@patulyanizz
|
Hatay'daydım. Bir hafta olmuştu bu yabancı ama bir o kadar tanıdık, Ata'mın emaneti olan şehire geleli. Gelmeden önce ev işlerini halletmiştim. Sadece mobilya almam lazımdı onları da geldikten sonra gidip almıştım. Bir hafta içinde tamamen taşınmış yavaş yavaş buraya ısınmıştım. Evim savcılığa oldukça yakındı. Savcı olarak atanmıştım sonunda. İlk dosyam ise terör ile ilgiliydi. Elimde bir takım belgeler ve cdler vardı.
Korkuyor muydum? Hayır. Ne ölmekten ne de zarar görmekten korkmuyordum. Ne kaybedeceğim bir ailem ne de öldüğüm için kendini harap edecek, ardımda bırakacağım birileri yoktu. Bu yüzden de bu kadar rahattım ya zaten.
Dora Ekinci'ydim ben. İlkokul arkadaşımın ailesi bana acımış ve evlat edinmişti beni. O zaman acı ası bir kız çocuğuydum şimdi ise ne masum bir kız çocuğu ne de acınası bir insandım. Ölsem üzülecek tek kişi Şevval olabilirdi sanırım. İlkokuldan beri beraberdik. Belki de onun sayesinde yaşamaya devam ediyordum.
-17 Sene önce- İstanbul
Yetimhanedeki bir abla ile beraber okuluma doğru yalpalayarak yürüyordum. Yalpalıyordum çünkü bedenim acılar içinde yanıyordu. Ne yanımdaki abla ne de yetimhanedeki başka kimse bilmiyordu müdürün dün gece yaptıklarını. Gece iki sularıydı, müdür odama geldi ve beni kucaklayıp odasına götürdü. Bu sırada uyanmıştım. Ne yapacağını anlamamıştım ama gitmek istiyordum. Beni bırakması için çırpındım. Onu sevmiyordum. İyi biri değildi biliyordum.
Çırpındığım için önce dövdü. Tenim beyazdı biliyordum sabaha kalmaz morarırdı vücudumun her yeri. Bir süre sonra "Ya da ne uğraşıyorum ki?" diyerek üstümdekileri çıkardı.
Aklıma gece olanların gelmesi ile gözlerim dolmuştu. Bu sırada okula gelmiştik. Anla ile vedalaştım. Adı Nur'du onu çok seviyordum. Ortaokula gidiyordu. Vücudumdaki izleri görmemişti. Ancak görecek olan biri vardı ki kuşkusuz o da Şevval'di. Bana hep çok dikkatli bakardı. Nedenini sorduğumda mahallelerindeki birine benzediğimi söylerdi. Nur abla gitmişti. Şevval'in yanına adımladım küçük adımlarım ile. Annesi yanındaydı. Annesi Ecrin Hanım beni çok severdi.
Akıllı bir çocuktum, usluydum. Şevval için iyi bir arkadaştım. Sadece ailem yoktu benim.
Ecrin Hanım beni görünce gülümsedi, boyuma kadar eğilip tıpkı Şevval'i öptüğü gibi yanaklarımdan öpmüştü beni. Ardından "Günaydın Ay kız" dedi. Bunun nedeni ay gibi bembeyaz tenim ve gecenin karanlığı ve uzunluğu gibi simsiyah belime kadar saçlarım olmasıydı.
"Günaydın Ecrin Hanım." diyerek karşılık verdim. Ardından Şevval ile beraber sınıfa gittik. Gün içinde lavaboya gittiğimizde Şevval morlukları gördü ama bir şey demedi.
Gün bitmişti. Şevval'in annesi geldi ve yanına ilerledik. Kendisi yetimhane ile görüşmüş çıkışlarda o beni götürüyordu. Arabaya bindiğimiz sırada Şevval annesine baktı "Anne Dora'yı incitmişler." dedi. Donup kalmıştım. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Ben kendimi ağlamamak için sıkarken Şevval çekinmeden annesine morluklarımı anlattı. Şevval anlattıkça araba hızlandı. Yetimhaneye gelmiştik. Ecrin hanım hışımla indi. Peşinden Şevval ile indik, bizi Nur abla karşıladı ancak beklediği şey kesinlikle Ecrin Hanımın sinirleri bakışları değildi.
