Yeni Üyelik
29.
Bölüm
@payelll

 

 

Beş katlı yalıya taşınmalarının üzerinden bir ay geçmişti. Mevsim tekrar bahara dönmüş, mis gibi havayı peşinde getirmişti. Yalının pencerelerini sonuna kadar açtı İlbilge. Akşam kıyılacak nikâhla ve muhteşem bir düğünle İlbilge Payidar Kırkhan olacaktı. Birazdan evin için öyle bir karışacaktı ki yarına bile toparlanması imkânsız hâle gelecekti. Ama balayında olacağı için hiç umurunda değildi. Aybüke peşi sıra bir dizi insanla odasına girdi. Yarından sonra yalının en büyük odasına yerleşeceği için artık eski odası bile olabilirdi.

“Ablacığım, ekip geldi. Hazır mısın?”

“Hiç olmadığım kadar. Hazar nerede?”

“Hazar abim sağdıçlarıyla aşağıda. Sana bir düğün hediyesi almış,” dedi eli kalbinde başı havada. “Allah’ım bitip tükendik.”

“Ne?” dedi merak dolu sesiyle.

“Şimdi değil, sonra sonra…” Ellerini çırptı. “Başlayalım.”

“Ablaaaaa!” diye canhıraş bağıran İlay’ın sesi geliyordu bir yerlerden.

“Ben bakarım,” dedi Aybüke ama İlay koşarak odaya girdi. “Elbisemin eteğinden iplik sarkıyor. Neden ben Allah’ım…”

İlbilge kahkaha atarken Aybüke onu sürükleyerek dışarı çıkarıyordu. “Sana terzi alacağım. Sus İlay!”

Saatler ve saatler geçti. Saçı makyajı bakımı derken zaman aktı gitti. Tepesindeki insanlar sürekli değişti. Bahar geldi, gitti. Yağmur, Defne, İkra ve Melek ve kardeşleri. Teyzesi, Sinem annesi… Evin alt katından ve üst katından gelen sesler dinmedi. Gelinliğini giyip hepsinin ortasında bir tur döndü. Ne düz ne kabarıktı, üstünden altına kadar dantel kumaşla kaplanmıştı. Uzun duvağı da dantel ve tül karışımıydı. Arkasında toplanan saçları ince boynunu ortaya sermiş, uzun bir v yakayla bütünleşmişti. Döndüğünde peşi sıra gelen kuyruğu… Her şeyiyle bir bütün görünüyordu.

“Ablam güzel olmayacaksam ben evlenmem,” dedi İlay.

“Ah, kızım…” dedi Sinem Hanım. “Kesinlikle çok şanslı bir oğlum var. Peri nedir merak etmiyorum.” Makyajı bozulmasın diye gözlerini tavana kaldırıp eliyle hava veriyordu.

İlbilge onları duyuyor muydu emin değildi. Kendini hiç böylesine güzel ve özel hissetmiş miydi onu düşünüyor etmediyse de tadını çıkarıyordu.

Mustafa Bey açık kapıyı tıklattı. Selim ile aralarında mutabık olmuşlardı, İlbilge’nin babası konumu bugün Mustafa Bey’e aitti. İçeri bir adım attığında İlbilge amcasına döndü.

Mustafa Bey onu baştan aşağı incelerken gözlerinin dolmasına engel olamadı. Dolu gözleri İlbilge’nin mutluktan parlayan ela gözleriyle buluştu.

“Sakın ağlama ben de ağlarım,” dedi İlbilge.

“Bu mutluluktan,” dedi Mustafa Bey. “Ama sen ağlama derken gülümsedi. Yanına varıp kolunu uzattı. “Benim için çok büyük onur, bugün ben senin babanım.”

İlbilge kolunun birini açık koldan geçirip, elini de amcasının koluna bıraktı. “Sende amcada benim babamsınız. Ayrıntıların hiçbir önemi yok. Benim için de büyük onur senin kolunda eşime yürümek.”

“O zaman delirmek üzere olan damadı daha fazla bekletmeyelim.”

