@parumlucis
|
Hansel ve Gretel düştükleri durumun saçmalığı karşısında ne yapacaklarını bilemez şekilde kalakalmıştı. "Çok güzel!" Trans halindeymişçesine kulübeye doğru bir adım atan küçük Gretel sayesinde iki kardeş kendine gelebilmişti. Hansel hemen küçük kızı tutup geri çekti. "Sakın oraya yaklaşma!" Çocuklar, Hansel'in fazla sert çıkan sesiyle şaşkın bir şekilde geri çekildiler. Hansel ise içini saran öfkeyle dişlerini sıkıyordu. Böyle bir şey olduğuna inanamıyordu. Eğer bu bir rüya veya hayal ise uyandığında yapacağı ilk şey, o cadıyı alevlere atmak olacaktı. Gretel sakin olmaya çalışarak Hansel'in hiddetinden korkan çocuklara baktı. "Hansel, sakin ol. Şu an sırası değil." Eğer kulübe buradaysa o cadı da burada olmalı diye düşündü Gretel. Onlar olmasaydı bu çocukların yaşayacaklarını aklına getirmemeye çalışarak ne yapabileceklerini düşündü. Hansel ve Gretel kardeşler artık eski korkak küçük çocuklar değillerdi. Birkaç şekere tav olacak saf çocuklar da değillerdi elbette. O cadıdan kurtulmak onlar için zor olmamalıydı. Onlar birer cadı avcısıydı sonuçta. Böylece bu çocukları da kurtarmış olurlardı. "Hansel..." Usulca seslendi kardeşine ne düşündüğünü anlaması için gözlerinin içine baktı. "Belki de bir şanstır bu." Devamını sesli söyleyemedi. Bize uzatılmayan eli bu çocuklara uzatmak için bir şans diye düşündüler iki kardeş de. Hansel daha sakin bir şekilde onu onayladı. Bu sefer iki kardeşten de kararlılık yayılıyordu. Neler olduğunu anlamayan çocuklara çok fazla ayrıntıya girmeden kulübeye yaklaşmamaları ve ne olursa olsun şekerlerden yememeleri gerektiği konusunda uyardıktan sonra kulübeden uzak, geniş gövdeli bir ağacın arkasında onları beklemelerini tembihlemişlerdi. Çocukların gözlerindeki merak sönmeyince kulübede tehlikeli bir şeyin olduğunu ekleyerek onları ikna edebilmişlerdi. Sonunda silahlarını kontrol eden iki kardeş dikkatli adımlarla kulübeye doğru ilerlemeye başladı. Hansel kulübenin iğrenç derecede tatlı görünen kapısını açarken kulak tırmalayan gıcırtılı bir ses ortamı doldurdu. Yüzünü buruşturan ikili içeri ilk adımlarını atmıştı. Dıştan göründüğünden daha geniş olan kulübenin tek odası koyu renk raflarla ve bu raflar da sanki bir gökkuşağı içine sığdırılmış gibi görünen şeker ve tatlı atıştırmalıklarla doluydu. Bir çocuğu cezbetmek için iyi bir yöntemdi. Odanın en köşesinde rafların arkasında bir kapı fark etti kardeşler. Birbirlerini onaylayıp oraya yürümeye başladılar. Küçük kulübede ayaklarının eski ahşapa çarpmasıyla çıkan gıcırtı dışında herhangi bir ses yoktu. Kapıya ulaştıklarında kapıyı açmak için uzanan Hansel bir an durakladı. "Bunu sen de duydun mu?" Gretel başını iki yana sallayarak onu reddetti. "Bir şey duymadım." İçini saran garip hisle tuttuğu kapı kolunu çevirdi Hansel. Karanlık odaya baktıklarında bir şey beklediler. Belki bir tuzak ya da onları bekleyen cadı. Ancak hiçbir şey yoktu odada, içine birinin sığabileceği kadar büyük bir fırın dışında. İki kardeş bir şey bulamamanın verdiği