süre daha ve sonunda;

 

"Tamam," dedi. "Bir süre daha bekleyebilirim." Ardından işaret parmağını tehditkâr bir şekilde Melisa'ya uzattı. "Kısa bir süre."

 

"Teşekkür ederim." Azra Melisa'nın sesindeki rahatlamayı fark etti. Adamın Melisa'yı bu denli tarumar edebildiğini görünce daha da çok kafası karıştı ve meraklandı, ama sormaya cesaret edemedi eve gitmeyi bekleyecekti. Melisa adama son bir kez baktıktan sonra, yanı sıra Azra'yı da sürükleyerek hızlandı.

 

Eve dönüş yolculukları hiç konuşmamaları dışında normal geçti. Binanın önündeki merdiveni tırmanırken Melisa'nın ayağı ikinci basamağa takıldı. Sendelediği sırada Azra'nın yardımıyla yere kapaklanmaktan son anda kurtuldu. Söylene söylene çantasını karıştırmaya başladığında evlerinin kapısına varmışlardı. Anahtarları aradığını fark eden Azra zile bastı. İçerden ayak sesleri geldikten saniyeler sonra Doğan kapıyı açtı. Melisa Azra'ya yol verdi sonra da kendisi girdi içeri ve kapıyı arkasından kilitledi.

 

Hızlıca yanlarından geçip mutfağa gitti. Azra da, neler olduğunu anlamaya çalışan Doğan ile birlikte onu takip etti. Melisa dolaptan bir şişe su çıkardı. Elleri titriyordu ama şişeyi kırmadan masaya bırakmayı başarmıştı. Lavabonun üzerindeki raftan bir bardak almak için uzandığında, Doğan ondan önce davranıp eline aldığı bardağı doldurup uzattı kadına. Bardağı bir dikişte boşaltmadan önce teşekkür etti Melisa adama. Boşalan bardağı lavaboya koyup tekrar bir şey söylemeden salona geçti. Azra iyice sıkılmaya başlamıştı artık. Bir an önce bir açıklama duymak istiyordu. Melisa'nın oturduğu koltuğun karşısına geçip ayakta dikildi.

 

"Anlatmaya başlamadan önce evin bütün odalarını gezecek miyiz?"

 

"Her şey ortada değil mi?" Beklediği buymuş gibi saniyesinde cevap vermişti Melisa. Bir spor kanalının açık olduğu televizyona dikili olan bakışlarını Azra'ya çevirdi. Sorun şu ki daha önce bu kadar ortada olmayan başka bir şey görmemişti Azra. Bu yüzden;

 

"Kesinlikle değil," dedi inatla. Bilmek istiyordu. Bu mesele onunla ilgiliydi, hakkıydı öğrenmek. Melisa daha bir şey anlatamadan Doğan girdi odaya.

 

"Ne oldu?"

 

"Ben de bilmiyorum. Melisa'nın anlatmasını bekliyorum." Azra'nın sesi isteği dışında sert çıkmıştı. Melisa çantasını yanındaki sehpaya bırakıp konuşmaya başladı.

 

"Adam zihinsel engelli… Bir haftadır sahile her gidişimde onunla karşılaşıyorum. Söylediklerini gerçekmiş gibi dinlediğim için zamanla arkadaş olduk. Hatta adam daha da ileri gidip çocukluk arkadaşı olduğumuzu düşünmeye başladı. Muhabbeti eğlendirdiği için oyuncu bir tavırla söylediklerine uyum sağlıyorum."

 

"Beni de tanıyordu," dedi Azra tereddütlü bir sesle. Melisa'nın ona yalan söylemesi için bir neden yoktu ama yine de pek inandırıcı gelmiyordu söyledikleri.

 

"Onun davranışlarında bir mantık arayamazsın. Gerçek olduğuna inandığı uyduruk hikâyedeki uyduruk karakterleriz sadece."

 

"Peki, neden o kadar tedirgin oldun?” diye sordu Azra başı dik bir şekilde. Bir tuhaflık vardı, bilmekten çok hissediyordu. “Benim seninle yaşadığımı bile söylemedin."