Şevval ile Nur ablanın yanına giderken Ecrin Hanım müdürün odasına gitti. Ara ara bağırış sesleri duyuyorduk. Sesler giderek yaklaşıyordu ve sesler yaklaştıkça kırılma sesleri de geliyordu. Sanırım Ecrin Hanım ortalığı biraz dağıtıyordu. Sesler kesildiğinde Ecrin Hanım yanımıza geldi beni kucağına alıp Şevval'in elinden tuttu. Şevval'e göre daha zayıf ve küçük bir çocuktum. Ecrin Hanım müdüre döndü ve bağırarak "Bu kız bundan sonra kimsesiz değil, benim kızım!' dedi ve işaret parmağını müdüre sallayarak "Ve sen benim kızıma değil dokunmak bir kilometre yaklaşamayacaksın." dedi. Bizi arabaya bindirdi. Yalan söyleyemem korkmuştum ve tir tir titriyordum.
Sonra önce karakola ardından Şevval'in evine gitmiştik. Ecrin Hanım benim ile çok güzel ilgilenmişti hatta canım çektiği için bana kek bile yapmıştı.
O gün Ecrin Hanım beni kurtarmasaydı acaba yaşıyor olur muydum?
-günümüz- 8 Temmuz 2017
Ünitenin üzerinde bulunan küçüklük fotoğrafımdan gözlerimi çektim. Aklıma kurtuluşum gelmişti yine. Yüzümdeki ufak gülümseme ile salondan çıktım. Gece burada uyuya kalmıştım. Giyinmek için odama adımladım. Duvarlarım boş ve beyazdı eski evimdeki gibi anılar taşımıyordu henüz . Odama gelip dolabımın karşısına geçtim ve ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Hava çok sıcaktı, takım giyecektim ama kısa bir takım olmalıydı ki sıcaktan süblimleşmeyeyim.
Dolaptan eteği dizimin üç dört parmak üstünde biten lacivert bir takım giymeye karar verdim. Üstü kolsuz ve düğmeli yelek türündeydi. Lacivertin tonu pek koyu değildi. Bu takımımı çok seviyordum. Ayakkabı olarak ise beyaz sandalet tarzı topuklu tercih edecektim. Çantam da beyazdı. Çantama gerekli dosya ve cdleri, anahtarlarımı, cüzdanımı bunlara benzer ihtiyacım olan şeyleri koydum. Adından makyaj masama oturup yüz hatlarımı belli edecek ama çok da ağır olmayan bir makyaj yaptım. Ruj olarak ise nude tonlarında bir ruj tercih edip omu da çantama attım.
Aynadan kahverenginin açık tonu olan gözlerime baktım. Güzel bir kadındım inkar edemezdim. Ama acaba annem de benim gibi güzel miydi? Ona mı benziyordum?
Toparlanmaya çalışıp omuzlarımı silktim. Nasıl olsa yoktu zaten. Bırakmışlardı beni. Bu yüzden onları merak edip düşünmeme gerek yoktu. Çantamı ve cübbemi alıp evden çıktım. Kapıyı kitlerken bu hafta içinde fazlasıyla karşılaştığım karşı komşum evden çıktı. Kendisi askerdi. 27 yaşında bir üsteğmendi ve adı da Kadir'di. Bu adamdan pek hoşnut olduğum söylenemezdi. Bir haftadır tanıdığım bir insanın bana bu kadar yakın olması beni rahatsız ediyordu. Kadir evinin kapısını kilitledi ve yanıma yaklaştı "Günaydın Dora. Nasılsın? Savcılığa mı ?" dedi gereksiz bir samimiyet ile.
Nezaketen ona cevap vermeliydim. Sahte bir gülümseme ile "Merhaba Kadir Bey. İyiyim ve evet savcılığa gidiyorum. Siz nasılsınız?" dedim oldukça ciddi bir ifade ile. "İyiyim sağol. Seni bırakmamı ister misin?" dedi. Kan beynime sıçradı sanki o an. Ona baktım. Sanırım biraz sert bakmış olacağım ki kekeleyerek "Hı, anladım. İyi günler o zaman." dedi ve topukları resmen bir tarafına vura vura gitti.
Gülerek merdivenlerden aşağı indim ve apartmandan çıkıp canım arabama ilerledim. Dışarda birkaç gözün bana döndüğünü hissettim. Geldiğim ilk günden beri mahalledeki kadınlar bana dönüp bakıyor ve aralarında fısıldaşıyorlardı. Bir keresinde birinden "Bu kızı Kadir oğluma mı yapsak? Belli yavuklusu yoktur." tarzı cümleler duymuştum. Kesinlikle hoşuma gitmemişti. Bir obje gibi görülmüştüm.
Düşününce bu sözlerden sonra Kadir Beyin yakınlığını anlıyordum sanırım. Yine de bu durum onu asla haklı kılmazdı. Ve gene de beni rahatsız ettiği gerçeğini değiştirmezdi.
Bana dönen bakışları pek de umursamadan arabama bindim. Bir yandan şarkı açarken arabayı çalıştırdım. Yakınlardaki bir pastaneye gidecektim çünkü kahvaltı etmemiştim ve kahvaltı için bir şeyler alsam iyi olacaktı yoksa açlıktan bayılabilirdim.