sinir ve şaşkınlıkla geri döndüğü esnada bir ses duyuldu. Tiz bir kahkaha sesi ve ardından kulübenin kapısının gürültüyle kapanma sesi. Göz göze gelen Hansel ve Gretel hızla kapıya koştu. Kapıyı açmaya çalışsalar da açılması mümkün olmamıştı. Gretel'in gözü kulübenin minik penceresine takıldı. Ona doğru bakan iğrenç bir surat alayla kahkaha atıyordu. "Aptallar." Kapı gıcırtısından daha tiz bir sesi vardı. Cadı arkasını dönüp çocukların saklandığı ağaca doğru yürümeye başladı. Gretel korkuyla Hansel'e döndü. "Geri çekil!" Hansel kardeşinin bağırışıyla geri çekilirken Gretel silahını kapıya doğrultu ve beklemeden ateşledi. Silahından çıkan küçük keskin ok ahşap kapıyı delip geçti. Hansel'in kapıya attığı sert tekmeyle parçalanan kapıdan çıktı kardeşler. Bu sırada cadı ağaca ulaşmış, ancak kimseyi bulamamanın verdiği öfkeyle etrafı arıyordu. Bu sefer silahını ateşleyen kişi Hansel'di. Cadı, çocukları aramanın dalgınlığıyla son anda kurtulabilmişti oktan. Sıyıran okla siyah bir sıvı akan omzuna baktı cadı. "Seni öldüreceğim!" Cadının elini sallamasıyla Hansel nereden geldiği belli olmayan bir rüzgarla geriye uçtu. Hansel yuvarlandığı yerden kalkmaya çalışırken sırtının acısıyla söyleniyordu. "Lanet cadılar." Bu sırada Gretel cadıya fırsat vermeden tekrar silahını ateşlemişti. Bu sefer ıskalamamış cadının karnını delip geçmişti ok. Cadı karnını tutarken yere çökmüş, karnından akan akışkan siyah sıvı elini kaplamıştı. Çok da uzak olmayan bir yerden bir çocuk çığlığı duyulduğunda Gretel, başka bir ağacın arkasına saklanan küçük kızı fark etti. "Çabuk ol Hansel, yarası iyileşmeden işin halledelim." Gretel çoktan yanına ulaşmış kıvranan cadıyı tutarken kırış kırış olmuş gri yüzünde gezinen böceklerle ona öfkeyle bakan cadıya yüzünü buruşturdu. "Bu, kesinlikle en iğrenciydi." Hansel'in onlara ulaşmasıyla birlikte ne olduğunu anlamadıkları bir anda kuvvetli bir rüzgar esmeye başladı. Rüzgar gittikçe kuvvetlenirken alanı daralmış ve önüne gelen her şeyi dağıtan bir hortuma dönmüştü. Zemin ile güçlü bir bağı olmayan her şeyi uçurmaya, metrelerce uzaklara fırlatmaya başlamıştı. Hansel'in tutunacak bir şeyi olmadığı için geriye doğru deyim yerindeyse uçarken Gretel ise cadının koluna sıkı sıkıya sarılmış, yer çekimine meydan okuyan ayaklarını yere basmaya çalışıyordu. Gretel cadının onu itmesiyle uçmadan önce belindeki hançeri çıkarıp cadının omzuna geçirebilmişti. Bu sayede rüzgarın bir anlık hafiflemesini fırsat bilip zamanında Hansel'in olabildiğince çok silah taşıması gerektiğini söyleyen dırdırları sayesinde belinde ve botunun içinde kalan son iki hançerinden birini zemine sapladı. Hansel ise Gretel kadar şanslı olamamış kulübeye kadar uçmuş, son anda tutunduğu kırık kapının pervazı sayesinde metrelerce savrulmaktan kurtulmuştu. Cadı iyileşmeden onu etkisizleştirmeleri için tek şansları olduğunu bilen Gretel, kalan son hançerinin de yardımıyla dağa tırmanır gibi sırayla hançerlerini yere saplayarak cadıya ulaşmaya çalıştı. Rüzgar ilk