 

"Doğru, çok fazla tedirgin oldum,” diyerek hevesle kabul etti kadın. “Adamı tanımıyorum. Şimdiye kadar bana bir zararı olmadı ama yine de tehlikeli biri olup olmadığını bilmiyorum. Seni rahatsız etmesinden korkup buna engel olmak için yalan söyledim." Melisa’nın sözleri ile Azra'nın gergin duruşu yumuşadı. Ne yaptığının farkına vardı aniden. Anne yerine koyduğu kadının saçma bir konuda açığını arıyor onu resmen hadsizce sorguluyordu. Melisa ise neyin içinde olduğunu umursamadan kızın rahatlaması için elinden geleni yapıyordu.

 

"Ailemi de tanımıyor o zaman." Her şeyden önce yenilmiş hissediyordu. Buna rağmen umursamaz bir şekilde sormaya çalışmıştı ama Melisa daima onu anlardı. Bu yüzden cümlesi biter bitmez ayağa kalkıp Azra'ya sarıldı.

 

Azra’nın büyük hayal kırıklığına uğradığı inkâr edilemez bir gerçekti. Melisa dışında ailesini tanıyan kimse ile karşılaşmamıştı daha önce. Sadece onun anlattığı kadarıyla biliyordu. Ama maalesef ailesi ile çok da yakın olmayan kadının ona aktardığı şeyler oldukça sınırlıydı. Oysa Azra anne ve babası hakkında en sevdikleri yemeğe kadar her şeyi bilmek istiyordu. Hiç tanımadığı o adam ailesinden bahsettiğinde ise haklı olarak Azra’nın içinde neredeyse onu kör edecek inanılmaz bir umut yeşermişti. Birileri onlar hakkında bir şeyler biliyor olabilir ve en önemlisi de bunu onunla paylaşabilirdi. Melisa’yı bu kadar sıkıştırmaya çalışmasının en büyük nedeni buydu.

 

Onlar hakkında Melisa’dan öğrenmek zorunda olduğu sınırlı bilginin en acısı ise sonlarıydı. Tüm ailesi evlerinde çıkan bir yangın yüzünden hayatlarından olmuştu. Annesi son anda o zamanlar bebek olan Azra'yı pencereden, aşağıdaki komşuların gerdiği çarşafa atarak kurtarmayı başarmıştı. Fakat kendisi akabinde yıkılan çatının altında kalarak can vermişti. Şimdi Azra'da bir tek hatıralarının bile olmamasının sebebi o yangındı işte.

 

Bunlar tam olarak 23 yıl önce yaşanmıştı. Azra annesinin tek yakını olan Melisa'ya da o gün verilmişti. Melisa o şehirden taşınmış Azra ile başka bir hayat kurmuştu. Yedi yaşından itibaren Doğan da bu hayata dâhil olmuştu. Sahilde gördükleri adamın ailesini tanıyor gibi konuşması aslında Azra'yı mutlu etmişti ama şimdi düşününce, şehir bile değiştirmişlerdi, onları tanıyor olması imkânsızdı.

 

Ailesi hakkında her şeyi öğrenmek için yanıp tutuşan kızın yeniden ellerinin bomboş olması sinirlerini bozmuştu. O da Melisa'ya sarıldı. Daha fazla dayanamadı ve kendini salarak ağlamaya başladı. Melisa, onu rahatlatabilmek için bir süre sessizce kızın sırtını okşadıktan sonra konuştu.

 

"Lütfen böyle yapma Azra. Onlarla ilgili sorduğun her şeye cevap verebilmeyi çok isterdim ama biliyorsun annen uzak bir akrabamızdı. Onunla pek yakın olamadım." Azra kadının sesinin ne kadar üzgün çıktığını duyunca böyle davrandığı için yüreğini kaplamaya başlayan pişmanlık yoğunlaştı. Hızlıca rahatlatmalıydı karşısındaki kadını. Kendini toparlayıp ayrıldı Melisa’dan.

 

"Haklısın,” dedi gözyaşlarını silerken gülümsemeye çalışarak. “Onlarla ilgili en ufak bir iz, bir gölge bile böyle heyecanlanıp saçmalamama neden oluyor. Boşuna üzerine geldim. Özür dilerim."