Pastanenin önüne geldiğimde arabayı park edip indim. Pastaneye girdiğimde yalnızca küçük bir kızın olduğunu gördüm ve yanına gittim "Küçük burada ne işin var annen ya da baban burada mı?" dedim. "Dedem içeride bekle çağırayım abla" dedi ve koşup içeri gittim ve biraz sonra yanında ellilerinde bir adam ile geri geldi. Yaşlı adam "Merhaba kızım günaydın. Ne istemiştin?" dedi nazik bir sesle. Gülümsedim "Günaydın efendim, buranın poğaçalarının pek güzel olduğunu duydum iki tane alabilir miyim?" adam gülümsedi ve küçük kızı kucağından indirip benim için keseye iki tane poğaça koydu.
Orada bir süre sohbet edip küçük kız ile oynadım. Bana "Çok güzelsin büyüyünce senin gibi olacağım ben de abla." demişti. Mutlu olmuştum ama umarım kaderimiz benzemez küçük kız dedim kendi içimden.
Her sabah buraya gelme kararı almıştım. Pastaneden çıkıp arabaya gittim. Tekrardan şarkı açtım "bak bana" çalmaya başladı. Duraksadım. Şarkı beni çok derinimden kanatmaya başlamıştı. "bak bana, bak bana. Ne çok şey aldın benden." aklıma 7 yaşındaki halim gelmişti. Ağlayışlarım, çığlıklarım. Yutkundum ve yola odaklanmaya çalıştım. Şarkıyı dinleye dinleye savcılığa gelmiştim.
Arabayı otoparka park edip indim ve binaya doğru ilerledim. Tanıdıklarıma selam vererek "Cumhuriyet savcısı Dora Ekinci" yazılı odama geldim. İçeri girdiğimde etrafı inceledim. Dün gelmiş ve eşyalarımı yerleştirmiştim.
Kapıdan girince karşıda pencere ve siyah deri koltuk takımı, üçlü koltuğun yanında birkaç bitki yer alıyordu. Kapının salonunda ise duvarda bir pano asılıydı, hemen önünde masa vardı ve üzerinde "Cumhuriyet savcısı Dora Ekinci" yazıyordu. Masada aynı zamanda çocukluğuma ait yetimhaneden bir fotoğraf yer alıyordu. Sağ tarafta kitaplık vardı oraya okuyacak kitapları ve önemli dosyalarımı yerleştirmiştim. Masanın karşısında yani kapının sağında ise TV ünitesi ve büyük bir televizyon ile portmantoya benzer bir kısım yer alıyordu. Odanın renkleri genel olarak gri siyah ağırlıklıydı.
Sonunda buradaydım. Kendi odamda, savcı olduğum odamdaydım. Vübbemi portmantoya astım ve çantamdakileri masama koyup oturdum.
Bir süre dosyalarla ilgilenip şarkı dinledim. Neredeyse 2 saat olmuştu. Dinlenmek için gözlerimi kapatıp başımdan arkaya yasladım. 5 dakika kadar öyle durdum ki dışarıdan sesler gelmeye başladı. Birileri kavga ediyordu sanırım. Pek umursamadım ve dinlenmeye devam ettim. Gürültüler devam ederken hiç beklemediğim bir anda alnımda bir soğukluk hissettim.
Gözlerime sakin kalmaya çalışarak açtığımda ise gördüğüm yüz beklediğim en son yüzdü. Norm isimli asıl adı Mert olan elimdeki cd'lerde çocukları tecavüz ettiğine, birilerini öldürdüğüne dair kanıtlar bulunan bir terörist vardı. Fark ettirmeden yutkundum. "Norm?". "Selam Dora. uzun zaman oldu, nasılsın?" dedi. Bir alnımdaki hissettiğim soğukluğun sahibi olan silaha bir de Norm'un gözlerine baktım.
Sonum muydu? Daha başlamadan bitecek miydi? Beni vuracak mıydı?
Korkuyor muydum? Hayır. Ne ölmekten ne de arkamda birini bırakmaktan korkmuyordum. Ölürsem şehit olurdum. Büyük bir şerefti ama ölmezsem o zaman biri bu herifi benden önce öldürmeliydi. Çünkü bana kalırsa çok lazım uzuvları artık olmayabilirdi.
...
UZUUUUN BİR SÜRE SONRA MERHABAAA BEN PATULYANİZZ BU SEFER ÇOK ÇOK CİDDİ ŞEKİLDE GERİ DÖNDÜM. BU KİTAPTA FİNALİ GÖREGEĞİZ GİBİ.
SİZİ SEVİYORUM OKUR KALIN.
|
0% |