başladığından daha az kuvvetli olduğu için şanslıydı. Kulaklarının uğultusu ve cadının bitmek bilmeyen lanetleri yüzünden ne çocukları ne de Hansel'i duyabiliyor, onlara seslenebiliyordu. Sonunda canının acısıyla dikkati dağılmış cadıya yaklaşabilen Gretel son bir gayretle hançerlerinden birini cadının bacağına saplamıştı. O ana kadar duyduğu en tiz çığlıkla kılaklarını kapatma dürtüsüne engel olmaya çalıştı Gretel. Gittikçe yavaşlayan rüzgar sayesinde sonunda ayakları yere değebilse de hala yerinde durmak için tutunması gerekiyordu. "Durma Gretel! Acele et!" Onlara yaklaşmaya çalışan kardeşini ikiletmedi. Cadının boğazına uzanan eline fırsat vermeden kalan son hançerini kalbine sapladı. Cadının kırmızı gözleri bir titreyişle kapanırken can sıkıcı rüzgar dinebilmişti sonunda. Gretel bir iç çekişle yere çöktü. "Cadılardan nefret ediyorum." Hansel sonunda koşarak kardeşinin yanına gelirken çocuklara seslenmeyi ihmal etmemişti. "Biz iyiyiz!" Az önce gördükleri olayların gerçekliğini sorgulasalar da endişeyle onların iyi olup olmadıklarını soran adama cevap vermek zorundaymış gibi hissetmişlerdi. Neyse ki küçük hortumun menzilinin dışındaydı çocuklar. Bundan sonrası çok hızlı gerçekleşmişti. Baygın cadıyı kulübeye taşıyan ikili onu kurduğu tuzakla yakarak yok etmiş, kafası karışık çocukların yanına dönmüşlerdi. Merakla onları konuşmasını bekleyen çocuklara makul bir açıklama yapmaya çalışan Gretel'in aksine Hansel, kısaca onun çocukları avlamak için tuzak kuran bir cadı olduğunu ve kendilerinin de birer cadı avcısı olduğunu söyleyivermişti. Gretel kardeşine bir kez daha göz devirse de bu sefer bir şey söylememişti. "Teşekkür ederiz. Hayatımızı kurtardınız." Beklenenin aksine onlara güvenen çocukların gözlerinde büyük bir minnetle teşekkür etmesi Hansel'in garip bir memnuniyet duymasına neden olmuştu. Onların başka bir versiyonları olduklarını düşündükleri ilk andan beri bu çocuklara ısınamamıştı. Onları gördükçe küçükken defalarca kez reddedilmelerine karşılık üvey ebeveynlerinin peşinden koştukları o anlar geliyor, kendini dünyadaki en büyük ahmak gibi hissediyordu. Hansel çocuk olan kendini pek sevmiyordu. Uzun bir süre buna inanmıştı. Ancak şimdi bu çocuklara bakarken aslında sadece sevgiye ihtiyacı olan bir çocuk olarak her çocuğun yapacağı bir şeyi yaptığını anlıyordu. O sadece biraz kırılmıştı, belki biraz da öfkeli. Hansel kendinin bile yaptığına şaşırdığı bir şey yapıp, küçük Hanselin başını okşadı ve ona gülümsedi. "Bizim işimiz bu, çocuk." "Pekala buradaki işimiz bittiğine göre buradan çıkalım mı artık?" Gretel'in söylediklerini başından beri bekliyormuş gibi heyecanla onaylayan çocuklar o anda çok ışıltılı görünüyorlardı. Belki onların kabuslarını süsleyecek bir an olmayacağı için, belki de en korktukları anda onlara elini uzatan birileri olduğu içindi. Artık birbirlerinin yanındayken daha rahat olan dörtlü hava karardığı için bir gün daha ormanda kalmak zorunda kalsalar da -elbette o korkutucu kulübede kalmamışlardı- ertesi