 

"Hayır dileme. Senin yerinde kim olsa böyle davranırdı." Kızın tüm çabasına rağmen ıslanmaya devam eden yanaklarını parmakları ile kurulayıp gülümsedi. "Hadi git elini yüzünü yıka, toparlan. Sana bir sürprizim var." Kadının sesindeki rahatlama Azra'yı gülümsetti. Odanın kapısında sessizce olanları izleyen Doğan'ın yanından geçip banyoya girdi ve kendisine çeki düzen vermeye çalıştı. Bir müddet bununla oyalanıp, aynadaki yansıması tatmin ettiğinde ise hızlıca çıktı dışarı.

 

Odaya geri döndüğünde memnuniyetle ortamın daha gevşek bir havaya büründüğünü gördü. Melisa gülümseyerek Doğan'ın sürprizle ilgili tahminlerini dinliyordu. Bir süre sonra tahminlerin bir işe yaramadığını anlayan adam bu sefer temennilerde bulunmaya başlamıştı.

 

"Umarım bu sürpriz, ağızda başlayıp, bağırsaklara doğru yol alan bir şeydir." Melisa Doğan'ın kafasına vurup, sertçe;

"Pislik yapma!" dedi ve çantasına uzanıp içinden dört tane film dvdsi çıkarıp gülümseyerek Azra’ya gösterdi. Film izlemek Azra'nın onlarla birlikte yapmayı en çok sevdiği aktivitelerden biriydi. Koşup Melisa'nın yanağına sulu bir öpücük kondurdu. Melisa kahkaha atarken elinden kaptı filmleri. İkisi korku, biri romantik komedi, diğeri ise bilim kurguydu. Hemen televizyonun yanına gitti. Doğan'ın temennileri şimdi siteme dönmüştü.

 

"Doğan'ın zavallı bağırsakları kimin umurunda zaten!"

 

"Eğer bağırsak muhabbetini kesersen senin için de bir şeyler düşünürüm."

 

"Söz, sonsuza kadar söz," dedi Doğan. Onun hevesli yüz ifadesine bakınca iki kadın da kahkaha attı.

 

Melisa ayaklanıp mutfağa gittikten birkaç dakika sonra patlamış mısır kokusu salona kadar geldi. Kokuyla Doğan’ın yüzündeki gülümsemenin doğru orantıda büyüdüğünü gördüğünde şaşırmadı Azra. Onun mutfağa yönelik heyecanlı bakışlarını görmemezlikten gelerek filmi DVD’ye yerleştirmiş başlatmak için Melisa'yı bekliyordu. Biraz sonra Melisa elinde bir tepsiyle odaya girdi. Her birisine büyük bir kupada çay ve külah şekline getirdiği kâğıtlardaki mısırlardan verdi. Perdeleri çekip ortamı iyice kararttıktan sonra, o da çayını ve mısırını aldı. Azra herkesin yerlerine kurulduklarını görünce ilk filmi başlattı.

 

Sadece lavaboya gitmek ve çayları tazelemek için ara vererek dörtte başladıkları, Doğan'ın deyimiyle film maratonunu gece birde bitirdiler.

 

"Sona bilim kurguyu bırakmayacaktık. Beynimi çıkarıp bir köşeye bıraksam bile rahatça izleyebileceğim karman çorman olan düğün hazırlıklarından sonra neden çoğu karakterde aynı doğum lekesi vardı diye düşünmek bana göre değil. Kafam çorba oldu."

 

"Gözlerim yanıyor,” dedi Doğan'ı umursamayan Azra diğer koltuktan.

 

"Anlaşılan çocuklarımın yatma vakti gelmiş." Melisa gülümseyerek onları izliyordu. Sonra esnemeye başlayan Doğan'a dönüp sordu. "Sana da yatak açayım mı koca oğlan?"

 

"Eve çıkacağım, iyi uykular hanımlar," dedi Doğan ve esneye esneye salondan ayrıldı. Kapanan kapı sesiyle Azra da ayağa kalkarak Melisa'ya iyi geceler dileyip odasına çekildi. Yarın, sabah vardiyasında çalışmayacağı için şükrederek yatağına uzandı. Uykuya dalmadan önce izlediği filmlerin etkisiyle bir sürü hayal kurdu. Ve bu hayallerin hiçbiri sabah duyduğu ve şimdi unuttuğu gerçeğin kırıntılarının gölgesi ile kirlenmemişti. Henüz... Neredeyse kafasını yastığa koyar koymaz uyumasında ciddiye almadığı bu durumun etkisi büyüktü elbette.

 

 

Loading...
0%