Önden onlar arkalarından ailenin kalanı yavaşça inmeye başladılar. Mustafa Bey’deki gurur ve o mağrur duruş daha önce görülmüş değildi. Selim aşağıdan onlara bakarken kaderin ne kadar acımasız ve karmaşık olduğunu bir kez daha aklından geçirdi.

İlbilge damadına baktı, gri takım elbisesinin içinde prensten daha prensti. Koyu bakışlarında sadece aşk ve mutluluk vardı, huzur ve sonsuz sadakat. Sağdıçları arkasında dizilmişti. Sinan, Giray ve Barlas. Sinan’la göz göze geldi. Babası kadar onurlu bir adamdı Sinan. Bir abinin bakabileceği sevgi şefkat okunuyordu gözlerinden. Son basamağı aşınca Mustafa İlbilge’yi serbest bıraktı.

“Hiçbir öğüdüm yok size, siz mutlu olacaksınız ben izleyeceğim. Ama bizim zamanımızda ‘Bir yastıkta kocayın’ denirdi. Onu sizin istiyorum.” İlbilge’ye kollarını açtı.

Babasız ve annesizliğin en acı şekilde hissedildiği günde İlbilge kendine o izni vermedi. Kocaman gülüşüyle, “Teşekkür ederim baba,” dedi. Mustafa Bey’in kollarına girerken yaşlı adam gözlerini yumuyordu.

Ayrılıp Hazar’a döndü İlbilge. Kendine açılmış kola baktı, sonra da Hazar’ın gülen gözlerine. Kolunu uzatıp sonsuzu paylaşacağı adamın karısı olmak için evin çıkış kapısına yürüdüler. Kapının önünde dev bir araba vardı, aynalarına gelin teli asılmış, her yanına sim dökülmüş kocaman bir cip.

“Bu artık senin,” dedi Hazar.

İlbilge gülümserken şaşkın gözlerini Hazar’a çevirdi. “Tank alsaydın sevgilim.”

“Tank zaten. Kurşun geçirmez ve birçok koruma özelliği var.” Kaşlarını kaldırdı Hazar. “Gidip evlenelim artık gelinim.”

“Ben kullanacağım.”

Hazar kapıyı onun için açtı. “Gelinim ne istiyorsa…” Eliyle şoför koltuğunu işaret ederek eğildi.

Binmesi kolay olmasa da zorla yerleşti, aracın içine bakıp hayranlıkla dudaklarını büktü. Hazar da bindi. Yetmedi, altı kapılı arabaya takımın hepsi doluştu. İlay, Aybüke, Altınay, Bahar, Yağmur, Barlas ve Giray.

İlay arkadan bağırdı. “Arkadan bir kişi.”

Birkaç dakika kahkaha attıktan sonra kontak düğmesine bastı İlbilge. Aracın içini robotik bir ses doldurdu.

“Merhaba İlbilge. Ben senin yeni bebeğinim. Beni Hazar sana hizmet etmem için aldı. Fazla hız yaparsan sana hatırlatacağım ama beni dinlemezsen seni durdurma ve yavaşlatma emri aldım. Şimdi gaza yavaşça basabilirsin.”

“Bu konuşuyor,” dedi Bahar arkadan başını öne geçirip.

İlbilge Hazar’a döndü. Hazar gülümseyerek göz kırptı. “Bas gaza gelinim.”

“Arabayı bile emrine almış, bundan sonra koca köylü olacağım,” diye bağırdı İlbilge. Gaza basıp yalının bahçesinden çıkarken camı indirip kolunu dışarı saldı. Geçtiği caddelere, “Ben evleniyorum,” diye bağırdı.

Hazar da diğer cama çıktı. “Biz evleniyoruz. İlbilge benim karım olacak!”

Sarayın merdivenlerinde medya için poz verdiler. Medya Başarı Holding’in katlanan hisselerinin dışarıya sızamadan büyüdüğünü haber yaparken arkalarını dönerek uzaklaştılar. Hava kararırken başladı düğün. Vur patlasın İlbilge oynasın düğünü oldu. Gecenin geç saatlerine kadar durmadılar. Medyaya bir ay konuşacak kadar malzeme verip günlerini gece ettiler. Hiçbirinin zerre kadar umurunda olmadı. Gecenin geç vaktinde artık takatleri bittiğinde çiçeğini atmak için boş bir alana geçti İlbilge.