gün güneşin ilk ışıklarıyla birlikte ormandan çıkmak için hareketlenmişti. Yetişkin Hansel ve Gretel çocuklar için birkaç hayvan avlamış, az da olsa yenilebilecek meyveleri onlar için toplamıştı. Ormandan kurtulduklarında bir de açlıkla baş etmelerini istemiyorlardı. En azından bir süre yetecek kadar yiyecek toplamışlardı. Yine bir süre ormanın çıkışını arayan grup neyse ki önceki gibi bir macerayla karşılaşmamış birkaç saatin ardından labirenti andıran ormandan kurtulabilmişti. Hansel kollarını yana açarak gülümsemişti o an. "Sonunda güneş ışığı!" Diğerleri de onun kadar mutlu görünüyordu, en çok da iki küçük kardeş. Bu süreçte Hansel ve Gretel'in aklına takılan tek şey ise eve nasıl dönecekleriydi. Ancak o an öncelik olarak küçük adaşlarını ailelerine ulaştırmayı amaçladıkları için bu konuda konuşmadılar. Her ne kadar olacaklardan korksalar da. Sonunda çocukların yönlendirmesiyle birkaç evlik köyün girişine ulaştıklarında bir adamla karşılaştılar. Paçavraya dönmüş kıyafetlerinin örttüğü ince bir bedeni, birkaç gündür uyumuyormuşçasına mor göz altları ve vitaminsizlikten çökmüş ince bir yüzü vardı. Adam gözlerindeki yaşlarla onlara doğru koşuyordu. "Hansel! Gretel! İyi misiniz çocuklar? Çok özür dilerim sizi bırakmamalıydım. O kadına nasıl inanırım bilmiyorum çok özür dilerim.' Küçük çocukların önünde dizlerinin üstüne çökmüş adam durmadan özür dileyip duruyordu. Onu gören çocuklar da ağlamaya başlamış, ona sarılmışlardı böylece. Ailenin buluşmasını izlerken göz göze gelen Hansel ve Gretel'in gözlerinde hüzünlü bir bakış vardı. "Belki de..." diye düşündü Gretel, "Belki de gerçek ailemiz de bizi sevmiştir." Hansel ve Gretel, bekledikleri durum gerçekleşmediği için mutlu ve rahatlamışlardı. Çocuklar babalarıyla özlem giderirken ve heyecanla olanları anlatırken Hansel onlara doğru gelen siyah bir duman fark etti. "Hadi ama" diye düşünmüştü o kısacık anda. "Şimdi sırası mıydı?" "Eve dönme vakti." Duman onlara ulaşıp bedenleri ortadan kaybolurken duydukları son şey buydu. Küçük Hansel ve Gretel babalarından ayrılıp kurtarıcılarına tekrar teşekkür etmek ve onları babalarıyla tanıştırmak için arkalarına döndükleri sırada boş alanla karşılaşmışlardı. O sırada yine bir düşüşle onları eşsiz maceralarına gönderen cadıdan iz kalmamış yolun toprak zeminine düşen ikili birbirine bakıp şaşkınca gülmüşlerdi bir süre. Eklem ağrıları bunu bölene kadar en azından. "Belki de biraz tatil yapmalıyız." Demişti Hansel daha önce fark etmediği kadar parlak görünen gökyüzüne bakarken. Gretel, gülerek onu onaylamıştı. "Buna ihtiyacımız var." Belirsiz bir zaman sonra Küçük Hansel ve Gretel yaşadıklarının bir hayal olduğunu söyleyen babalarının aksine kurtarıcılarının, o günlerde yaşadıklarının gerçek olduğuna gönülden inanıyordu. Köylerini saran kıtlık bittiğinde de zamanla büyüyüp kendi başlarının çaresine bakacak duruma geldiklerinde de kurtarıcılarını hiç unutmamışlardı. **** Herkesin ihtiyacı olan tatili yaşaması dileğiyle, güle güle! |
0% |