Dizilenlere baktı. “Bahar çık oradan sen evleniyorsun,” dedi İlbilge.

“Ya Giray, bir şey söylesene!” dedi dudaklarını bükerek.

“Gel aşkım sen, senin ne işin var orada.” Bahar omuz silkti, Giray onu kollarının arasına aldı.

Defne ve İkra da dahil oldu, uzun zaman önce bekar birer kadın olmuşlardı. Yağmur ile yedi tane güzel kadına baktı İlbilge.

Beyler kenarda kadınlara özel bu anı kıskanmakla meşguldü. Kaan elini çenesine götürdü. “Gerçekten böyle bir şey var mı?”

Kaan’ı sırlarıyla kabul ettiler. Kimse konuşuyorsa ortada sorun yoktu düşüncesiyle hareket ediyorlardı. Hazar burnunu kırıştırdı. “Umarım yoktur, baldızlarımı vermeye hazır değilim.”

“Turşunu kur,” dedi Barlas. “Sanki sana soracaklar.”

“Konuşma! Abiyim ben, kimse soracaklar başka.”

“He canım he,” dedi Barlas.

“Ben de mi geçsem?” dedi Sinan. “Belki ben yakalarım.”

“Vah vah,” dedi Barlas. “O kadar umutsuz musun?”

“Hazar ben bunu döverim,” dedi Sinan.

“Şşiiiştt,” dedi Hazar. “Atıyor.”

İlbilge arkasını döndü ama saniye geçiyor dönüp bakıyordu.

“Hadi be kızım,” dedi Yağmur. “Çiçek vereceğiz burada sen hâlâ atacaksın.”

“Tamam,” dedi, döndü bir nefes aldı. Çiçeği indirip havalandırıp parmaklarından bıraktı. Bırakırken de döndü.

Çiçek havalanmayı bıraktı adeta uçtu ve İlay’ın elinde düştü.

“AA…!” diye bağırdı. “Ben yakaladım.”

İlay sevinçten zıplarken, Kaan cık cık etti. “Haklısın umarım doğru değildir.”

Hazar ona bakarken gözlerini devirdi. “Sana ne!”

“Şey… Yani senin için dedim.”

Hazar ona son bir bakış atarken karısının yanına ulaştı. “Gidiyoruz!”

“Ben gidiyorum kızlar, kocam da kocam gidelim diyor. Balayı dönüşünde görüşürüz.” Kalabalık konuşup didişirken onlar uzaklaştı.

“Kocam da kocam demek,” dedi Hazar, karısını kolunun altına çekerken.

“Bundan sonra böyle. Kocacı olacağım ben, kocam ne derse o.”

Hazar kahkaha attı. “Bunu bir bakışıyla bana her şeyi yaptıracak güçte olan sen mi söylüyor?”

“Karıştırmasana o kısmını. O başka bu başka.”

Arabanın yanına geldiklerinde korumaların kapıyı açmasıyla karısını omuzuna aldı. “Giderken ben kullanacağım. Sen yanıma…”

Oturmasına yardım edip yerine geçti. Araç saraydan çıktı, Beşiktaş’ın caddelerinde tek tük araçlar geçiyordu.

İlbilge camı açıp bedenin yarısını dışarı çıkardı. “Biz evlendik, haberiniz olsun,” diye kuvvetle bağırdı. Yol kenarından gelip az sayıda insanlar durup baktı. Hepsi de durmuştu. İlbilge onlara el salladı. “Evlendik biz.”

“Mutluluklar,” dedi genç bir kadın, yanındaki genç adam, “Sonsuz mutluluklar hanımefendi,” dedi ve ardından sert bir ıslık çaldı.

İlbilge kahkaha atıp içeri girdi. Hazar yola bakıyor ama arada gelinine kayıyordu gözleri. Derin bir soluk alıp karısının elini tuttu.

“Seni çok sevdim, seni hep sevdim ve seni sonsuza kadar seveceğim, İlbilge Payidar Kırkhan.”

 

                                                                           Son.

Loading...
0%